14 Mayıs Seçimlerine Doğru: İhtimaller, Stratejiler ve Öngörüler
14 Mayıs seçimlerinin hem dünyada hem de Türkiye’de tarihi bir seçim olduğu noktasında bir konsensüse varılmış durumda. Son haftalarda, dış basının bu eksendeki haber ve analizleri bunun bir göstergesi olarak okunabilir. Seçimlere bu denli tarihi bir önem atfedilmesinde, sonuçlarının yurtiçi, bölgesel ve küresel düzeyde etkileyici olması kadar, Türkiye’nin toplumsal ve siyasal ikliminden dış politika ve güvenlik düzenine kadar birçok başlığı değiştirme tablosunun yattığı pekâlâ söylenebilir.
Tarihi önemdeki bir seçimin 21yıllık iktidarı ile Erdoğan ve AK Parti’yi mi yoksa Kılıçdaroğlu ve muhalefeti mi iktidara taşıyacağına dair öngörüler, stratejiler, ihtimaller ve analizler bu yüzden her kesimin odağına aldığı temel gündem başlıklarından biri.
Perspektif olarak biz de odağımıza; 14 Mayıs seçimlerine ilişkin Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci tur ile ikinci turda sonuçlanma ihtimalini, Meclis aritmetiğinin nasıl şekilleneceğini ve en önemlisi girdiği tüm seçimleri kazanan karizmatik ve popülist lider Erdoğan ile; toplumda bir değişim dalgası oluşturduğu ama kazanmaya yeter oranda bir ivme yakalamadığı söylenen Kılıçdaroğlu ve muhalefetin stratejilerini, hamlelerini ve muhtemel olasılıkları araştırma ve anket şirketlerinin penceresinden analiz etmeye çalıştık.
Perspektif 14 Mayıs seçimlerine ilişkin bu ihtimalleri, stratejileri ve öngörüleri TEAM Araştırma Genel Direktörü Ulaş Tol, PanoramaTR Araştırma Direktörü Osman Sert ve Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki ile bulmaya çalıştı.
“İNCE’NİN OYLARI AZALMAYA DEVAM EDERSE İLK TURDA KILIÇDAROĞLU’NUN KAZANMA İHTİMALİ VAR ”
Ulaş Tol-TEAM Araştırma Genel Direktörü
Son bir aydır, eğilim çizgisi muhalefet yönüne dönmüş durumda. Belirgin bir üstünlük olduğu söylenemez ama olağandışı faktörler belirleyici olmazsa seçimi muhalefet kazanacak görünüyor. Birinci tur gözetildiğinde, Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın üç puan kadar önünde. Bir ay önce gerisindeydi. Muharrem İnce’de biriken ani kümelenme dağılmaya başlayınca, Kılıçdaroğlu öne geçti ve giderek de fark açılıyor. İnce’nin oyları bugüne kadar olduğu ivme ve yönle azalmaya devam ederse, ilk turda Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali var. Eğer İnce ve Oğan’ın oy toplamları yüzde 5 civarı ve üstü olursa, seçimin ikinci tura kalması oldukça muhtemel.
Bu resim, olağan seyirde tanık olacağımız resim. Bir de bunu etkileyebilecek başka faktörler olabilir. Yurt dışında seçime katılım oranı bir faktör. Eğer yurt dışındaki her şey 2018’deki gibi seyrederse, yurt içi ortalamasından 0,4 puan Erdoğan lehine bir sonuç ortaya çıkıyor. Geçen seçimleri önemsememiş, zahmete değer bulmamış, ümitsiz seçmen grupları bu seçimde daha fazla mobilize olabilir. Bu olursa yurt dışı oylarının yurt içi ortalamasını değiştirecek bir etkisi olmaz.
