ABD’nin SİHA Hamlesi ve Türkiye İçin Sonuçları

ABD, SİHA satışını kısıtlayan düzenlemeleri “yeniden yorumlayarak” küresel pazarda yeniden ağırlık kazanmaya çalışıyor. 2020 ve 2025 düzenlemeleriyle ihracat kısıtlamaları gevşeten Washington, Predator ve Reaper gibi sistemlerin satışını “kolaylaştırdı.”

abd siha

ABD’de Donald Trump yönetimi Çinli, Türk ve İsrailli silahsız ve silahlı insansız hava aracı şirketleriyle rekabet edebilmek için radikal bir adım attı. SİHA satışını kısıtlayan uluslararası düzenlemeyi “yeniden yorumlayarak”, daha önce yasaklı sayılan SİHA sistemlerini kapsam dışına çıkardı. 

 

ABD’nin bu hamlesiyle Türk ve dünyadaki diğer SİHA üreticilerinin işinin zorlaşacacağını öngörmek mümkün. 

 

Füze, SİHA ve ilgili parçaların ticaretini sınırlayan Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (FTKR/MTCR), 1987’de ABD’nin öncülüğünde ortaya çıktı. Rejimin bağlayıcı bir hukuki gücü yok; Türkiye ve Rusya da dahil 35 benzer görüşteki ülkelerin gönüllü üyeliğine dayanıyor. Aslında bu düzenleme kitle imha silahlarının (KİS) hedefe gönderme araçlarının kısıtlanmasını amaçlıyor. Temel amacı ise bu ekipmanı, kritik (Kategori-1) ve az kritik (Kategori-2) şeklinde derecelendirip, satışını istisnalar dışında tümüyle yasaklamak. 

 

Trump Yönetimi Neyi “Farklı Yorumlamaya” Başladı? 

 

Trump yönetimi, FTKR’nin ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarına aykırı olduğunu ve özellikle de Çin’e karşı rekabette ABD’yi geride bıraktığını savunuyor. Bu yolda bir dizi hamlede de bulundu. 2020’de yapılan değişiklikle, 300 km menzil ve 500 kg faydalı yük kriterine sahip SİHA’ların ihracat yasağı gevşetildi. Buna göre bir hız kriteri getirildi ve azami 800 km/saat altındaki sistemler az kritik düzeyine indirilerek satışa açılmış oldu. Ancak yine de her satış ve lisanslama için ayrı başvuru şartı uygulanıyordu. Sonuç olarak 2020 düzenlemesiyle birlikte MQ-20 Predator, MQ-9 Reaper ve R-Q 4 Global Hawk gibi en yaygın sistemlerin ihracı mümkün hale geldi. (2020 düzenlemesiyle, Türk SİHA’ları içinde 800 km/saat hız sınırını aşan yalnızca Bayraktar Kızılelma.) Düzenlemenin ardından ABD, Hindistan ve Katar’a ihracat gerçekleştirdi. Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) SİHA talebi onaydan geçti, teslimat beklemeye başladı. 

 

Eylül 2025 düzenlemesiyle Washington SİHA’ları artık insansız değil insanlı hava aracı, muamelesi yaparak kontrolleri gevşetti. Böylece bütün SİHA’ların ihracında geleneksel ihracat onay mekanizmaları büyük ölçüde devreden çıktı. Karar, FTKR’nin mantığına tümüyle aykırı olsa da Beyaz Saray bu çözüme ABD’nin küresel SİHA pazarındaki gerilemeyi durdurma çaresi olarak bakıyor. 

 

Son yıllarda ABD’nin kısıtlayıcı politikaları, Çin ve diğer üreticilerin ABD müttefiklerine de SİHA satmasına zemin hazırlamış bu durum da Washington açısından stratejik bir sıkıntı yarattı. 2020 yılındaki düzenleme birçok SİHA’nın satışını -onay süreci zaman alsa da- mümkün hale getirmişken, Eylül 2025’teki düzenleme bütün SİHA’ların satışının yolunu açtı. Suudi Arabistan’ın talep ettiği 100 adet MQ-9 Reaper, Yabancı Askeri Satış (FMS) şeklinde değerlendirilip kısa zamanda teslim edilmesinin yolu bu sayede açıldı. 

