Suriye’de Daha Yüksek Maliyet Kapıda
Ankara, Suriye’de isyancılara verdiği desteğin hiçbir şekilde Rusların rejime verdiği hava desteğiyle boy ölçüşemeyeceğinin farkında olsa da, rejim saldırısının Rusya için de yüksek maliyet oluşturabileceği sinyalini veriyor.
- DAREEN KHALIFA
- 14 Şubat 2020

Türkiye-Rusya-rejim arasındaki son gerilim, genelde Suriye çatışması ve özelde İdlib için ne anlama geliyor? İdlib için muhtemel senaryolar neler?
Yıkıcı bir insani kriz yaşanması risklerine ek olarak İdlib’deki durum, Rusya ile Türkiye arasındaki gerilimi tırmandırabilir ki, Türkiye ile Suriye rejim güçleri arasında daha da tırmanabilecek bir karşılaşmayı da zaten tetiklemiş durumda. Aralarında kaçan cihatçıların da bulunabileceği yeni bir mülteci dalgasını hızlandıracak olan bir saldırı, Halep’in kuzeyindeki Türkiye kontrolündeki bölgeleri istikrarsızlaştıracak veya zaten 3,5 milyon civarında mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye toplumunun süren hoşnutsuzluğunu arttıracak.
Rusya topyekûn bir saldırıya yeşil ışık yakıp hava desteği sunarsa, muhaliflerin öncülüğündeki bir kara gücü muhtemelen bunu durduramayacak. Üstelik İdlib’de bir askeri çözüm Rusya dâhil tüm taraflar için benzeri görülmemiş maliyetler doğuracak. İdlib’in askeri yoldan yeniden alınması Moskova’nın Türkiye ile olan ilişkilerine zarar verecek ve nüfus yoğunluğu yüksek olan kenti kan gölüne çevirebilecek kapsamda güç kullanımı gerektirecek. Rusya ikinci ihtimali öncelemese de, Moskova Türkiye ile ilerlemekte olan ilişkilerini korumakta şimdiye kadar kararlı oldu. İdlib’i ele geçirme girişimi şimdi orada bulunan cihatçı militanların Suriye içlerine ve eski Sovyet ülkeleri dâhil tüm dünyaya dağılma riskini doğuracağından, güvenlik ve terörle mücadele açılarından dahi istenecek bir şey olmadığı savunulabilir. Bunların yanında topyekûn bir saldırının rejimin insan gücü için potansiyel maliyeti de yüksek. İsyancıların güç ve direniş kapasiteleri, araziye aşinalıkları ve İdlib’in tepelik ve engebeli yapısı nedeniyle rejim yanlısı savaşçıların yıpranma oranı muhtemelen çok yüksek olacak ki, bu da rejimi İdlib’de ve başka yerlerde çıkabilecek ayaklanmalara karşı daha da savunmasız bırakacak. Rusya bunlardan kaçınmak istiyorsa, yıkıcı bir askeri zafere bir alternatif düşünmek zorunda.
Tırmanan son gerilimin ardından Astana ve Soçi süreçlerini nasıl bir gelecek bekliyor?
Şimdiye kadar Rusya ile Türkiye arasında imzalanan tüm ateşkes anlaşmaları (belki geçici bir süreyle de olsa) bozuldu. İran, Rusya ve Türkiye, 2017’de Suriye genelinde gerilimin düşeceği söylenen beş bölgeden biri olarak İdlib’in muhaliflerin elindeki kısımları ile civar kentleri sözde çatışmasızlık bölgesi ilan etmede mutabık kalmıştı. Anlaşmanın hayata geçirilmesini sağlamak için üç garantör ülke, muhaliflerle rejim güçleri arasındaki cephe hattında gözlem noktaları kurma konusunda anlaşmıştı. Bir yıl sonra 17 Eylül 2018’de, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan’ı Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki tatil beldesi Soçi’de ağırladı. Burada iki lider, Türkiye’nin (Rusya’nın terörist saydığı) cihatçı gruplardan temizlenecek “bir askerden arındırılmış tampon bölge” kurma sözü karşılığında, Rus destekli rejimin kuşatılmış bölgeye karşı o zamanlar an meselesi olarak görülen saldırısını durdurma konusunda mutabakata varmıştı. Ve 16 Eylül 2019’da üç Astana gücü bu sefer Ankara’da bir kez daha bir araya gelerek, “en başta 17 Eylül 2018 Mutabakatı olmak üzere İdlib hakkındaki tüm anlaşmaların eksiksiz uygulanarak” operasyonların durması konusunda anlaşmıştı. Fakat Soçi mutabakatının eksikleri ele alınmadı. Anlaşma, İdlib’i kontrol eden en güçlü isyancı grup olan Hey’et Tahrir-i Şam’ı (HTŞ) dışarıda bırakmıştı. Bunun yerine anlaşma Türkiye’nin bu grupları kuşatma, denetleme ve nihayet teslim etmesini bekliyordu ki, Ankara’nın bunu yapmaya isteği ve anlaşılan o ki gücü de yoktu. Dahası anlaşma muhaliflerin kontrolündeki bu bölgenin geleceğiyle ilgili bağdaştırılamaz farklılıklara da değinmiyordu: Türkiye çatışmaya daha geniş siyasi bir çözüm bekleyerek rejimi İdlib’den uzak tutmaya çalışırken, Rusya ise rejimin siyasi bir çözümden bağımsız olarak Suriye topraklarının tamamını tekrar ele geçirme hedefini destekliyor.
