Hadi Gel, Finans Köyümüze Geri Dönelim
Finlandiya’da öğrenciler “Yrityskylä” (İş Köyü) projesiyle bir iş kasabasına dahil oluyor ve burada bir gün boyunca iş dünyasını deneyimlemeleri sağlanıyor. Büyük şirketlerin ve üniversitelerin sponsor olduğu İş Köyü’nde, çocuklar iş hayatından girişimciliğe, finansal becerilerden toplumsal katılıma dek birçok beceri ve deneyimi edinip uygulama fırsatı buluyor.
14 yaşındaki Ella, İş Köyü’nde CEO rolünü üstlendiğinde, içindeki heyecanı zar zor bastırmaya çalışıyordu. Şirketine verilen sanal bütçe ve kaynaklarla, karşısında bir seçim vardı: Kısa vadede kârlı olabilecek bir yatırım mı, yoksa çevreci bir enerji çözümü mü?
Toplantı masasındaki ekip üyelerinin gözlerinin ta içine baktı. “Eğer rüzgâr enerjisine yatırım yaparsak, başlangıç maliyetimiz yüksek olur” dedi, beyaz tahtaya gelir tablosunu çizerken. “Ama uzun vadede hem çevre dostu oluruz hem de sürdürülebilir bir gelir kaynağı yaratırız.”
Ekibinden bir kişi, “Ama Ella, bu riskli olabilir. Rakiplerimiz daha hızlı kâr elde ediyor” diye itiraz etti. Ella, bir CEO gibi sakince cevap verdi: “Kâr değil, güven kazanacağız. İnsanlar çevreye duyarlı bir şirketi desteklemek isteyecek.”
O gün Ella’nın aldığı karar, sanal senaryoda şirketi lider bir konuma taşıdı. İş Köyü’ndeki diğer öğrenciler, bu kararın hem ekonomik hem de etik yönünü tartışırken Ella kendini ilk kez geleceğin dünyasında gerçekten fark yaratabilecek bir kadın lider gibi hissetti.
Çıkışta öğretmenine muzipçe dönüp, “CEO olmak sadece karar vermek değilmiş, insanları ikna etmek de gerekiyormuş” dedi.
Öğretmen ise ona gülümseyerek, “Bunu anlaman, en büyük yatırım” diye yanıt verdi.
Erken Başlayın
Bir toplumun bugünü ve geleceği, sadece bugün yetiştirdiği bireylerin akademik başarılarına, karnelerindeki notlara değil, onlara kazandırdığı yaşam becerilerine de bağlı. Ne güzel demiş Warren Buffett, “Erken başlayın. Çok yüksek bir tepeye sahip olmanın püf noktası ya çok genç yaşta başlamak ya da çok yaşlı olarak yaşamaktır.”
Bu ideali pratiğe döken ülkelerden biri, Finlandiya… Son dönemde eğitim alanındaki yaklaşımından ücretsiz okul yemeğindeki kararlı duruşuna, öğrencilerin haftalık ödev yükünün azaltılmasına dek birçok alanda örnek alınan bu ülke, çocuklarına sadece bilgi değil, aynı zamanda hayatta kalmanın, yılmazlığın ve hayatta başarmanın tüm araçlarını uzun süredir sağlıyor.
Ne de olsa karneler notlarla dolup taşar ama yaşamda, o karnelerin satır aralarındaki becerilerle ilerler insan… Finlandiya, bu satır aralarını doldurmayı başaran öncü bir ülke…
Gıpta etmemek ise imkânsız…
Bu açıdan 2030 yılına kadar dünyanın en iyi finansal okuryazarlığına sahip toplumu olmayı hedefleyen, aynı zamanda 2018 yılında OECD’nin PISA sıralamasında okullarda finansal okuryazarlık açısından Estonya’nın ardından ikinci sırada yer alan Finlandiya’nın çocuklara finansal okuryazarlık eğitimiyle çizdiği vizyon dikkate değer.
