İran’ı Nasıl Bir 2025 Bekliyor?

Lübnan’da Hizbullah’ın zayıflaması ve en önemlisi de Esed gibi bir müttefiki kaybetmesi, İran’ın bölgesel politikalarını etkileyecektir. Irak’ta da hem halkın hem de yönetici elitlerin İran’ın politikalarından hoşlanmadıkları aşikâr. Önümüzdeki günlerde İran’ın Irak’ta da nüfuzunun azalacağını göreceğiz.

iran 2025

2023 yılı 7 Ekim’inde başlayan Aksa Tufanı operasyonunun etkileri 2024 yılında da devam etti. İsrail’in Gazze’de başlattığı katliam kısa sürede bölgesel etkiler yaratan gelişmelere sahne oldu. Bugüne kadar 45 bine yakın Filistinlinin hayatını kaybetmesine yol açan İsrail saldırıları, Lübnan, Yemen, Irak, Suriye ve İran’ı da içine alan bir çatışma alanına dönüştü. 

 

2024 yılında İran, etkileri uzun süre devam edecek birçok olayla karşı karşıya kaldı. Kronolojik olarak şöyle bir göz atacak olursak fotoğraf daha net bir şekilde anlaşılabilir. Daha yılın ilk günlerinde, 3 Ocak tarihinde Kirman’da Kasım Süleymani anma törenlerinde yapılan bombalı terör saldırısında 100’e yakın kişi hayatını kaybetti. İran buna karşılık olarak hiç de beklenmedik bir şekilde Pakistan, Kuzey Irak ve Suriye’nin İdlib şehrine füzeler attı. İran’ın bu saldırılarının caydırıcılık tesis etme amacıyla olduğu yorumları yapıldı. Pakistan da mütekabiliyet ilkesi gereği İran’ın Belucistan bölgesine füze saldırıları düzenlendi. İki ülke arasında suların ısınmasına sebep olan bu gelişmelerin ardından dönemin cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Pakistan ziyareti sonrası ilişkiler normale döndü.   

 

1 Mart 2024 tarihinde Parlamento ve Uzmanlar Meclisi seçimleri yapıldı. Seçimler, müesses nizamın arzu ettiği şekilde muhafazakârların sandalye çoğunluğu ile sonuçlandı. Bu seçim ile cumhurbaşkanı, kabine ve meclis muhafazakârlardan oluşan bir yapıya kavuşmuştu. Bu seçimin bir başka özelliği ise İslam Cumhuriyeti boyunca katılımın en düşük olduğu seçimlerden biri olmasıydı. 

 

Yıl boyunca İsrail hem Lübnan’da hem de Suriye’de bulunan İranlı üst düzey komutanlara suikastlar düzenledi. Birçok üst düzey Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanı bu saldırılarda hayatını kaybetti. İsrail’in Nisan ayında İran’ın Şam büyükelçiliğine saldırısı ile İran-İsrail gerilimde yeni bir aşamaya geçildi. İsrail direkt İran’ın toprakları sayılan büyükelçilik kompleksine saldırmıştı. İran’ın bu saldırıya bir cevap vermesi gerekiyordu. Ancak yine beklenmedik bir hadise yaşandı. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 19 Mayıs tarihinde Azerbaycan ile yapılan bir ortak projenin açılışından dönerken bir helikopter kazası sonucu hayatını kaybetti. DMO tarafından yapılan açıklamada hadisenin kaza olduğu ilan edildi. Ancak geçtiğimiz aylarda bazı muhafazakâr milletvekilleri, Reisi’ye İsrail tarafından suikast düzenlendiğini iddia etti.  

 

28 Haziran 2024 tarihinde ilk turu, 5 Temmuz’da ise ikinci turu yapılan seçimlerde reformistlerin desteklediği Mesud Pezeşkiyan İran’ın 9’uncu Cumhurbaşkanı oldu. Pezeşkiyan’ın seçilmesi müesses nizamın tek tipçi sistem kurma planlarının değiştiğinin, Trump’ın ikinci döneminde müzakere edebilecek bir ekibin siyaset sahnesine çıkartıldığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.    

 

Geçtiğimiz yılın en çok konuşulan olaylarından bir diğeri de Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Heniye’nin Tahran’da İsrail tarafından suikast sonucu öldürülmesiydi. Uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir cinayetti bu suikast. Ancak İsrail’in Lübnan’da Hizbullah mensuplarına yönelik çağrı cihazı saldırıları ve akabinde Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın suikasta uğraması da bu seneye damgasını vuran gelişmeler arasındaydı. Ekim başında İran “Sadık Vaad 2” adını verdiği bir misilleme saldırısı düzenledi. 26 Ekim’de ise İsrail, İran’ın askerî tesislerini hedef aldı. 

