Donald Trump Bir Dış Politika Güvercini mi?
Trump’ın etrafı şahinlerle dolu, o nedenle de yönetiminin oldukça şahin olacağından emin olabilirsiniz. Yine…
Donald Trump seçimden önceki cuma günü Michigan’daki mitinginde “Kamala kazanırsa ölüm ve yıkım bizi bekliyor, çünkü Kamala sonu gelmeyen savaşların adayı. Ben barışın adayıyım” diye sesleniyordu. O tipik retorik süslemesiyle de eklemişti: “Ben barışım.”
Tüm bu saçmalığa rağmen müstakbel başkan yine de geçtiğimiz haftalarda ABD’nin “sonu gelmeyen savaşlarından” bıkmış çok sayıda savaş karşıtı seçmenle bağlantı kurmayı başardı. Arap Amerikalıların “başkenti” Dearborn’a gitti, savaş yanlısı Cheney’lerle birlikte kampanya yürüttüğü için Kamala Harris’e yüklendi ve kendisini “barış” adayı olarak nitelendiren bir imamdan destek aldı.
Aslına bakarsanız, son aylarda bana “Trump yeni savaşlar başlatmadı” diyen solcuların sayısını hatırlamıyorum. “Trump yeni bir savaş başlatmadı.” Evet, tabii. Trump, Beyaz Saray’daki dört yılını Barack Obama’dan devraldığı her bir çatışmayı tırmandırarak geçirdi. Pek çok kişi Trump’ın Suriye’de Esad hükümetini iki kez bombaladığını; Afganistan’a “tüm bombaların anasını” attığını; İranlı general Kasım Süleymani’yi Irak topraklarında yasadışı bir şekilde öldürdüğünü; Suudi Arabistan’ın Yemen’deki soykırımını silahlandırdığını ve John Bolton’u ulusal güvenlik danışmanı yaptığını unuttu. Çoğu, Trump’ın görevdeki ilk iki yılında, “drone başkanı” olarak anılan Obama’nın sekiz yıllık görev süresi boyunca gerçekleştirdiğinden daha fazla drone saldırısı gerçekleştirdiğinin farkında bile değil.
Ancak bu kez farklı olacağı söylendi. Bu kez Trump ciddiydi. Artık savaş yok! Artık neoconlar yok! Bazıları Trump’ın baş şahinler Mike Pompeo ve Nikki Haley’i kamuoyu önünde reddetmesinden cesaret buldu. Diğerleri ise RFK Jr, Don Jr ve Tucker Carlson’ın yeni Trump-Vance yönetimine neo-muhafazakâr isimlerin katılmasını engelleme çabalarını destekledi. Trump’ın en büyük ve beceriksiz oğlu ise “Ben bu işin içindeyim” diye övündü.
Hepsi boşunaydı. “Ben barışım” mı? Gerçekten mi? Trump’ın Dışişleri Bakanı olarak kimi aday gösterdiğine bakın: Marco Rubio. Florida senatörü bir zamanlar müstakbel başkanın açık sözlü bir muhalifiydi; onu “dolandırıcı”, “başkanlığa talip olmuş en bayağı kişi” olarak nitelendiriyor ve erkekliğini sorguluyordu. Aradan neredeyse 10 yıl geçmesinin ardından Rubio, başkanlık için dördüncü sırada yer almak ve ABD diplomasisinin başına geçmek için Trump’ın önünde memnuniyetle diz çöktü.
Buradaki küçük sorun Rubio’nun diplomasi değil, savaş hayranı olması. Ateşli bir şahin olan Rubio, 2010’daki ilk Senato adaylığı sırasında Irak’ın işgalini savunmuştu. O günden bu yana Küba’dan Venezuela’ya, İran’dan Suriye’ye kadar her yerde rejim değişikliğini destekledi. 2019’da ABD güçlerinin hem Suriye’den hem de Afganistan’dan çekilmesine karşı oy kullandı. Geçtiğimiz yıl, Benjamin Netanyahu’nun Gazze’ye yönelik saldırısının Kongre’deki en güçlü destekçilerinden biri oldu, Filistinli sivil kayıpların tek suçlusunun Hamas olduğunu savundu ve İsrail’in “Bu vahşilerle bir arada yaşayamayacağını… Köklerinin kazınması gerektiğini” söyledi.
“Ben barışım” mı? Rubio’nun yanında, Dışişleri Bakanlığı’nda Trump geçiş ekibini yöneten, uzun süredir İran şahini ve izolasyon karşıtı bir Cumhuriyetçi grup olan John Hay Initiative’in kurucularından Brian Hook var. Hook, Trump’ın ilk döneminde İran’a karşı yürütülen “maksimum baskı” kampanyasının mimarıydı. Ve 2018’de Intercept için ifşa ettiğim üzere Dışişleri Bakanlığı’nın iç yazışmalarından birinde “İslami reform” çağrısı yapıldığında bakanlığın politika planlama ekibinin başında Hook vardı.
