Kız Çocuklarla Güçlenmek: Bir Tasarım Meselesi
Kız çocuklar… Evde, okulda, sokakta, oyun alanlarında, arkadaşlık ilişkilerinde; her adımlarında, her seçimlerinde var olabilmeli. Hayatı, eşit koşullarda deneyimleyebilmeli. Zira kız çocuklarla güçlenmek, yalnızca onlar için değil; hepimiz için daha adil, daha eşit, daha umut dolu bir dünyanın anahtarını barındırıyor.
Geçenlerde bir okul bahçesindeydim. Çocuklar oynuyordu: İp atlayanlar, futbol koşturanlar, seksek karelerinde sıçrayanlar… Ama gözüm birine takıldı. Oyun alanının tam ortasında, bir köşeye çekilmiş, kollarını kucaklamış bir kız çocuğu. Biraz çekingen, biraz mahzun.
Yanına yaklaşıp sordum: “Neden oynamıyorsun?”
Başını eğdi, sesi neredeyse duyulmaz bir fısıltıya dönüştü. “Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir” diyen Seneca’yı bir kez daha haklı çıkarırcasına… “Burası bizim oyunumuz için değil… Burada hep erkekler oynar. Kimse bize alan bırakmıyor ki!” diye sitem etti.
O an bir kez daha anladım ki “kız çocuk odaklı tasarım” sadece kitaplarda geçen, konferanslarda tartışılan bir kavram değil. O, sahada, hayatta, bizzat kalbimizde karşılaştığımız bir gerçeklik. Mekânsal kısıtlamalar, bunun sadece bir yüzü…
Çünkü kız çocukların önündeki görünmez engeller yalnızca duvarlarda, sınıf kapılarında, oyun alanlarının çizgilerinde değil; zihinlerde, dilimizde, normlarda ve sessizce dayatılan kurallarda gizli.
Oyun alanı yalnızca bir fiziksel mekân değil aslında; aidiyetin, güvenin, hakkın, “ben de varım” diyebilmenin zemini. Ve o zeminden dışlanan bir kız çocuk, daha ilk adımda hayata dışarıdan bakmayı ve güçlenmeyi öğreniyor.
Güçlenmek… Ama yalnızca kendi için değil; kız çocuklarla birlikte ve kız çocuklar için güçlenmek…
Kız Çocuk Odaklı Tasarım: Bir Hak Meselesi
25 Nisan sabahı, Boğaz’ın o dingin maviliğine sırtımızı yaslayıp içimizdeki fırtınaları susturarak, kadim suların sessiz şefkatine ruhumuzu emanet ettiğimiz bir günde, II. Kız Çocuk Odaklı Tasarım Konferansı’na katıldım. Suna’nın Kızları ve EMpower’ın davetiydi bu.
Bu yıl ikincisi düzenlenen konferansın teması yalın ama derindi: “Kız Çocuklarla Güçlenmek.” Ama bu güç, kaba kuvvetin değil; yan yana durmanın, birbirini duymanın, birlikte hayal kurmanın ve umutla adım atmanın gücüydü. O çatı altında özel sektör, kamu ve sivil toplum bir araya geldi; kız çocuk odaklı tasarımın tüm boyutları konuşuldu.
Suna’nın Kızları, 2021 yılından beri yürüttüğü çalışmalarında “kız çocuk odaklı tasarımı” vurguluyor. Bunu; “Çocuk hakları temelinde kız çocukların özgün ihtiyaçlarını ve deneyimlerini gözeterek mekânların, kurumsal politikaların, programların ve içeriklerin kız çocuklar için kız çocuklarla birlikte nasıl geliştirilebileceği üzerine çözümler üretmek ve kız çocuk odaklı tasarım yaklaşımını karar alıcılar ve uygulayıcılar arasında yaygınlaştırmak” şeklinde tanımlıyor.
Yani tüm kız çocukların kendilerini ilgilendiren programlara, faaliyetlere ve mekânlara erişimi, onların özgün ihtiyaç ve beklentileri ışığında sağlanmalı ve bu faaliyetlerin ilgili hedef gruba ulaştığından ve kimsenin dışlanmadığından emin olunmalı.