İkinci bir unsur, depremzede göçerler. Üçüncüsü üniversite öğrencileri. Bu grupların ne kadarının oy kullanacağı, muhalefetin oylarını etkileyebilir. Yeni vatandaş olmuş yabancılar da diğer bir konu. Seçim güvenliği kritik. Bu faktörler gözetildiğinde muhalefetin oyuna 1-2 puan dezavantajlı başladığı gözetilmeli.
Son olarak, iki turu düşündüğümüzde 1-0 yapanın 2-0 yapma ihtimali yükselir. Buradaki kriter, ilk turda Meclis çoğunluğunu kimin alacağı. Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı mı alacak, yoksa 300’ün altında kalarak ve ne kadar kalarak ikinci tura gidecek? Tabii bu ilk turdaki fark da önemli. Örneğin Cumhur İttifakı Meclis çoğunluğunu alır, ikinci tura da Erdoğan önde ya da geride olsa bile az puan farkla geride gidilirse, ikinci turda muhalif seçmenin mobilizasyonu zorlaşabilir, Erdoğan seçmenleri ise sandığa gitmeye daha fazla motive olabilirler. Aradaki iki haftanın ana propaganda konusu da bu kadar zor şartlarda olduğumuz bir dönemde bir yönetim krizinin kimse için iyi olmayacağı, istikrar için iki gücün de bir tarafta olması gerektiği olacaktır.
MUHALEFETTEKİ ÇEŞİTLİLİK, DENENMEMİŞLİK VE İÇ GERİLİMLER SEÇMENLERİN İKTİDARDAN KOPMAYA HAZIR OLMASINA RAĞMEN ARADA KALMASINA NEDEN OLUYOR
Daha önceki seçimlerden farklı olarak, bu seçimlerde henüz kararını vermemiş veya kararını verse bile sandık başında değiştirme ihtimali olan seçmen grubundan bahsediliyor. Özellikle Muharrem İnce’nin seçimlere iki ay kala seçim sonucunu etkileyebilecek bir oy oranına kavuşması ve seçimlere yaklaşıldıkça oy kaybetme trendine girmesi bu algıyı besliyor. Bu konuyu nasıl yorumlamak istersiniz? Sizce seçmenin ne kadarı kararını vermiştir, ne kadarı sandık başında kararını verecektir? Eğer tablo bu ise seçmene yönelik hangi hususların ön plana çıkmasını önerirsiniz?
İnce’nin yükselişi Mart ayı için ani ve kuvvetli bir çıkış oldu. Ancak aynı hızla da düşüşe geçti. İnce’yi destekleyen gençler, “İnce daha iyi bir aday, onu destekleyelim büyütelim, ikinci tura o kalsın” diye düşündüler. Ama birincisi buna çok uzak olduğumuzu idrak etmeleri, ikincisi de İnce’nin de aslında onları tatmin eden bir aday olmadığına daha fazla kanat getirmeleri ile bu eğilimin kuvveti azalmaya başladı.
İktidar, protesto oy ve muhalefeti destekleme arasında gidip gelen 10-15 puanlık bir kitle var. Bu kitle aslında ağırlıkla iktidardan rahatsız. Ancak muhalefeti de beğenmiyor. Bir kısmı yönetim becerisine güvenmediği için bir kısmı muhafazakâr-milliyetçi kaygılarından dolayı. Bunlar ana belirleyenler. Bunun yanında ekonomik sorunların gündelik hayatı etkiler seviyede olması iki yönde de etkiye sahip.
Birincisi; bunda mevcut yönetimin ve yönetim düzeninin etkisi görülüyor. Bu noktada neredeyse mutabakat var. Bu iktidardan uzaklaştırıyor. İkincisi ise seçim sonrası istikrarı, güveni önemli hale getiriyor. Muhalefetteki yapı bu açıdan kimi seçmenlerde kaygı uyandırıyor. Muhalefetteki çeşitlilik, denenmemişlik, iç gerilimler vb. kaygılar, zaten tereddütleri olan seçmenlerin iktidardan kopmaya hazır olmasına rağmen arada kalmasına neden oluyor.
