BRICS, Türkiye ve Hindistan
Hindistan’ın BRICS’e yeni üye kabul sürecinin yavaşlatılmasını istemesi anlaşılabilir bir durum. Bunun başlıca nedeni, üye sayısının artması ile blok içindeki güç yapısının Çin lehine gelişmesinden kaygı duyuyor olması.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın yer aldığı BRICS grubu son zamanlarda revaçta ve gelişmekte olan çoğu pazar için adeta statü sembolüne dönüşmüş durumda. Bu yılın ocak ayında altı ülkenin (İran, Suudi Arabistan, Mısır, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya) bloka girmesine izin verilmesinin ardından Tayland, Malezya, Bangladeş, Azerbaycan, Laos ve muhtemelen Türkiye gibi ardı ardına 30’dan fazla ülkenin BRICS grubuna üyelik için sıraya girmesi söz konusu oldu. Altı yeni ülkenin dahil edilmesinin ardından BRICS’in GSYİH’sı küresel GSYİH’nın yaklaşık yüzde 26’sından yaklaşık yüzde 30’una yükseldi. Grup, dünya nüfusunun da yaklaşık yüzde 46’sını temsil ediyor. Evet, Türkiye’nin de BRICS’e katılma niyetinin olduğu biliniyor. Ancak Türkiye’nin durumu, Türkiye tarafında farklı yabancı medya tarafında farklı söylemleri beraberinde getiriyor. Dış kaynaklara göre Türkiye BRICS başvurusu yaptı ancak Hindistan bunu reddetti. Türkiye’nin açıklamaları ise BRICS’e katılma niyetinin gayriresmî olarak belirtildiği ancak resmî bir başvurunun henüz yapılmadığı, dolayısıyla Hindistan tarafından reddedildiği haberlerinin yalan olduğu yönünde.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim asıl nokta, dış kaynaklarca oluşturulan Hindistan’ın Türkiye’yi reddettiği algısı. BRICS gerçekte Rusya ve Çin’in baskın olduğu bir platform. Ancak yeni üyelerin kabulü için Hindistan ve diğerlerinin, yani tüm üyelerin onayı gerek. Yeni Delhi’nin 1 Ocak 2024’te altı yeni üyenin kabulünden sonra blokun işleyişini düzenlemek için zamana ihtiyaç duyulacağından hareketle BRICS’e ikinci ülke grubunun kabul edilmesinden önce yaklaşık beş yıllık bir boşluk istediği biliniyor. Açık konuşmak gerekirse bu altı yeni üye kabulü öncesinde de, yani aslında zaten en başından beri Hindistan BRICS’in genişle(til)mesine pek sıcak bakmıyordu. Bu nedenle en başta “oluşturulan Hindistan’ın Türkiye’yi reddettiği algısı” ifadesini kullandım.
Her ne kadar kendini Amerika başta olmak üzere Batı karşıtı bir platform olarak konumlandırmasa veya kendini ısrarla bu şekil lanse etmese de BRICS’in özellikle Amerika ve Batı tarafından böyle algılandığı açık. BRICS’te başı çeken üç ülkeden Rusya ve Çin’in gelişen yakın ilişkileri, buna karşı Rusya’nın kadim dostu Hindistan’ın Çin ile çalkantılı ilişkileri iyi biliniyor. Hindistan’ın aynı zamanda başta Amerika olmak üzere Batı ile benzersiz yakınlaşması da, Amerika’nın Çin ile son dönemlerde kızışan rekabeti de iyi biliniyor. Tüm bu denklemler Hindistan’ın BRICS’te Amerika’nın Truva atı olduğu yönünde spekülasyonları da beraberinde getiriyor. Buradan konuyu şuraya getireceğim: Oluşturulan Hindistan’ın Türkiye’yi reddettiği algısının dayandırıldığı bir nokta da Amerika’nın Türkiye’nin BRICS’e katılımını istemediği ve bunu Hindistan üzerinden ifade ettiği. Türkiye’nin potansiyel BRICS katılımına Amerika büyük olasılıkla sıcak bakmayabilir. BRICS söz konusu olduğunda Türkiye’nin güçlü bir NATO ülkesi olması benzersizdir. Türkiye aynı zamanda çok uzun bir süredir “dünyanın beşten büyük olduğu” retoriği ile dünyanın bir süredir hızla evrilmekte olduğu çok merkezli yapısını destekleyen ve bu noktada zaten her fırsatta ses yükselten bir ülke. Son dönemde yaşananlar, özellikle İsrail saldırganlığı, mevcut sistemin zaten felç olmuş doğasını ne yazık ki gözler önüne fazlasıyla seriyor.