 

Oldukça hareketli bir geçen bir yılın son ayında bölgesel ve küresel etkileri çok uzun sürecek bir gelişme yaşandı. Suriye’de muhalifi grupların HTŞ liderliğinde İdlib’den başlattıkları harekât 7 Aralık gecesi muhaliflerin Şam’a girmesiyle neticelendi. Bu, Baas ve Esed rejiminin sonunu getirdi. Esed’in düşmesinin İran için de çok önemli sonuçları olacaktır. Önümüzdeki yıl muhtemelen bunun İran için sonuçlarını daha çok tartışacağız. 

 

İran, kış aylarının gelmesi ile yeni bir krizle karşılaştı. Dünya petrol ve gaz rezervleri bakımından ilk sıralarda yer alan İran’ın enerji sorunları yaşaması, bu krizin nedenleri konusunda çeşitli tartışmalara yol açtı. Geçtiğimiz yıllarda zaman zaman yaşanan elektrik kesintilerine bu kış doğalgaz kesintileri de eklendi. Kriz o kadar ciddi boyutlara ulaştı ki başkentte belli saatlerde elektrik kesintileri uygulanmaya başlandı. Tasarruf amacıyla kamu kurumları, bankalar ve okullar tatil edildi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan “Kombilerimizi iki derece kısıyoruz” sloganlı bir kampanya başlattı.  

 

2025 Yılında İran’ın Bölgesel Perspektifi Nasıl Olacak?

 

Güvenlik doktrininin en temel unsurlarından biri olduğu kabul edilen Direniş Ekseni’nin zayıflaması, şüphesiz İran’ın bölgesel politikalarında değişiklik meydana getirecektir. Direniş Ekseni’nin en temel örgütlerinden biri olan Hizbullah’ın üst düzey yöneticilerinin peş peşe suikastlara uğraması, çağrı cihazları ile örgüte operasyon düzenlenmesi ve son olarak Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve diğer yöneticilerin Beyrut’un güneyine düzenlenen bombalı saldırıda hayatlarını kaybetmeleri, Hizbullah’ın iyice zayıflamasına sebep oldu. İsrail, İran ve müttefiklerine karşı geliştirdiği Ahtapot Doktrini’ni hayata geçirmek için her adımı atmaya kararlıydı. Bu doktrine göre İran ahtapotun başı, İran’ın vekil güçleri olarak tanımlanan örgütler ise ahtapotun kolları olarak kabul ediliyordu. Önce Hamas, ardından Hizbullah’ın zayıflatılması, İran’ın güvenlik doktrinini yeniden gözden geçirmesine dair tartışmaları başlatmıştı. Bir yandan bunlar tartışılırken Kasım ayının sonlarında Esed rejiminin hiçbir direnç göstermeden çökmesiyle, hem Esed rejiminin en büyük destekçisi olması hem de Direniş Ekseni içinde yer alan Hizbullah ve diğer gruplara gönderilen lojistik için koridor işlevi görmesi sebebiyle gözler İran’a çevrildi. 

 

İran’dan gelen ilk tepkiler, Esed’i deviren grupları “tekfirci-terörist”ler olarak nitelemekteydi. İran Devrim Lideri Ayetullah Hamaney, rejimin düşüşünden sonra yaptığı konuşmalarda Suriye meselesine yer vererek olayların arkasında Siyonistlerin ve ABD’nin olduğunu, bir “komşu” ülkenin de destek verdiğini ifade etti ve “Suriye’nin gayretli gençleri tarafından yeniden özgürlüğe kavuşturulacağını” dile getirdi. 

 

Hamaney’in söylemlerinin her ne kadar içeriye dönük konuşmalar olduğunu düşünsek de on yıllardır yatırım yapılmış bir unsurdan kolay kolay vazgeçmeyeceği açıktır. Suriye’de yeni kurulan yönetime karşı ufak tefek protestolara ve hatta sosyal medyada dolaşıma sokulan sahte videolar üzerinden İranlı bazı aydınların ve basının olaylara bakış açılarına baktığımızda “Suriye’den kolay kolay vazgeçmeyeceğiz” mesajı vermek istedikleri açıkça görülmektedir. Suriye’de Esed rejiminin çökmesi karşısında büyük bir yenilgi hissine kapılan İran’da Türkiye karşıtı söylemler de bir anda arttı. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı söylemler günlerce hem gazete manşetlerine yansıdı hem de aydınlar, akademisyenler ve gazeteciler sosyal medyada “İhvancı-selefi Türkler”, “Osmanlı hayali kuran Erdoğan” gibi söylemler kullandı. Hatta en son Erdebil’de, şehrin Cuma imamının himayesinde gerçekleşen ve devlet kanalı tarafından canlı yayınlanan Çaldıran Şehitlerini Anma programında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında küfürler edildi. Suriye’de Türkiye’ye karşı yenilgiye uğradığını düşünen İran’ın bazı kesimlerinin önümüzdeki süreçte Türkiye karşıtı söylemlerini sürdüreceğini düşünüyorum. 

