Antalya Diplomasi Forumu 2025: Temsiller Üzerinden Bir Dış Politika Okuması

Antalya Diplomasi Forumu 2025’in katılımcı profili, Türkiye’nin dış politika önceliklerini, bölgesel angajmanlarını ve uluslararası düzlemdeki pozisyonunu çok yönlü biçimde analiz etmeye imkân tanımaktadır.

antalya diplomasi forumu 2025

Antalya Diplomasi Forumu (ADF) 2025, “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek” temasıyla 11–13 Nisan 2025 tarihleri arasında Antalya’da, T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın koordinasyonunda dördüncü kez düzenlendi. Forumun temel amacı, Türkiye’nin dış politika vizyonunu yansıtan; çok aktörlü katılıma açık, fikir üretici ve çözüm odaklı tartışmaların yürütüldüğü, uluslararası düzeyde kurumsallaşmış bir diyalog zemini oluşturmaktır. ADF, bu yönüyle Türkiye’nin yumuşak gücünü ve kamu diplomasisi kapasitesini görünür kılan çok taraflı bir platform işlevi görüyor.

 

ADF 2025’e 19 devlet başkanı, 52’si dışişleri olmak üzere toplam 64 bakan ve çok sayıda üst düzey hükümet temsilcisi foruma katıldı.  Forumun katılımcı profilini incelediğimde; temsil edilen ülke, kurum ve unvanlar üzerinden Türkiye’nin dış politikası hakkında anlamlı bir analiz yapılabileceği kanaatine vardım. Forumun yalnızca söylem üretme değil, aynı zamanda dış politikadaki yönelimlerin, bölgesel angajmanların ve stratejik önceliklerin diplomatik temsiliyet üzerinden gözlemlenebileceği bir zemin sunduğunu düşünüyorum.

 

Bu yıl Antalya Diplomasi Forumu’na katılan 319 kişinin (katılımcı/konuşmacı) bilgilerini forumun resmî web sitesinden derledim. Türkiye’den katılan 71 kişiyi hariç tutarak, katılımcıların vatandaşlığı, temsiliyeti, unvanına göre sınıflandırdım. Bu sayede hem vatandaşı olduğu ülkeye göre hem de hükümet temsilciliğine göre hangi ülkelerden daha fazla katılımcı olduğu ve hangi ülkelerin üst düzey temsiliyet bulundurduğu veya hangi ülkelerin temsil edilmediğini analiz etmeye çalıştım. Bu veriler üzerinden oluşturulan tablo, Türkiye’nin diplomatik ilişkiler ağının mevcut durumu hakkında somut ve bölgesel öncelikler bağlamında okunabilir bir çerçeve sunuyor.

 

 

Bölgesel Dağılım ve Temsiliyet

 

ADF’ye benzer şekilde dünyada farklı bölgelere hitap eden çok sayıda forum bulunuyor. Münih Güvenlik Konferansı, Dünya Politika Konferansı, Doha Forum (Katar), Raisina Dialogue (Hindistan), Mediterranean Dialogues (İtalya), Paris Barış Forumu (Fransa) bunlardan bazıları. Bu forumların her biri düzenleyici ülkenin/kurumun jeopolitik konumu, stratejik öncelikleri ve uluslararası konumlanmasına göre kendi etki alanlarını yansıtıyor. ADF’nin de Türkiye merkezli jeopolitik gündeme yoğunlaşması ve forumda Türkiye’nin yakın coğrafi, tarihsel ve kültürel hinterlandından daha fazla katılımcı bulunması doğal bir durum. Ancak katılımcı profilleri ve ülke temsiliyetleri bize bunun ötesinde Türkiye’nin diplomatik ilişki ağlarını gözler önüne seriyor. 

 

ADF’nin yalnızca Türkiye’nin yakın coğrafi çevresine (Balkanlar, Orta Doğu, Karadeniz, Kafkasya) odaklanmadığı, aksine dünyanın dört bir yanından devlet başkanları, bakanlar, uluslararası kuruluş temsilcileri, akademisyenler, araştırmacılar, gazeteciler ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirdiği söylenebilir. Forum kapsamında Türkiye’nin ana dış politika öncelikleri dışında kalan Güney Asya, Latin Amerika ve Karayipler gibi bölgelere ilişkin başlıklar da gündeme taşınmıştır. Ancak katılımcıların vatandaşı oldukları ülkelere göre yapılan genel dağılım incelendiğinde, Güney Amerika ülkelerinin düşük düzeyde temsil edildiği görülüyor. 

 

 

Hükümet temsiliyetine odaklanıldığında ise Azerbaycan (12), Bosna-Hersek (6), Romanya (4) öne çıkan ülkeler arasında yer alıyor. Özellikle Azerbaycan diğer tüm ülkelerden ayrışan bir konumda; neredeyse Antalya’da bir kabine toplantısı yapacak düzeyde temsil edilmiş. Türkiye kamuoyunda Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkileri ve enerji tedarikindeki rolü eleştiri konusu olsa da ADF’deki yoğun temsiliyet, iki ülke arasındaki stratejik bağın ne denli güçlü ve kurumsallaşmış olduğunu gösteriyor.