Aslında dünyanın bir süredir hızla evrilmekte olduğu çok merkezli yapısını destekleyen ve bu noktada her fırsatta ses yükselten Türkiye yalnız da değil. Elbette Rusya ve Çin de bunu istiyor. Hindistan da bunu isteyenlerden. Yani Türkiye ve Hindistan’ın ortak paydada buluştuğu önemli noktalardan biri bu. Aslında iki ülkenin çok fazla potansiyeli var. Peki neden yakın iki ülke olamıyorlar? Ne yazık ki iki ülke arasında ciddi güven açığı, politik düzeyde anlaşmazlıklar ve yanlış okumalar sirkülasyonu var ve sonuç olarak da her iki ülkenin de zaman zaman birbirlerini göz ardı etme veya önemsizleştirme veya daha doğrusu daha az önemli, ikincil önemde olarak görme eğilimi doğuyor.
Türkiye-Pakistan İlişkileri
Oluşturulan Hindistan’ın Türkiye’yi reddettiği algısının dayandırıldığı bir başka nokta da şu ki Hindistan Türkiye’nin BRICS katılımını reddeder, çünkü Türkiye Pakistan’a destek veren bir ülke. Gerek Avrupa ve Asya’yı kapsayan coğrafi konumu gerekse boğazlardan Karadeniz kontrolünü sağlayan ve Ortadoğu ve Kafkaslar da dahil olmak üzere çok sayıda önemli bölge ile sınır komşusu olan jeopolitik durumu dikkate alınırsa, Türkiye’nin bölgesinde başat güç olduğu açık. Ancak Hindistan’ın bu bölgedeki nüfuz arayışları çoğunlukla Türkiye’nin çevresinden dolanıyor. Yediden yetmişe Hindistan cephesindeki algıyı çok iyi biliyorum: Türkiye Hindistan’a karşı Pakistan’ı destekliyor, Hindistan da Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Ermenistan ile yakınlaşıyor. Algı tamamıyla bu olmasa da büyük çoğunlukla bu. Peki, bir şey bir şeye “karşı” olmak zorunda mı? Burada şu vurgulanmalı: Türkiye’nin Pakistan ile ilişkilerinin ezeli ve kadim bir doğası var. Bunu başka açıdan okursak, Türkiye’nin Pakistan ile ilişkileri Hindistan’a “karşı” bir düzlemde işlemiyor. Evet, Hindistan’ın Pakistan duyarlılığını çok iyi anlıyorum ancak şunu pek çok kez ifade ettim: Sanıyorum ki her şeyden önce Hindistan’ın Türkiye’yi Pakistan prizmasından görme alışkanlığını bırakması gerekiyor.
Müslüman Kimliği
Türkiye ve Hindistan arasında ticari ilişkiler gayet iyi gidiyor, iki ülkenin birbirlerine karşı yumuşak gücü iyi işliyor. Hindistan’ın yumuşak gücü, kültürel alan ve Bollywood, özellikle dizi bağlamında sektörel etkisi Türkiye’de oldukça fazla, ancak dahası? Yukarıda sözünü ettiğim güven açığını ve özellikle politik düzeyde uzlaşmayı veya yakınlaşmayı sağlamadığınız sürece dahası pek mümkün olmaz, pek fazla yol alamazsınız ki alınamıyor da. Bir diğer nokta da Hindistan’ın, özellikle Hindu milliyetçi hükümeti ve Hindu milliyetçi seçkin çevrelerinin sık sık Türkiye’nin bir İslam devleti olduğu yönündeki “ötekileştirme” kokan yaklaşımı, tıpkı kendi Müslüman nüfusuna olan yaklaşımı gibi. Yani Türkiye bir İslam devletidir, Hindistan’a karşıdır ve dolayısıyla Hindistan’ın güvenmeyeceği, güvenmemesi gereken bir ülkedir gibi bir algı da söz konusu. Burada, nüfusunun çok büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’nin de laik, seküler ve demokratik bir devlet olduğunu sanıyorum anımsatmam gerekiyor. Ayrıca Hindistan’ın çok yakın ilişki yürüttüğü Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin çok daha baskın Müslüman kimlikleri olduğunu sanıyorum söylememe gerek yoktur. Yani bu algı bağlamında bir kanıya varılması gerekiyorsa, bir çifte standart veya bahane söz konusu gibi…