 

Öte yandan Suriye içinde İran’ın nüfuz edebileceği bir Şii nüfusun olmaması nedeniyle uzun vadede İran’ın Nusayri/Alevi gruplar üzerinden bir provokasyona girişemeyeceğini düşünüyorum. Son günlerde dillendirilen Türkiye’ye karşı YPG’ye destek verme ihtimali göz ardı edilmemeli, zira İran, Türkiye’nin Suriye’deki terör odaklarına karşı düzenlediği Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonları ile ilgili Batı medyasıyla aynı dili kullanmıştır. Aynı tezvirat, yani “Türkiye Kürtleri katlediyor” söylemi son bir-iki haftadır yeniden dillendirilmeye başlanmıştır. 

 

İran-ABD Müzakereleri Yeniden Başlar mı? 

 

İran, savaşı kendi sınırları dışında tutmak için oluşturduğu Direniş Ekseni doktrininin zayıflamasının ardından müzakere söylemlerini dillendirmeye başladı. Her ne kadar İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanlığını döneminde de müzakere ile ilgili bazı mesajlar verilmiş olsa da, Reisi’nin hayatını kaybetmesinin ardından reformcu bir cumhurbaşkanının seçilmesi, reformcu kadroların yönetime gelmesi ve Cevad Zarif’in tekrar siyaset sahnesine dönmesi, İran müesses nizamının ABD/Trump ile müzakere için hazırlandığı anlamına gelmektedir. Son günlerde hem Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi’nin hem de Ali Laricani, Kemal Harrazi ve Ali Ekber Velayeti’nin müzakere ile ilgili olumsuz ifadeler kullanmaları, konu ile ilgili belli mesafelerin alındığı şeklinde bile yorumlanabilir. Zira yine Dışişleri Bakanı Irakçi hem Umman üzerinden hem de İsviçre büyükelçiliği üzerinden karşılıklı mesajların paylaşıldığını söyledi. Bir taraftan müzakereler konuşulurken İran içinde bazı gruplar İsrail’in İran’a karşı düzenlediği son saldırının cevabı olarak düzenlenmesi planlanan “Sadık Vaad 3” operasyonunu sürekli gündeme getirmektedir. 

 

2015 yılının Temmuz ayında imzalanıp 2016 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) Trump tarafından yırtılıp atılmıştı. Ayrıca 2020 yılının ilk gününde DMO Kudüs Gücü Ordusu komutanı Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta ABD tarafından öldürülmüş olması ve Trump’ın oluşturacağı muhtemel kabine de dikkate alındığında İran’ın oldukça istekli göründüğü müzakerelerin zorlu geçeceği tahmin edilebilir. En azından müzakere karşılığında ABD/Trump’ın ne talep edeceği merak konusu.    

 

Sonuç

 

Geçtiğimiz 20 yıl boyunca bölgede yaşanan gelişmeleri fırsat bilen İran, 2003 Irak işgali sonrası bu ülkedeki nüfuzunu artırdı. Arap Baharı sonrası yaşanan gelişmelerden faydalanarak Yemen ve Suriye’de vekil güçler oluşturarak veya vekil güç taşıyarak (Zeynebiyyun-Fatimiyyun) nüfuzunu artırmaya devam etti. Doğal sınırlarının çok ötesinde bir bölgede güç elde etmiş olan İran’ın bölgesel etkisinin eskisi kadar olmayacağı anlaşılmıştır. Lübnan’da Hizbullah’ın zayıflaması ve en önemlisi de Esed gibi bir müttefiki kaybetmesi, İran’ın bölgesel politikalarını etkileyecektir. Aynı şekilde Irak’ta da hem halkın hem de yönetici elitlerin İran’ın politikalarından hoşlanmadıkları aşikâr. Önümüzdeki günlerde İran’ın Irak’ta da nüfuzunun azalacağını göreceğiz. 

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.