“İran’da Müesses Nizamın Müsaade Ettiği Ölçüde Bir Değişim Yaşanır”

İran-Türkiye arasında ekonomik, siyasi, kültürel alanlarda çok yönlü işbirlikleri devam edecektir. Ancak İran’ın Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde istediği desteği verebileceğinden emin değilim. Bu konuda bir politika değişikliği beklemiyorum. Türkiye’nin Suriye ile normalleşme çabaları da İran’ın hoşuna gidecek bir durum değil. Türkiye ile normalleşme, İran’ın nüfuzunun azalması anlamına gelir. Suriye’nin tekrar Arap Birliği’ne katılmış olmasını da hesaba katarsak İran’ın memnun olacağı bir gelişme olmayacaktır bu normalleşme.

iran peziskiyan

Mülakat: Naman Bakaç

 

İbrahim Reisi’nin helikopter kazasıyla vefatından sonra İran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendini “reformcu muhafazakâr” olarak nitelendirilen Mahabadlı Mesud Pezeşkiyan, İran’ın dokuzuncu Cumhurbaşkanı seçildi. Seçim sürecinde medyada yer alan şekliyle “radikal muhafazakâr” olarak tanımlanan Said Celili ile yarışan Pezeşkiyan, seçimlere katılım oranının önceki seçime göre kısmen arttığı bir ortamda, vaadlerindeki özgürlükçü söylem ve Dinî Rehber’e bağlılığını dile getiren duruşuyla ön plana çıktı. 

 

Reformcuların İran’ın devlet yapısının karakteristik özelliği olan Velayet-i Fakih sistemine bakışını, Pezeşkiyan’ın İran’daki İslam-demokrasi ilişkisinde kuracağı dengeyi, özgürlükler hususunda ne tür adımlar atacağını, dış politikada müesses nizamla olan farklılığını giderip gideremeyeceğini, Türkiye ve bölgesel politikalarda alacağı pozisyonu, İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkan Vekili ve aynı zamanda İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde akademisyen Doç. Dr. Turgay Şafak ile konuştuk. 

 

PEZEŞKİYAN, DEVRİM REHBERİ’NE BAĞLILIĞINI DİLE GETİREREK MÜESSES NİZAMLA UYUMLU BİR PROFİL ORTAYA KOYMUŞTUR

 

İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçildiği 2021 yılında Mesud  Pezeşkiyan’ın adaylığı, Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından reddedilmişti. 2021 yılından bugüne ne değişti ki başta Konsey olmak üzere Hamaney ve İran’ın müesses nizamı, reformcu olduğu söylenen Mesud Pezeşkiyan’ın adaylığını kabul etti?

 

Anayasa Koruyucular Konseyi (AKK), İran’da seçim mühendisliklerini yapan önemli bir kurumdur. 12 üyeden oluşan Konsey’in üyelerinin yarısı din adamlarından yarısı ise hukukçulardan oluşur. İran’daki bütün seçimlerde kimlerin aday olabileceğine karar veren tek mercidir. Aldığı kararlar bağlayıcıdır. Kararlar nesnel sebeplere göre değil konjonktürel gelişmelere göre değişebilir. Adaylığı reddedilen kişilerin yazılı olarak Konsey’e başvuru yapmaları halinde dosyalar yeniden incelenir ve kararlar gözden geçirilebilir. Nitekim Mesud  Pezeşkiyan’ın 2024 Mart ayında yapılan milletvekilliği adaylık başvurusu önce reddedilmiş daha sonra iddialara göre Ali Hamaney’in ofisinden birileri devreye girerek adaylığının onaylanmasını sağlamıştır. Aynı şekilde son seçimdeki cumhurbaşkanı adaylarından Mustafa Purmuhammedi’nin Mart ayındaki Uzmanlar Meclisi seçimlerinde başvurusu reddedilmiş yapılan itiraz neticesinde onaylanmıştır. 