KARARSIZ YA DA KAFASI KARIŞIK SEÇMENDE ÇOĞUNLUĞUN İSTİKAMETİ ETKİLEYİCİ OLABİLİYOR
Bu zamana kadar çok fazla seçim geçirmişsinizdir. Araştırma şirketlerinin sonuçları, bazı adaylar lehine ya da aleyhine çok ayrışıyor gibi bir görüntü var. Bu seçimin diğerlerinden ayrışan yönü var mıdır? Bu ayrışma sizin araştırmalarınızı ne kadar etkiliyor? Bu sefer seçim sonuçları ile ayrışma ihtimalinizi ne kadar görüyorsunuz? Bu bağlamda tarafların biri lehine bir dip dalga ya da ölçülemeyen bir dinamik bekliyor musunuz?
Yayınlanan araştırma sonuçları aslında seçime yaklaştıkça birbirine daha fazla yaklaşıyor. Seçime daha uzakken standart sapma daha yüksek. Seçim sonrası da genelde sonuca en yakın tahminler geriye kalıyor, başarısız sonuçlar unutuluyor ya da görünmez oluyor. Ama tabii son ana kadar devam eden iki ayrıştırıcı fark var. Birincisi iktidara ya da muhalefete yakın şirketler arasındaki mesafe. Buna “house effect” (Türkçeye mahalle etkisi olarak çevirsek yanlış olmaz sanırım) deniyor. Yani kasıtlı olmak zorunda değil.
Tasarım, soru sorma biçimi, sahadaki varlık (anketörlerin giyim kuşamları dâhil), analiz tercihleri yönlendirici olabiliyor. İkincisi de olguların bir kısmının paylaşılıp bir kısmının paylaşılmaması gibi ya da daha doğrudan manipülasyon da olabiliyor. Zira şu biliniyor, kararsız ya da kafası karışık seçmende çoğunluğun istikameti etkileyici olabiliyor.
Ölçülemeyen bir dip dalga olduğunu tahmin etmiyorum çünkü araştırmalarda sadece oy tahmini sormuyoruz. Ek olarak uygulanan tek yöntem anket değil. Şu görülüyor, iktidardan büyük oranda bir rahatsızlık söz konusu. Ama şu da görülüyor, bu rahatsızlığa denk oranda bir kopuş yok.
“SEÇİMLER BÜYÜK İHTİMALLE İKİNCİ TURDA NİHAYETLENECEK, İKİ TUR ARASI İSE BİLİNMEZLERLE DOLU”
Osman Sert-PanoramaTR Araştırma Direktörü
Seçimler ile ilgili genel öngörünüzü öğrenmek istiyoruz. Sizce seçimler ilk turda mı biter, ikinci turda mı? Birinci turda bitmesini sağlayacak iç ve dış dinamikler nelerdir? Eğer ikinci tura kalacağını düşünüyorsanız, ikinci turda bitmesini sağlayacak iç ve dış dinamikler nelerdir? Hangi adayın kazanma ihtimalini daha yüksek görüyorsunuz? Neden?
Sorunuz daha çok Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin. Orada durum biraz daha net. Çünkü taraflar daha belli, alternatifler az. Ama belirsizlikler de yok değil. En kısa yorum, birinci turda seçimlerin bitmesi çok zor. Muharrem İnce ve Sinan Oğan’ın toplamda yüzde 5 ve üzerinde oy almaları, aritmetik olarak seçimleri ister istemez ikinci tura bırakıyor. Çünkü iki aday arasında ilk turda yüzde 5’in üzerinde bir fark görünmüyor. Eğer 5 puan iki adaya giderse, kalandan yüzde 50’yi geçebilmeniz için 5 puan fark atmanız gerek. Bu da pek mümkün değil.
