Kerkük’ün “Karası”: Zenginlik Değil, Bela Getirdi

Kerkük küçük bir Irak. Hem yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklara hem de etnik ve dinî anlamda zengin bir mozaiğe sahip. Fakat her iki zenginlikten de nasibini almış değil. Petrolden payını almadığı gibi etnik ve dinî farklılık anlamındaki zenginlik de sorunlara yol açıyor. Örnek mi? 18 yıl aradan sonra yerel seçim yapıldı. Kentte altı aydır bir vali bile belirlenemedi.

kerkük petrol

Irak, yaklaşık 150 milyar varille dünyanın dokuzuncu büyük petrol rezervine sahip. Doğalgaz rezervleriyse dünya rezervinin yüzde 2’sine denk geliyor. Irak bu kaynakta da dünyada 13’üncü sırada yer alıyor.

 

Sülfür, fosfat, tuz, sodyum, kireç taşı ve dolomit gibi diğer doğal kaynaklar açısından da oldukça zengin bir devlet olarak biliniyor Irak. 

 

Bu ülkenin en çok petrol üretilen kentiyse hiç şüphe yok ki Kerkük.

 

Erbil ile Kerkük arasındaki mesafe 95 kilometre. Erbil’den Kerkük’e giderken kent merkezine yaklaşık 10 kilometre kala sağ tarafta geniş bir alanda hiç sönmeyen ateş yükseliyor. Buranın adı: Baba Gurgur. Hem petrol hem de doğalgazın fışkırdığı bu alanın ucu bucağı görünmüyor. 

 

“Alevi bol” veya “Ateşi gür” anlamına gelen bu yerin adının Türkmence olduğunu ifade ediyor Türkmenler. Kürtler de bu ismin Kürtçeden geldiği iddiasındalar. Zira “gur-gur”, “harlı ateş” ve “gür ateş” anlamı geliyor. 

 

Sadece Baba Gurgur değil, Havana, Bay Hasan, Cembûr (Cambur) ve Xebaze (Hebaze) petrol üretimi yapılan diğer belli başlı sahalar.

 

Irak Petrol Bakanlığı’nın verilerine göre Kerkük, 10 milyar varil petrol rezervine sahip ve ülke petrolünün yüzde 18’ini barındırıyor. Irak Petrol Pazarlama Şirketi’nin (SOMO) verilerine göre, Kerkük petrol kuyularından günlük 482.978 varil petrol üretiliyor. Ancak bu zenginliğe rağmen gelirden ne kadar pay aldığı ciddi bir tartışma konusu. 

 

Sadece yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklar bakımında değil, insan kaynağı açısından da Kerkük çok büyük bir zenginliğe sahip. 

 

Dinî ve Etnik Anlamda Tam Bir Mozaik

 

Hem etnik hem de dinî açıdan çok çeşitlilik söz konusu kentte. Şöyle ki; Kerkük’te Türkmenler, Kürtler, Araplar, Süryaniler, Kakeiler, Sabiler ve sayıları çok azalmış olsa da Ermeniler yaşıyor.

 

Dinî açıdan da Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler var. Özellikle Müslümanlar, Şii ve Sünni mezheplerine mensuplar. Mesela Türkmenlerin yaklaşık yüzde 60’ı Şii, yüzde 40’ı ise Sünni. 

 

Aslen Kerküklü olan Arapların tamamı Sünni. Ancak Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e saldırısından bu yana Irak’ın farklı kentlerinden buraya gelen Arapların tamamı ise Şiilerden oluşuyor. 

 

Petrol de Mozaik de Zenginlik Getirmedi

 

Aslında yeraltı ve yerüstü ile farklı etnisiteye mensup insan kaynağı açısında oldukça zengin bir kentin, gelişmişlik durumunun çok üst düzeyde olması gerekiyor. Fakat Kerkük’te işler tam aksi istikamette gelişiyor. Ne petrol zenginliği ne de etnik ve dinî mozaik Kerkük’ü güzelleştirdi ve mutlu etti. İnsanların yüzü gülmediği gibi petrol zenginliği de adeta bir cezalandırmaya dönüşmüş durumda. 

 

Petrol ve doğalgaz üretiminde liderliği elinde bulunduran kent, gelişmişlikte değil ama geri kalmışlıkta birinci sırada. Bunun birçok nedeni var. Birincisi, bu bilinçli bir politikanın sonucu. Kerkük’te sorunların çözülmemesi hesabı yapıldı ve bu büyük oranda başarıldı. 

 

Çözümsüzlük İstendi

 

Bugünkü durum, Irak’ı 2003’te işgal eden ABD’nin eseri. İstenseydi sorun çözülmüş ve kent zenginlikten payını alış, bugün çok farklı bir noktada olurdu. 

 

Çözümün değil, çözümsüzlüğün istendiğine dair birçok delil sıralanabilir. Ancak fazla detaya girmeye gerek yok. Bir tek örnek bile çok şeyi açığa çıkarabilir. Mesela 18 yıl aradan sonra gerçekleştirilen yerel seçimler. 

