Zulüm Payidar Olamadı… Şen Olasın Halep Şehri ve Halep’teki Osmanlı Eserleri
Camiler, mescidler, hanlar, hamamlar, medreseler, mevlevihâneler, tekke ve zaviyeler, sıbyan mektepleri, sebiller, sarnıçlar taşıdıkları tarihi ve mimari bilgilerle Halep’e baştanbaşa Osmanlı mührü vurur. Bugün Halep, asli hüviyetine kavuşmak için tarihçileri, şehircileri, sanatçıları, arkeologları bekliyor.
Halep, tarihteki huzur dolu günlerine dönüyor. Bu sevindirici bir haber. Umulur ki bu uyanış hareketi bütün İslam dünyasının intibahına vesile olur ve Kudüs’ün de asli kimliğine dönmesinin yolunu açar. Zira Kudüs’ün tarihi kronolojisinde daima önce Halep kurtarılmıştır.
Kudüs’te bulunan 2000’e yakın İslami vakıf eserlerinde “devredilemez, satılamaz, vakfiyesi dışında kullanılamaz, el değiştirilemez” evkaf kimlik damgaları vardır. Kudüs bir İslam şehridir ve o vakfiyeler birer tapu mülkiyet belgesi niteliğindedirler. Binlerce yıllık hurafeleri referans alarak Kudüs’ü işgal eden soykırımcı Siyonistler yalnız Filistin halkına zulmetmiyor bütün insanlığa kötülük ediyorlar.
Oysa ki Hz. Musa’ya inen levhaları hıfz ettiği “Tabut-ı Ahd” (Ahd-ı Atîk Sandukası) Kudüs’ün işgali sırasında Roma İmparatoru Titus tarafından Roma’ya götürülmüştür. Kimse de “Buraların size ait olduğuna dair tescil belgeniz nerede” demiyor. Oysa Kudüs’ün tapu belgesi Müslümanların elindedir. Kudüs, kimliği tescilli bir şehirdir. Yeter ki dünyaya hukuk ve adalet hükmetsin. Birgün Kudüs de Halep gibi, Şam gibi Siyonist işgalinden kurtulacaktır. Her kışın bir bir baharı, her gecenin bir nehârı vardır. Önce Halep’in ardından Şam’ın kurtuluşu Kudüs’ün beklediği güneşin doğacağının işaretidir.
Kardeş şehir Halep’in yüzü gülsün, şen olsun. Yine Halep’e koşa koşa gidelim. Yine türlü kutnu kumaşlar getirelim. Şam’dan şamdan alalım.
İş bu yazımız Halep’te tespit edebildiğimiz Osmanlı vakıf eserleri ile ilgili. Muhakkak ki eserler burada isimlerini verdiklerimizden ibaret değildir. Eserlerin isimlerini sunmadan önce sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış olan kadim Halep şehri hakkında birkaç söz etmek isterim. Zira Halep, 12.000 yıllık mazisiyle medeniyet tarihinin en önemli merkezlerindendir. Müslümanlar Halep ve Kudüs’ü kan dökmeden fethederek o bölgeye huzur ve saadeti getirmişlerdi. Halep, 1986 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası Listesine alınmış tarihi bir müze şehirdir. Keza, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından da “Kültür Başkenti” olarak ilan edilmiştir. Ancak bütün bunlar Halep’in her taşı paha biçilmez tarihi kimliğini korumaya yetmemiştir. Birleşmiş Milletler’in kültür komisyonu UNESCO bu şehri korunması gerektiğine dair kültürel miras listesine almışsa da Halep yakılıp yıkılırken BM de Unesco da, IIT de, Arap Ligi de temâşa etmekle yetinmiştir.