 

2021 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçim mühendisliği İbrahim Reisi’nin kazanabilmesi için oy alma ihtimali olan herkesin oyun dışına itilmesi üzerine inşa edilmişti. O dönemde sadece Pezeşkiyan değil Ali Laricani, İshak Cihangiri, Mahmud Ahmedinejad gibi pek çok ismin üzeri çizilmişti. Cumhurbaşkanlığı makamına oturması üç yıl önce uygun olmadığına karar verilen bir kişinin bugün o koltuğa nasıl oturabildiği sorusuna verilebilecek net bir cevap yok aslında. AKK’nin kararlarının ne kadar keyfi ve öznel olduğunun da bir nevi ispatıdır. Pezeşkiyan adaylık başvurusu yaptığı zaman birçok kişi daha önce veto edildiği için adaylığının onaylanacağını düşünmüyordu. Ancak klasik reformcu bir siyasetçi olmayan, kendisini “reformcu muhafazakâr” olarak tanımlayan, her fırsatta Devrim Rehberi’ne bağlılığını dile getiren, Nehcü’l Belağa dersleri veren bir kişilik olarak müesses nizamla uyumlu çalışabilecek ve kriz çıkartmayacak bir profil ortaya koymuştur. Öte yandan yaklaşık son 10 yıldır Meclis’te ve devlet kademelerinde örgütlenmiş olan radikal muhafazakârların, dünya ile irtibatın kesilmesini savunan grupların daha fazla güçlenmesinden endişe edilmesi sebebiyle Pezeşkiyan’ın adaylığına onay verilmiş olabilir. Hatta ikinci turda Pezeşkiyan’ın aldığı oylar, Said Celili’nin kazanmaması için verilen oylardan oluşmaktadır.   

 

VAATLERİNİN BİR KISMINI YERİNE GETİREBİLMESİ İÇİN MÜESSES NİZAMIN YEŞİL IŞIK YAKMASI GEREK

 

Pezeşkiyan’ın Cumhurbaşkanlığı seçim maratonunda ne tür söylem ve vaatleri ön plana çıktı? Bunları hayata geçirme noktasında kendisini bekleyen tehditler, fırsatlar, avantajlar ve açmazlar nelerdir? Müesses nizam hattındaki çizgiyi aşma hususunda becerikli, vizyoner ve güçlü buluyor musunuz Pezeşkiyan’ı?

 

Olağanüstü bir seçim olması sebebiyle çok kısa bir propaganda dönemi oldu bu seçimin. Adaylar düşüncelerini, projelerini bu kısa sürede sosyal medya, devlet televizyonu ve mitingler aracılığı ile halka anlatmaya çalıştı. Pezeşkiyan’ın seçim kampanyasını büyük oranda Cevad Zarif gibi Ruhani hükümeti bakanları yürüttü. Pezeşkiyan, seçim sürecinde şeffaf olacağını, rantçılığa izin vermeyeceğini, zorunlu örtünmeye riayet etmeyen kadınlara karşı polisin sert müdahalesinin önleneceğini, sosyal hayattaki kısıtlamalara karşı olduğunu, kadınlara karşı sosyal ve ekonomik hayattaki kısıtlamaların kaldırılması için çaba harcayacağını vurguladı. Seçimde en çok üzerinde durulan meselelerden biri olan internet sansürü konusunda halen yürürlükte olan internetle ilgili filtreleme uygulamasının kaldırılacağını ve sosyal medyayı özgür hale getireceğini vadetti.

 

Dış politikaya dair en önemli mesele, nükleer müzakereleri yeniden başlatarak hem ABD hem de diğer Batılı ülkelerle yaptırımların kaldırılması için çaba harcayacağını dile getirdi. Yaptırımların kaldırılması, dünya ile ticari ilişkilerin artırılması, turizme yönelik yatırımlar, komşularla ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerin artırılması da Pezeşkiyan’ın seçim propagandasında önemli yer tuttu.  

 

Pezeşkiyan’ın vaatlerini, en azından önemli bir kısmını hayata geçirebilmesi için müesses nizamın yeşil ışık yakması gerekmektedir. İran’da cumhurbaşkanı yetkisiz, bütün yetkiler Devrim Rehberi’nin elinde demek tabii ki doğru değil ama zorunlu örtünme, nükleer müzakereler, ABD ile ilişkilerin yeniden tesisi gibi meselelerde adım atabilmesi için müesses nizamın iradesinin bu yönde olması gerekmektedir. Öte yandan kendisi bu yönde adım atmak istese hâlihazırda Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran radikal muhafazakâr vekiller atacağı adımları engellemek için ellerinden geleni yapacaklardır. 