 

Evet, Kürdistan Bölgesi hariç, 18 Aralık 2023 tarihinde Kerkük dahil Irak’ın 15 ilinde yerel seçim gerçekleştirildi. Irak federal bir ülke olduğu ve anayasası 2003 işgalinden sonra ABD’liler tarafından hazırlandığı için hem belediye başkanları hem de valiler atama ile değil seçimle iş başına geliyor. Ancak ne hikmetse Kerkük’te vali seçimle bir türlü iş başına gelmiyor. Gelen de gitmiyor. Gitmek ancak olağanüstü şartlarda (iç çatışma) oluyor. 

 

18 Yıl Hiç Seçim Yapılmadı

 

İlk seçim 2005’te gerçekleşti. 2023’e kadar bir daha hiç seçim yapılmadı. Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin siyasi olarak güçlü olduğu kentte “25 Eylül Referandumu”ndan bu yana valilik görevi vekaleten yürütülüyor. 

 

Oysa 18 yılın ardından gerçekleşen seçimde artık valinin değişmesi, vekalet eden Rakan Said el-Cuburi’nin görevi teslim edip yeni valilinin Kerkük İl Meclis üyeleri tarafından seçilmesi gerekiyordu. Fakat yeni vali konusunda yaklaşık altı aydır bir uzlaşmaya varılmadı. Çünkü valiyi tek başına seçebilecek çoğunluğu hiçbir parti, koalisyon veya ittifak elde edemedi. 

 

18 Aralık 2023’te gerçekleşen seçimde alınan oy sayıları şöyle: 

 

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB): 139.373

 

Kürdistan Demokrat Partisi (KDP): 46.749

 

Yeni Nesil (Newey Nwê): 24.620

 

Türkmen Cephesi: 72.281

 

Kürt Kerkük Meşalesi: 6.655

 

Arap Kaide: 59.430

 

Arap İttifakı: 46.65

 

Arap Kerkük Bizimdir: 21.114 

 

Bu sonuçlara göre KYB beş, Arap Koalisyonu üç, Türkmen Cephesi iki, KDP iki, Arap Kaide iki, Arap-Urube İttifakı bir ve Hristiyan kotası da bir sandalye elde etti.

 

16 Sandalyeli Kerkük İl Meclisi Bir Defa Toplanmadı

 

Seçilen 16 üyenin bir araya gelip vali belirlemesi gerekiyordu. Fakat bugüne kadar Kerkük İl Meclisi resmî olarak tüm üyelerin katılımıyla henüz bir toplantı yapamadı. 

 

Zaten Kerkük Vali Vekili Rakan Said el-Cuburi de toplantıya katılmadı. Zira Cuburi toplantıya katılmadığı ve yemin etmediği sürece üyeler bir araya gelseler de yasa gereği yeni valiyi seçemiyorlar. 

 

Cuburi, bu durumdan hiç şikâyetçi değil. Zira valilik görevini yürütüyor. Aksi takdirde seçilme şansı da yok. Çünkü Arapların oyları tek başına vali seçimine yetmiyor. 

 

Kürtler toplamda yedi meclis üyesi seçmiş olmalarına rağmen onlar da yeni valiyi belirleyemiyor. Ya Türkmenlerin ya da Arapların desteğine ihtiyaçları var Kürtlerin. 

 

Başbakan Sudani Başkanlığında Üç Toplantı Yapıldı

 

Kerkük İl Meclisi üyeleri toplanamayınca ve taraflar uzlaşamayınca duruma Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani el koydu. Sudani’nin başkanlığında seçimde başarı elde eden parti, ittifak ve koalisyon temsilcileri üç defa Bağdat’ta bir araya geldiler. Aslında her toplantı sonunda “uzlaşma” mesajı da verildi. Fakat gel gelelim şimdiye kadar bir türlü uzlaşma sağlanamadı. Kürtlere göre Kerkük’ü yönetmek onların hakkı. Zira en fazla sandalyeyi onlar almış bulunuyor. 

 

Herkes “Gözümüz Gibi Koruyacağız” Diyor

 

Bu konuda KYB Başkanı Bafıl Celal Talabani, “Kerkük’ün şu anki yönetimine son vereceğiz” dedi ancak görünen o ki bir sonuca ulaşmadı. Kürtler, “Kerkük’ü, Kürdistan’ın Kudüs’ü” olarak görüyor, “Gözümüz gibi koruyacağız ve hiçbir zaman terk etmeyeceğiz” diyor. 

 

Türkmenler ve Araplar da aynı cümlelerle olmasa da benzer ifadelerle Kerkük’e sahip çıkıyor. Ancak iş adil, dürüst, tarafsız bir şekilde yönetme konusunda anlaşma ve uzlaşmaya gelince durum değişiyor. Herkes “nalıncı keseri” gibi kendine doğru yontuyor. Başbakan’ın huzurunda verilen sözler unutuluyor. Başka hesap ve planlar devreye giriyor. 

