Türkiye’nin enerji tartışması yalnızca “yerli gaz mı, LNG mi?” sorusuna indirgenemez. Mesele çok daha karmaşık bir dengeyi içeriyor. ABD başta olmak üzere farklı ülkeler ve şirketlerle imzalanan kısa, orta ve uzun vadeli sözleşmeler Türkiye’ye çeşitlilik ve esneklik sağlıyor ancak yanlış kurgulanırsa bütçeye ağır yük getirebilir.

Gazze ile başlayan, Lübnan ve Suriye’de İran’ı etkisizleştiren dalganın son yıllarda olumlu dönüşüme giren Irak’a sirayeti, ABD’nin de kontrol edemeyeceği bir kaosa yol açabilir. Bu gerçeklik milislerin sistem içerisinde ehlileştirilmesini makul bir seçeneğe dönüştürüyor.

Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne eşlik eden jeostratejik sarsıntı, işlev bakımından dört başı mamur bir krize eşdeğer. Bu sarsıntının ABD ve Çin ekonomileri üzerinde kalıcı etki yaratması muhtemel. Sınır ötesi ticaret ve sermaye akışı aracılığıyla tüm dünyaya yayılacağıysa neredeyse kesin.

Columbia Üniversitesi’nde ifade özgürlüğü ve muhalefete yönelik eşi benzeri görülmemiş saldırılar, antisemitizm suçlamalarının silah haline getirildiği yeni bir aşamaya geçildiğini gösteriyor. Konuşmaların kısıtlanması ve disiplin cezalarıyla başlayan süreç, tutuklamalara, sınır dışı etmelere, gözetime ve üniversite işleyişine doğrudan müdahaleye dönüştü.

ABD yönetiminin planı, anti-demokratik, illiberal, merkeziyetçi, kuvvetlerin birliğine dayanan “tek lider” odaklı bir düzen kurmak. Bunun yolu “parçala-yönet”ten; birlikleri irili-ufaklı ulus-devletlere bölerek yönetmekten, tek tek ülkelerde iktidara kendileri gibi düşünen illiberal paydaşlarının gelmesinden geçiyor.

11 Eylül 2001’den önce de terörizm çeşitli biçimlerde varlığını sürdürüyordu. Ancak, Bin Ladin ve müritlerinin gerçekleştirdiği ani ve öngörülmeyen saldırı, o zamana kadar yaşanan her şeyden çok daha sansasyoneldi ve tüm dünyada acil bir tutum değişikliğini de beraberinde getirdi. Bugün ise birçok ülkede yaşanan şiddet ve kaos, 11 Eylül ile gelen dalgaların etkisi ile farklı boyutlara evirilmeye devam ediyor.

Trump’a yönelik suikast girişimi ABD’deki bölünmelerin bir başka göstergesi. Evet, ABD umutsuzca bölünmüş durumda, kendisini içeriden yediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Suikast girişimi bölünmeleri artırabilir ve daha fazla şiddeti körükleyebilir.

Birkaç gündür sosyal medyada dönen bir video kaydında, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ABD Dışişleri Bakanı Anthony J. Blinken’ın gözlerinin içine bakarak “Dünyada üç büyük şeytan var(dı): ABD, Sovyetler Birliği ve İsrail…” dediği görülüyor. Ancak ne Edi Rama siyasetçi profili olarak ne de Arnavutluk ülke profili olarak bu tür bir diyaloğun vuku bulabileceği bir gerçeklik zemini […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.