Kız çocuklar… Evde, okulda, sokakta, oyun alanlarında, arkadaşlık ilişkilerinde; her adımlarında, her seçimlerinde var olabilmeli. Hayatı, eşit koşullarda deneyimleyebilmeli. Oysa onlar, yaşlarının kırılganlığı ve toplumsal cinsiyetin görünmez zincirleriyle, çoklu ayrımcılığın tam ortasında büyüyor.
Öğretmeni “Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz?” diye sorduğunda yanıtı “Astronot” olan bir kız çocuğa, “Başka bir meslek düşünemez misin? Mesela öğretmenlik kızlara daha uygun” diyen öğretmenin dilinde de var bu zincir…
Buna karşılık, örneğin, deprem bölgelerindeki konteyner kentlerde kız çocuk odaklı tasarımı önemsemek, kız çocukların yeterli aydınlatma sağlanamadığı için kendilerini güvende hissetmemeleri üzerine harekete geçmek, barınma alanlarında ergenliğe özgü çalışmalar yürütmek, kız çocukların kişisel bakım ve hijyen ihtiyacını gidermek de bu zincirin mikro düzeyde kırılmasını sağlayabiliyor.
Toplumsal kalıp yargılar, kız çocukların hayallerine sınır çizerken, onların bedenleri, sesleri, özgürlükleri ve eğitime erişimleri sessizce gölgeleniyor.
Çoğu zaman anaakım planlamanın uzağında kalan kız çocuklar, görünmez engellerle, söylenmeyen kurallarla örülü bir dünyada yol almaya çalışıyor.
“Kızlar oraya oturmaz.”
“Kızlar futboldan ne anlar?”
“Kızlar o mesleği yapamaz.”
Böyle küçük cümleler, kocaman duvarlar örüveriyor. Oysa kız çocuklar birer hak öznesi.
Hayallerden Politikalara: Uygulamada Kız Çocuk Odaklı Tasarım
Ve işte tam da burada devreye giriyor Kız Çocuk Odaklı Tasarım. Onları merkeze alan, seslerini duyan, deneyimlerini temel alan bir anlayış… Sadece mekânları değil; politikaları, programları, içerikleri kız çocukların özgün ihtiyaçları, bakış açıları ve hayalleri doğrultusunda şekillendiren bir yaklaşım.
Kız çocuklar için değil, kız çocuklarla birlikte tasarlamayı hedefleyen bir model. Çünkü mesele onların yalnızca alanlarda değil, kendi hayatlarına dair kararlarda da söz sahibi olabilmeleri, kendi hayatlarına dair karar alabilmeleri, bu kararları uygulamada çevreleri tarafından da desteklenmeleri, kız çocukların toplumsal yaşamda özne olarak güçlenmeleri…
Peki nedir bu tasarım? Biraz daha ayrıntılı irdeleyelim beraber…
Bir tasarım düşünün ki sadece masa başında, “büyüklerin dünyasında” yazılmasın… O masanın etrafında kız çocukları da otursun; sesleri duyulsun, kelimeleri yazıya dökülsün, hayalleri modelin tam kalbine işlensin. Çünkü kız çocuk odaklı tasarım, onların umutlarından, deneyimlerinden, bakışlarından yola çıkarak, çevrelerindeki cinsiyetçi duvarları yıkacak bir gelecek inşa etmek demektir.
Ve bu tasarım yalnızca oyun alanları için değil; okul müfredatından spor sahalarına, şehir planlamasından medya içeriklerine, kentsel planlamaya kadar her alanda geçerli olmalı.