Halep İsminin Anlamı
Yaygın bir rivayete göre, Allah dostu Hz. İbrahim, M.Ö. 2000 yıllarında Irak’taki Ur şehrinden Harran ve Urfa’ya ve bilahare Kenan iline (Halep ve Filistin) gittiğinde, Halep’e varıp şimdiki kalenin bulunduğu yere çadırını kurmuş. Hz. İbrahim büyük sürülere sahipmiş. Sürülerin arasında “Şehba” (kırçıl) renkli bir de ineği varmış. İneğin sütünü sağıp fakir fukara komşularına dağıtırmış. Halep’teki fakirler sürekli aralarında “Halebe Şehba?” (yani İbrahim ineği sağdı mı) diye konuşurlarmış. Zamanla şehir (Kırçıl İneğin sütü anlamına gelen) “Haleb’u-Şehba” ismiyle anılır olmuş. Bilahare şehrin isminden “Şehba” kelimesi düşerek (Süt anlamına gelen) “Haleb” ismi kalmış ve günümüze kadar (Roma/Bizans dönemi hariç) bu isim kullanılmış.
Nabi, şu mısralarında Halep şehrini “Şehba” olarak kullanmıştır:
Nakletti Rûm’a kısmetümüz daver-i kader (Kader bizim kısmetimizi İstanbul’a nakletti)
Şehba’da şimdi nûş edecek şîr kalmadı. (Şehba’da (Halep’te) şimdi içecek süt kalmadı).
Mekke, Medine, Kahire, Kudüs, Urfa ve Şam şehirleri gibi Halep de Peygamberlerin hatıralarını barındıran kutsal şehirlerdendir. Hz. Zekeriya Aleyhisselamın mezarı Halep Ulu Camii’ndedir.
Halep, M.Ö. 7000 yılına kadar dayanan geçmişe sahip bir şehirdir. Halep kelimesi Urumi dilinde “bakır” ve “demir” anlamına, Arami dilinde ise Halba (Beyaz) anlamına gelir. Beyaz rengini ise “kır renkli” toprağından ve taşından alır. Bir anlatıma göre ise (Hayrettin Esedi) Halep, (Hal-leb) insanların toplandığı yer olarak anlamlandırmıştır. Yunan, Roma ve Bizans zamanında ise şehre Büyük İskender’in komutanlarından “Bere” (Bercao)’nin ismi verilmiştir. Sultan Alparslan, Malazgirt Meydan Muharebesi’ne Halep üzerinden gelmiştir.
Mamur şehir Halep, dünyanın ve Osmanlı Devleti’nin en zengin şehirlerindendi. Kahire ile yarışırdı. Zenginlikte Başkent İstanbul’dan sonra gelirdi. Doğu ve Batıdan gelen tüccarların uğrak yeriydi. Tarihte defalarca istilalara maruz kalmasına ve Kudüs gibi yedi kere yerle bir edilmesine rağmen tekrar doğrulmuştur. Bugünlerde eski hüviyetine dönmek için büyük direnç gösteren Halep, Suriye’nin Esed zulmünden kurtuluşunun da kapısını açtı.
Halep’in yüzü gülsün biz de gidelim doya doya güzelliklerini görelim inşallah.
Tarih boyu farklı ülkelerden şehre gelen seyyahlar Halep’i anlata anlata bitiremezler.
İbn-i Battûta, seyahatnamesinde, “Halep’in şöhreti her yanı tutmuştur, adı cihanın dilinde gezer. Hükümdarlar oraya sahip olmak için yanarlar. Tarih boyu bu şehir için ölüm saçan ateşler yakıldı, nice eskin kılıç kınından sıyrıldı. Hani Hamdani emirleri, şairleri nerede? Hepsi yok oldu” der. Halep, Hamdanilerin başkenti idi.
Halep’in dışı da pek güzeldir. Meşhur Arap şairi Ebul Ala Maarri şöyle anlatır:
Halep, ah Halep sana gelen cennete gelir,
Senden ayrılan cehenneme düşer,
Senin tozun toprağın mücevher eder.
Gırnatalı Ebu’l-Hasan bin Said Ansi ise şöyle der:
“Ah kervancıbaşı kafileye ne çok istirahat verdin,
Sür develeri Halep yoluna sür gayri,
Halep benim sevdalarımın yatağı,
Halep, arzularımın kıblesi, hasret ocağı…”
Eskiler kaliteli ve düzgün giyinenlere, “Halep kumaşından giyiniyor” derlerdi. Bununla Halep kumaşının “bulunmaz Hint kumaşı”nı geride bıraktığı anlaşılırdı.