 

Pezeşkiyan’ı bekleyen bir diğer mesele de kendisini destekleyen, birbirine taban tabana zıt grupların bundan sonraki süreçte nasıl konumlanacağı meselesidir. Yani bir tarafta Fars milliyetçiliği ile ön plana çıkmış gruplarla verdikleri oyun karşılığını almak isteyen Türkler, Kürtler ve Sünnilerin karşı karşıya gelme ihtimalleri vardır. Pezeşkiyan’ın bunu nasıl yöneteceği merak konusudur.

 

Buradaki son sorunuza gelecek olursak Pezeşkiyan’ın öyle bir niyeti olmadığı çok açık. Nizama ve Ali Hamaney’e bağlılığını her platformda dile getiren, Hamaney’in onaylamış olduğu yedinci kalkınma planına sadık kalacağını açık oturumda söyleyen birinden o bağlamda bir beklenti içinde olmamak gerekmektedir.   

 

İran’ın dinî ve politik skalasında yer alan elitler için sıklıkla dile getirilen reformcular, radikal reformcular, muhafazakârlar, ılımlı muhafazakârlar, radikal muhafazakârlar gibi nitelendirmeler sizce ne kadar isabetli? Bu kanatların, iç ve dış siyasette söylemleri, hedefleri, handikapları ve toplumsal karşılıkları nelerdir?

 

Kısaca bahsedecek olursak reformcular sosyal hayatta daha özgürlükçü bir toplum öngörürken, muhafazakârlar devrim yasalarının kesin bir şekilde uygulanmasını isterler. Bu bağlamda en çok tartışılan; zorunlu örtünme ve buna riayet etmeyenlere karşı müdahale meselesidir. Dış politikadaki temel ayrım ise, dünya ile işbirliğine açık olup olmama, nükleer müzakere, ABD ile ilişkilerin yeniden tesisi gibi konularda görülmektedir.

 

Son dönemlerde muhafazakârlar arasında ortaya çıkan ılımlı muhafazakâr-radikal muhafazakâr ayrımı aslında muhafazakâr gruplar arasındaki çekişmeyi ve düşünce farklılığını ortaya koymaktadır. Radikal muhafazakâr kanadı temsil eden Paydari Cephesi İran siyasetindeki şahin kanadı; ılımlı muhafazakâr ya da farklı bir ifade ile geleneksel muhafazakârlar söylem bakımından daha yumuşak bir muhafazakârlığı temsil etmektedir. Radikal muhafazakârlar (Paydari Cephesi) İran’ın toplumsal yapısının İslamileştirilmesi, İslam medeniyetinin inşası, Velayet-i Fakih’e mutlak itaati savunurken, dış politikada nükleer anlaşma da dahil olmak üzere Batı ile normalleşmeyi reddetmektedir. 

 

Son seçim üzerinden yorumlarsak, Kalibaf’ın temsil ettiği geleneksel muhafazakârlar büyük bir oy kaybı yaşadı. Said Celili’nin temsil ettiği radikal muhafazakârlar ise beklenmedik bir oy oranına ulaşarak ikinci tura kaldı ve azımsanmayacak bir oy aldı. Aslında ılımlı muhafazakârlar müesses nizamın on yıllardır merkezinde yer almış siyasi elitleri temsil ederken; radikal muhafazakârlar kendini devrimci olarak nitelendiren geniş halk kitlelerinin desteğini alarak bugünkü gücüne ulaşmıştır. 

