Eğitim politikalarını belirleme gücüne sahip yöneticilerin hep miladı kendilerinden başlatmaları, tarih ve eğitim tarihi bilgi ve birikimlerinin yetersiz olması, bu yüzden üretilen günübirlik politikalar ve zevahiri kurtarma çabası, geçmişte yapılanları bilmeyip tekrar aynı şeyleri yapma alışkanlığı maalesef bize çok pahalıya mal olmaktadır.

10/10/2024 tarihli ve 7528 sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu ile getirilen sistem, 3/2/2022 tarihli ve 7354 sayılı Mülga Öğretmenlik Meslek Kanunu ile mukayese edildiğinde, eskilerin deyişi ile “efradını cami, ağyarını mâni” (ne eksik ne fazla, eksiği artığı olmayan) bir düzenleme olmuştur.

Başlangıçtan bugüne 35 farklı öğretmen yetiştirme modeli deneyen Türkiye’nin, kuruluşunun 102’nci yılında hâlâ etkin ve nitelikli öğretmen yetiştirme arayışı içinde olması bir taraftan eğitim sistemindeki felsefî ve yapısal krize işaret ederken öte yandan sistemin dinamik yönüne de ışık tutmaktadır. Son eğitim şurasının ana temalarından birinin “öğretmen niteliği ve öğretmenlerin mesleki gelişimi” olması, bunun bir örneğidir.

On binlerce insanın hayatına doğrudan tesir eden bir sürecin en kritik anında öğretmen adaylarının mülakat puanları açıklandı ancak sıralamalarının ne olduğu bilinmiyor. MEB, yaptığı açıklamalarla mülakat sürecinde ne kadar hassas davrandığını, mülakat süreci üzerinde şaibe oluşturmamak için nasıl tedbirler aldığını ifade ediyor ancak nihayetinde bütün bu hususlar, sıralamaların açıklanmamış olması garabetinde tuzla buz oluyor.

Bilginin her geçen gün katlandığı bir çağda özellikle de muhteva değişimine kayıtsız kalamazsınız. Her dem yeni olanı kucaklamak lazım. Bununla birlikte bu müfredat aslında yeni bir şey söylemiyor, yeni bir şey de ortaya koymuyor. Sadece müfredatta olmayanı, ama hayatta olanı müfredata alıyor. Müfredatın psikolojik ve felsefi temeli ve hangi eğitimsel paradigmaya dayandığı en önemli husus. Bu konuda değişen bir şey yok.

Yıllar içerisinde büyümesine müdahale edilmeyen atama bekleyen öğretmen adayları sorunu, sonunda ciddi değişiklikler yapılmadan çözülemez hale gelmiştir. Bu sorunu çözmek için daha fazla beklemek ileride daha sıkıntılı ve zor tedbirlerin alınmasını gerektirecektir. Artık hükümetler ‘Biz sorunu dört yıllık iktidarımız döneminde çözeriz’ türündeki sloganlardan vazgeçmelidir. Sorun çok ciddidir ve muhakkak milli mutabakatı gerekli kılmaktadır.    Atanamayan […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.