Öte yandan zaten her iki adayın da, yani Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun yüzde 45 civarında bir oy tabanları var. Bu birkaç puan eksik ya da yüksek olabilir. Uzun lafın kısası seçimler büyük ihtimalle ikinci turda nihayetlenecek. Sonrası ise tümüyle bilinmezlerle dolu bir süreç.
Şimdi biz araştırmalarda “İkinci turda Erdoğan ve Kılıçdaroğlu yarışırsa kime oy verirsiniz?” diye soruyoruz. Ama verilen yanıtlar bugünün şartları ile verilen tepki. Ortada parlamento aritmetiği yok. İlk turda adaylar arasındaki farkın ne olduğunu bilmiyoruz. Elenecek iki adayın seçim gecesi nasıl bir açıklama yapacaklarını bilmiyoruz. Dolayısıyla seçmen bugünkü kararını 15 Mayıs sabahı tekrar gözden geçirecek. En az yüzde 95, ikinci turda bugün ne diyorsa o gün de aynısını yapacak. Ama yüzde 5’lik bir kesim bile kararını o günkü şartlarla gözden geçirip değiştirirse sonuç da değişir. Bu nedenle ikinci tura ilişkin bugün bulduğumuz rakamlara ben biraz mesafeli bakıyorum, bu dediğim sebeplerle.
Söylediklerimi yok saymadan mevcut fotoğrafa bugünkü araştırmalardan baktığımda ise Sayın Kılıçdaroğlu ikinci turda kazanmaya daha yakın. Birinci turda Erdoğan’ın kazanma ihtimali matematiksel ihtimaller dışında yok diyebiliriz. Ama ikinci turdaki sonuçla ilgili bu kadar net konuşmak kolay değil.
ERDOĞAN SEÇİMİ BİR ÖLÜM KALIM SEÇİMİ OLARAK GÖSTERİYOR AMA MUHALEFET BU SEÇİMİN NEDEN BU DERECE ÖNEMLİ OLDUĞUNU AYNI NETLİKTE ANLATAMIYOR
Daha önceki seçimlerden farklı olarak, bu seçimlerde henüz kararını vermemiş veya kararını verse bile sandık başında değiştirme ihtimali olan seçmen grubundan bahsediliyor. Özellikle Muharrem İnce’nin seçimlere iki ay kala seçim sonucunu etkileyebilecek bir oy oranına kavuşması ve seçimlere yaklaşıldıkça oy kaybetme trendine girmesi bu algıyı besliyor. Bu konuyu nasıl yorumlamak istersiniz? Sizce seçmenin ne kadarı kararını vermiştir, ne kadarı sandık başında kararını verecektir? Eğer tablo bu ise seçmene yönelik hangi hususların ön plana çıkmasını önerirsiniz?
Bu seçim çok fazla bilinmeyenleri olan bir seçim. Özellikle muhalefet cephesinde çok fazla soru işaretleri var. O nedenle 14 Mayıs akşamına ilişkin kesin yorumlarda bulunmak zor. Meclis’te o kadar farklı kombinasyonlar ve birbirini kesen endişeler, korkular, beklentiler var ki seçmen bunun içinden nasıl çıkacak kestiremiyorum. CHP’ye ilk kez oy verecekler, CHP’ye tepki gösterip TİP ve Memleket Partisi’ne gidecekler, bu ikisine oy verdiğinde iktidara oy vermiş gibi hissedip geri dönebilecekler, İYİ Parti’ye kızanlar ama tekrar sandık başında eski partisini tercih edecekler, HDP’ye oy vermek isteyen ama Kılıçdaroğlu’nun aday olması ile CHP’ye kayanlar derken, çok uzun bir son dakika verilecek kararlar listesi var.
