Trump’ın Gazze Planı Arap Ülkelerine Seçim Bırakmıyor

Utanç verici bir ikilem bölgenin can damarına dokunuyor, üstelik bunu liderler kendi elleriyle yarattı. Siyasi bir blok oluşturan ancak farklı çıkarlara sahip ülkeler arasında Trump’ın Gazze yaklaşımı ve buna nasıl karşılık verileceği konusunda fikir birliği yok.

trump gazze planı

Arap devletleri çıkmazda. Ürdün Kralı Abdullah Oval Ofis’te, basın mensupları kendisine ve Donald Trump’a Trump’ın Gazze planını sorduklarında kıvrandı. Trump’ı yanında tutmak isterken aynı zamanda Gazze’nin etnik temizliğini kabul etmemek gibi bir zorlukla karşı karşıya kaldı. Hemen ardından anonim Mısırlı “güvenlik kaynakları” (Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin stratejik yönlendirmesi olmadan bilgi sızdırmaya teşne olmayan kişiler) Gazze’nin tahliyesi planı gündemde olduğu sürece Sisi’nin Washington’a ziyaret davetini kabul etmeyeceğini söyledi. Bunun nedeniyse muhtemelen Trump’ın yararına ilişkin olmaktan ziyade Mısır halkının hoşuna gidecek olmasıydı. Mısır yeni ABD yönetimini düşman edinecek bir konumda değil. Yine de durum Trump’ın ABD’nin en yakın müttefiklerinin bile rızasını almakta ne kadar zorlandığını gösteriyor.

 

Trump’ın Gazze’ye yönelik niyetlerini açıklamasının ardından Suudi Arabistan da ABD ziyaretini erteledi. 7 Ekim 2023’ten önce İsrail ile normalleşme yolunda ilerleyen ve genellikle bu konuda hararetli açıklamalar yapmayan Suudi Arabistan’ın da sabrı taştı. Benjamin Netanyahu “çok toprakları var” diyerek Suudların Gazze’deki Filistinlileri almak isteyebileceğini söylediğinde, Suudi devlet medyası Netanyahu’ya karşı bir hakaret yağmuru başlattı. Trump planını açıkladığında, Suudi Arabistanlı yetkililer gecikmeden buna karşı bir açıklama yaptı. Hatta hükümet karşı çıkışını belirtmek konusunda öyle istekliydi ki açıklamayı yerel saatle sabah 4’te yayınladı.

 

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ABD Büyükelçisi, hükümetinin Gazze konusunda Trump’la “ortak bir zemin” bulup bulamayacağı sorulduğunda “Mevcut yaklaşım zor olacak” yanıtını verdi. Bu sözle kendini kurtarmış olabilir. Ancak belki de bunun biraz fazla zorlama olduğunu düşünerek, “Hepimiz çözüm arayışındayız” dedi ve gerçekten “önerilen şeye bir alternatif göremediğini” söyledi. Video hemen sosyal medyada BAE’nin etnik temizliği onayladığının kanıtı olarak dolaşmaya başladı. Siyasi bir blok oluşturan ancak farklı çıkarlara sahip ülkeler arasında Trump’ın Gazze yaklaşımı ve buna nasıl karşılık verileceği konusunda fikir birliği olmadığı açık.

 

Ortak Strateji Belirlenebilecek mi?

 

Arap ülkeleri adına ortak bir çizgi ve strateji belirleme ihtiyacı artık aciliyet arz ediyor. İğneyi kendine batırmanın zamanı geldi: Trump’ı pohpohlamak ve Gazze planını reddetmek birbiriyle bağdaşmıyor ve herhangi bir devlet başkanının Trump’la görüştüğünde ya da Gazze hakkında kendisine soru sorulduğunda, ABD imparatorunun duygularını alevlendirecek ya da onu çileden çıkaracak bir yorum yapma riski var. Her gün yeni bir Trump hamlesi ya da Gazze’deki ateşkesin sona erdirilmesine yönelik tehditler gelirken Arap zirvesi oldukça uzakta görünüyor.

 

Bu çekişme daha büyük bir sorunun parçası. Arap devletleri Filistin konusunda bir tutum belirleyemiyor. 7 Ekim’den önce, İsrail ile normalleşme anlaşmaları bazı Arap ülkeleri tarafından güvence altına alınmıştı ve diğerleriyle de yoldaydı. Filistin devleti teknik sorulara tabi olarak sözde makul bir olasılıktı, ancak aslında herkes bunun her zamankinden daha uzak bir ihtimal olduğunu biliyordu. Savaş bu inandırıcılığı öldürdü ve Trump da onu gömdü.