Halep kumaşı Nabi’nin de şiirlerinde de yer aldı:
“Sûdâgeran-ı şehr-i Stanbul’a arz ider/ Nabi bu nev kumaş Halep yadigarıdır.”
Nabi burada şiirlerini Halep kumaşına benzetir ve İstanbul şairlerine sunar. 23 yıl Halep’te eğitim almış olan Nabi, İstanbul’a gelince büyük bir itibar görmüştür. Keza, Halep’te, Cüneyd-i Bağdadî, İbn-i Şıhne, Şeyh Nesimi (İmaduddin), Farabi, Ebul-Ferec, Mütenebbi, Ebül-Firas Hamdani, Sühreverdi gibi kitapları hala elden ele dolaşan büyük alimler, arifler yetişmiştir. Aşağıda sunduğumuz “Osmanlı vakıf eserlerinden her bir eser, birer araştırma konusudur. Aceme ve Bahtiye Camii ve Kiltaviye Zaviyesi hakkında bazı çalışmalar yapılmıştır ama Halep başta olmak üzere bütün Suriye şehirleri yeniden diriliş ve doğrulmak ve asli hüviyetine kavuşmak için tarihçileri, şehircileri, sanatçıları, arkeologları bekliyor. Camiler, mescidler, hanlar, hamamlar, medreseler, mevlevihaneler, tekke ve zaviyeler, sıbyan mektepleri, sebiller, sarnıçlar taşıdıkları tarihi ve mimari bilgilerle Halep’e baştanbaşa Osmanlı mührü vurur. Türkiye’den yola çıkan ve Halep civarını sulayan Afrin Nehri ve demografik olarak da Türkmen konar-göçerlerin yazın Kayseri-Malatya arasındaki yaylalara, kışın Halep civarına yerleşmeleri bölgenin bir bütünlük arz ettiğini gösterir. Türkmenlerin Halep’te daimi ikametleri Sultan Abdülaziz tarafından çıkarılan bir fermanla gerçekleşmiştir.
Halep, Sultan Selim’in şehridir. Kent 1516’daki Osmanlı fethinden sonra daha çok bayındır hale geldi. Ticari anlamda Avrupa’dan Hindistan’a giden rotayı kontrol ediyordu. Halep Ticaret Odası 1885 yılında Sultan Abdülhamit zamanında (İstanbul Ticaret Odasından iki sene sonra) kuruldu. Keza, İstanbul’dan Medine’ye giden Hicaz Demiryolu Halep’ten geçiyordu. Ünlü Tarihçi Ahmet Cevdet Paşa, Halep’te iki yıl valilik yaparken “Fırat” isimli bir dergi çıkarmıştı.
Bugün Halep, bölge halkının yapısına uyum sağlayamayan ve Suriye’yi yarım asırdır zulümle idare eden Esed rejiminden kurtulmanın heyecanını yaşıyor. Zulüm payidar olmadı. Yarım asırdır mazlum ve onurlu Suriye halkına eşsiz zulümler yapan Esed, Türkiye’nin Suriye halkı için dostane uzattığı eli reddetti ve kendine Romanya Çavuşesku gibi bir akıbet hazırladı. Türkiye başta olmak üzere dünyanın her yerine dağılan Suriye/ Halep halkı evlerine dönecek ve yeniden tarihin kalbi olan şehirlerini mamur ve bayındır hale getirecek.
