BERKAY YALÇINKAYA

Gazi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Ankara Üniversitesi SBF’de Yönetim Bilimleri Programı’nda tamamladı. 2018 yılından bu yana Ondokuz Mayıs Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Aynı bölümde Kentleşme ve Çevre Sorunları alanında doktora tez çalışmasını sürdürmektedir. Yazarın başlıca ilgi alanları doğa-iktidar ilişkisi ve kentsel sorunlardır.

BERKAY YALÇINKAYA

Gazi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Ankara Üniversitesi SBF’de Yönetim Bilimleri Programı’nda tamamladı. 2018 yılından bu yana Ondokuz Mayıs Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Aynı bölümde Kentleşme ve Çevre Sorunları alanında doktora tez çalışmasını sürdürmektedir. Yazarın başlıca ilgi alanları doğa-iktidar ilişkisi ve kentsel sorunlardır.

TÜM YAZILARI

Bir ormanlık alanın orman olarak muhafazasında yarar olup olmadığı neye göre belirlenir? Bilimsel olarak bir alanın üzerinde yalnızca ağaç olup olup olmadığı değil toprağın altında ve üstünde yaşayan canlılar ile ekosistem bir bütün olarak göz önüne alınmalı. Etik sorumluluk açısından ise modern düşüncenin çıkar ve fayda denkleminden kurtulmak gerekli. Kyparissos’un geyiği öldürdüğünde yaşadığı acıyı hatırlamalıyız belki de…

Mehmet Şimşek’in öncülüğünde enflasyonu düşürmek için hayata geçirilen kemer sıkma politikası, hâlihazırda ekonomik sorunlarla mücadele eden seçmende derin bir kırılmaya yol açtı. Özellikle AKP seçmeni bu hoşnutsuzluğunu YRP gibi “muhafazakâr alternatiflerle” iktidara göstermiş oldu. Seçimler ülke gündeminden çıksa da yerel yönetimlerin sınavı yeni başlıyor. Önümüzdeki dönemde yerel yönetimleri bekleyen “halkçı/toplumcu belediyecilik”, “afetlere dirençlilik” ve “hesap verebilirlik” olmak üzere üç sınav bulunuyor.

Türkiye’de marka kent yaratmak çoğu zaman yaşam kalitesini göz ardı eden bir “kent makyajlaması” olarak anlaşılıyor. Şehir heykelleri örneğinden de anlaşılacağı gibi, devasa boyutlu bir karpuz ya da semaver heykeli dikildiğinde o kentin cazibe merkezi haline geleceğini düşünmenin, Glasgow ya da New York’u markalaştırmaktan farklı bir akıl yürütmeye dayandığı açıkça görülebilir.

Belki de en önemli yanlış “taşrayı taşrada aramak”. Türkiye’de hâkim düşünce “mekânsal taşra” kıskacına sıkışmış durumda. Oysa Türkiye’de taşra çoktan mekânsal sınırlarını aştı, genelleşti ve hâkim pozisyona yükseldi. Bu yüzden taşrayı metropollerde, kalabalık caddelerde ve büyük kent meydanlarında aramalıyız.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.