Hindistan Dış Politikasında İncelikli Sacayağı

Hindistan için ucuz Rus petrolünün faturası ağır oldu ve ABD, Hindistan’a yüzde 50 oranında en yüksek tarifeyi uygulamayı kararlaştırdı. Tarım ve süt ürünlerinin ekonomi için hayati önemi, Hindistan’ın bu alanları dış pazarlara açmasını imkânsız kılıyor bu da ABD’nin planlarını bozuyor. Modi’nin Pekin’deki ŞİÖ zirvesinde Çin ve Rusya ile yan yana durması, ABD-Batı kampına karşı dengeleyici bir eğilim olarak değerlendiriliyor. Yeni Delhi’nin seçenekleri sınırlı ve ABD-Batı dışı bir dünya düzeni istemiyor.

hindistan dış politikasi

Küresel sistem sarsılırken Hindistan bir süredir kendisini çok kutuplulaşmış gibi gözüken düzenin kilit noktası olarak konumlandırmaya çalışıyor. Ancak çok kutuplulaşmış gibi gözüken bu düzen yavaş yavaş zayıflıyor ve yerini kamplaşma evresine bırakıyor. Hindistan, bir yandan Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Japonya ve Avustralya ile birlikte Hint-Pasifik stratejisi üzerine kurduğu Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nun (Quad) önemli bileşeniyken diğer taraftan Çin ve Rusya liderliğindeki Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) bir üyesi. Aynı anda indirimli Rus petrolü satın alırken Amerikan yatırım ve teknolojisini de elde etmeye çalışıyor.

 

Hindistan, Geçen ilkbaharda kontrolündeki topraklarda gerçekleşen Pahalgam saldırısı sonrası Pakistan ile yaşadığı kısa ancak şiddetli çatışma sırasında ve sonrasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikircikli tutumu ile karşı karşıya kaldı. Ağustos başında ise Yeni Delhi’yi indirimli petrol alımlarıyla Rusya’nın savaşını finanse etmekle suçlayan Trump’ın tepkisine ve yüksek gümrük vergilerine maruz kalması, mayıstan bu yana sorgulanmaya başlayan Hindistan-ABD ilişkisini dibe çekti. Hindistan için görünürde ucuz Rus petrolünün faturası ağır oldu. ABD, (Brezilya ile birlikte) Hindistan’a yüzde 50 oranındaki en yüksek tarifeyi uygulamayı kararlaştırdı. Trump’a göre bunun % 25’i ABD’nin normal ticaret tarifesiyken diğer % 25’i ise Rus petrol alımlarını durdurmadığı için bir kesilen bir “cezaydı.”

 

Trump’ın Hindistan’a karşı ani başlayan baskılama politikasının asıl amacı ticaret müzakerelerinde istediğini koparmak. ABD, Hindistan’ın özenle korumacılık uygulamak zorunda olduğu kritik iki alanda, tarım ve süt ürünlerinde rahat hareket etmek istiyor. Hindistan ise bu alanları ABD veya herhangi başka bir pazara açmaktan özellikle imtina ediyor. Hindistan için bu konu hassas, çünkü gerek nüfusun gerekse işgücünün çok önemli bir bölümü hâlâ kırsalda. Gerek çiftçilerin gerekse tarım endüstrisinin hem Hint siyasetinde hem de Hint ekonomisinde önemli bir ağırlığı var. 

 

Siyaseti Köylüler ve Çiftçiler Belirliyor

 

Hindistan’ın sanayileşmeye dönük yatırımlarının önünde büyük sorunlar duruyor. Bunlar iş gücünün kalitesizliği, fiziki altyapının zayıflığı, bürokrasinin hantallığı. Toprak hem çok parçalı hem de nüfus basıncı sanayi tesisleri kurmak için arazi istimlakı önünde engel. Bir diğer sorun da mali finansal kapasitesinin sınırlılığı. Sanayi sektörünün gelişimi önündeki bu yapısal engeller, kırsal kesimin önemini korumasına yarıyor. Ülkenin bu geniş kesiminin, çok partili demokratik sistemde siyaseti yönlendirme ve hükûmeti cezalandırma olanağı var. 2019, 2020 ve 2021’deki çiftçi protestoları, Modi’nin tarımsal pek çok neoliberal reformunu geri püskürtmüştü. Ayrıca Modi’nin ilk görev süresinin ikinci yılında getirmeye çalıştığı ve Batı, Avrupa ve ABD tarafından da destek gördüğü arazi istimlak yasası ciddi bir köylü direnişi ile karşılaşmış ve böylece rafa kaldırılmıştı. O yasa 10 yıldır raflarda tozlanmakla meşgul.