Tarihten Habersiz Olmak
Türkiye’nin Suriye’ye gösterdiği ilgiyi anlayamayanlar tarihten habersizdir. Türkler Anadolu’ya gelmeden önce Suriye coğrafyasına yerleşmişlerdir. Esed rejimin zulmü sebebiyle Suriye’den iltica eden Türkmenler de Araplar gibi Kürtler gibi şimdi 954 senedir vatan edindikleri Halep’e ve Kuzey Suriye’ye yani evlerine, vatanlarına ülkelerine sevinçle dönüyorlar. Gözleri aydın olsun. Selçukluların ilk valisi Aksungur döneminden sonra Türkmen etkinliği Halep’te artmıştır. Osmanlı yönetimine girdiği dönemdeki ilk tahrir kayıtlarında tasnifleri yapılan Halep Türkmenleri, konar-göçer hayatın gereği olarak kış aylarını Halep Eyaleti çevresinde, yaz aylarını ise Sivas taraflarına kadar uzanan Orta-Güney Anadolu bölgesindeki (Uzunyayla’da) geçiren aşiretler idi. Yani yakın zamana kadar Uzunyayla, Suriyeli kardeşlerimizin yaylasıydı. Tıpkı Batı Trakya’nın coğrafi olarak Doğu Trakya ile iç içe olması ve Ruslara terk edilen ve bugün her şeyini Türkiye’den temin eden Batum liman şehri gibi. Halep halkına eskiden Oğuz denirdi. Bilahare Müslüman olanlar “Türkmen” olarak anıldı. Halep’te bugünkü Türkmen toplumu nüfusunun 250.000 ile 500.000 arasında değiştiği tahmin edilmektedir.
Halep’in zengin mutfak kültürü Topkapı Sarayı’na kadar girmiştir. Bugün yediğimiz lahmacun, humus, falafel, kebap, muhallebi, ebu gannuş, mahşi, maklube, şiş köfte, dolma, kahke, lavaş, Antep ve Urfa Yemekleri olarak bildiğimiz diğer bazı zengin yemek isimlerinin menşei Haleptir.
“Halep oradaysa arşın burada”dır. “Gezdim Halep’i Şam’ı eyledim ilim talep, meğer ilim bir kîl u kâl imiş illa edep illa edep…” “İşte geldik gidiyoruz şen olasın Halep şehri…” “Halep yolunda deve izi mi ararsın…” deriz.
1920’deki Fransız işgalinden sonra başlayan dönemde Halep kenti, Suriye Devletler Federasyonu’nu oluşturan 5 eyaletten biri olarak kurulan ve kendi ismini alan Halep Eyaleti’nin başkenti idi. 1925 yılına kadar süren bu statü sırasında devletin sınırları Fırat Nehri’nin geçtiği tüm havzayı içine alıyordu. Bugün Halep kentinin, Suriye’nin kuzey ucunda 18 bin 500 km karelik bir alana sahip, sekiz ilçesi bulunan ve yaklaşık dört milyon 64 bin nüfuslu bir şehir olduğu eski kayıtlarda yazıyor ise de günümüz savaş ortamında ancak bu sayının onda biri kadar insan yaşamaktadır.
Halep’teki Osmanlı Vakıf Eserleri
Cami: Hulum Mahallesinde. Bu camiyi H. 1140 Tarihinde Tâhâzade Ömer Efendi isminde bir zat tamir etmiş ve şair Nabi şu tarihi söylemiştir: “Hasbeten Lillah bina oldu tamam (1140)”
Cami: Halep haricinde. Hz. Hüseyin şehit olduktan sonra mübarek başını Şam’da Yezid’e götürürlerken Halep’ten geçmişler şehre girmekten sakınarak yarım saat mesafede kalıp gece ser-i mübareki bir taş üzerine koymuşlar. Sonra bu taş üzerine mihrap inşa ettikleri gibi en son altı zıra arzında ve 30 zıra uzunluğunda kargir bir cami inşa etmişlerdir. Her sene aşure günü ziyaret ederler ve mihrabın önündeki mezkur taşı öperler. Bu taştaki kırmızı damarlara “Hûn-ı Hüseyin” (Hz. Hüseyinin kanı) derler. (Kaynak: Evkaf-ı Ümem, 6. Cild: Sayfa: 215)
Mescid: Sahabize Mahallesinde. Bu Mescidi Sultan I. Mahmud tamir ettiği gibi o mahallede bir de Sıbyan Mektebi, Sebîl ve Sarnıç yaptırmıştır. Mescid’de Hadis, Tefsir, Fıkıh ve Edebiyat için birer Müderris tayin etmiştir.