“Ben barışım” mı? Trump, Elise Stefanik’in ABD’nin yeni Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olmasını istiyor. New York Kongre üyesi muhtemelen en iyi Trump dalkavuğu olarak tanınıyor ama kendisi aynı zamanda üniversiteden sonraki ilk işi Bush’un Beyaz Saray’ında çalışmak olan Cumhuriyetçi bir şahin. Daha sonra Washington DC’deki en şahin düşünce kuruluşlarından ikisi olan Demokrasileri Savunma Vakfı (The Foundation for the Defense of Democracies, FDD) ve Dış Politika İnisiyatifi (The Foreign Policy Initiative, FPI) tarafından istihdam edildi. FDD, İran’da rejim değişikliği konusunda takıntılı iken, neocon Bill Kristol ve Robert Kagan tarafından kurulan ve 2017’de kapanan FPI, Afganistan’daki savaşın genişletilmesi için bastırıyordu.
Stefanik aynı zamanda İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaşa da körü körüne destek verenlerden. Netanyahu hükümetine kesintisiz ABD silahı sağlanmasını savunuyor ve Joe Biden’ı Yahudi devletine karşı çok sert bir tutum içinde olduğu için eleştiriyor. Mayıs ayında İsrail Parlamentosu Knesset’te yaptığı konuşmada Hamas’a karşı “tam zafer” çağrısında bulundu.
“Ben barışım” mı? Trump, Florida kongre üyesi Mike Waltz’ı ulusal güvenlik danışmanı olarak atayacak. Eski bir Yeşil Bereli olan Waltz, Kongre’de Çin konusunda belki de en önde gelen şahin. Stefanik gibi Waltz da Bush yönetiminin bir mensubu ve “teröre karşı savaş” tutkunu. Waltz 2017’nin sonlarında dahi terörizme karşı “çok kuşaklı bir savaş” çağrısında bulunuyor ve ABD’nin Afganistan’da “çok daha fazla savaşmaya” hazır olması gerektiğini söylüyordu. Size güvercin gibi mi geliyor? Aslında işin en iyi (en kötü?) kısmı şu: ABD tarihindeki en şahin başkan yardımcısının, karanlıklar prensinin, terörle mücadele danışmanı olarak görev yaptı: Richard B. Cheney. Anlaşıldı mı? Trump başkanlık kampanyasının son birkaç haftasını Dick ve Liz Cheney’e saldırarak geçirerek, Liz Cheney’nin savaş alanında kendisine silah doğrultulduğunda ne yapacağını sormak gerektiğini söyledi ve ardından seçimi kazandıktan birkaç gün sonra Cheney’nin eski terörle mücadele danışmanını kendi ulusal güvenlik danışmanı olarak atadı.
“Ben barışım” mı? Trump eski Arkansas Valisi Mike Huckabee’yi İsrail’e büyükelçi olarak gönderiyor. Huckabee o kadar aşırı bir Hıristiyan Evanjelik ki “Batı Şeria ve işgal diye bir şey olmadığına” inanıyor. Barack Obama’nın İran nükleer anlaşmasını Nazi Holokostu ile karşılaştırmıştı ve Irak savaşının o kadar gururlu bir destekçisiydi ki George W. Bush’u çekilme için bir takvim belirlemesinden dolayı bile eleştirmişti!
“Ben barışım” mı? Trump’ın savunma bakanı olarak seçtiği Fox News yorumcusu Peter Hegseth, Irak ve Afganistan savaşlarında görev almış bir isim. “Trump’ın savaş fısıldayıcısı” olarak adlandırılan Hegseth, 2020’de İran’ın dinî ve kültürel mekânlarına saldırmak için ABD’nin ‘hileli’ savaş kurallarını hiçe sayması çağrısında bulundu ve ayrıca Trump’ın 2019’da savaş suçlarıyla suçlanan veya hüküm giyen üç askeri affetmeye ikna edilmesine yardımcı oldu. Gerçek bir savaş suçlusunun destekçisinden daha şahin nasıl olunur?
Washington DC’de bir deyiş vardır, çalışanlar politikayı belirler. Trump’ın etrafı şahinlerle dolu, bu yüzden yönetiminin oldukça şahin olacağından emin olabilirsiniz. Yine.
Ama bu Trump’ın oyun kitabı: Güvercin gibi davran, şahin gibi yönet. 2016’da yaptığı buydu ve bu yıl da aynısını yaptı. Neoconlara saldır; seçil; neoconları işe al.
Dolayısıyla New York Times’tan Maureen Dowd’un bir zamanlar söylediği gibi “Güvercin Donald” mı? Keşke öyle olsaydı. İster iç politika ister dış politika konusunda olsun, Trump bir düzenbaz olmaya devam ediyor. Bunun için benim sözüme itibar etmeyin. Mesela yeni dışişleri bakanını dinleyin.
Bu yazı The Guardian sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.