Türkiye’ye biçilen rolü kabullenen yeni Türkiye’nin yöneticileri için bir zamanlar özel olarak davet edilen Akif ve fikriyatı artık yük hâline gelmiştir.
Türkiye’ye biçilen rolü kabullenen yeni Türkiye’nin yöneticileri için bir zamanlar özel olarak davet edilen Akif ve fikriyatı artık yük hâline gelmiştir.
İstiklâl Marşı’nın değiştirilmesi ile ilgili Mustafa Kemal’in sağlığında birincisi 1925’te, ikincisi 1937’de olmak üzere iki, vefatında sonra bir önemli girişimin olduğunu görüyoruz. Daha sonraki yıllardan günümüze kadar ise İstiklâl Marşı’nı değiştirmeye dönük irili-ufaklı kalkışmalar söz konusu olmuştur.
İstiklâl Marşı’nın adını değiştirmek basit bir dil değişikliği değildir. Asıl maksat marştaki ruhî derinliği, maneviyatı değiştirmektir. Bunun için ilk iş olarak dilden başlamışlardır.
Yazık ki Mehmet Akif’in emanetine yeterince sahip çıkamadık! Aile fertlerinin hayat hikâyelerine baktığımızda, çeşitli sıkıntılar yaşadıklarını, sefalet içinde bir yaşam sürdüklerini görüyoruz.
Akif, Millî Mücadele’nin başlangıcında Ankara’ya davet edilen tek şair ve yazardı. Davet ediliş sebebi ise onun ‘İslam Şairi’ kimliği, bilgi birikimi ve samimiyetiydi. Akif, Millî Mücadele’nin manevi cephesinde büyük hizmetler gerçekleştireceği bilindiği için Ankara’ya davet edilmişti. Bu süre içerisinde üzerine düşeni fazlasıyla yaptı.
Mehmet Akif’in ümmetçi bir dava adamı olduğunu, bu nedenle de İslami esaslara göre birlik, beraberlik tesis etmeye çalışan ‘Osmanlılık’ düşüncesini ‘İslam’ olarak benimseyip savunduğunu ve bu çerçevede mücadele yürüttüğünü hatırlatmakta fayda vardır. Nitekim bir bütün olarak Akif’in fikriyatına, şiir, sanat poetikasına ve dava anlayışına bakıldığında, onun ırkçılık yapmak bir yana bilakis hayatı boyunca ırkçılıkla mücadele halinde olduğunu görürüz.