Avrupa, Trump’ın Gümrük Vergisi Tehditlerini Umursamamalı
Avrupa’da genel kanı, Brüksel’in sadece iki seçeneği olduğu yönünde: Washington ile bir ticaret anlaşması müzakere etmek veya ABD’ye misilleme yapmak. Üçüncü ve daha iyi sayılabilecek diğer bir seçenekse göz ardı ediliyor: Trump’ın tehditlerini umursamamak.

ABD Başkanı Donald Trump geçenlerde bir sabah kötü bir ruh haliyle uyandı. Günün erken saatlerinde Apple’a sert çıktı, ardından da AB’den ABD’ye yapılan ithalata Temmuz’da yüzde 50 gümrük vergisi getirme tehdidinde bulundu.
Avrupa’da genel kanı, Brüksel’in artık sadece iki seçeneği olduğu yönünde: Washington ile bir ticaret anlaşması müzakere etmek veya ABD’ye misilleme yapmak. Üçüncü ve daha iyi sayılabilecek diğer bir seçenekse göz ardı ediliyor: Trump’ın tehditlerini umursamamak.
Gerçek şu ki hem müzakere hem de misilleme stratejilerinde bir dizi kusur var. Örneğin, müzakere söz konusu olduğunda, anlaşma imzalamak için AB, ABD’nin taleplerini bilmek zorunda. Bu da sorunlu, zira kimse Trump’ın Avrupa’dan gerçekten ne istediğini bilmiyor. Mevcut hipotezler arasında KDV sistemlerinin yenilenmesi, AB’nin ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğal gaz veya savunma ekipmanı ithal etme taahhüdü ve Çin’den uzaklaşma sözü yer alıyorsa da tüm bunlar bambaşka şeylere ilişkin de olabilir.
Washington’ın taleplerinin belirsizliği, müzakerelerle ilgili oldukça açık diğer bir soruna da işaret ediyor: Trump hem müttefiklerini hem de düşmanlarını zorbalıkla sindirmekten hoşlanıyor gibi görünüyor. Bu da ABD ve AB arasında bir anlaşmanın imzalanması durumunda Trump’ın daha fazlasını istemek için anlaşmadan çekilebileceğini düşünmenin makul olduğu anlamına geliyor. Blok, Trump’ın olası bir anlaşma sonrasında Avrupalıları rahat bırakacağını garanti edemiyorsa, ne diye Trump ile müzakereye oturmaya çalışsın ki?
Misilleme senaryosu da bundan daha umut verici değil. Trump’ın ABD ithalatına uyguladığı gümrük vergilerinin yükünü ABD’li şirketler ve tüketiciler çekecek. Dolayısıyla siyasi pozisyon almanın dışında, Avrupalılar neden yaraya tuz basarak ABD’ye misilleme gümrük vergileriyle kendi ekonomilerini cezalandırmayı istesin?
Trump ABD ekonomisine zarar vermek istiyorsa, bırakın versin. AB’nin de aynısını yapması gerekmiyor.
Ayrıca, AB başkentlerinin de olası bir misilleme paketi üzerinde uzlaşma konusunda sıkıntı yaşaması muhtemel. Böyle bir anlaşmazlık da AB’nin parçalanma riskini artıracaktır. İthalatlarının büyük bir kısmını ABD’den yapan AB ülkeleri (Belçika, Fransa, İrlanda ve Hollanda gibi) blokun uygulayacağı misilleme gümrük vergilerinin enflasyonu körükleyeceğinden endişe edecek, önemli bir ihracat pazarı olarak ABD’ye bağımlı çok sayıda firmanın bulunduğu Almanya ve İtalya gibi ülkeler de ticaret savaşında öngörülemeyen bir tırmanışı tetiklemekten korkacaktır.
Bazı Avrupa başkentlerinde bu tür bir restleşme olasılığının bulunması, AB’nin olası bir misilleme salvosunu neyin izleyebileceği konusunda hiçbir fikri olmadığına da işaret ediyor. Trump “gümrük tarifesi”nin sözlükteki en güzel kelime olduğuna ve ticaret savaşlarını kazanmanın da kolay olduğuna inanıyorsa gerçekten, AB’ye karşı gümrük tarifelerini daha da artırmayı tercih edebilir. Ne de olsa daha birkaç hafta önce Çin’den firmalar ABD’ye ihracatlarında yüzde 145’lik bir gümrük vergisi gibi şaşırtıcı bir oranla karşı karşıya kaldı.
Çin’den bahsetmişken, Pekin’in Trump’la yakın zamanda yaptığı görüşmelerden elde edilen bilgiler, ABD başkanının şantajlarını görmezden gelmenin neden daha iyi bir seçenek olabileceğini vurgulamaya yardımcı oluyor.
Bugünlerde ABD ticaret politikasıyla ilgili hemen her şeyin belirsiz olduğu bir ortamda, net olan az sayıdaki gerçekten biri, ilk vazgeçenin genellikle Trump olduğu: Nisan başında dünya çapında “karşılıklı gümrük vergilerinin” uygulanacağını ilan ettikten yalnızca birkaç gün sonra bu uygulamayı ertelemişti. Mayıs ortasında bir ticari ateşkesi kabul ederek Pekin’le karşı karşıya kaldığında da geri adım atan ilk kişi Trump olmuştu.
Kimse Trump’ın neden pes ettiğinden emin değilse de özel şirketlerin yoğun lobi faaliyetlerinin ve ABD finans piyasalarındaki kaosun Trump’ın kayıplarını azaltmaya ikna olmasını sağladığı iddia edilebilir. AB’ye yönelik gümrük vergisi tehditlerini yerine getirmesi halinde de benzer bir senaryo ortaya çıkabilir. ABD’nin açık ara en büyük ithalat kaynağı olan AB, 2024 yılında Amerikan firmalarına ve tüketicilerine 606 milyar dolar değerinde mal tedarik edecek ki bu rakam Çin’in neredeyse üçte biri.
Özetle, AB’nin Trump’ın gümrük vergisi tehditlerine karşılık vermek için iyi bir seçeneği yok. Buna karşın en iyi hamlesi bu tehditleri görmezden gelmek olabilir. Buna ilave bir fayda olarak, blokun böyle bir karar alması diğer ekonomilere de ilham verebilir. Önümüzde Trump 2.0’ın 3,5 yılı daha varken, böyle bir emsal oluşturmak hiç de fena bir fikir olmayabilir.
Her provokasyona tepki vermek gerekmez ve bazen cesaret göstermek hiçbir şey yapmamayı gerektirir.
Bu yazı POLITICO sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

AGATHE DEMARAIS
