Hindistan’ın BRICS’e yeni üye kabul sürecinin yavaşlatılmasını istemesi anlaşılabilir bir durum. Bunun başlıca nedeni, üye sayısının artması ile blok içindeki güç yapısının Çin lehine gelişmesinden kaygı duyuyor olması.

Küresel düzen bir değişim sürecinden geçiyor ve geleneksel ittifaklar yeniden tanımlanıyor. Bu bağlamda, Hindistan ve Türkiye arasındaki ortaklık bir seçenek değil, stratejik bir zorunluluktur. Böyle bir ortaklığın faydaları, yalnızca ekonomik ve diplomatik kazanımlarla sınırlı kalmayacak; aynı zamanda bölgesel istikrar, küresel barış ve daha adil bir uluslararası sistemin oluşumuna da katkıda bulunacaktır.

Modi hükümeti 10 yıl boyunca sivil özgürlükleri ve azınlık haklarını aşındırdı, muhalefeti kısıtladı, demokratik kurumları baltaladı ve bir kişi kültü inşa etti. Batılı hükümetler Hindistan’ı dünyanın en büyük demokrasisiymiş gibi göstermeye devam ederken aslında ülke bir Orta Asya diktatörlüğüne benzemeye başlıyordu.

Son yıllarda Hint medyası Narendra Modi’yi bir tür manevi figür, eski Hindu imparatorlarının geleneğinde dindarlığı ve iyi yönetimi birleştiren bir filozof kral olarak dahi sundu. Modi’nin dinî mekânlarda halka açık gösterileri her yerde yayınlanıyor. Bu tür propagandanın amacı yalnızca Modi’nin imajını cilalamak değil, aynı zamanda dikkati daha önemli konulardan uzaklaştırmak.

Günümüz dünyasının yaşadığı iklim ve göç krizi gibi çeşitli krizler göz önüne alındığında, dünya jeopolitiğinin sadece ülkeler ve yükselen güçler üzerinden düşünülmesi sınırlayıcıdır. Bu krizlere bulduğumuz çözüm yolları sadece devletleri değil insanları ve doğayı da öncelediği sürece Küresel Güney’in dünya düzenini olumlu yönde dönüştürme potansiyeli vardır.

Bir süre önce Ayodhya’da büyük bir Hindu tapınağının kutsanmasıyla Hindistan Başbakanı Narendra Modi “Hinduizmin baş rahibi” olarak görülür oldu. Bu da Modi’nin seküler devleti zayıflatma arzusunu perçinledi. ABD eski Başkanı Donald Trump’ın da aralarında bulunduğu, gözünü iktidar hırsı bürümüş pek çok demagog da din temelli bir milliyetçiliği benimsemiş durumda.

Zirve, Hindistan açısından etkileyici başarılarla geçen bir yılın devamı gibi olsa da ‘stratejik otonomiyi’ korumanın zorluğunu da gözler önüne serecek. Hindistan’ın G20 dönem başkanlığı, kilometre taşlarıyla dolu bir yılın doruk noktası. Hindistan aya ayak basan dördüncü ülke oldu, dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’i geride bıraktı ve dünyanın en büyük beşinci ekonomisi unvanını İngiltere’nin elinden […]

Çin ve yakında Hindistan GSYİH açısından ABD’yi geçecek olsa bile, Batı, Hugh Peyman’ın deyimiyle “üstünlükten dolayı kör olmuş durumda.” Gücünün azaldığını kabul etmek istemiyor. Dünya nüfusunun yüzde 90’ını oluşturan Batılı olmayan ülkelerse, küresel karar alma süreçlerinden dışlanmayı artık kabul etmeyecek. ABD yeni dünya düzeninde üç numara mı olacak? Eski gazeteci Hugh Peyman’ın yakında çıkacak kitabındaki […]

Hindistan ve Amerika’nın “ortak değerleri” hakkında yapılan resmî açıklamalar bir ittifak anlamına gelmiyor. Güç dengesi siyasetinin temel mantığı çerçevesinde, Hindistan ve ABD’nin kaderinde evlilik değil, uzun sürecek bir birliktelik var gibi; bu birliktelik ise ancak iki ülke de Çin ile meşgul olduğu müddetçe sürebilir. Hindistan Başbakanı Narendra Modi geçen ay Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe […]

Biden Modi’den hesap sormayarak, Hindistan’ın azınlıklarına yönelik din temelli zulmünün derinleşmesini sağlıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 17 Kasım’da, ABD hükûmetinin dünyanın inanç özgürlüğünü ihlal eden ülkeleri listesinde yer alan on ülkeyi sıraladı. Bu listede dikkate değer bir biçimde Hindistan’a yer verilmiyordu. Liste, iki taraflı özerk bir federal kurul olan Birleşik Devletler Uluslararası Din Özgürlüğü […]

  • 1
  • 2
Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.