 

turgay şafak röportaj

İran Araştırmaları Merkezi Başkan Vekili Doç. Dr. Turgay Şafak

 

PEZEŞKİYAN’DAN BEKLENTİLERİN BAŞINDA ANADİLDE EĞİTİM MESELESİ GELİYOR

 

Pezeşkiyan’ın, İran toplumunda etnik (Türk, Kürt, Beluç, Arap), mezhepsel (Sünni) ve kitlesel gösterilerle kendini gösteren muhalif memnuniyetsizlerin yaşadıkları ayrımcılığa karşı reformcu kimliğinin gereği olarak birtakım açılımcı adımlar atması ne kadar mümkün? Eğer mümkünse ne tür adımlar atmasını bekliyorsunuz?

 

İran’da etnik meseleler çok hassas bir konudur. Pezeşkiyan Tebrizli bir Türk olarak Türklüğünü vurgulamış, Türklüğü ile gurur duyduğunu dile getirmiş. İran Meclisi’nde “Türkçe Konuşulan İller Fraksiyonu” adı ile bir Meclis Grubu oluşturarak Türklerin yaşadığı bölgelerin ekonomik ve sosyal sorunlarını daha güçlü bir şekilde dile getirmeye çalışmıştır. O dönemde özellikle Fars milliyetçisi gruplar tarafından sert bir dille eleştirilmiş, vatana hıyanetle suçlanmıştır. (Bugün bu kişilerden bazıları  Pezeşkiyan’ı desteklemişlerdir.) 

 

Etnik ve mezhepsel konularda belli başlı beklentiler var. Örneğin anadilde eğitim meselesi en çok gündeme gelen konulardan biridir. Ancak buna karşı güçlü bir direnç de bulunmaktadır. Kolay kolay aşabileceği bir mesele değildir. İran’daki Sünnilerin temel talebi anayasal olarak ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıdır. İran Anayasası’na göre Sünni bir İran vatandaşı Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyamamaktadır. (Bunun değişmesi neredeyse imkânsız.) Bunu dışında bazı alanlarda istihdam sorunları ile karşılaşmaktadırlar. Ayrıca Tahran gibi bir metropolde cuma namazı kılmak için Sünnilerin bir camisi bulunmamaktadır. En kolay çözülebilecek sorun belki bu cami meselesidir ancak buna bile karşı çıkacak baskı grupları bulunmaktadır.    

   

İRAN DIŞ POLİTİKASINDAKİ TEMEL YÖNELİMİ MÜESSES NİZAM BELİRLER

 

Pezeşkiyan’ın İran’ın bölgesel politikaları ile başta Suriye-Irak-Lübnan, küresel politikalarda ise ABD, AB, Rusya ve Çin ile nasıl bir seyir izleyeceğini öngörüyorsunuz? Dinî lider ile müesses nizamı aşacak, Hatemi veya Ruhani dönemi gibi birtakım görece de olsa açılımlar yapabilecek mi? Dış politikada ne tür adımlar atabilir?

 

İran dış politikasındaki temel yönelimi müesses nizam belirler. Bölgesel politikalarında temel bir değişiklik beklenmiyor. Zaten Emir Abdüllahiyan’ın Dışişleri Bakanlığı döneminde Umman’da yürütülen bazı görüşme ve müzakereler vardı. Onun sürdüreceğini öngörüyorum. Yukarıda da değindiğim gibi Pezeşkiyan’ın müesses nizamı veya Hamaney’i aşma gibi bir düşünceye sahip olduğunu düşünmüyorum. İzlenecek olan politikalar müesses nizamın çizdiği çerçevede olacaktır. 

 

SURİYE İLE NORMALLEŞME İRAN’IN HOŞUNA GİDECEK BİR DURUM DEĞİL

 

Yeni cumhurbaşkanının Türkiye ile anlaşmazlık olan hususlarda nasıl bir politika yürüteceğini öngörüyorsunuz? Azeri-Ermeni ilişkilerindeki tavrı, Türkiye’nin Esad ile normalleşme sürecinde alacağı pozisyon, Türkiye’nin PKK/YPG ile yürüttüğü terörle mücadelesindeki duruşu, Irak Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerde İran-Türkiye nüfuzunda yaşanan rekabet gibi alanlarda  Pezeşkiyan nasıl hareket eder?

