Kitlesel Geri Dönüş İçin Şartlar Oluşmadı!

BM’nin belirlediği gönüllülük, güvenlik ve sürdürülebilirlik ilkeleri göz önüne alındığında, kitlesel geri dönüşlerin kısa vadede mümkün olmadığını görmemiz lazım. Suriye’deki mevcut koşullar, güvensizliğin yanı sıra belirsizliklerle dolu.
Baas rejiminin çöküşü, Esad’ın kaçarak gitmesi, ülke içinde olduğu kadar dünyanın dört bir yanındaki Suriyeliler tarafından da kutlanmaya devam ediliyor. Karabasan gibi bir dönem nihayet bitti onlar için. Ancak ufukta henüz güvenli bir gelecek göremediklerini de belirtiyorlar. Haliyle yine en çok kullanılan kavram belirsizlik… “Suriyelilerin kitlesel olarak geldikleri günden beri mülteci meselesi etrafındaki temel konu belirsizlik oldu. Bu belirsizlik, mültecilerin hayatlarını olduğu kadar onları kabul açısından da olumsuz etkiler oluşturdu, oluşturuyor. 2016 yılında yüksek lisans tezim için yaptığım saha araştırmasında da belirsizliğin Suriyelilerin gündelik hayatlarını, aidiyetlerini ve gelecekle ilgili öngörülerini nasıl etkilediğini yakından gözlemleme fırsatı bulmuştum. Olabildiğince farklı sosyokültürel-ekonomik arka plandan gelen Suriyelilerin değerlendirmeleriyle bu belirsizliğin nasıl deneyimlendiğini resmetmeye çalışmıştım. Bölgedeki belirsizlik, savaşın sürmesi hem de yaşadıkları ülke olan Türkiye’deki gelecekleriyle ilgili belirsizlik onların gündelik hayatındaki ‘araf’ konumunu derinleştirdiği gibi, hareket alanlarını da daraltıyordu. O günlerden bu yana çok da değişmiş değil bu durum.”
Yukarıdaki paragraf Perspektif’te 8 Ocak 2023’te yazdığım yazıdan bir bölüm. Hem Türkiye hem de dünyanın birçok ülkesine savrulan Suriyeliler için belirsizliğin en önemli konularından biri olan Esad rejimi sona erdi. Ancak belirsizlikle ilgili duygunun sürdüğünü hem görüştüğümüz Suriyelilerde hem de medyaya yansıyan tanıklıklarda görmek mümkün. Türkiye’deki birçok Suriyeli işletmeci gibi pilates kursumun yöneticisi de iki haftadır bizi Şam tatlısıyla karşılıyor. Bundan sonrasıyla ilgili duyguları ise henüz net değil; “Esad’ın gidişi rüyalarda bile görsek inanmayacağımız bir sevinç. Ama henüz her şey çok belirsiz” diyor. O zulüm, baskı ve korku dolu yılların ardından bir de savruldukları yerde kök salmaya çalışırken yaşadıkları nice sorun sebebiyle temkinli olmaları çok anlaşılır.
Çok Katmanlı Bir Süreç…
Bir yanda sanki kitlesel olarak geri dönüşler başlamış gibi bir propaganda; öte yanda yıllardır sürdürülen kutuplaşmacı dille el yükseltilen “bu misafirlik çok uzadı”, “artık gidin” çıkışları. İki tutum da geçen onca yıldan hiçbir şey öğrenilmediğinin göstergesi. Çoğu göç teorisi, süre uzadıkça göçmenlerin kalıcı oluşuna işaret eder. Suriyeliler için bu durum tam olarak böyle deneyimlenmiyor. Çünkü uzun yıllardır buradalar ama statüdeki isimleri dahil her şey geçici olacakları üzerinden yürütüldü. Buna rağmen büyük bir azimle ülkenin birçok ilinde yeni hayatlar; okullar, hastaneler, işletmeler, STK’lar, şirketler kurdular. Ekonomik gücü olmayanlar da iş gücüne emekleri epey de sömürülerek katılıyor. Gündelik hayat ise mecburen gettolaşma şeklinde sürdü. Ama özellikle yemek ve hizmet sektöründe bir arada yaşama deneyiminin köklü değişimleri oldu. Geçen yıl içinde binlerce çocuk bu topraklarda doğdu, çocuk olarak gelenler büyüdü. Geri dönüş konuşulurken “LGS sınavı bitsin ona göre bakacağız” diyeni var. Sadece bu örnek bile konunun hassasiyetle ve bütün yönleriyle değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Türkiye göç dalgasına hazırlıksız yakalandı ancak geri dönüşleri iki toplumun da etkilenmeyeceği şekilde yönetmek zorunda. Suriye’nin hem yönetim hem de altyapı olarak yeniden inşası, demokratik olarak kurumsallaşması onlar kadar bizi de etkileyen bir konu ve etkilemeye de devam edecek.
BM’nin belirlediği gönüllülük, güvenlik ve sürdürülebilirlik ilkeleri göz önüne alındığında, kitlesel geri dönüşlerin kısa vadede mümkün olmadığını görmemiz lazım. Suriye’deki mevcut koşullar, güvensizliğin yanı sıra belirsizliklerle dolu. Yıkılan altyapı, el konulan mülkler en önemlisi toplumsal düzenin yeniden inşası gibi sorunlar, çözüm bekliyor. Bir yandan da Suriye içinde Türkiye sınırında 2 milyonun üstünde insanın yaşadığı adı kamp olsa da öyle olmayan çadırlarda süren hayatlar var. İlk etapta onların barınma sorununun, kalıcı bir hayat kurmalarının sağlanması gerekiyor. Bu koşullarda geri dönüşü aceleye getirmek, yeni insani trajedilere kapı aralayabilir.
Suriye’ye geri dönmek isteyenler için sistemli ve planlı bir dönüş programı oluşturulmalı. Ancak bu süreç, aceleci değil uzun vadeli bir vizyonla ve bu süreçte oluşan ekonomik-siyasi yapılanmayı dikkate alarak yürütülmeli. İktidarın, yanlış beklentiler ve propagandalar karşısında doğru bilgilendirme yapması, bu sürecin sağlıklı işlemesi için hayati önemde. Muhalefetin ve özellikle CHP’nin de birçok katmanı olan bu süreci ‘geri gönderme’ dışında bugün ve gelecek açısından daha isabetli politikalar üzerinden değerlendirmek gerektiğini görmesi gerekiyor. Çünkü gitseler de kalsalar da Türkiye ekonomisinde, siyasetinde karşılıkları var ve olmaya devam edecek.

EMİNE UÇAK ERDOĞAN
