Batı Şeria’nın ‘Gazzeleştirilmesi’

İsrail’in Batı Şeria’yı Gazzeleştirmesi, hayati altyapıyı, su ve elektrik gibi temel hizmetleri yok etmeyi, evlere baskınlar düzenlemeyi, sağlık görevlilerinin yaralı Filistinlilere ulaşmasını engellemeyi ve mülteci kamplarında yaşayan büyük kalabalıklara saldırmayı içeriyor.

batı şeria gazze trump

Donald Trump’ın ABD başkanı olarak göreve başlamasından bir gün ve Gazze’de gerilimli bir ateşkesin başlamasından iki gün sonra, İsrail güçleri Filistinlilere karşı bu kez Batı Şeria’yı hedef alan yeni bir savaş başlattı.

 

Erkekler, kadınlar, çocuklar, gençler ve bazıları tekerlekli sandalye ve yürüteç kullanan yaşlılar Cenin mülteci kampından yürüyerek çıkmak zorunda kaldılar, çünkü militanların kökünü kazımak için kampı kuşatan İsrail askerleri tahliye için sadece tek bir yol belirlemişti, o da askerî buldozerlerin daha önce tahrip ettiği bir yol.

 

İsrailli yetkililer Cenin şehri ve bitişiğindeki mülteci kampına yönelik saldırıları “Demir Duvar Operasyonu” olarak adlandırıp, “bölgedeki terörizmi yenilgiye uğratma” çabasında olduğunu söylüyor. Operasyon, önceki saldırılara kıyasla hem ölçek hem de yoğunluk açısından belirgin bir tırmanış anlamına geliyor. İsrail savaş uçakları hava saldırıları düzenleyerek en az 25 kişinin ölümüne neden olurken, askerler de mahalledeki bir blokun tamamını havaya uçurdu. Kampın içindeki ve yakınındaki yollar, bölgedeki tek kamu sağlık tesisi olan Cenin Devlet Hastanesi’ne giden yollar da dahil olmak üzere, tahrip edilirken su, kanalizasyon ve telekomünikasyon şebekelerine de zarar verildi.

 

batı şeria gazze trump

 

Aşil tendonu koptuğu için yürürken koltuk değneği kullanan 33 yaşındaki Hasan Ebu Sariye, daha önceki askerî operasyonlarda da yaptığı gibi, yedi aile üyesiyle paylaştığı evde kalmaya kararlıydı.

 

“Ama sonra insansız hava araçları geldi” diyordu ağır ağır kamptan çıkarken: “Bir tanesi pencerenin yanında durdu ve bir ses geldi, ‘Kampı terk edin. Havaya uçurmak üzereyiz’ diyordu. Mesaj biter bitmez çatıda büyük bir patlama sesi duyduk. Başka bir dron ses bombası atmıştı. İşte o zaman ayrılmaya karar verdik.”

 

Sadece dört gün içinde kamptaki 20 bin kişi neredeyse tamamen boşaltıldı.

 

Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail güçleri yılın başından bu yana Batı Şeria’da sekizi çocuk olmak üzere 70 Filistinliyi öldürdü. Bunlar arasında Cenin bölgesinde öldürülen 38 Filistinli de var. İsrail, bazılarının Gazze’de uygulanan taktiklere ürkütücü derecede benzeyen taktikler kullanıyor.

 

Cenin Devlet Hastanesi’nin yöneticisi Dr. Wissam Baker, “Gazze’deki sahnelerin aynısı Batı Şeria’da yaşanıyor gibi hissediyordum, özellikle de hastanelerin kapatılması ve kuşatma altına alınması, tesislere giriş ve çıkışların engellenmesi ve sağlık personeline yönelik saldırılar” diyor.

 

Baker, İsrail operasyonunun başlangıcında 370 bin nüfusa hizmet veren hastanenin kuşatıldığını ve hastaneye giden tüm yolların kapatıldığını söylüyor. “Beş sağlık görevlisi yaralandı ve personelin, hastaların ve ziyaretçilerin hastaneden ayrılması engellendi. Ancak Kızıl Haç ve diğer insani yardım örgütleriyle yoğun görüşmelerden sonra ayrılmalarına izin verildi.”