 

Aslında herkes valiyi belirleme hakkının çoğunluğu elde eden KYB’nin olduğunu ifade ediyor ama geçmişteki idareyi zayıf bulanlar, valilik mührünü yeniden KYB’li birisine vermek istemiyor. 

 

Komşu Ülkeler ve Dış Güçlerin Etkisi

 

KDP ve Türkmenler veya KDP ve Araplar rahatlıkla uzlaşabilmelerine rağmen KYB’nin içinde olduğu formüller masaya geldiğinde meclis üyelerini seçtiren parti, ittifak ve koalisyon temsilcilerinin oyları “ret” şeklinde yansıyor. Zira devreye dış etkenler giriyor. Birincisi merkezi hükümetin etkili isimleri. İkincisi İran. Üçüncüsü Türkiye ve dördüncüsü de ABD ile koalisyon güçleri… Bu kısır siyasi çekişmelerin sıkıntısını doğal olarak en çok Kerkük ve Kerküklüler çekiyor. 

 

ABD Verdiği Sözleri Çoktan Unuttu

 

Oysa ABD’nin çok büyük sözü vardı. Hatta Kerkük kendi geleceğini kendi belirleyecekti. Çünkü Irak Federal Hükümeti Anayasası’nı yazanlar, Kerkük için başka bir sayfa açmışlardı. Güya 140’ıncı madde kapsamındaki Kerkük’te 2007’ye kadar tüm sorular çözülecekti. 

 

Önce hiçbir etnik ve dinî mensubiyet aranmaksızın yerlerinden edinmiş herkesin geri dönüşü sağlanacaktı. Sonra kentte nüfus sayımı yapıp, her etnik ve dinî mensubiyete sahip insanlar kayıt altına alınacaktı. Ardından da referandum yapılıp Kerkük’ün geleceğine Kerküklüler karar verecekti. Peki verilen sözlerin hangileri yerine getirildi? Tabii ki hiçbiri. Sorunlar katmerleşti.

 

Kerkük bir dönem terör olaylarının en çok yaşandığı kent haline geldi. Irak güvenlik güçleri en fazla operasyonu Kerkük sınırlarında yapıyor. Kerkük-Selahaddin-Diyala kentlerinin geniş coğrafyasındaki boşluktan yararlanan IŞİD zaman zaman tehlike oluşturuyor. 

 

Petrolün Rengini İnsanlar “Kara” Yaptı 

 

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde yer alan “Petrol Nedir?” başlıklı bir yazıda, “Latince petro (taş) ve oleum (yağ) kelimelerinden oluşan petrol kelimesi taşyağı anlamına gelmektedir. Petrol, hidrojen ve karbondan oluşan, içerisinde az miktarda nitrojen, oksijen ve kükürt bulunan bir bileşimdir; yalın bir formülü yoktur” tanımı yer alıyor. 

 

“Ağır hidrokarbon ve katrandan oluşan petrole özelliklerine ve yöresel kullanımlarına bağlı olarak asfalt, zift, katran ve benzeri isimler verilir” denilen yazıda, petrolün rengi konusunda şu cümleler dikkat çekiyor: 

 

“Ham petrol, sıvı hidrokarbonlarla değişen oranlarda çözünmüş gaz, katran ve katkı maddelerinden oluşur. Hafif (yüksek graviteli) petrol açık kahverengi, sarı veya yeşil renkli; ağır (düşük graviteli) petrol ise koyu kahverengi veya siyah renklidirler. Yüksek graviteli petrolün rafinajından çoğunlukla benzin, gazyağı ve motorin gibi hafif ve beyaz ürünler; düşük graviteli petrolün rafinajından ise fuel-oil ve asfalt gibi ağır ve siyah ürünler elde edilir.”

 

Kerkük’te çıkan petrolün yüksek graviteli olduğu kesin. Dolayısıyla açık kahverengi, sarı veya yeşil olmalıydı. Ne yazık ki çözümsüzlük Kerkük’ün zenginliğinin rengini “kara” yapmış durumda. 

 

Var olduğu kentleri zenginleştiren ve zirveye taşıyan petrol, Kerkük’ün “karası” olmuş. Kenti geliştirmiyor ve güzelleştirmiyor. Kentte yaşayan Kürtler, Araplar ve Türkmenler, bunun için çatışmıyor olsalar da başkaları bu savaşı çok mahirce yürütüyor. 

 

Irak Anayasası’nda “petrol ve gaz bütün Iraklıların mülküdür” deniyor. Ancak petrol zengini Kerkük ve halkı, başka hesaplar nedeniyle sahip olduğu zenginliklerden mahrum bırakılmış. 

 

Öyle anlaşılıyor ki; Kerkük herkesin ama aslında hiç kimsenin!

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.