OECD, finansal okuryazarlığı, sağlam finans kararları almak, finansal farkındalık geliştirmek, finansal bilgi, davranış, beceri ve tutumlar edinmek üzerinden tanımlıyor.
İş Köyü Projesi
Geçtiğimiz günlerde Financial Times, Finlandiya’daki bir İş Köyü’nü ziyaret etti ve çocuklarda erken yaşta finansal okuryazarlığın oldukça yenilikçi ve vizyoner bir projeyle -gerçek hayatın bir simülasyonuyla- nasıl güçlendirilebileceğini bir kez daha gösterdi.
Finlandiya’da öğrenciler “Yrityskylä” (İş Köyü) projesiyle bir iş kasabasına dahil oluyor ve burada bir gün boyunca iş dünyasını deneyimlemeleri sağlanıyor. Bu, dünya çapında en iyi eğitim inovasyonu ödülü alan bir öğrenme modülü.
11-15 yaş aralığındaki öğrenciler ulusal müfredat kapsamında iş dünyasının, girişimciliğin ve ekonominin nasıl işlediğini öğrenirken aynı zamanda iş başvurusunda bulunmayı da öğrendikleri 10 derslik bir programa katılıyor.
Ardından, bulundukları şehrin yakınlarında kurulan bir depo içindeki “İş Köyü”ne bir günlüğüne bırakılıyorlar. Kendilerine verilen iş üniformalarıyla ekip çalışmasını pratik ediyor, kazandıkları parayla yiyecek ve içecek satın alıyor ve fazla harcama yaparlarsa acil nakit ihtiyacını nasıl karşılayacaklarını öğreniyorlar.
Yani çocuklar ekip çalışması yapıyor, bütçe yönetmeyi öğreniyor, para kazanmanın ve harcamanın sorumluluklarını kavrıyorlar. Kimi otel işletmeciliğini simüle eden bir oyunda strateji geliştiriyor, kimi bir şirketin CEO’su olup şirket hakkında hayati kararlar alıyor, boru hatlarına dair çevreci çözümler geliştirerek kendi start-up’ını kuruyor.
Öğrenciler burada yaparak öğreniyorlar; gerektiğinde de oyunlaştırıyorlar. Örneğin öğrencilere bir otel işletmenin nasıl bir şey olduğunu simüle eden bir oyun veriliyor ve kâh pandemi ortamında kâh yerel talebin yüksek olduğu bir durumda oda fiyatlarından pazarlama stratejilerine kadar bu oteli nasıl yönetebileceklerine dair karar almaları, kârlılığı hesaplamaları veya diğer rakipleri karşısında nasıl öne geçeceklerini belirlemeleri isteniyor.
Oda fiyatlarını düşük mü tutacak, personel maaşlarını mı kısacak, otelin sosyal medya üzerinde tanıtımını mı artıracak? Buna öğrenci karar veriyor ve en optimal finansal kararı veren öğrenci, oyunda o aşamanın galibi oluyor. Tüm bu finansal altyapı, öğrenciler arasında ileride kendi şirketini kuracak veya bir oteli yönetecek olanlara da çok güzel bir öngörü sağlıyor.
Finlandiya’nın en büyük şirketlerinin ve üniversitelerin sponsor olduğu bu İş Köyü’nde, çocuklar iş yerlerinde çalışmayı ve tüketici gibi davranmayı öğrenirken, belediye meclisi toplantılarında da oy kullanabiliyorlar. Dolayısıyla iş hayatından girişimciliğe, finansal becerilerden toplumsal katılıma dek birçok beceri ve deneyimi edinip uygulama fırsatı buluyor.
Köyü de kâr amacı gütmeyen eğitim organizasyonu Junior Achievement Finland işletiyor.