Mescid: “Sinekli Mescid” namıyla maruftur.
Cami: Kürt Camii.
Mescid: Derc Mescidi.
Çeşme: Arabi Katibi Çeşmesi.
Mescid: Harp Mescidi.
Mescid: Ebübekir Mescidi
Mescid: Sağîr Mescidi
Mescid: Babu’l-Nasr haricinde Urban Mahallesinde
Mescid ve Çeşme: Atva Mescidi namıyla maruftur.
Mescid: İncek Mescidi.
Cami: Kal’ay-ı Şerif Mahallesinde İlmiyye Camiidir.
Mescid: Abacılar Çarşısı’nda, Eşbekiyye Mescidi.
Cami: İbrac Mahallesinde, Ahmed Camii.
Cami: Âşur Mahallesinde, Nisa Camii.
Cami: Sevika Ali Mahallesinde. Emirzade Elhac Musa’nındır.
Cami: Mankosa Mahallesinde. Has Bey’indir.
Cami: Makarr’ul Enbiya Camii.
Mekteb ve Sebil: İbn-i Rukban El Hac Hasan’ındır.
Medrese: Sadiye Medresesi.
Cami: Kazasker Mahallesinde, Kazasker Camii.
Cami: Bab-ı Mankusa Camii.
Cami: Kelase Mahallesinde, Şeyh Abdurrahim El Mısrî’nindir.
Medrese: Cami-i Kebir yanında,Halaviye Medresesidir.
Cami ve Medrese: Dramalı İsmail Bey’indir.
Cami: Bab-ı Kasreyn Mahallesinde,Köhenli Camii.
Mescid: Abdurrahim Mahallesinde, Kudûmi Mescidi.
Cami: Tarakçılar Camii.
Mescid: Mesayin Mahallesinde, Çorbacı Mescidi.
Mescid: Şeyh Kasım El Hariri’nindir.
Cami: Toz Camii.
Cami: Adliye Camii. Süslü ve sağlam bir camidir. Kubbeli ve kurşunludur.
Cami Kovansa Camii. Celaleddin Bey’indir.
Cami: Hulum Camii, Behram Paşa’nındır. Sanatlı, süslü, kubbeli, kurşunlu bir camidir. Minaresinin benzeri Halep şehrinde yoktur.
Cami: Müstedam Bey’indir.
Cami: İbn-i Yakup Çarşısında. Musalli Camii.
Cami: Sahibli Han Fevkani Mahallesinde.
Cami: Cebcuma Camii.
Cami: Demirci Bayram Camii.
Cami: Seyhan (Seycan) Camii.
Zaviye: Şeyh Ebubekir Zaviyesi.
Tekke: Halep haricinde, Ebubekir Vafaî’nindir.
Tekke: Taceddin Tekkesidir.
Mevlevihane: Halep’tedir.
Mescid: Taylon Mescidi.
Medrese: Mansuriye Medresesi.
Medrese: Muhtesib Medresesi.
Mescid: Babu’lNasr haricinde, Zekieddinindir.
Cami: Beşkubbe Camii.
Mescid: Şeyh Bedrettin’inindir.
Mescid: Tabla Mahallesinde, Şeyh Salih El Geylani’nindir.
Cami: Kamase Camii.
Cami: Kastalul Şerif Camii.
Cami: Kastal’ul Haramî Camii.
Cami: Kastal’ul Kırat Camii.
Cami: Akyol Mahallesinde, Alaca Bey’indir.
Cami: Sevika Hanım Mahallesinde, Eşrefiye Camii.
Medrese: Eşrefiye Medresesi.
Cami: Meşarika Mahallesinde, Bevakib Camii.
Cami: Bab-ı Kınnısrîn Mahallesinde, Diri Camii.
Mescid: Beyaze Mahallesinde, Mescid’ül Nuri.
Cami: Baba Bayram Camii.
Cami: HaceHafîk Camii.
Cami: Tevbe Camii.
Cami: Cami’ul Riyad.
