ABD Neden Iraklı Milisleri Silahsızlandırmak İstiyor?
Gazze ile başlayan, Lübnan ve Suriye’de İran’ı etkisizleştiren dalganın son yıllarda olumlu dönüşüme giren Irak’a sirayeti, ABD’nin de kontrol edemeyeceği bir kaosa yol açabilir. Bu gerçeklik milislerin sistem içerisinde ehlileştirilmesini makul bir seçeneğe dönüştürüyor.
ABD, İsrail’in Ekim 2023’te Gazze’ye yönelik saldırılarıyla başlayan jeopolitik değişimde Tel Aviv’e yönelik bütün tehdit algılarını etkisizleştirmekte kararlı görünüyor. Sert askerî yöntemlerle İran’ın vekâlet ağının tasfiyesine odaklanan strateji çerçevesinde aşamalı olarak Hamas ve Hizbullah’ın zayıflatıldığı ve Aralık’ta Suriye’de rejim değişikliğiyle Tahran destekli güçlerin çekilmek zorunda kaldığı gidişat bölgedeki güç dengelerini etkilediği gibi potansiyel çatışma senaryolarına zemin hazırlıyor.
İsrail ile uyumlanan “İran ve destekçilerine maksimum baskı” stratejisi, İran’ın Yemen’deki müttefiki Husilere saldırıları sürdürürken, Irak’taki İran yanlısı Şii milis gruplarının çatı yapılanması Haşdi Şaabi’yi ise doğrudan saldırılar yerine siyasi ve diplomatik baskılar aracılığıyla hedef alıyor. Direkt saldırının sonuçlarının ABD ve İran başta olmak üzere hiçbir aktörün kestiremeyeceği bir maliyet doğurma riski Haşdi Şaabi’ye diplomatik baskı tercihine yöneltse de çatışmasızlık halinin sürmesi garanti değil. Haşdi Şaabi’ye askerî müdahale İran’a karşı askerî harekatın işaret fişeği olabilir.
Silahsızlandırma mı Ehlileştirme mi?
Ocak ayında ABD’de Donald Trump’ın ikinci dönem başkanlığına başlamasıyla yeniden alevlenen Haşdi Şaabi’nin feshi veya sınırlandırılması tartışmaları dejavuya dönüşmüş durumda. ABD’nin milis grubunun feshedilmesi yönündeki talepleri 2019’da zirveye ulaşmıştı. Trump’ın Ocak 2020’de görevi bırakmadan kısa süre önce İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile Haşdi Şaabi lideri Ebu Mehdi el-Mühendis’in Bağdat’ta infaz edilmesiyle nüfuzu düşüşe geçen İran’ın vekâlet ağı artık çok daha zayıf.
Yılın başından itibaren Trump başta olmak üzere ABD’li üst düzey yetkililerin her fırsatta Irak makamlarına bu konuda uyarıları dikkat çekici. Nitekim Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin danışmanlarından İbrahim Sumaidaie’nin, silahlı grupların dağıtılmaması halinde ABD’nin güç kullanacağı yönündeki açıklamasıyla artan tartışmalar, İran’ın savunma doktrininin temeli olan Direniş Ekseni’nin ana unsurlarından Haşdi Şaabi’nin liderlerini ve karar vericileri endişeye sevk ediyor.
IŞİD’in 2014’te Musul’a saldırısından sonra ülkenin en büyük Şii dinî otoritesi Ayetullah Ali Sistani’nin cihat fetvasının ardından çoğunluğu Şii gruplardan milislerin bir araya gelmesiyle oluşan ve 2016’da parlamento kararıyla güvenlik mekanizması bünyesinde yasal zemin kazanan Haşdi Şaabi, başlangıçta homojen bir yapı olmasa da zaman içerisinde İran yanlısı milis gruplarının domine ettiği bir güce dönüştü. Bugün 240 bin milisi bulunan, ülke bütçesinden yıllık 3 milyar doları aşan fonun yanı sıra Tahran’dan eğitim ve teçhizat desteği alan Haşdi Şaabi artık bir milis gücünün çok ötesinde. ABD’nin Haşdi Şaabi askerî lideri Ebu Fedek’i terör listesine, Komisyon Başkanı Falih Feyyad’ı da yaptırım listesine ve örgüt içinde pek çok milis grubunu terörist veya yaptırım listesine almasına rağmen Haşdi Şaabi’nin etkinliği artıyor. Irak’ta 2021 seçimlerinde milis grupların siyasi uzantılarının siyasetin belirleyicisi haline gelmesi ABD’nin öfkesini pekiştirirken, mevcut Başbakan Muhammed Şiya Sudani’nin söz konusu güçlerce belirlenmesi, örgütün güvenlik ve siyasal mekanizmada nüfuzunun artması gibi faktörler Washington’ı itidale itiyor. Zira Gazze ile başlayan, Lübnan ve Suriye’de İran’ı etkisizleştiren dalganın son yıllarda olumlu dönüşüme giren Irak’a sirayeti, ABD’nin de kontrol edemeyeceği bir kaosa yol açabilir. Bu gerçeklik milislerin sistem içerisinde ehlileştirilmesini makul bir seçeneğe dönüştürüyor.