Kız çocuk odaklı tasarım, sorunu tespit ettikten sonra sorunun çözümünü de içerir; çözüme yönelik yaratıcı araçların geliştirilmesini teşvik eder. Örneğin bir deprem bölgesinde regl yoksulluğu söz konusuysa buna yönelik olarak hangi yerel aktörlerin devreye girip sorunu çözeceğini, kız çocuklara nasıl daha çabuk ve etkili bir şekilde erişilebileceğini belirleyip eyleme geçer. Çünkü kız çocuk odaklı tasarım, veriye dayanır; tahminler, varsayımlar ve spekülasyonlar üzerinden harekete geçmez. Kız çocukların özgün ihtiyaçlarını verilerle tespit eder ve bu süreçte çocuk katılımını da gözeterek yöntem ve araçları doğru şekilde kullanmış olur. Yenilikçi ve yaratıcıdır da… Kız çocukların değişen koşullarına adapte olur; süreç içinde kendini yeniler; kapsayıcıdır; kendisini tek seferlik müdahalelerle sınırlamaz.
Kız çocuk odaklı tasarım, tüm çocuklar için de tek tip tasarım sunmaz. Örneğin fiziksel ve duygusal ihtiyaçları gözeten bir politika veya eylem tasarımında, 0-2 yaş için yeterli ve sağlıklı beslenmeye ve ilgi, bakım, şefkat unsurlarına odaklanırken; 12-18 yaş için ergenlik dönemine özgü beslenmeyi, menstrüel bakım ürünlerini, kişisel alanların genişletilmesini, yetişkin rehberliğini önceliklendirir.
Bir park tasarlanırken, salıncakların, kaydırakların yerini belirlerken, “Peki kız çocuklar ne ister?” diye sorulsa? Bir okulun spor saatinde, “Hangi oyunu oynamak istersiniz?” diye kız çocuklara kulak verilse? Bir belediye, güvenlik planlarını yaparken, “Kız çocuklar sokakta nerede, ne zaman güvende hissediyor?” diye öncelik tanısa?
Kurumsal Politikalara Yansıması
Veya kız çocukları gözeterek tasarlanan ve uygulanan kurumsal politika belgelerinde, farklı yaş kategorileri, sosyoekonomik düzeyler ve bölgesel farklılıkları gözeterek kız çocuklar ile temas edilse? Kız çocukların özgün ihtiyaçları belirlense ve buna yönelik uygun, onarıcı müdahalede bulunulsa? Masa başında teorik belgeler hazırlamak yerine geniş bir yelpaze içinde çalışma grupları oluşturulsa, durum tespitleri hazırlansa, amaç ve kapsam çağa uygun şekilde belirlense? Kız çocukların insan olmaktan kaynaklı haklarına erişebilmeleri ve bu hakların hayata geçirilmesinde, kız çocuk odaklı tasarımlar üzerinden iyi uygulama örnekleri geliştirilse?
2023-24 eğitim-öğretim yılında, zorunlu eğitim çağında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların yaklaşık 612.814’ü eğitim dışında olup, bunların yüzde 46,4’ü kız çocuk. Bu gruba yönelik kız çocuk odaklı bir eğitim tasarımı yapılmış olsa, her şey çok daha farklı olmaz mıydı?
Kentlerdeki kamusal alanlara kız çocukların rahatça erişebilmesi için, onların özgün ihtiyaçlarının belirlenmesi ve karşılaşabilecekleri olası ayrımcılıkların daha ortaya çıkmadan önlenmesi gerekiyor. Bu da ancak ‘kız çocuk odaklı kentsel tasarım’ anlayışıyla mümkün olabilir.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Suna’nın Kızları Yaz Enstitüsü mezunlarından Alya Sanal’ın ifadesindeki gibi, kız çocukların özne olabilmesi, kendi hayatlarına yön verme kapasitesi edinmesi, yalnızca hakkı olan fırsatları elde etmek değil, aynı zamanda kendi hayatının da başrolünü edinmesi…
Çünkü tasarım yalnızca bir mühendislik meselesi değildir; asıl mesele, tasarımın kimin için ve kimlerle birlikte yapıldığını belirlemektir. Tasarım, bir toplumun vicdan haritasıdır; kız çocuklar için kullanılabilecek bir alet kutusudur. Ve sadece kız çocuklar için değil, kız çocuklarla birlikte tasarlanan bir dünya; daha özgür, daha eşit ve daha umut dolu olabilir. Çünkü toplumsal meselelerden en çok etkilenenlerin de bir şekilde çözüm süreçlerinde söz sahibi olması, rol alması, toplumsal ve kamusal kaynakların da bu yönde kullanılması şart.