Cami: Cami’ulSeyyide.
Medrese: Kutmadiye Medresesi.
Mescid: Mescid’ulMesamîrî.
Medrese: Şeyh Mustafa’nındır.
Cami: Rükkab Çarşı’sında, Camiu’r-Rûmi.
Tekke: Hacıbayram Dede Tekkesi.
Mescid: Muhammelci Mescidi.
Tekke: Gülşeni Tekkesi.
Cami: Kilise Mahallesinde. Han Sultan Camii.
Mescid: Tabla Mahallesinde, Şeyh Ömer el Baaceki’nindir.
Cami: Sevika Hanım Mahallesinde.
Cami: İbn-i Midani (Meydani) Camii.
Mescid: Sevika Ali Mahallesinde, Hayyat (Terzi) Mescidi.
Cami: Şeyh Akîl Zaviyesi ismiyle maruftur.
Cami: Şerîf Mahallesinde, Âşuriyye Camii.
Cami: Elmacı Mahallesinde, Şeyh Hüseyn El Fettal’ındır.
Cami: Süleyman Eyyubî’nindir.
Cami: Bab-ı Kasreyn Mahallesinde, Abdulkerim’indir.
Medrese: Sevika Hanım Mahallesinde, Hamza el Caferi’nindir.
Cami: Aşık-ı Timur (Demir), nam-ı diğerle Sekakînî Camii’dir.
Cami: Karasungur’undur.
Sebil: Babu’l Nasr haricinde, Hacı Muharrem’indir.
Mescid: Semermer Mescidi.
Mescid: Şeyhzade’nindir.
Mescid: Bostaniyye Mahallesinde. Şeyh Kanber’indir.
Cami: Bostaniyye’de, Özdemir’indir.
Cami: Babu’l Ferec’de, Şeyh Sinan’ındır.
Cami: İçkale’de, Halil’urrahman Camii.
Cami: Hulum’ul Kübra Mahallesinde, Cami’ul Kemaliyyedir.
Cami: Babul Kasreyn Mahallesinde, Tarsus Camii’dir.
Cami: Beyaziyye Mahallesinde, Hamdizade Seyyid Hüseyn Çelebi’nindir.
Medrese: Caderiyye Medresesi.
Mescid: Sevika Hanım Mahallesinde Salahiyye Medresesi ismiyle maruf Şumaiyye Mescidi
Mescid: Kutan Mescidi.
Mescid: Sevika Ali Mahallesinde, Narence Mescidi.
Cami: Meşatiyye Camii.
Cami: Akabe Mahallesinde.
Cami: Bahista Mahallesinde. Karmutiyye Camii.
Cami: Bab-ı Kasreyn Mahallesinde, Şeyh Musa el Ramadî nam-ı diğerle Ebuzer Çelebi Camiidir.
Mescid: Haşabiyye Mescidi.
Cami: Bahtide Camii.
Tekke: Hulûm’ul Kübra Mahallesinde, Hilaliyye Tekkesidir.
Cami: Hilaliyye Tekkesi içinde, Şeyh Abdusselam El Hilalî’nindir.
Cami: Marufiyye olarak isimlendirilmiştir. Muhibbuddin İbn-i Şıhne’nindir.
Cami: Aceme Camii.
Mescid: Yenamî Mescidi.
Cami: Şemmaeyn Camii.
Mescid: Melendî Mescidi.
Mescid: Şeriatli Mescididir. Mu’zam Mescidi.
Cami: Balat Camii.
Cami: Zozo Camii. Süleyman’ındır.
Cami: Altınboğa Mahallesinde, Mezuk Camii.
Cami: Debbağetu’l Atika Camii.
Cami: Ağacık Camii.
Cami: Karmatiyye Camii.
Cami: Han Sebil Mahallesinde, Cami’ul Dercek.
Osmaniyye Camii: Cebel Has’da. Ebul Cerid Köyü’nde.
Cami: Mankuse’de. Haddadeyn Camii.
Mescid: Bahisna Mahallesinde, Haddadîn Camii.