ABD Sopası İran’ın Tepesinde
Önümüzdeki yıl Irak’taki askerlerini tamamen çekmesi tartışılan ABD’nin, İran’ın Şii Hilaline ikmal sağladığı Irak’ı istikrarsızlaşması, Tahran’ı sınırlandırma konusundaki başarıya gölge düşürebileceği gibi Suriye’deki yeni iktidar açısından da bir sınama olabilir. Alışıldık diplomatik araçlarla askerî tehdit unsurlarının iç içe geçtiği çok katmanlı çatışma potansiyelinin arttığı Washington-Tahran hattındaki gerilim sadece Irak ve Suriye değil Türkiye ve Körfez ülkelerince de yakından izleniyor.
İran, bölgede 2023’ten bu yana aldığı darbelerle ABD ile doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak için “stratejik sabır” politikasını öne sürüyor. Benzer politikayı Haşdi Şaabi’nin uygulamasını da istiyor. Zira Gazze saldırılarının ardından Husiler ve Hizbullah, İsrail ile direkt karşılaşmaya girerken Haşdi Şaabi uzun süre “oyalanır” bir yöntem benimsedi. ABD’nin İran’a yönelik hâlihazırda diplomatik düzeyde yürütmeye çalıştığı siyasetin askerî kararlılığa dönüşmesi en çok Tahran’ın kaçındığı şey. Buna Irak’ın karıştığı durumda İran’ın askerî sopadan yemesi kaçınılmaz.
Haşdi Şaabi’ye baskılar devam ederken Nisan ayının başında Reuters’ın örgüt bünyesinde İran’a yakınlığıyla bilinen bazı milis gruplarının silah bırakacağı yönünde iddia haberi yayınlandı. Her ne kadar en şahin milis gruplarından Ketaib Hizbullah haberi reddetse de milis gruplarının ABD’nin hiddetini üzerlerine çekmemeyi tartıştığı sır değil. Süleymani ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah gibi güçlü profillere yönelik suikastlara dahi beklenen yanıtları vermeyen İran’ın, Iraklı milis liderlerine olası saldırılara ilgi göstermeyeceği ortada. Ancak İran’ın, Iraklı milislere sık sık Bağdat’a ziyarette bulunan Kudüs Güçleri Komutanı İsmail Kaani aracılığıyla sükûnet çağrısı yaptığı bilinse de Irak’ta son aylarda görünüşte Haşdi Şaabi’nin resmî yapısının dışında faaliyet gösteren yeni Şii silahlı gruplar ortaya çıktı. Lideri ve kadrosu belirsiz olan bu “gölge” gruplar, hedef alınma sorumluluğundan kaçarak ABD-İran güç mücadelesinde vekil olarak hareket edecek. Bu yeni durum ABD’nin silahlı güçlere baskısını dengelemeyi amaçladığı gibi Sudani yönetimine Haşdi Şaabi’ye yönelik reformları yavaşlatma kartı. Aslında İran ve Haşdi Şaabi her ne kadar sıcak bir çatışmadan kaçınsa da gölge milisler olası çatışma senaryosuna hazırlık. 2019’da da ABD’nin Haşdi Şaabi’ye baskılarının arttığı dönemde benzer gölge milis grupları peyda olmuştu.
Seçenek Ne?
Irak’ın Kasım ayında seçimlere gidecek olması hem ülkenin gidişatı hem de milis gruplarının geleceği açısından bir sınama olacak. Parlamentoda hâlihazırda Haşdi Şaabi’nin yeniden yapılandırılması görüşmelerinde milis güçlerin siyasete girmesinin yasaklanması söz konusuyken, bu konuda baskıların devam etmesi seçim sürecini bulanıklaştırabilir. Özellikle son yıllarda İran ve desteklediği milislerle problemli Şii lider Mukteda es-Sadr’ın seçimleri boykot ettiği jeopolitikte milis güçlerin siyasi ayaklarının gücünü muhafaza edeceği beklentisi, yani mevcut dengenin korunacak olması, ABD’yi endişeye itiyor. Aldığı kararlarda tutarlılık olmayan Sadr’ın siyasete dönmesi dengeleri kökten değiştirebilir. Hatırlanacağı üzere 2021 seçimlerinin ardından İran yanlısı güçleri dışarıda bırakmak amacıyla Sünnilerin en güçlü partisi Takaddum ve Kürtlerin en güçlü yapısı Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile birlikte “ulusal çoğunluk hükümeti” kurmaya çalışan Sadr, Haşdi Şaabi’nin içerideki gücünün kırılmasını önlemek için İran’ın girişimleriyle siyasi alandan çekilerek milletvekillerini istifaya çağırmıştı.