Özel olarak Muharrem İnce’ye gelince. Bir kere orada asıl mesele İnce’nin kendisi değil. Eğer öyle olsa 6 Mart’a kadar biz İnce’nin ne yapıp ettiğini, açıklamalarını konuşuyor olurduk. Ama gündemde bile değildi. Muharrem İnce’nin birden yüzde 10’un üzerinde rakamlara ulaşmasının nedeni Millet İttifakı’nın liderler düzeyinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak adaylığı üzerinde vardığı mutabakatın taban tarafından kabul edilmemesi. En azından hemen kabul edilmemesi. İlk verilen tepkinin sebebi buydu.
Ama zaman geçince seçmenler İnce’ye verilen oyun aslında yarışan iki büyük adaydan hangisinin işine yarayacağına dair bir değerlendirme yaptılar. Orada iki adaydan hangisini daha çok istedikleri değil, hangisini daha çok istemedikleri üzerinden bir karar verdiler. Böylece Muharrem İnce ilk başta kendisine gelen oyların yarısını kaybetti. Burada İnce’nin de bu süreçte performansı ile kendisine akan bu büyük kitleyi tutamadığını söylemek gerek.
Seçmenin kararına gelince; Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’na oy verecek seçmen kararını vermiş durumda. Bu da toplam seçmen kitlesinin en az yüzde 80’ini temsil ediyor. Yüzde 10’luk bir kesim İnce ya da Oğan’a oy verme eğiliminde ama bu kesimin en az yarısı kararından emin değil. Burada yüzer gezer bir kitle var. Kalanlar da kararsızlar. Sandığa gitmeyebilirler de. Dolayısıyla en az yüzde 5’lik bir kesim kime oy vereceği konusunda emin değil. İki aday arasındaki fark da çok geniş olmadığı için burada yaşanacak bir tavır değişikliği seçim sonucunu da haliyle etkileyebilir.
Burada Erdoğan seçimi bir ölüm kalım seçimi olarak gösteriyor. Kaldı ki genel tarzı da bu zaten. Ama muhalefet kendisi açısında bu seçimin neden bu derece önemli olduğunu aynı netlikte anlatamıyor diye düşünüyorum. Liderlerin her zaman da bir bütünlük içinde olmayan kampanya stratejileri, toplumun farklı kesimlerine ayrı ayrı ulaşma çabaları mesajını bütünlüğü zedeliyor. Muhalefetin avantajı ise birçok kesime ulaşabilecek birçok adayının olması. Yani eğer bir seçmen ikna olmak istiyorsa, muhalefette onu ikna edecek bir aktör mutlaka var. Türk milliyetçisi, Kürt milliyetçisi, liberal, muhafazakâr, seküler, her seçmen için güven duyacağı bir aktör var. İktidar da ise sadece Erdoğan kampanyayı taşıyor.
BU SEÇİMİN FARKI, BİLİNMEZLERİN ÇOK FAZLA OLMASI
Bu zamana kadar çok fazla seçim geçirmişsinizdir. Araştırma şirketlerinin sonuçları, bazı adaylar lehine ya da aleyhine çok ayrışıyor gibi bir görüntü var. Bu seçimin diğerlerinden ayrışan yönü var mıdır? Bu ayrışma sizin araştırmalarınızı ne kadar etkiliyor? Bu sefer seçim sonuçları ile ayrışma ihtimalinizi ne kadar görüyorsunuz? Bu bağlamda tarafların biri lehine bir dip dalga ya da ölçülemeyen bir dinamik bekliyor musunuz?
Bu seçimin farkı daha önce de söylediğim gibi bilinmezlerin çok fazla olması. Dolayısıyla araştırma şirketlerinin işi diğer seçimlere göre daha zor. Eğer bir şirket işimiz kolay, sonuç net diyorsa ben orada bir duralım diyorum.
Her zaman araştırma şirketlerinin sonuçları ile seçimler arasında bir fark olabilir. Ama eğer tüm şirketler yakın rakamlar bulurken seçim farklı bir sonuç üretti ise, o zaman tüm araştırmalarda kendini farklı gerekçelerle gizleyen toplumsal bir dinamik vardır. Bunu ayrı çalışmak gerekir. Ama birbirinden çok farklı sonuçlar çıkıyorsa, o zaman burada araştırmalara daha sorgulayıcı bir gözle bakmak gerekir diye düşünüyorum.
