Yeni Tehditler ve Teknoloji Çağında Güvenlik Tesisi

Devletlerin ihtiyaç duydukları güvenlik tesisi, yalnızca devletlerin kendi politikalarına bırakılamayacak kadar karmaşık bir hal almıştır ve küresel örgütlerin dahil olmadığı ve hatta dev teknoloji firmalarından bağımsız bir kalıcı güvenlik tesisinin imkânsız olduğu söylenebilir.

siber güvenlik

Teknoloji baş döndüren bir hızla ilerliyor ve bilgi ve iletişim alanında gerçekleşen devrimsel nitelikteki gelişmeler, devlet ve toplum ilişkilerinin yanında devletler arasındaki ilişkileri de etkiliyor ve dönüştürüyor. Tüm bu değişim ve dönüşüm, gerek ulusal gerekse küresel düzeyde güvenlik meselelerini de hızlı bir şekilde etkisi altına alıyor. Sahip olduğu önemli jeopolitik konumu, genç nüfusu ve uluslararası siyasette özellikle Ortadoğu bölgesinde barış ve istikrarı sağlamaya yönelik kilit öneme sahip rolü ile Türkiye, değişen güvenlik parametrelerini yakından takip etmesi gereken bir ülke konumunda. Bu doğrultuda atılan adımlardan biri ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ olarak bilinmektedir. Milli Teknoloji Hamlesi, yeni tehdit ve riskler karşısında Türkiye’nin ekonomik ve teknolojik bağımsızlığını temin edecek bir vizyon olarak tanımlanmıştır. 

 

Günümüz dünyasında, devletlerin ihtiyaç duydukları güvenlik tesisi, yalnızca devletlerin kendi politikalarına bırakılamayacak kadar karmaşık bir hal almıştır ve küresel örgütlerin dahil olmadığı ve hatta Google dahil 11 şirket işleten Alphabet gibi dev teknoloji firmalarından bağımsız bir kalıcı güvenlik tesisinin imkânsız olduğu söylenebilir.

 

Arnold Wolfers tarafından 1952’de kaleme alınan “National Security as an Ambiguous Symbol” (Belirsiz bir Sembol Olarak Milli Güvenlik) adlı çalışmada “Hangi değerlerin, hangi tehditlerden, hangi araçlarla ve hangi maliyette korunmasına” dair sorulara cevap verilmesi zorunluluğu, güvenlik kavramının çok boyutlu oluşuna dikkat çekmektedir. Uluslararası sistemde güvenlik kavramı, “anarşi” olgusu ile ele alınmaktadır. Uluslararası sistemde, devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir üst bir otoritenin olmaması “anarşi” olarak tanımlanmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, barışın sürdürülebilmesi için BM kurulmuştur ancak Ukrayna Savaşı dahil birçok örnekte maalesef BM’nin barışı sağlamada ve var olan anarşinin çatışmalara sahne olmasını engellemede yetersiz kaldığı gözlemlenmiştir.

 

Öte yandan, Soğuk Savaş sonrası süreçte güvenlik tanımının genişlemesi ve derinleşmesine tanık olunmuştur. 1980’ler ile birlikte küreselleşmenin etkisiyle güvenlik konusunun, sadece askeri ve politik yönden değil, sosyolojik, insani ve teknolojik boyutları ile birlikte ele alınması elzem hale gelmiştir. 

 

Siber Güvenlik

 

Son yıllarda küreselleşmenin de etkisiyle dönüşen uluslararası sistem, devletlerin karşılıklı etkileşiminin artması ve teknolojinin hızlı ilerlemesi gibi faktörlerin etkisiyle “Siber Güvenlik” kavramı gündeme gelmiştir. Bu anlamda, Avrupa ve Ortadoğu bölgesini kapsayan stratejik bir coğrafyada yer alan Türkiye’nin sınırları kaçakçılık, uyuşturucu ticareti ve düzensiz göçmen geçişleri gibi tehditlere açık bir konumdadır. Türkiye aynı zamanda siber güvenlik gibi konularda değişen güvenlik dinamiklerine de hızlı uyum sağlamak zorunda. 