 

batı şeria gazze trump

 

Baker ve onun gibilerin deyişiyle İsrail’in Batı Şeria’yı Gazzeleştirmesi, hayati altyapıyı, su ve elektrik gibi temel hizmetleri yok etmeyi, evlere baskınlar düzenlemeyi, sağlık görevlilerinin yaralı Filistinlilere ulaşmasını engellemeyi ve mülteci kamplarında yaşayan büyük kalabalıklara saldırmayı içeriyor.

 

Gazze’nin yok edilmesi, buranın yeniden inşa edilip edilemeyeceği ve ne pahasına inşa edilebileceği sorularını gündeme getirdi. Trump, Gazze’nin tamamen boşaltılması ve yerle bir edilmesi gerektiğini, ardından da ABD’nin bölgeyi kalkındırmak için “devralacağını” kabul etmiş görünüyordu.

 

Bu tür bir dil Batı Şeria sakinleri için pek de güven verici değil.

 

“Gazze’de İsrailliler hastanelere saldırmayı, mülteci kamplarını yerle bir etmeyi ve sivilleri öldürmeyi normalleştirdi. İşte bu yüzden şu anda Batı Şeria’da gördüklerimizi görüyoruz. Bu artık sıradanlaştı” diyor avukat ve İsrail ile barış görüşmelerini yürüten Filistin heyetinin eski müzakerecisi Diana Buttu.

 

Batı Şeria’daki pek çok kişi, bu operasyonun 7 Ekim’deki Hamas saldırılarına hâlâ kızgın olan İsraillilerin Gazze’deki ateşkese rağmen Filistin halkından intikam almaya devam etmesinin bir yolu olduğuna inanıyor. Ayrıca bu operasyonu, Filistinlilerin şehirler ve kasabalar arasındaki hatta Filistin bölgeleri içindeki seyahatlerinin 900 kadar askerî kontrol noktası tarafından kısıtlanarak, Filistinlilere kontrolün kendilerinde olmadığını hatırlatma girişimi olarak görüyorlar. Bazıları ise bunun, Filistin “meselesinden” sonsuza kadar kurtulmak için, önceki barış görüşmelerinde bir tıkanmaya neden olan mültecileri ve evlerini hedef alan toplu bir cezalandırma eylemi olduğunu söylüyor.

 

batı şeria gazze trump

 

“Bunun bir kısmı Gazze’deki ateşkesin intikamı. İsrail’in içinde bir yenilgi duygusu var. Birçok kişi, madem her şey 7 Ekim 2023 öncesi statükoya geri dönecekti neden bu kadar çok İsrail askeri öldürüldü diye sorguluyor” diyor Buttu. “Askerî yeteneklerini göstermek için Batı Şeria’ya saldırıyorlar ve onlar için Cenin ve Gazze birbirinin yerini alabilir ki her ikisi de karşılık vermesiyle biliniyor.”

 

Filistin Yönetimi

 

Saldırı Cenin’e yönelik son aylarda düzenlenen ikinci büyük çaplı operasyondu. İlki İsrail güçleri tarafından değil, Batı Şeria’nın küçük bir bölümünü yöneten Filistin Yönetimi tarafından gerçekleştirilen eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik operasyonuydu.

 

Filistin Yönetimi, uzun süredir iktidarda olan El Fetih partisinin 2006 parlamento seçimlerinde Hamas tarafından yenilgiye uğratılmasından ve 2007’deki kısa süreli iç savaşta kıyı şeridinden atılmasından bu yana Gazze’de bir rol kapma mücadelesi veriyor. Cenin’de 5 Aralık’ta başlayan saldırı, sadece Filistin halkına polislik yapma gücünü göstererek İsrail’in taşeronu olmaya layık olduğunu kanıtlama çabası değil, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın bir zamanlar dediği gibi, Filistin Yönetimi’nin İsrail ile güvenlik konularında yaptığı anlaşmanın ne kadar “kutsal” olduğunun da bir göstergesiydi.