 

İran, İkinci Karabağ Savaşı sürecinde Ermenistan’ı destekleyerek yanlış yaptığının farkına vardı ve henüz savaş devam ederken Ali Hamaney ve Türk nüfusun yoğun olduğu illerin cuma imamlarının “Karabağ İslam toprağıdır” minvalinde açıklaması ile yanlıştan dönüldü. Sonraki süreçte İran, Azerbaycan ile ilişkilerini ilerletmek yönünde irade gösterdi. Hatta İbrahim Reisi, Hüdaaferin sınırında İlham Aliyev ile ortak baraj açılışından dönerken hayatını kaybetti. Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanı olması ilişkilerin daha hızlı bir şekilde gelişmesine katkı sunacaktır şüphesiz. 

 

Türkiye ile ilişkilere gelince; İran-Türkiye arasında ekonomik, siyasi, kültürel alanlarda çok yönlü işbirlikleri devam edecektir. Ancak İran’ın Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde istediği desteği verebileceğinden emin değilim. Bu konuda bir politika değişikliği beklemiyorum işin açıkçası. Türkiye’nin Suriye ile normalleşme çabaları da İran’ın hoşuna gidecek bir durum değil. Türkiye ile normalleşme İran’ın nüfuzunun azalması anlamına gelir. Suriye’nin tekrar Arap Birliği’ne katılmış olmasını da hesaba katarsak İran’ın memnun olacağı bir gelişme olmayacaktır bu normalleşme. 

 

Aslında birçok sorunun cevabı şu cümlede saklı: “Müesses nizamın müsaade ettiği ölçüde bir değişim yaşanır.” Dış politikanın temel meseleleri zaten farklı birimler ve farklı odaklar tarafından yürütülüyor. Bu yüzden çok farklı bir politika takip edileceğini düşünmüyorum.   

 

REFORMCU HAREKET, HUKUK DEVLETİ, İSLAMİ DEMOKRASİ, BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, ŞEFFAFLIK VE DÜNYA İLE İŞBİRLİĞİNİ GÜNDEME TAŞIMIŞTIR

 

Reformcu olduğu söylenen kanadın İran’daki Velayet-i Fakih sistemi ve bu sistemin kurumlarıyla, zihniyetiyle temel sorunsalı nedir? Neyi değiştirmek istiyorlar? Hatemi ile başlayan bu değişim ve reform çizgisi bugüne kadar neleri başarabildi? Bundan sonra sistemde neyi değiştirilebilirler? Örneğin daha seküler ve demokratik bir sistemi mi yoksa mevcut İslam Cumhuriyeti’ni daha özgürlükçü bir din paradigmasına dönüştürmek mi istiyorlar? 

 

Reform, bir sistemin daha iyi işleyebilmesi için mevcut sorunların giderilmesi anlamına gelir. Reformcu hareket İran’da hukuk devleti, İslami demokrasi, basın ve ifade özgürlüğü, şeffaflık ve dünya ile işbirliği kavramlarını gündeme taşımıştır. İslam Cumhuriyeti’nin sivil toplum ve demokrasiyle uygun bir yönetim tarzı ortaya koyması gerektiğini savunmuşlardır. 

 

Reformcu hareket içinde Velayet-i Fakih sistemine yönelik eleştiri getiren Mustafa Taczade gibi bazı isimler olmasına rağmen genel olarak Velayet-i Fakih sistemini kabul etmektedirler. Bugün reformcu hareketi temsil eden bazı parti ve STK’lar bulunmasına rağmen bir liderden yoksundurlar ve parçalı bir yapı konumundadırlar.   

 

Hatemi’yi iktidara taşıyan sosyal, siyasal ve fikrî tartışmalar bir reformcu hareket ortaya çıkarmıştır ancak hem müesses nizamın Hatemi’nin ikinci döneminde iktidarın elini kolunu bağlaması hem de küresel gelişmeler vadettiği reformları gerçekleştirmesini engellemiştir. 2014 yılında da reformcuların desteği ile iktidara gelen ılımlı Hasan Ruhani hem iç hem de küresel sebeplerle başarılı olamamıştır. Son sekiz yılda yapılan seçimlerde katılım oranının yüzde 50’nin altında, hatta yüzde 40 civarında olması İran halkının reform söylemini artık satın almadığını da göstermektedir.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.