Benzer şekilde, bu son gerilimin özellikle Suriye ve daha geniş anlamda Ortadoğu’daki Türk-Rus ilişkilerine ne gibi etkileri olacak?
Türkiye için İdlib’in önemi çok büyük. Türkiye’nin, İdlib vilayeti ve yakın çevresindeki 12 gözlem noktasında konuşlanmış 12.000 askeri bulunuyor. Aralarında kaçan cihatçıların da bulunabileceği yeni bir mülteci dalgasını hızlandıracak olan bir saldırı, Halep’in kuzeyinde bulunan Türkiye kontrolündeki bölgeleri istikrarsızlaştıracak. Türkiye’nin muhaliflerin elindeki İdlib’deki nüfuzunu korumasında siyasi bir çıkarı var, çünkü bu Ankara’ya Suriye’nin geleceği hakkındaki siyasi müzakerelerde koz verebilir. Ayrıca bölgenin sorunlarını Suriye’nin sınırları içinde tutmak da Ankara için bir güvenlik meselesi.
Türkiye Erdoğan ile Putin arasındaki düzenli toplantılar aracılığıyla askeri olmayan çözümler arayarak, Rusya’ya karşı elindekini korumaya çalışıyor. Üst düzey Türk yetkililer de İdlib konusunda ABD’den yardım ve destek istedi ama başarılı olamadı. Fakat Ankara’da Rusya’nın İdlib’e karşı bir topyekûn saldırıdan şimdiye kadar kaçınmış olmasının; Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye ve hatta Suriye dışında Türk Akımı Boru Hattı Projesi’nden Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşasına, oradan Rus S-400 hava savunma sisteminin satın alınmasına kadar, Rusya’nın başka alanlardaki çıkarlarını gözetmesi karşılığında verilmiş bir “taviz” olarak görülmesini istediği yönünde bir his var.
Türklerin gözünde Moskova İdlib’deki son saldırısıyla sınırı aşmış olabilir. 31 Ocak’ta Erdoğan başkanlığında toplanan Türk Milli Güvenlik Kurulu “Türkiye sivilleri korumak için artık olağanüstü adımlar atacaktır.” şeklinde bir açıklama yayımladı. Bu doğrultuda, Türkiye İdlib’deki muhaliflere ve kendi gözlem noktalarına çok sayıda muharebe tankı ve zırhlı araç ile Türkiye destekli Suriyeli savaşçılar dâhil daha önce görülmemiş oranda takviye gönderdi. Türk desteği, muhaliflerin Halep şehrinin kuzeydoğusunda rejim güçlerini hedef alan bir karşı saldırı başlatmasını sağladı. Ankara muhaliflere verdiği desteğin hiçbir şekilde Rusların rejime verdiği hava desteğiyle boy ölçüşemeyeceğinin farkında olsa da, bu destek Rusya’ya Türkiye’nin bir rejim saldırısının maliyetini Moskova için de artırabileceğinin sinyalini veriyor.
Batı’nın ve özellikle de ABD’nin Türkiye-Rusya-rejim arasındaki gerilimde nasıl bir rol oynayacağını bekliyorsunuz? Buna bağlı olarak, bu gerilim Fırat’ın doğusu ve özellikle de Türkiye’nin SDG’ye yaklaşımını nasıl etkileyecek?
ABD ve Avrupa önünde sonunda yayılıp kendi sınırlarına dayanacak ve gelmesi an meselesi olan bir insani felâketten kendilerini soyutlamaya çalışmamalı. ABD Rusya ile Suriye konusunda çatışmaya bir çözüm bulmaya odaklanan görüşmeler yapıyor. Washington bu görüşmeleri Moskova’yı İdlib’de bir ateşkes sağlayıp, kuzeydoğu Suriye’nin geleceğinin çok taraflı bir siyasi süreçle belirlenmesi konusunda ikna etmek için kullanmalı. ABD Rusya’nın İdlib’de ateşkese razı olması karşılığında, Şam’a ekonomik yaptırımların hafifletilmesi veya hükümet kontrolündeki bölgelere insani yardımın arttırılması gibi teşvikler sunmalı. Tüm taraflar ateşkese riayet ederse, bunu bölgenin geleceği hakkında siyasi müzakereler için bir temel olarak kullanabilirler.
Rejim güçlerinin yerleşim bölgelerine daha da girmeden önce acil bir ateşkesin sağlanması tüm tarafların yararına olacaktır. Saldırıya devam edilmesi daha fazla Suriyeliyi Türkiye sınırlarına ve muhtemelen içine itecek veya kuzey Suriye’de Türk kontrolündeki diğer bölgelere sevk ederek, oraları da istikrarsızlaştıracak. Cihatçı savaşçılar da dağılarak Türkiye’de veya geldikleri ülkelerde dehşet saçabilir.
Topyekûn bir saldırının potansiyel maliyeti rejimin insan gücü için de yüksek olacak. İsyancıların gücü ve İdlib’in engebeli arazisine aşinalıkları rejimin aleyhine olacak ve rejimi İdlib’de ve başka yerlerde sürecek ayaklanmalara karşı savunmasız bırakacak. Kaldı ki, muhaliflerin son yıllarda durdurmuş oldukları cephe hattı uzağındaki saldırılara tekrar başladığını da görüyoruz. Rejim ve Rus destekçileri en iyi ihtimalle askeri bir zafer kazanacak ama bunun sonuçları felâket olacak.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

DAREEN KHALIFA