 

Türk SİHA Şirketlerini Pazar Kaybı Mı Bekliyor? 

 

ABD, ihracat engellerini kaldırınca küresel satışlarını haliyle artıracak. Bu durumun, Çin, Türkiye ve İsrail’in pazar payını baskılaması bekleniyor. Özellikle Rusya’dan kaynaklı bir “tehlike” hisseden Estonya, Litvanya ve Letonya gibi Baltık ülkeleri, Polonya, Romanya ve Moldova başta olmak üzere Doğu Avrupa ülkeleri, Azerbaycan ve Ermenistan gibi Kafkasya ülkeleri hem yüksek performans arayışları dolayısıyla hem de ittifaklarını güçlendirmek amacıyla ABD yapımı SİHA’lara daha fazla yönelecektir. 

 

Türk firmalarının küresel SİHA pazarında yükselişinin arkasında birkaç neden vardı. Bunları kabaca, “FTKR kapsamına uygunluk”, “Satış öncesi ve sonrası siyasi ve teknik kısıtlamaların daha az olması” ile “coğrafi-siyasi-lojistik avantajlar” olarak sıralayabiliriz. Ayrıca maliyet avantajı Türk ürünlerini diğer rakiplere nazaran daha cazip kıldı. Yaklaşık 30 ülkenin elindeki Türk SİHA’larının envanterde kalmaya devam etmesi muhtemel. SİHA sistemleri savaş uçakları kadar olmasa da eğitim, bakım ve lojistik yatırımı gerektiriyor. Bu bağlamda Türk üreticilerin müşterilerine lojistik, bakım ve yedek parçada tutarlı bir destek sunmaya devam etmesi kilit önemde. Henüz Türk S/İHA’sı almamış iki grup ülke var: Türkiye’ye yakın ama çeşitli nedenlerle alım yapmamış olanlar ve Türkiye ile yakın olmayan, kısa vadede askerî ihtiyaç doğurabilecek çatışma riski taşıyan ülkeler. Bu ülkeler, orta düzey performansa sahip, kısa zamanda teslim edilebilecek ve maliyeti düşük çözüm arayacaklardır. Dolayısıyla potansiyel alıcıların hangi ülkeler olabileceğine değinmeksizin, onlara bu gözle bakılması yerinde olacaktır. 

 

ABD ile ittifak ilişkilerini güçlendirmek isteyen ülkeler bile maliyet nedeniyle daha ekonomik alternatiflere yönelebilir. Örneğin Bayraktar TB-2’nin toplam sahip olma maliyeti yaklaşık 5 milyon dolar değerindeyken, MALE sınıfı Amerikan muadili ve teknik özellikleri daha iyi olan MQ-9 Reaper ise yaklaşık 20 milyon dolar değerindedir. Her SİHA için farklı fiyatlandırma söz konusu olsa da Amerikan SİHA’ları ile Türk SİHA’ları arasında 3 ila 5 kat fiyat farkı bulunabiliyor. Eğer ABD üreticileri -Elon Musk’ın otomotiv sektöründe hayata geçirdiği gibi- maliyetlerde devrimsel düşüşler sağlarsa rekabet dengesi hızla değişebilir. 

 

Türk SİHA Sektörünün Karşılaşabileceği Riskler

 

Savunma sanayiine stratejik siyasi ve ekonomik destek tüm dünyada ve Türkiye’de önem arz ediyor. Bu durumun korunamaması halinde satışların kötü yönde etkilenmesi muhtemel. Öte yandan tedarikçi ülkelerin daha önce uyguladığı yaptırımlar gelecekte de organize bir şekilde uygulanırsa motor veya kamera gibi hayati parçalardan dolayı tedarik zincirinin tamamen çökebileceği ihtimali göz önünde tutulmalı. Ayrıca ihraç edilen S/İHA’ların insan hakları ihlallerinde kullanılması iddiaları, satışları zora sokacak nitelikte olacaktır.  İhracat politikası ve denetimler bu riske karşı net bir çizgide olmalıdır. 

 

Not: Yazıya yaptıkları katkıları için Doç. Dr. Sıtkı Egeli, Hakan Kılıç ve Alper Coşkun’a teşekkürler.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.