Ama genel olarak güvenilir, sadece seçimden seçime kamuoyunun gündemine gelmeyen kamuoyu araştırmalarında izah edilemeyecek derin farklılıklar olmadığı kanaatindeyim.
“İNCE VE OĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN İLK TURDA YÜZDE 50+1’E ULAŞAMAMASINA NEDEN OLABİLİR”
Can Selçuki-Türkiye Raporu Direktörü
Seçimler ile ilgili genel öngörünüzü öğrenmek istiyoruz. Sizce seçimler ilk turda mı biter, ikinci turda mı? Birinci turda bitmesini sağlayacak iç ve dış dinamikler nelerdir? Eğer ikinci tura kalacağını düşünüyorsanız, ikinci turda bitmesini sağlayacak iç ve dış dinamikler nelerdir? Hangi adayın kazanma ihtimalini daha yüksek görüyorsunuz? Neden?
Mevcut konjonktürde seçimlerin ikinci turda bitme ihtimali ilk turda bitme ihtimalinden daha yüksek görünüyor. Bu durumun temel sebebi 3-6 Mart tarihlerinde yaşanan Altılı Masa krizinin ülkenin kabaca yüzde 58-60’ını kapsayan muhalif bloktaki belirli kitlelerin alternatif arayışına girmesine sebep olmasıdır. Bu alternatif arayışı, seçmeni 6 Şubat depremiyle birlikte belirli bir popülariteye ulaşan Muharrem İnce’ye yöneltti. Her ne kadar Muharrem İnce’nin irrasyonel çıkışları ile popülaritesi ve buna bağlı olarak da oy oranı düşüş trendine girse de daha önce İnce’ye oy vereceğini beyan eden, kendisini milliyetçi ve Atatürkçü olarak tanımlayan seçmenlerin bir bölümü Millet İttifakı’na değil ATA İttifakı adayı Sinan Oğan’a yöneldi.
Bundan ötürü oy geçişlerinin muhalefet bloku ve iktidar bloku arasında değil, blokların içerisindeki partiler arasında yaşandığı söylenebilir. Dolayısıyla Muharrem İnce ve Sinan Oğan seçimi kazanmak noktasında iddialı adaylar olmasa dahi araştırmalarımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha yüksek oy oranına ulaşan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk turda yüzde 50+1’e ulaşamamasına neden olabilecek aktörler. Buna karşın seçim ikinci tura kaldığında, ilk turda İnce ve Oğan’a oy veren seçmen Kılıçdaroğlu etrafında konsolide olacaklardır.
Bu noktada seçimin ilk turunda şekillenecek olan Meclis’teki sandalye dağılımının da seçmenin istikrar arayışı bağlamında ikinci tura ciddi ölçüde etki edeceğini belirtmekte fayda var. Yaptığımız araştırmalarda, her iki ittifak da Meclis çoğunluğunu elde edemiyor. Başta da söylediğim gibi; ilk tur veya ikinci turda sonuçlansa da ben Kılıçdaroğlu’nu bir adım önde görüyorum. Sebebi ise oy oranları birbirine yakın olmasına rağmen Kılıçdaroğlu daha enerjik ve daha kapsayıcı gözüken taraf.
SANDIK BAŞINDA KARARINI VEREN BİR SEÇMEN GRUBU OLACAK
Daha önceki seçimlerden farklı olarak, bu seçimlerde henüz kararını vermemiş veya kararını verse bile sandık başında değiştirme ihtimali olan seçmen grubundan bahsediliyor. Özellikle Muharrem İnce’nin seçimlere iki ay kala seçim sonucunu etkileyebilecek bir oy oranına kavuşması ve seçimlere yaklaşıldıkça oy kaybetme trendine girmesi bu algıyı besliyor. Bu konuyu nasıl yorumlamak istersiniz? Sizce seçmenin ne kadarı kararını vermiştir, ne kadarı sandık başında kararını verecektir? Eğer tablo bu ise seçmene yönelik hangi hususların ön plana çıkmasını önerirsiniz?