 

ABD ile müzakereler geçici olarak durmuş olsa da muhakkak yeniden başlayacak ve öyle ya da böyle bir ticaret anlaşması söz konusu olacak. Ancak Hindistan’ın ABD’ye istediğini verme cesareti gösterip göstermeyeceği konusunda emin değilim. Tarım ürünleri de süt ürünleri de Hint ekonomisi için çok önemli kalemler ve Hindistan’ın iç pazarını ABD ürünlerine açması hem ekonomik hem de siyasi olarak ciddi sorunlar yaşayacağı anlamına gelir. Bu, herhangi bir hükümetin kolayca göze alabileceği bir şey değil. Modi hükümeti de böyle bir stratejik kırılganlık göstermemek için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu da ABD’yi memnun etmeyecektir.

 

Ticaret konusu Hindistan-ABD ilişkisinin gerilmesinin başlıca nedeni olmakla beraber Rusya ile yakın ilişki ve Rus petrolü ikinci, Pakistan ile çatışmada kesin üstünlük sağlayamaması ve sonlanmasında ısrarla Trump’a kredi vermemesi de üçüncü neden. 

 

Modi’nin Pekin’deki ŞİÖ liderler zirvesinde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya lideri Vladimir Putin ile poz vermesi hem heyecan uyandırdı hem de pek çok spekülatif analize yol açtı. Çünkü Modi hem son iki yıldır ŞİÖ’yü dış politikasında önemsizleştirme eğilimi gösteriyor hem de  7 yıl aradan sonra Çin’e gidiyordu. Zirve sonrası “Hindistan, Çin kampına giriyor”, “Çin-Rusya-Hindistan hizası oluşuyor”, “Hindistan, ABD’den kopuyor” veya “ABD, Hindistan’ı kaybetti” gibi yorumlar yapılsa da hiçbiri doğru değildi. Hint siyasetinin önemli ve etkileyici simalarından biri olan Dışişleri Bakanı Jaishankar’ın, 2020’de yayınladığı The India Way: Strategies for an Uncertain World (Hindistan Yolu: Belirsiz Bir Dünya İçin Stratejiler) kitabında savunduğu görüşlerden biri şuydu: “Bu, Amerika ile ilişki kurmamız, Çin’i yönetmemiz, Avrupa’yı desteklememiz, Rusya’ya güven vermemiz, Japonya’yı oyuna dahil etmemiz, komşularımızı yanımıza çekmemiz, komşuluğumuzu genişletmemiz ve geleneksel destek gruplarımızı genişletmemiz gereken bir zamandır.” 

 

Çin’i Yönetme Kaygısı

 

Hindistan-ABD kopuşu diye bir şey söz konusu değil. Çin’e gelince, Hindistan’ın Çin’i “yönetmek” gibi bir stratejik kaygısı veya hatta zorunluluğu var çünkü hem yanıbaşında hem köklü ve kritik anlaşmazlıkları var hem güven duymuyor hem de Çin kendisinden daha büyük ve daha hızlı ilerliyor. İkisi de bir diğerini tecrit edemez, yok sayamaz, görmezden gelemez ve birbirlerinden kurtulamazlar. Öyle ya da böyle bir arada yaşamak zorundalar. 

 

Tıpkı Çin gibi bir “uygarlık devleti” olan Hindistan, büyük bir güçle ittifak kurarak değil kendi ayakları üzerinde durarak “büyük güç” olmak istiyor ama bu hedefi hala kapasitesinin çok ötesinde. 4 trilyon dolarlık ekonomisi ile beşinci büyük ülke konumunda ancak bu rakam Çin’in 18 trilyon dolarlık veya ABD’nin 30 trilyon dolarlık ekonomisinin çok gerisinde. 

