2017 referandumuyla devreye giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi askeri yapıya ve sorumluluk mekanizmasına yapılan mevzuat değişiklikleriyle doğal bir etkileşim içine girmiş, bu değişiklikleri rotasından uzaklaştıran tesirlerde bulunmuştur. Sistemin kişiselleşme-keyfilik, güç yoğunlaşması, denetimsizlik ve  kurumsuzlaştırma (deinstutionalizasyon) gibi temel özellikleri, asker-sivil ilişkilerinde kendisini ilk andan itibaren göstermiştir. 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’de asker-sivil ilişkileri bakımından nasıl bir anlam […]

Türkiye’nin dış politikası, statükocu ve hiçbir şeye karışmama üzerine kurulu korumacı politikadan her şeye iktidarın kişisel önceliklerine göre ani müdahaleye savrulan güvenlikçi bir yaklaşıma esir oldu. Bunun gerçekleşmesinde de 15 Temmuz, gerek geleneksel ittifak ülkelerinin seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dolayısıyla Türkiye’yi yalnız bırakması nedeniyle, gerek sonrasında Erdoğan’ın kişisel bekası için güç temerküzüne zemin hazırlaması ile gerekse […]

FETÖ’nün içinde yetiştiği bataklık; gücü din ile eşitleyen, dinin gücüne değil, gücün dinine teslim olan bu anlayıştır. Bu güç tapkınlığı FETÖ’de zirveye varmıştır. Fakat aynı tapkınlık diğer dini veya seküler ideolojilerde, sosyal cemaatlerde ve partilerde de farklı derecelerde kendini gösterir. Destek almak için bir gün Kemalist bir gün dindar görünenler, “din” deyip “kin” güdenler, çıkar […]

15 Temmuz şerrinden bir hâyır çıkarmak, Türkiye demokrasisinin üzerine oturacağı zemini güçlendirmek mümkündü. Lakin iktidar, muhalefeti bastırarak ve “istediği kararları veren tek kişilik bir hükümet” modeli kurarak, bu çok kıymetli tarihi fırsatı heba etti. Yazık oldu! Türkiye siyasi tarihinde ordunun sivil ve meşru yönetime müdahale etmesi, maalesef, nadir görülen bir vaka değildir. Cumhuriyet döneminde, 1960’dan […]

15 Temmuzun ayırt edici vasfı sadece, Türkiye toplumunun ilk kez (Kemalist Modernleşmenin kanlı alâmet-i fârikası olan) bir darbeyi püskürtmüş olması değil, ilaveten, bunu kendi Kaderine yazılmış kelimelerle, kendi hakikati içinden, Kendisi Olarak, Bismillah çekerek, abdest alarak, ezanlar, salâlar, tekbirler eşliğinde yapmış olmasıdır! Soğuk Savaşın galibi söylem düzeyinde de Batı blokuydu. Batı bir melekti, Doğu ise […]

Sağ, milliyetçi, muhafazakar partilere oy veren ortalama seçmen kadar, CHP seçmenlerinin de 15 Temmuz darbe girişimine karşı olduklarından, demokrasinin olmazsa olmazının sandık olduğunun bilincinde olduklarından şüphe etmemek gerekir. Sorun; özellikle iktidar elitlerinin popülist, pragmatik oy kaygılarıyla 15 Temmuz’a dair oluşmuş olan mutabakatı, mutabakat yitimine dönüştürme konusundaki kimi yaklaşımlarıdır. Yeni bir siyasi rejim ve ulus inşa […]

AK Parti 15 Temmuz ‘nimet’inden faydalanma sürecinde, etkisi on yıllarca sürecek çok büyük iki yanlış tercihte bulundu. Birincisi: 15 Temmuz’u sadece darbecilerle hesaplaşmak ve Cemaat kadrolarını devletten uzaklaştırmak için değil, bütün bir muhalefeti susturmanın bir imkânı olarak gördü ve görmeye devam ediyor. İkincisi: Gülencilerle mücadele, teşkilatı da sempatizanı da aynı çuvala dolduran bir yargı pratiğiyle […]

Darbelerin başarısızlığı için orduda ayrışma yaşanmasının önemini ne kadar vurgulasak azdır. 15 Temmuz’da ordu bölünmeseydi, sivil direnişin ve polis mukavemetinin ordunun ateş gücüne karşılık vermesine imkân yoktu. 15 Temmuz 2016 başarısız darbe teşebbüsü Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana meydana gelen darbe girişimleri içerisinde en kanlısı oldu. 15 Temmuz darbelerin başarısı/başarısızlığında haberleşme araçlarının önemini, günümüzde medya kanallarının […]

Normal şartlarda devlet aklı, kriz dönemleri dahil sağduyusunu yitirerek hareket etmez, öfkeyle hareket etmez, her zaman makuliyetini korur ve bu makuliyet de ona her şey olup bittiğinde konjonktürel faturaları ödememenin yollarını açar. Günübirlik hareket eden devletler o an için ve kısa vadeli başarı kazanmış olsalar da orta vadede yaptıkları yanlışın bedelini güç kaybederek, uzun vadede […]

Etiko-politik bir mucize olarak 15 Temmuz’a ihanet edilmesinin Türkiye’de çok ama gerçekten çok derin ve o kadar da ‘anlaşılır’ bir nedeni var: Halkın ortaklığını kabul etmek zorunda kalmak. Bu ülkede siyasal ve toplumsal rejim halkı ilgâ etmek üzere kurulmuş. İdeolojik pozisyonları nasıl ifade edilirse edilsin, muktedirler açısından, halkın ortaklığından, “ayakların baş olmasından” daha büyük bir […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.