 

Siber güvenlik, elektronik ortamlarda verilerin veya bilgilerin saklanması ve bu bilgilerin izinsiz erişimlerden korunması gibi anlamlara gelmektedir. Uyuşturucu ticareti veya insan ticareti gibi suçlar ile mücadelede, yasadışı yapılanmalara karşı atılacak adımların içinde sınır güvenliği veya kolluk kuvvetlerinin devreye girmesinin yanı sıra siber alandaki girişimler de hayati derecede önemli. İnsanlığa karşı işlenen suçlar kategorisinde olan insan ticareti ve uyuşturucu ticareti gibi suçlar ile mücadelede sınır güvenliğinin yanında etkin bir siber mücadele de gerekli, zira mağdurlara ve faillere ulaşmada sosyal medya kullanımının ve elektronik para transferlerinin incelenmesi önemli bir yere sahip.

 

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün resmî web sitesinde insan ticaretine dair şu açıklamalara yer verilmekte:

 

İnsan Ticareti geçmişteki Kölelikten farklı olarak günümüzde, özellikle kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, daha çok insanların cinsel ve emek sömürüsü şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Temel insan hakları ihlallerinden başlayarak Devlet Güvenliğine kadar çok geniş bir yelpazede zararları bulunan insan ticareti ile mücadele, ekonomik, sosyal, psikolojik önlemleri gerektirmekle birlikte, bu suçun faillerini bulmak ve cezalandırmak, suçun mağdurlarını da tespit etmek, kurtarmak ve korumak açısından önem arz etmektedir.”



İnsan ticareti gibi suçlar ile etkin mücadeleye sadece kolluk kuvvetlerinin dahil olması yeterli değil. Devletler, siber güvenlik meseleleri göz önüne alınmadan bu tip suçlar ile mücadelede yetersiz kalmaktadır. Siber güvenlik, var olan tehditleri ve suçları engellemenin yanında olması muhtemel suçların da öngörülüp engellenmesi anlamında kilit bir role sahip. Bu çerçevede, kişisel verilerinin korunması ve hacker’lar, dolandırıcılar veya kötü niyetli şahısların erişiminden muhafaza edilmesi de ülkelerin siber alandaki güvenlik inşasında merkezi bir yere sahiptir denebilir. Bir ülkenin çevrimiçi alandaki verileri yalnızca devlet sırları veya ticari belgelerden ibaret değildir. Ülke vatandaşlarının kişisel verileri de önemlidir.

 

Geçtiğimiz yıl Nisan ayında, gazeteci İbrahim Haskoloğlu, sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT Başkanı Hakan Fidan’a ait olduğu iddia edilen kimlik kartlarını paylaşmış ve ardından tutuklanmıştı. Yetkili makamlar haberi yapanı cezalandırmayı seçmişti, ancak konunun üstüne ne kadar gidildiği muamma… Aynı konu geçtiğimiz günlerde yeniden gündeme geldi. İddiaya göre, vatandaşların TC. kimlik numaraları, telefon numaraları ve adresleri gibi önemli bilgiler sızdırıldı. Böylesi bir iddia doğruysa, zemin hazırlayacağı güvenlik zafiyetinin ciddi boyutlarda olacağını tahmin etmek zor değil.

 

İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında ortaya çıkan yeni tehditlere karşı veri güvenliğini korumada yapay zekâ uygulamaları önem kazanmaya başlamıştır. Makine öğrenmesi (Machine learning) algoritmaları sayesinde siber saldırıları tespit etme ve önleme daha kolay hale gelmektedir. Günümüzde devletlerin yapay zekâ teknolojilerini kullanarak siber alandaki güvenliklerini korumaları elzemdir. Bu anlamda kişisel verilerin sızdırılmasına yönelik atılacak adımların belirlenmesinde de en son teknolojilerin kullanılması, olası güncel risklerin bertaraf edilmesi için hayati öneme sahiptir. 

 

Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi

 

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin resmî web sitesinde yer alan bilgiye göre, Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi ile (UYZS) “Müreffeh bir Türkiye için çevik ve sürdürülebilir YZ ekosistemiyle küresel ölçekte değer üretmek” amaçlanmaktadır. Milli Teknoloji Hamlesi’nin yapı taşlarını oluşturan “Girişimcilik”, “Beşerî Sermaye” ve “Altyapı” gibi bileşenleri de kapsayan UYZS ile ihtiyaç duyulan siber güvenlik tesisine ulaşılmasıyla veri güvenliğinin sağlanması gibi temel konulara da çözüm bulunmuş olacak. 

 

Umarım çözümlerin üretilmesi yakın gelecekte mümkün olur, zira ancak bu şekilde tam güvende olacağız. Sorunları gündeme taşıyan gazetecileri cezalandırmak yerine, konunun derinlikle incelenmesi ve kalıcı olarak çözülmesi için atılacak adımların ivedilikle hayata geçirilmesine ihtiyaç var.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.