Aktif Vatandaşlık
Finlandiya’da finansal okuryazarlık, insanları -ve okul ortamında da çocukları- sosyal olarak eşitliyor ve onlara aktif vatandaş olma bilinci aşılıyor.
Sosyal bilgiler, ev ekonomisi ve matematik gibi derslerde öğrencileri iş hayatına hazırlamak konusunda ciddi bir hamlenin bir uzantısı olan bu eğitimden geçen birçok öğrenci, ileride üniversitelerin ekonomiyle bağlantılı bölümlerini tercih ettiklerinde, ilk ve ortaokul sıralarında edindikleri finansal okuryazarlık eğitiminin kendilerine ilham verdiğini söylüyorlar.
Hatta bazı çocuklar, lise seviyesine geldiklerinde finansal okuryazarlık eğitimini teknolojik gelişmelerle harmanlayıp hackathon yarışmalarını kazanıyorlar.
Dolayısıyla bu sadece bir eğitim modeli değil, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm ve vizyon hamlesi. Bu çocuklar, üretimden tüketime, ekip çalışmasından bütçe yönetimine kadar pek çok beceriyi yaşayarak ve erken yaşta ediniyorlar.
Ücretsiz Okul Yemeği Şart
Finlandiya tüm bunları yaparken çocukların karınlarının açlıktan guruldamasına, bodur kalmalarına, zihinsel gelişimlerinin sınıfsallaşmasına göz yummuyor elbette… Finlandiya’nın 70 yılı aşkın süredir anaokuldan liseye dek tüm öğrencilere yönelik ücretsiz okul yemekleri politikası, öğrenme süreçlerini destekleyen önemli bir sacayağı… Yeterli beslenmenin öğrencilerin dikkat ve katılım düzeyini artırdığı da bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Çocukları finansal okuryazarlık konusunda eğitirken, onları ekonomik eşitsizlikler karşısında savunmasız bırakmak gibi bir ikilemi yaşatmayan bir sistemden söz ediyorum.
Finlandiya’nın finansal okuryazarlık eğitimi konusundaki hamlesi, birçok Batılı ülkeye de yıllardır ilham kaynağı oluyor. Finansal okuryazarlık birçok ülkede hem matematik hem de yurttaşlık derslerine peyderpey entegre ediliyor.
Benzer sorunlarla mücadele eden başka bir örnek ise Birleşik Krallık. Financial Times öncülüğünde 2021’de çok kıymetli bir adım atıldı: Finansal Okuryazarlık ve Kapsayıcılık Kampanyası (FLIC) kapsamında Birleşik Krallık genelinde öğrencilere ücretsiz ve ilgi çekici içeriklerle para ve finans eğitimi verilmesi konusunda kamuoyu baskısı kurulmak istendi.
Finansal okuryazarlık konusundaki eksiklik, bir süredir Birleşik Krallık’ın eğitim politikaları gündeminde üst sıralarda.
Zira Sandanter UK’nin yaptığı son araştırmaya göre, Birleşik Krallık’ta 4 milyon çocuk, “para yönetimi” konusunda temel bilgileri edinmeden liseden mezun oluyor. 10 yıldır İngiltere’deki devlet ortaokullarında finans eğitimi veriliyor. Galler’de ise bu eğitimin geçmişi sadece iki yıl öncesine dayanıyor.
Sonuç itibarıyla Birleşik Krallık’ta gençlerin üçte biri, finansal kararlar alırken sosyal medya influencer’larına, dörtte biri ise TikTok’a başvuruyor. Birleşik Krallık’ta 2.000 genç üzerinden yapılan ve birkaç hafta önce açıklanan araştırmaya göre, gençlerin yüzde 79’u hayatında hiç bütçe yapmamış; yüzde 76’sı fatura ödememiş; yüzde 77’si ise beklenmedik harcamalar için bir birikim yapmamış.
