“Post-truth” denilen muhayyel hakikatler ve viral içerikler, muhayyel gündemler yaratarak asıl gündemin üzerini örten birer sütreye dönüşebilirler.
“Post-truth” denilen muhayyel hakikatler ve viral içerikler, muhayyel gündemler yaratarak asıl gündemin üzerini örten birer sütreye dönüşebilirler.
Türkiye, modern eğitimin kurumsal yapısıyla Tanzimat sonrasında karşılaşmış olsa da, ilk defa Gökalp ile ideolojik, felsefî ve kavramsal tanımlar ve tasnifler yapılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla modern Türkiye’nin eğitim felsefesine -her ne kadar inişli çıkışlı bir seyri olsa da- Gökalp’in katkısının sanıldığından daha fazla olduğu söylenebilir.
Gökalp, reformcu ve yenilikçileri ikiye ayırırken gelenekçileri de kendi arasında ikiye ayırır. Liberal ve radikaller derken iki ayrı kavramla “yenilikçileri”; muhafazakârlar ve mürteciler derken de her iki kavramla “gelenekçileri” kasteder. Yenilikçilerin müfritleri radikaller, gelenekçilerin müfritleri de mürtecilerdir.
İktidarın büyük ölçüde hem finanse ettiği hem de belli bir hedefe doğru yönlendirdiği basın-yayın kuruluşlarındaki profesyoneller bir tarafa, muhalif basındaki yazarların da karşı taraftaki profesyonellerden çok da farklı olmadığı görülüyor. Onlar da demokrasiden çok yukarıda bir şekilde işaret edilen “dogmatik kurgu” üzerinden bir söylem geliştiriyorlar. Gökalp, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı geç dönem yazılarından birine “Yirminci Asrın […]