Periyodik olarak yaptığımız araştırmalarda kararsız seçmen grubunun seçim yaklaştıkça azaldığını görüyoruz. Aynı anda Muharrem İnce ve Memleket Partisi de düşüşte. Önceden de belirttiğim gibi, Sinan Oğan’a kayan oylar var. Mart sonunda Türkiye geneli 18-30 yaş arası 3.000 kişi ile yaptığımız bir araştırma var. Bu araştırma hem zamanlama hem de örneklem olarak İnce için olabilecek en iyimser sonuçları yansıtıyordu. Mesela bu sonuçlara göre İnce, ilk kez oy kullanacaklar (18-22) arasında lider, 18-30 yaş arasında ise Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’ndan çok geride değildi. Şimdi bu oranları yakalayamıyor. Bir ayda ne değişti?
Öncelikle 6 Şubat depreminde Muharrem İnce iyi performans gösterdi. İktidarın anti-siyaset tuzağına düşmeyenlerden oldu. “Şimdi siyaset yapılmaz”, “siyasi malzeme yapılmaz” söylemleri bir ahlaki hassasiyet değil. Aksine hesap vermekten kaçınma, olumsuzlukları geçiştirme çabası. Böyle baktığımızda hem Kılıçdaroğlu hem İnce bu tuzağa düşmediler. Deprem sonrası Altılı Masa’nın da bir sarsıntı yaşaması, Mart ayı boyunca İnce’yi bir alternatif gibi gösterdi. Ancak bu sefer kendisi bir anti-siyaset yoluna girdi. Depremin üzerine siyaset alanını TikTok dansı ile işgal etmesi tutarsızlık oldu. Üzerine bir de Sinan Oğan alternatifi belirdi. Kasım 2021’den beri söylediğim bir şey var: Gençler, özellikle en genç seçmen anti-siyaset hamlelerine karşı zaaf gösterebiliyor. Zafer Partisi yükseldi düştü, benzer durum şimdi Muharrem İnce cephesinde görülüyor.
Bu seçmenlerin bir kısmı kararsız kabul edilebilir. Ancak bir kısım genç seçmen de Kılıçdaroğlu-Erdoğan ikileminden bıkmış durumda. Bunları zıt kutuplardan, rakiplerden öte adeta ayrılmaz bir ikili olarak görenler de var. Kararlarını, “siyaset alanını ve demokrasiyi yıllardır işgal eden” bu ikiliyi desteklememek üzere vermişler. Bu bağlamda, İnce’ye “adaylıktan çekil” demek, onu daha çok anti-siyaset mağduru, Millet İttifakı’nı ise daha anti-demokratik göstermekten başka bir işe yaramaz. Aynısı Sinan Oğan için de geçerli. Burada geçerli olabilecek tek yaklaşım, “birleşe birleşe kazanacağız” yaklaşımıdır. Buna rağmen, her zaman olduğu gibi yine sandık başında kararını veren bir seçmen grubu bu seçimde de olacaktır. Herhangi bir araştırma yöntemi ile bunu ölçmek ve kesin oranlar vermek imkânsız. Bu, geleceği görmek olurdu.
TOPLUMDA SİYASİ ÇIKARLAR İÇİN ANKET SONUÇLARIYLA OYNANDIĞI GİBİ KOMPLOCU BİR ALGI VAR
Bu zamana kadar çok fazla seçim geçirmişsinizdir. Araştırma şirketlerinin sonuçları, bazı adaylar lehine ya da aleyhine çok ayrışıyor gibi bir görüntü var. Bu seçimin diğerlerinden ayrışan yönü var mıdır? Bu ayrışma sizin araştırmalarınızı ne kadar etkiliyor? Bu sefer seçim sonuçları ile ayrışma ihtimalinizi ne kadar görüyorsunuz? Bu bağlamda tarafların biri lehine bir dip dalga ya da ölçülemeyen bir dinamik bekliyor musunuz?