 

Çin ile dengesizliği en iyi anlatan şey, Hindistan’ın Çin ile olan 99 milyar dolarlık ticaret açığı ki bu 75 milyar dolarlık 2025-26 savunma bütçesini dahi aşıyor. Hindistan, savunma bütçesi ile dünyada dördüncü sırada yer alırken, 266,85 milyar dolarlık savunma bütçesi ile Çin ABD’nin ardından ikinci sırada yer alıyor. Çin’i 126 milyar dolar ile Rusya takip ediyor. Hindistan’ın askerî-endüstriyel altyapısı da zayıf. Dünyanın ikinci büyük silah ithalatçısı olmasına karşın ilk beş silah ihracatçısı arasında yer almıyor ve yüksek değerli askerî teknolojinin çoğu ithal ediliyor. Dolayısıyla şu an için önünde iki kötü seçenek duruyor: “Riskten korunmak ve bunun daha da kötü bir alternatifi olan herhangi biri ile aynı safta yer almak.” Hindistan şimdilik kendisi için daha az kötü olan “riskten korunma” seçeneğine tutunuyor. Dengeleyici eylemler ile “stratejik özerklik” özelliğini aktörlere kanıksatmaya çabalıyor, rakip kamplar ile etkileşim kurarak kendisine kaldıraç sağlıyor. 

 

Temkinli Normalleşme

 

Hindistan’ın ŞİÖ liderler zirvesi vesilesiyle Çin ve Rusya ile yan yana durması geniş çerçevede ABD-Batı “kampına” karşı dengeleyici bir eğilim gösterme hareketiydi. Dar çerçevede ise Çin ile normalleşme isteğini ortaya koyuyordu. Modi’nin zirve sonrası Çin’in geçit töreninde bulunmayışı, ABD’den tam kopuşu istemediği mesajıydı. 2020’deki Galwan çatışmalarının ardından donmuş görünen ilişkilerde temkinli bir yumuşama yaşandığı dönemde Modi’nin Çin’e yaptığı ziyaret, geçen yılın bu zamanlarında başlayan normalleşme döneminin zirve yaptığı andı. Özellikle Çin’in Hindistan’ı “rakip veya tehdit” olarak değil “ortak” olarak gördüğü ya da  birbirlerini kalkındırma çağrıları gerçekçi olmasa da iki ülkenin de temkinli bir normalleşme aradığını gösteriyor. 

 

Daha büyük jeopolitik amaçları için Çin, Hindistan ile en azından cüzi oranda yakın bir ilişki kurmak durumunda. ABD-Çin rekabeti nasıl “yapısal olarak uzlaşmaz” olmaya devam ediyorsa, Hindistan-Çin rekabeti de o denli “yapısal olarak uzlaşmaz” olmaya devam edecek. Her iki denklemde de Rusya daha çok bir “joker” gibi gözüküyor ama Çin’in “küçük ortağı” konumuna indirgenmiş durumda. Ancak Hindistan için Rusya, dış politika özerkliğinin bir hatırlatıcısı olarak ilişkilerin sıcak tutulması gereken bir aktör.

 

Hindistan’ın yapısı, geçmişi, gelenekleri, çıkarları gibi tüm dinamikleri karmaşık şekillerde parçalanan bir dünyada esneklik gerektiriyor. Bu esneklik öte yandan bir de stratejik belirsizlik, (Hindistan’ın bakışıyla bir özerklik) getiriyor. Bu belirsizlikte açık olan şu: Hindistan’ın seçenekleri sınırlı ve Çin liderliğinde, Rusya destekli ABD-Batı dışı (veya karşıtı) bir dünya düzeni istemiyor. Çin ile rekabet yakınlaşmanın, Rusya ile kısıtlılık güvenin, ABD’ye karşı stratejik sabır ise düşüşün önüne geçiyor.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.