Türkiye’deki sosyal-siyasal gerçekliğin niteliği doğrudan doğruya eğitimin kaderini belirlemektedir. Bu nedenle ekonomik ahval, siyasal gerçeklik, devlet-toplum ilişkisi, kültürel-entelektüel vasat, akademik performans ne düzeydeyse aşağı yukarı eğitimimizin görünümü de bunların bir yansıması olarak vardır. Ekonomi ne kadar rasyonel işliyorsa, bölüşüm ve paylaşım ne kadar adilse eğitimdeki durumumuzun da o kadar olacağını, olabileceğini görmemiz gerekiyor.