OECD tarafından 15 yaşındaki çocuklar arasında yapılan ve sonuçları geçen sene Haziran ayında açıklanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) kapsamındaki finansal okuryazarlık araştırması sonuçları, OECD ülkelerinde durumun pek parlak olmadığını gösteriyor. İncelenen ülkelerde öğrencilerin sadece yüzde 11’i, karmaşık para sorunlarını veya yatırım türleri arasındaki farkları anlayabilecek düzeyde. Ancak aynı öğrenciler sanal alışveriş yapıp mobil telefon üzerinden ödeme gerçekleştirebiliyor. Tasarruf, borçlanma, bütçe yönetimi gibi alanlarda ise temel finansal bilgilerden yoksunlar.
Türkiye’ye Nasıl Bir Model?
Peki, Türkiye bir OECD ülkesi olarak Finlandiya’nın modelinden nasıl ilham alabilir?
Örneğin, şöyle bir senaryonun çocukların eğitimi ve finansal açıdan bilinçlenmesindeki katkısı hakkında ne düşünürsünüz?
12 yaşındaki Arda, okuduğu mahallede kurulan İş Köyü’nde bir restoranda “müdür” olarak görevlendirildiğinde ilk başta eğlenceli bir oyun oynadığını sanmıştı. Ama işler hızlıca ciddileşti. Öğle saatleri gelmiş, restoran kalabalıklaşmış ve müşteriler sabırsızlanmaya başlamıştı.
Bir çalışanı yanına gelip, “Patron, stoktaki sandviçler tükenmek üzere. Yeni sipariş vermezsek müşterilere servis yapamayacağız” dedi. Aynı anda kasiyer, “Bir müşteri ödeme sorunundan şikâyet ediyor” diye seslendi.
Arda bir an duraksadı. Kalbi hızla çarpıyordu. Ne yapmalıydı? Stok yenileme için bütçesi kısıtlıydı. Kasiyerin yanına gitti, sorunu çözdü ve sonra hemen ekip arkadaşlarını organize etti. Çalışanlarına “İçecekleri ücretsiz verelim, bu bizi biraz rahatlatır. Hepimiz de güler yüzlü olalım. Müşteriyle empati yapalım. Bu sırada mutfağa yeni stokların hazırlanması için acil çağrıda bulunuyorum. Herkes elinden gelenin en iyisini yapsın” dedi.
O gün, kriz anında hızlı ve etkin düşünmenin önemini öğrendi. Çıkışta öğretmeni ona, “Harika bir liderdin, Arda. Bir an paniğe kapıldın ama sonra kendini hızlıca toparladın. İş hayatı tam da böyle” dedi. Arda’nın yüzü kızardı. “O kadar zor bir şeymiş ki annemin akşamları eve neden o kadar yorgun geldiğini şimdi daha iyi anladım” dedi.
Ama içten içe, hayatında ilk kez bu kadar önemli bir pozisyonda bulunmuş olmanın gururunu yaşıyordu.
Türkiye, genç ve çocuk nüfusuyla her daim övünüyor ve demografik olarak da bu açıdan büyük bir avantaja sahip. Ancak bu avantajı etkili bir şekilde kullanabilmek için çocukların ve gençlerin finansal okuryazarlık gibi temel yaşam becerileriyle donatılması da şart.
Türkiye’de finansal okuryazarlık, yıllardır bu yöndeki çabalara karşın ancak yeni eğitim-öğretim yılında müfredata eklendi. Okul öncesinden sekizinci sınıfa dek matematik, hayat bilgisi ve sosyal bilgiler derslerinin içinde verilen finansal okuryazarlık ile amaçlanan; öğrencilerin erken yaşlardan itibaren ekonomi ve finansal bilgiler kapsamında bütçe yönetimi, tasarruf, borçlanma ve yatırım gibi temel becerileri kazanmaları.