Yeniden BRICS gündemine gelirsek, Türkiye, Rusya ile olduğu kadar Çin ile de yakın ilişkilere sahip. Tabii bu yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum olmasa da Hindistan’ın BRICS’e yeni üye kabul sürecinin yavaşlatılmasını istemesi anlaşılabilir bir durum. Bunun başlıca nedeni, üye sayısının artması ile blok içindeki güç yapısının Çin lehine gelişmesinden kaygı duyuyor olması. Şu bir gerçek ki BRICS’in daha da genişlemesi Çin’in nüfuzunu artırabilir. Hindistan, BRICS’in eşit ortaklık olarak özünü korumasını istiyor. Yeni Delhi, blokun genişlemesi ile Çin’in gelişmekte olan büyük ulusların BRICS ittifakını G-20 ve Amerika liderliğindeki diğer gruplara alternatif haline getirmek, aynı zamanda kendi nüfuzunu artırmak ve BRICS aracılığıyla Batı’ya daha fazla meydan okumak istediğini düşünüyor. Bu doğru olabilir ve Hindistan bunu istemeyebilir. Her ne kadar Brezilya da Çin’in ağırlığının artmasını istemiyor olsa da Hindistan için BRICS genişle(til)mesinin önünde durmak zorlu bir mücadele olacak gibi gözüküyor, çünkü Çin ve Rusya’nın çoktan Batı’ya karşı saf tutması nedeniyle grubun genişlemesini teşvik etmesi beklenebilir. Ayrıca Hindistan, bekleyen ülkelerin çoğu ile iyi diplomatik ilişkilere sahip ki bu, onları bekletmeyi zorlayan bir başka faktör.
Rusya-Çin Yakınlaşması
Hindistan’ın Çin ile ilişkisi gergin, genellikle Çin’in Hindistan’dan birkaç kat daha etkili büyük bir parasal rakip olması gerçeği bu ilişkiyi yönlendiriyor. Hindistan’ın kadim dostu Rusya’nın Çin ile ilişkisi gitgide yakınlaşıyor ki bu, Hindistan için ekstra bir kaygı unsuru; Türkiye gibi yaşamsal bir katılımcının BRICS’e girişini desteklerse ve BRICS içinde güçlü bir Rusya-Çin-Türkiye ekseni ortaya çıkarsa, örgütün hareketleri Hindistan’dan uzaklaşacak mı? Peki ya Batı’nın Rusya’yı izole etmekte başarısız olduğunu gösteren önemli emarelerden biri olarak 22-24 Ekim’de gerçekleşen son BRICS Zirvesi’nde Putin’in beş yıldır resmî görüşme yapmayan Xi ve Modi arasındaki toplantıya vesile olması ve BRICS Zirvesi’nden yalnızca bir gün önce Hindistan ve Çin’in sınır sorunları üzerinde “bir çözüme ulaştığını” duyurması, Rusya-Çin-Hindistan ve Türkiye eksenini doğuramaz mı? Evet, hangi açıdan bakarsanız bakın, biraz iyimser bir senaryo olduğunun farkındayım…
Son olarak, tartışmasız güçlü bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin geçmişte Batılı ülkelerin dünya ekonomik düzenindeki hegemonyasına ve uluslararası finans kuruluşları (IMF ve Dünya Bankası) üzerindeki hâkimiyet ve kontrolüne meydan okuması hafife alınmamalı. Batı ülkelerinde artan korumacılığın BRICS üyelerinin çoğuna doğrudan ve dolaylı olarak zarar verdiği, bu nedenle BRICS üyelerinin küresel düzeni daha Asya merkezli bir dünyaya uyarlamaya karar vermesinin şaşırtıcı olmadığı da dikkate alınmalı. Şimdi BRICS genel büyüklük olarak küresel ekonominin yüzde 30’undan fazlasını oluşturuyor ve küresel büyümeye katkısı yüzde 60’a ulaşarak G-7 ekonomilerinin çok ötesine geçti. Gidişata göre gelecekte daha da genişleyecektir, dolayısıyla daha güçlü hale gelmesi, küresel yönetimde ve uluslararası finans sisteminde söz sahibi olması oldukça mümkün görünüyor. Bu yolda Türkiye, BRICS’in çeşitlenmesine katkıda bulunacak ve stratejik konumu nedeni ile önemli bir katılımcı olacaktır.