 

batı şeria gazze trump

 

İsrail güçleri yönetimi devralana kadar süren Filistin Yönetimi baskısı, Cenin Tugayları adı verilen silahlı gruplardan oluşan bir koalisyona odaklandı. Bu gruplar Hamas, Filistin İslami Cihad Hareketi ve hatta Filistin Yönetimi’nin iktidar partisi El Fetih gibi geleneksel Filistinli gruplarla ilişkili.

 

Bu, Filistin Yönetimi’nin kurulduğu 1994 yılından bu yana kendi halkına karşı gerçekleştirdiği en büyük güvenlik operasyonuydu. Filistin Yönetimi yaklaşık iki ay boyunca Cenin kampını kuşattı ve kamp sakinlerinin çoğunun suyunu ve elektriğini kesti. Aralarında bir çocuğun da bulunduğu altısı sivil olmak üzere en az 11 Filistinli öldürüldü.

 

Filistin Yönetimi ve İsrail’in Cenin’deki operasyonları neticesinde, büyük çoğunluğu İsrail güçlerinin devam eden baskınları sırasında olmak üzere 150 ila 180 ev yıkıldı. Her iki güç de kampa erişimi kısıtladı ve Filistinli mültecilere yardım eden UNRWA’yı okulları ve sağlık hizmetlerini askıya almaya zorladı. Katı atık toplamayı dahi durdurarak mevcut kanalizasyon krizini daha da kötüleştirdi.

 

BM uzmanları Batı Şeria’daki operasyonların İsrail yerleşimlerinin genişlemesi ve Filistinlilere yönelik silahlı yerleşimci şiddetinin arttığı bir döneme denk geldiği uyarısında bulundu. Ayrıca bu operasyonlar, Filistinli mültecilerin torunlarını da mülteci olarak kabul ederek UNRWA’nın mülteci sorununu devam ettirdiğini ileri süren İsrailli yetkililer tarafından yasaklandığı bir döneme denk geliyor.

 

batı şeria gazze trump

 

İsrail son günlerde operasyonlarını Cenin’in ötesine genişletti. İsrail’in 29 Ocak’ta Batı Şeria’nın kuzeyindeki Tamun köyünde kalabalık bir mahalleye düzenlediği hava saldırısında bölgede aylardır yaşanan en ölümcül saldırılardan biri gerçekleşti. Bu saldırı da en az 10 Filistinli hayatını kaybetti.

 

Dakikalar sonra İsrail güçleri Kalkilya ve çevresine baskın düzenleyerek askerî saldırıyı tırmandırdı ve Batı Şeria’nın kuzeyindeki tüm önemli bölgelerin kontrolünü sağladı. Cenin mülteci kampı merkezli olarak başlayan operasyon artık Tubas, Kalkilya, Nablus ve Eriha dahil olmak üzere birçok şehri kapsayan bir harekata dönüştü.

 

Benzer şekilde Cenin’in güneybatısında yer alan Tulkarem’de de İsrail güçleri altyapıya zarar vererek ve su ile elektriğe erişimi keserek yaklaşık 1.000 kişinin yerinden edilmesine yol açtı. İsrail’in Tulkarem’deki mülteci kampındaki operasyonları şu ana kadar yaklaşık 16 bin kişilik kamp nüfusunun 12 binden fazlasının yerinden olmasına neden oldu.

 

BM İnsan Hakları Ofisi (OHCHR) tarafından toplanan verilere göre, “Kış ortasında gidecek hiçbir yerleri olmamasına rağmen operasyon süresince İsrail ordusu tarafından evlerini terk etmeye zorlanan Filistinli aileler oldu.”

 

batı şeria gazze trump

 

Cenin Mülteci Kampı

 

Gazze’deki çatışmaların geçici olarak durmasının Batı Şeria’daki Filistinlilere ağır bir bedeli var.

 

Batı Şeria’ya dağılmış 19 mülteci kampından biri olan Cenin mülteci kampı, Filistinlilerin silahlı direnişinin ana merkezi olmaya devam ettiği için her zaman İsrail’in başının belası olmuştur. İsrail askerleri 2002 yılında, 1967 Savaşı’ndan bu yana Batı Şeria’daki en büyük askerî hareketliliğin bir parçası olarak kampı işgal etti. Bu işgalde en az 54 kişi öldü, 4.000’den fazla kişi yerinden edildi ve altyapının yüzde 35’inden fazlası tahrip edildi.