Belki bir gün, o sessiz kız çocuğu, oyun alanının ortasına çıkıp, “Ben de varım!” diyecek. Ve biz de ona, yürekten, içten, gerçekten diyebileceğiz: “Hoş geldin.”
Çünkü çağ değişiyor. Kız çocukların koşulları değişiyor. İhtiyaçları evriliyor. Onlar, kendi çağlarının ruhuna uygun yeni hayaller kuruyor. Bu yüzden çözüm, tek merkezden, tek dilden çıkamaz. Ülke düzeyinden aileye, okuldan sokak köşesine kadar her katmanda, kapsayıcı ve etkili yanıtlar vermemiz gerekiyor.
Ve asıl soru şu: “Kız çocukların hayatı, eşit ve adil koşullarda deneyimleyebilmesi için nasıl kolektif bir etki yaratabiliriz?”
Dört Temel Adım
Çünkü mesele sadece alanları, kurumları, programları onlar için değil; onlarla birlikte tasarlamak. Onların gözünden bakmak. Onları arka planda değil, başrolde görmek. Ve en önemlisi, şu soruyu kalpten sormak: “Kız çocukların özgün koşulları, kurumsal politikaların, mekânların ve içeriklerin tam merkezinde mi?”
Tam da bu yüzden Suna’nın Kızları ve EMpower, herkese açık ve dijital bir platform kurdu. Kurumlara kız çocuk odaklı tasarım için bir yol haritası sundu: Adım adım, birlikte yürünecek bir rehber. Her kurum, kendi kapasitesine, kendi hayaline göre bu adımları seçip harekete dahil olabiliyor.
Ve bu yolculukta dört soru pusulamız oluyor:
- Kız çocukları tasarım süreçlerine nasıl dahil edeceğiz?
Çünkü onların sesinin olmadığı bir tasarım, eksiktir. Çözüm: Kız çocuklar, sorunun tanımından çözümün testine kadar her aşamada sürecin öznesi olmalı.
- Güvenlik ve mahremiyete nasıl öncelik vereceğiz?
Çünkü hiçbir çözüm, kız çocukların güvenliği ve mahremiyetini korumadan sürdürülebilir değildir. Çözüm: Tüm tasarımlar, ihmal ve istismar risklerine karşı koruyucu ve önleyici bir çerçevede inşa edilmeli.
- Toplumsal cinsiyet eşitliğini nasıl benimseyeceğiz?
Çünkü eşitlik sadece bir hedef değil; bir ilke, bir yaşam biçimidir. Çözüm: Tasarım, kız çocukların önündeki cinsiyetçi normlara meydan okumalı, onları özgürleştirecek yollar açmalı.
- Nasıl kapsayıcı ve erişilebilir olacağız?
Çünkü her kız çocuk aynı değildir; eşitlenmesi gereken onların farklılıkları değil, eşit haklara erişimleridir. Çözüm: Engeli, hastalığı, dili, kültürü, inancı ne olursa olsun, her kız çocuk için erişilebilir tasarımlar üretmek.
Ve belki de en önemlisi: Kız çocuklarla güçlenmek, yalnızca onlar için değil; hepimiz için daha adil, daha eşit, daha umut dolu bir dünyanın anahtarını barındırıyor. Bir kız çocuğun kendi hayatının başrolüne yerleşmesi, başka bir kız çocuğa örnek oluyor. Bir kız çocuğun hayalini gerçekleştirip astronot olması, başka bir kız çocuğun hayallerine açılan kapıyı aralıyor. “Ben de yapabilirim” demesini sağlıyor.
Ve biz… Kız çocuk odaklı tasarımı yaşamın farklı katmanlarında, aileden okula, mahalleden Meclis’e, kamu politikalarından yerel projelere dek içselleştirip hayata geçirmeliyiz. Yeterince vakit kaybettik.
MENEKŞE TOKYAY