 

Çıta bu kadar yükselmişken, Arap ülkelerinin Gazze ve Filistin konusunda İsrail ve ABD ile şu ya da bu şekilde, büyük bir taviz vermeden ilişki kurması imkânsız. Siyasi manzara son derece dengeli. Mısır ve Ürdün, yakınlıkları nedeniyle Gazze’deki Filistinlilerin yerlerinden edilmesi söz konusu olduğunda en önemli ülkeler ve herhangi bir yeniden yerleştirme kampanyasından en çok etkilenecek olan taraflar. Bu iki ülke aynı zamanda zayıf ekonomileri ve sallantıda olan hükümetleriyle ABD’den dış yardım alıyorlar. Bu ödemeler ve askerî yardımlar kısmen bu devletlerin bölgede “istikrar sağlayıcı” taraflar olmalarının, İsrail, İran, Hamas ve tüm vekiller arasında tampon görevi görmelerinin, mültecileri kabul etmelerinin ve ABD askeri varlıklarının bölgede dolaşımını kolaylaştırmalarının karşılığı. ABD yardımını kaybetmek sadece ekonomilerini değil, ordularını, güvenlik kurumlarını ve siyaseti istikrara kavuşturmak için gereken himaye ve baskıları sürdürme kabiliyetlerini de zayıflatacaktır.

 

Ancak başka hesaplar da var. Filistinlilerin sınır dışı edilmesini içeren bir planda mutabık kalmak, esasen tüm alıcı ve kolaylaştırıcı ülkeleri daha geniş, farklı bir şekilde yapılandırılmış bir İsrail-Filistin çatışmasının tarafları haline getirecektir. Filistinlilerin Gazze’den çıkarılması bir şeyin sonu olmaktan ziyade kitlesel yerinden edilme dehşetiyle birlikte başka bir şeyin başlangıcı olacaktır. Bu sadece zalimlik ve canilik açısından değil, aynı zamanda uygulanabilirlik açısından da akıl almaz bir durum: Hâlihazırda Ürdün nüfusunun yüzde 35’i mülteci konumunda. Üstelik bu ülkelerde milyonlarca insan yaşıyor ve ne kadar görünmez oldukları düşünüldüğünde Trump’ın bunu anlayamaması mazur görülebilir. Siyasetin nasıl yürütüleceği konusunda söz sahibi olmayabilirler ama bir fikirleri var. Bu görüş tarihsel olarak yönetilmiştir ancak hiçbir şekilde silinmemiştir. Filistinlilerin kitlesel olarak yerlerinden edilmesinin halk arasında bir huzursuzluğa yol açmayacağını ya da rakip siyasi ve hatta aşırılık yanlısı aktörler tarafından istismar edilmeyeceğini ummak pek de mümkün değil.

 

Kısacası, Arap hükümetleri günümüz bölgesinin ruhuna işleyen bir soruyla yüzleşmeye ve bu soruyu çözmeye zorlanıyor: Arap kimliği artık ne anlama geliyor? Sadece aynı dili konuşan ve sınırları paylaşan, ancak rejimleri ve elitleri Batı ile kendi başlarına ayakta kalamayacak kadar iç içe geçmiş bir grup ülke mi? Yoksa bu rejimlerde hâlâ bir temsiliyet duygusu, siyasi bütünlüğün ve diğer Araplara karşı görevlerin bir izdüşümü var mı?

 

Varoluşsal olanın ötesinde, Arap liderlerin Trump’ın kendilerine toprakları ve halkları hakkında emirler vermesinden öğrenmeleri gereken şey şu: ABD tarafından istikrarlı hale getirilmiş statükolarının bedeli artık o kadar yüksek ki pratikte giderek daha az anlam ifade ediyor. Trump’a boyun eğmek, tam bir vassal statüsünü kabul etmek ve güvenilmez bir velinimet için yeni iç zorluklara davetiye çıkarmak anlamına gelecektir. Ona karşı çıkmak ise bölgedeki siyasetin tümüyle yeniden yapılandırılmasını gerektirecektir ki bu da tasavvur edilemeyecek kadar muazzam olabilir. Arap siyasi elitleri, Filistin konusundaki tarihi zayıflıkları nedeniyle kendilerini bu utanç verici pozisyonda buluyorlar: Bu, kendi zayıflıklarının, tutsaklıklarının ve dar görüşlü kişisel çıkarlarının bir ifadesi. Gazze’nin geleceği artık sonsuza kadar zevahiri kurtararak geçiştirilebilecek bir mesele değil. Trump’ın planı, Ortadoğu’nun bütünlüğünün ve egemenliğinin nihai aşınmasına açılan bir kapı.

 

Bu yazı The Guardian sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.