Ancak diğer birçok alanda bir türlü kazandırılamayan beceriler gibi, bu temel konunun da müfredatta kuru kuru anlatılıp geçmesinin pek bir somut etkisi olmayacağı aşikâr. On yıllardır müfredatta olmasına rağmen bir türlü öğretilemeyen yabancı dil sorunsalı malum…
Öğrenerek Yapmak
Finlandiya’nın eğitim sisteminin çekirdeğini oluşturan “öğrenerek yapmak” anlayışı, Türkiye’nin eğitim sistemine uyarlanabilir. Örneğin Millî Eğitim Bakanlığı, sosyal bilgiler, matematik ve yaşam becerileri derslerini daha interaktif ve toplumla bütünleşik hale getirebilir; bu sayede finansal kavramlar sınıf dışı etkinliklerle de öğretilebilir.
Öğrencilerin topluca bir markete giderek evin ihtiyaçlarını almaları, fiyat bilinci edinip satın alma kararlarının sonuçlarını anlamaları ve bunu belli aralıklarla yapmaları, enflasyon olgusunu gerçek hayat deneyimleriyle tanımalarına yardımcı olabilir. Veya interaktif oyunlar ve uygulamalar aracılığıyla çocukların ekran karşısında geçirdiği süre, ekonominin kavramlarını eğlenerek öğrenmeleri için kullanılabilir.
Belediyeler ve sivil toplum kuruluşları, İş Köyü benzeri projelerle çocuklara yaşam becerileri ve girişimcilik yetenekleri kazandırabilir. Örneğin Habitat Türkiye Derneği’nin 2009 yılından beri sürdürdüğü “Paramı Yönetebiliyorum” projesi bu açıdan ciddi bir deneyim birikimi sunuyor.
Finlandiya’nın eğitim sisteminin genel olarak daha az sınav odaklı olduğu, Türkiye’nin ise sınavlara dayalı, birçok noktada da eleştirel düşünceyi ve bilimsel merakı geri plana atan bir sistemle işlediği düşünüldüğünde, finansal okuryazarlık uygulamasını uyarlarken eğitim sisteminin de revizyondan geçmesi gerekebilir.
Ayrıca, ücretsiz yemek uygulamaları gibi eşitlikçi politikalar, öğrenme süreçlerini destekleyecek şekilde yaygınlaştırılabilir; bu konuda sivil toplum kuruluşları ve Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu gibi alanında uzman kişilerin ve kurumların bir araya gelerek kurduğu platformların çağrıları dikkate alınarak bütçe yaratılabilir. Böylece, ekonomik koşullardan bağımsız olarak her çocuğun eşit öğrenme fırsatına sahip olması sağlanabilir.
Finansal okuryazarlık, bireylerin sadece bütçe yapmayı öğrenmesi değil, aynı zamanda yaşamın karmaşıklığını anlayarak bilinçli kararlar alabilmesi anlamına gelir. Bu beceri, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine, toplumsal eşitliğine, aktif yurttaşlık bilincinin gelişimine ve ekonomik sürdürülebilirliğine dek birçok alanda katkı sağlar.
Sık sık referans verdiğim John Dewey’in, “Eğitim, yaşam için bir hazırlık değil, yaşamın kendisidir” sözünü bir kez daha anımsayalım. Türkiye, çocuklarını ve gençlerini geleceğe hazırlarken Finlandiya’dan ilham alabilir ve kendi değerleriyle harmanlanmış bir eğitim modeli geliştirebilir.
Bir ulusun çocuklarına yaptığı yatırım, onun gelecekteki hikâyesinin ve başka uluslara sunduğu ulusal anlatısının çerçevesini belirler. Türkiye, çocuklara ve gençlere sadece akademik bilgi değil, aynı zamanda yaşamın parasal ritmini anlayacak bir vizyon sunarak gerçek bir dönüşüm gerçekleştirebilir. Çünkü eğitim, bir karneden çok daha fazlasıdır.
MENEKŞE TOKYAY