 

Kamptaki bazı kişiler o günleri hâlâ hatırlıyor. Ebu Sariye gibi kamptan yürüyerek ayrılırken tanıştığım 41 yaşındaki Halid Mansur o zamanlar genç bir delikanlıydı. “2002 yılında ben de benzer bir acı yaşadım. İsrail askerleri ailemi evimizi terk etmeye zorladı ve beni gözaltına aldılar. Ama o zaman yaşanan onca şeye rağmen bu seferkinin daha kötü ve daha zor olduğunu hissediyorum” diyor.

 

Evli ve üç çocuk babası Mansur, geri dönecek bir evi olmayacağından endişe ediyor. Onlarca yıldır mülteci kamplarında yaşayan aileler, kampları kendi inşa ettikleri evlerle mahalleye dönüştürmüşler.

 

batı şeria gazze trump

 

“İsraillilerin geri dönmemize izin verip vermeyeceğini bilmiyoruz. Üç kardeşimle birlikte duvarlarını tuğla tuğla ördüğümüz evi geride bıraktık. Büyüdüğümüz mahalleyi geride bıraktık. Tüm hatıralarımızı geride bıraktık” diyor Mansur.

 

Endişelenmesi için yeterince nedeni var; İsrailli yetkililer operasyon sona erdikten sonra askerlerin kampta kalacağını söylemişti. Geçen hafta Cenin kampını ziyaret eden Savunma Bakanı Israel Katz “Batı Şeria’da Filistin terörüne karşı savaş ilan ettik. Operasyon tamamlandıktan sonra İsrail ordusu güçleri terörün geri dönmemesini sağlamak için kampta kalacak” diyordu.

 

Bu askerî operasyonu öncekilerden daha kötü kılan bir başka şey de İsrail güçlerinin kamp sakinlerini evlerinden çıkarmakla kalmayıp, onlara kapının dışında hem sembolik hem de tarihsel olarak derin bir öneme sahip bir alanda toplanmalarını emretmiş olması. Bu bölge, yaklaşık iki yıl önce Şirin Ebu Akile isimli Filistin asıllı Amerikalı gazetecinin bir İsrailli keskin nişancı tarafından vurularak öldürüldüğü yer.

 

batı şeria gazze trump

 

Burası sadece onun öldürüldüğü mekân değil, aynı zamanda kampın İsrail askerî saldırılarına ve yerinden edilmeye karşı on yıllardır verdiği mücadeleyi de temsil eden bir yer. İsrail güçleri tarafından defalarca buldozerle yıkılan derme çatma bir anıtla işaretlendi. Kamp sakinlerini kaçmaya zorlamak ve bu yerde toplanmak, kamptaki mültecilerin 1948’de evlerinden zorla çıkarılmalarından bu yana yaşadıkları şiddetin keskin bir hatırlatıcısı olurken, gazeteciler için bile hiçbir yerin güvenli olmadığı duygusunu pekiştirmişti.

 

Ebu Sariye, mesajın evinin dışında dolaşan askerî bir drondan geldiğini ve mekanik bir sesin kendisine, ailesi ve komşularıyla birlikte ilgili noktaya gitmesini emrettiğini söyledi.

 

“Nihayet oraya vardığımızda askerler kadınları erkeklerden ayırdı ve onların da fotoğraflarını çektiler. Kardeşim bazı erkeklerle birlikte gözaltına alınırken diğerlerinin gitmesine izin verildi. Şimdi sadece sırtımızdaki giysiler ve kimlik kartlarımızla teyzemin Wadi Burqin’deki [Cenin’in batısında yer alan bir kasaba] evine gidiyoruz” diyor.

 

Evinden ve kamptan ayrıldığı için duyduğu pişmanlık hemen belli oluyordu. “Evimizin fotoğraflarını çekmeliydik. Ona veda etmeliydik. Ya da daha iyisi, orada kalmalıydık.”

 

Bu yazı Politico sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.