Kasım seçimlerinin sonuçlarını ve sonrasındaki hükümet formülasyonunu şu andan kestirmek zor. Ancak mevcut Başbakan Sudani hem ABD hem İran hem de bölgesel güçler açısından “teskin edici makul aktör.” Washington-Tahran-milisler arasındaki dengeyi şu ana kadar iyi yöneten Sudani bugüne kadar selefi Mustafa Kazımi gibi milislerin gadrine uğramadı. Hatırlanırsa 2022’de milislerin kontrol altına alınması girişiminde bulunan Kazımi evine dron saldırısı ve “kulaklarını keçi gibi keseriz” tehditleriyle yüzleşmişti. Bu açıdan ABD’nin milislere baskısının sürmesi, Sudani’nin gelecek kariyerine tehdit olacağı gibi her fırsatta Amerikan askerlerinin ülkeden çekilmesi yönünde kampanya yürüten milislerin ABD askerî varlığına saldırmasına zemin hazırlayabilir.
ABD, Irak’ta barışçıl bir geçiş istiyor. İran ile müzakerelerini sürdüren ABD benzer müzakereleri Irak’ta da sürdürme arzusunda. Iraklı milisler ve Tahran için ise Gazze’de başlayan güç kaybının Irak’ı da vurmaması temel öncelik. ABD ve İsrail ile askerî karşılaşma ya da milis güçleri sınırlandırıcı bir gerilimin, özellikle Kasım’daki seçimlerde İran yanlısı grupları zayıflatacağı, Sadr, Sünniler ve Kürtleri karşı bir blok oluşturmada yeniden cesaretlendireceğinden endişe edebilirler. Bu grupların seçimlerdeki başarısızlığı, İran yanlısı aktörlerin seçimler yoluyla Irak’ın kontrolünü devretmekle yüzleşecekleri ancak çatışmalarla dolu bir sürece bile kapı aralayabilir. Bu nedenle İran yanlısı Iraklı milis grupları için seçim dönemini mevcut güçlerini koruyarak yara almadan atlatmanın kısa vadeli hedefleri arasında olduğu değerlendirilebilir. Buna rağmen ABD ve İsrail’in baskılarının seçim sonrası da devam edecek olması, İran yanlısı Iraklı grupları diken üstünde tutmaya devam edecek.
Öte yandan, Haşdi Şaabi’nin sisteme angaje olması ABD’yi daha da teskin edecek bir formül. Örgütün agresif tutumlarını bir yana bırakıp merkeze taşınması bütün tarafların pozisyonlarını normalleşmeye itecek. İstikrarsızlığa girmiş bir Irak şu an için Körfez, İran, Türkiye ve ABD’nin lehine değil. ABD’nin Haşdi Şaabi’ye baskılarını temkinli bir destekle izleyen Kürtler ve Sünniler de milis gücünün hesap verebilir bir aktör olmasından yana.
ABD’nin 2003’teki işgaliyle birlikte siyasi partilere ait silahlı güçlerin varlığı bir fenomen. İran’ın, Irak’taki bütün krizleri fırsata çevirerek ideolojik milis güçleriyle ülkenin ekonomi, güvenlik ve siyasi hücrelerine dolduğu bir gerçek. ABD’nin şu an için milisleri ülkenin hücrelerinden arındırma kapasitesi yok. Ayrıca, ABD’nin baskılarına rağmen KDP ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) peşmergelerinin parti kontrolünden ayrılarak ortak peşmerge bakanlığında birleştirilemediği dikkate alındığında, Haşdi Şaabi realitesini kabullenerek örgütü sistemle barıştırma ve entegrasyon bir çıkış yolu olabilir. Haşdi Şaabi’nin sistemle bütünleşmesi, normalleşmesini de kolaylaştırabilir. Aksi resim, milis grupların en büyük darbeyi yiyeceği öngörülemez kaos senaryosu olacaktır.
MEHMET ALACA