Toplumda anketlerle her şeyin ölçülüp her şeyin öngörülebileceği ama siyasi çıkarlar için mahsus sonuçlarla oynandığı gibi komplocu bir algı var. Bu ortamda da insanlar ben şu firmaya güvenirim, şu firmaya güvenmem diyorlar ama neye göre? Güvenen de güvenmeyen de algılar üzerinden görüş belirtiyor. Ortada bilimsel, üst düzey bir tartışma olmadığı gibi, bahsettiğiniz kutuplaşma var. Böyle bir ortamda, işin bilimsel gerçeklerinden bahsedince insanlar yadırgıyor, anlaşılmıyor.
Sorunuza bilimsel bir cevap mesela; evet ölçülemeyen dinamikler var. Hem de çok sayıda. Bunların bir kısmını da zaten anket yöntemi ile ölçmek mümkün değil. Her seçimde yöntemler gelişiyor, teknoloji gelişiyor. Biz bunu seçimden seçime de yapmıyoruz. Sürekli yenilikleri takip etmemiz lazım. Bu bağlamda, sanıldığının aksine bir araştırma şirketinin var olma amacı da seçim sonucunu tutturmak değil. Bizim esas işimiz veri toplamak ve bu verilerden bilgi üretmek. Bu anlamda zaten ayrışan bir firmayız. Yalnızca siyaset için bir araya gelmiş bir ekip değiliz. Seçim sonuçlarına gelirsek, uzun zamandır devam ettirdiğimiz çalışmalarımız zaten var. Bunun yanında teknolojiden de faydalanarak bir tahmin açıklayacağız. Ancak bunu bir yarıştan ziyade, kendi araştırma ve geliştirme sürecimizin parçası olarak değerlendiriyoruz.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.
OSMAN SERT
ODTÜ Uluslararası İlişkiler mezunu olan Osman Sert; yerel radyolar, Kanal 7, CNN Türk ve TRT’de gazetecilik yaptı. İçişleri, adalet, ekonomi, başbakanlık ve son olarak diplomasiyi takip etti. TRT’nin Kudüs temsilciğini yaptı. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı (2009-2014) ve Başbakanlığı (2014-2016) sırasında basın danışmanlığını yaptı. Halen, Ankara Enstitüsü'nde Araştırma Direktörü ve Karar gazetesi yazarı olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
ULAŞ TOL
Ortadoğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden lisans (1998), Ankara Üniversitesi Siyaset Biliminden yüksek lisans (2001) ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Siyaset Biliminden doktora (2009) derecelerini aldı. 20 yılı aşkın bir süredir akademi dışında araştırmacı olarak çalışıyor. Ulaş Tol, kurucularından olduğu Yaşama Dair Vakıf, ADHOC Araştırma ve Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi’nde pek çok sivil toplum, tüketici davranışı ve seçmen davranışı araştırmasında yer almıştır.
CAN SELÇUKİ
Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü tamamladıktan sonra Bocconi Üniversitesi’nden Ekonomi ve Sosyal Bilimler alanında yüksek lisans eğitimi aldı. Şu anda pazar araştırma ve büyük veri analizi yapan İstanbul Ekonomi Araştırma şirketinde Genel Müdürlük görevini sürdürmektedir. Selçuki, Bloomberg, Foreign Policy, Financial Times gibi uluslararası yayınların yanı sıra yazılı ve görsel yerel basında Türkiye’de siyaset ve ekonomi üzerine sıkça değerlendirmelerde bulunmaktadır.