Kur’ân, hem parçalı hem bütünsel olarak özgün bir kompozisyon ortaya koymuş ve 7. yüzyıla ait olduğu bilimsel bir gerçeklik olarak ortaya konmuştur. Buna rağmen farklı dönemlerde çeşitli komplo teorileri üretilmiştir. Ancak bu iddiaların hiçbirinin tarihsel veya filolojik bir temeli bulunmamaktadır; erken mushaflar, yazıtlar ve dış kaynaklar Kur’ân’ın 7. yüzyılda varlığını teyit etmektedir.

Meallerde yapılan hataları, aşırı yorumları ve zorlamaları önlemenin yolu bilimsel eleştiri kanallarını açık tutmaktan geçmektedir. Dinî bilgi üretme çalışmalarını baskı altına almadan, kurumlar üzerinde vesayet kurmadan, dinî lobicilik arzularına alan açmadan bu sorunu çözmek mümkündür. Öncelikle meallerin denetlenmesi/yasaklanması sayesinde dinî düşüncede bir birlik oluşturulacağı düşüncesinin yanlışlığı fark edilmelidir.

Kur’an’ın kendisi, Allah’ın insan aklı/vicdanı, insan dili (Arapça) ve insan (Hz. Muhammed) aracılığı ile Araplara hitabıdır. Allah, insanları düşünerek, şuurlu olarak, ikna olmuş bir vaziyette, gerekçeli olarak kendine ve peygamberinin otoritesine teslim olmaya ve itaat etmeye çağırmaktadır. Kendi önerileri, insanın vicdanına ve sağduyusuna hitap ettiği gibi; onların vicdan kapasitesinigeliştirmek, keskinleştirmek ve gümrahlaştırmak için de gayret göstermektedir.

Günümüzde hem dünyada hem de ülkemizde “söz” değerden düştüğü gibi; dinleme de kendiliğinden değerden düşmüş durumda. Paralel olarak nazar, re’y ve basiret de büyük ölçüde kayboldu. Egemen olan dırdır, gevezelik, malayani, konuşma şehveti, dinlememe ve körlük. Bunların toplamı, vicdanın çürümesi, kararması ve dumura uğraması anlamına gelir.

Son 150 yıldır Kur’an ve arkeoloji arasında bağ kurma çabaları mevcut olmakla birlikte sistematik bir disiplin inşa edilememiştir. Kur’an Arkeolojisi bu açıdan merkezinde Kur’an metninin belirleyici olduğu yeni bir metodoloji; arkeolojik bulguların Kur’an ölçüleriyle “yorumlanması” demektir.

Türkiye’de bir mahkemenin İhsan Eliaçık’ın meal-tefsirine “Doğru İslam’a aykırıdır” gerekçesiyle imha kararı verebilmiş olması Türkiye’de hukuk düşüncesinin ne kadar ilkel olduğunun sadece bir göstergesi. Fakat aslında ülkemizin hukuk bilincinin ne kadar vahim durumda olduğunu, bugünkü anayasayı kendine hiç ama hiç dert etmeyen ortalama Türk insanının duruşunda gözleyebiliriz. Türk hukukunun “Doğru İslam’a aykırıdır” gerekçesiyle İhsan Eliaçık’ın […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.