Mescid: Babu’l Nasr haricinde, Hayrullah Mescidi.
Mescid: Şahinbey Mescidi.
Cami: Ferafera Mahallesinde, Zeyniyye Camii.
Cami: Bahista (Bahsiya) Mahallesinde, Karamanî Camii.
Tekke: Şeyh Muhammed Efendi’nindir.
Zaviye: Kiltaviyye Zaviyesi.
Mescid: Çukurkastal Mahallesinde. Mücellit Mescidi.
Mescid: Hoca Kasım el Tavîl Mescidi.
Cami: Debbağîn Mahallesinde. Debbağe Camii.
Cami: Cebel Has’da, mutasavvıfların büyüklerinden Cüneyd-i Bağdadî’ye mensuptur. Cüneyd-i Bağdadi’nin mutasavvıflar arasında “Seyyidül Taife” unvanıyla mertebesi yüksektir. Dayısı Sırrı Sakatî’den feyz almıştır. Pek çok hakimane sözleri vardır. Ezcümle, “bela nedir?” sualine , “Bela belayı verenden gafil olmaktır” cevabını vermiştir. 298 senesinde Bağdat’ta vefat etmiştir.
Tekke: İçkale Hendeği kenarında küçük bir tekkedir. Evliya Çelebi bu tekke hakkında “Bir küçük âsitanedir ama başka bir ruhaniyet var. Mağmum varan mesrur olur” der.
Bu tekke, Asıl ismi Seyyid İmadeddin olan Şeyh Nesimi’ye aittir. Müşarünileyh vecd ve istiğrak ile kendinden geçmiş bir zattır. Bağdad’a yakın “Nesim” nahiyesinden ve meşhur ‘Fazlullah Hurufî’ hulefasından idi. Sonra “Halep”e gelerek yerleşmiştir. Orada zahiren şer’i şerife muğayir ağzından kaçırdığı bazı sözlerden dolayı 820 tarihinde derisi yüzülerek idam edilmiştir. Türkçe ve Farsça güzel şiirleri vardır. Şu meşhur beyit ona aittir:
Kafir görünce zülfü ruhun dedi ey Nigâr
Âmentü bi’l-lezi halaka’l-leyle ve’n-nehâr
Tekke: Şeyh Cemaleddin Şirvnaî Tekkesi. Evliya Çelebi, bu Tekkeyi yazdıktan sonra : “Şehr-i Haleb’de Halvetî, Celvetî, Rûşenî, Gülşenî, Kadirî, Vusûkî, Râ’î, Rufa’î, Sa’dî, Alevî, Nakşibendî,Fettayî, Bayramî, Nimetullahî, İdrisî, Burhanî, ‘Uşşakî, Celalî, Cenalî, Senârî, Vâhidî, Edhemî, Şemsî, Mevlevî, Yesevî, Bektaşî, Kalenderî, Yemenî, Abbasî, Haydarî, Kümmelî, Zeynî, Üveysî (Veysî), Bekrî …elhasıl 70 tarikatın tekkeleri mevcuttur” der.

Hz. İbrahimin doğduğu Ur Şehri bugün Irak topraklarındadır.

(*) Mimar Sinan’ın yaptığı Gazi Hüsrev Camii yerle bir edilmiş olup, yeniden yapılması için savaş ortamının sona ermesi beklenmektedir.

Halep’te Umeyye Camii’nin evvelki ve saldırıdan sonraki görüntüleri

İmaduddin Nesimi Tekkesi / Vefaî Tekkesi

Halep Fereç meydanı. Saat Kulesi Abdülhamit tarafından 1908’de yaptırılmıştır.

Behram Paşa Camii – Halep
Kaynaklar
Kitabul Umem
İbn-i Battuta Seyahatnamesi
Halep Türkmenleri, Ahmet Emin Dağ
Birinci Sultan Mahmud Vakfiyesi
Tarihu Evkafü’l-Ümem, Muhammed Şükrî
Nabi Divanı
Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Vakıf Kayıtları
Halep Tahrir Defterleri
Vakfiyeler
OSMAN ŞAHİN