 

Avrupa Birliği ve Batı Dünyası’yla İlişkiler

 

Trump sonrası dönemde Türkiye ile AB arasında iş birliği zemini yeniden oluşmuş olmasına rağmen, ADF 2025’e AB’nin taşıyıcı ülkelerinden hiçbirinin hükümet düzeyinde temsilci göndermemesi dikkat çekici. Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerden herhangi bir hükümet yetkilisi foruma katılmamıştır. Sadece Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin varlığı bu boşluğu kısmen doldurur nitelikte. Bu durum, Türkiye’de son dönemde yaşanan siyasi gelişmelerle ilişkilendirilerek yorumlanabilir; ancak önceki yıllarda düzenlenen forumlarda da AB üyesi ülkelerden üst düzey hükümet temsilcilerinin sınırlı katılımı, bu tablonun süreklilik arz eden bir eğilimi yansıttığını gösteriyor.

 

 

Sadece AB değil; ABD, Kanada, Avustralya ve Japonya gibi geniş anlamda Batı bloğuna dahil ülkelerden de üst düzey resmi katılım bulunmuyor. Hükümet yetkilisi eksikliği, düşünce kuruluşu temsilcileri, akademisyenler ve uluslararası örgüt çalışanlarıyla bir ölçüde dengelenmiş olsa da bu durum diplomatik düzeyde bir mesafe veya ilgisizlik olarak değerlendirilebilir. ADF 2025’e yönelik katılım profili, Batı bloğu ile Türkiye arasındaki ilişkinin karşılıklı olarak sınırlı bir diplomatik angajman düzeyinde seyrettiğini düşündürmektedir.

 

Avrupa’dan katılım ağırlıklı olarak Balkanlar ve Doğu Avrupa ülkelerinde yoğunlaşmıştır. Macaristan, Bulgaristan, Karadağ ve Moldova’dan cumhurbaşkanı veya başbakan düzeyinde temsil sağlanmıştır. Bu durum, Türkiye’nin Balkanlar genelinde çok yönlü ve kapsayıcı ilişkiler yürütebildiğini gösteriyor. Ancak burada göze çarpan en belirgin istisna Yunanistan’dır. Türkiye’nin tüm komşularından üst düzey temsil bulunuyorken, Yunanistan’dan hiçbir hükümet yetkilisinin katılmamış olması dikkat çekicidir. Üstelik Yunanistan’dan gelen altı katılımcının tamamı Batı Trakya Türk topluluğunun temsilcileridir. Bu durum, ikili ilişkilerde yaşanan diplomatik soğukluğun forum düzeyine de yansıdığını göstermektedir.

 

Afrika’yla Gelişen İlişkilerin Yansıması

 

Devlet başkanı, başbakan ve dışişleri bakanı düzeyindeki hükümet temsilciliği açısından değerlendirildiğinde, Afrika ülkeleri, ADF 2025’e en güçlü ve görünür katılım sağlayan kıta konumundadır. Toplamda 26 farklı Afrika ülkesinden üst düzey hükümet yetkilisinin foruma katıldığı görülüyor. Bu sayı, Afrika’nın forumdaki diplomatik ağırlığını açık biçimde ortaya koymaktadır. Ayrıca forum programında bölgesel meselelere ayrılmış 16 panelin 4’ünün doğrudan Afrika’ya odaklanmış olması, kıtanın yalnızca temsiliyet değil, tematik gündemde de öncelikli bir yere sahip olduğunu gösteriyor. Bu yönüyle Afrika, Orta Doğu’yla birlikte forumda en çok gündem edilen bölge. 

 
adf 2025
 

Bu tablo, Türkiye’nin 2000’li yılların başında başlattığı ve son yıllarda kurumsal bir çerçeveye oturttuğu Afrika açılımının en somut göstergelerinden biridir. Uzun süredir Türkiye-Somali ilişkileri, bu açılım politikasının önde gelen örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Ancak ADF 2025’te gözlemlenen temsiliyet düzeyi, Türkiye’nin kıtanın yalnızca belirli ülkeleriyle değil, Afrika genelinde yaygın bir diplomatik ilişki ağı kurduğunu açıkça ortaya koyuyor. 

 

Orta Doğu: İttifaklar ve Bölgesel Dinamikler

 

Orta Doğu ülkelerinin ADF 2025’teki temsiliyet düzeyi, büyük ölçüde Türkiye ile bu ülkeler arasındaki mevcut ilişki düzeyini ve diplomatik yakınlığı yansıtıyor. Türkiye ile güçlü ittifak ilişkileri ya da stratejik iş birliği içinde bulunan Katar, Suriye, Filistin ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) gibi aktörler, foruma üst düzey hükümet yetkilileriyle katılım sağlamıştır. Suriye’de devrim sonrasında oluşan yeni siyasi düzlemde, mevcut yönetimin Türkiye ile diyaloğa açık ve yapıcı bir tutum benimsediği görülüyor. Katar ile ilişkiler ise uzun süredir stratejik ortaklık düzeyinde sürmektedir. Doha Forum’un ADF’nin partnerlerinden biri olması ve kurumsal düzeyde katılımı, bu yakınlığın sembolik bir uzantısıdır. Ankara-Erbil hattındaki ikili ilişkiler ise, bölgesel güvenlik iş birlikleri, enerji ticaretiyle istikrarlı bir zemine oturmuş durumda.

 

 

Dünyanın dört bir yanından 100’ yakın ülkenin resmi temsilcisi olmasına, Ortadoğu’da birçok ülkenin hükümet yetkilisi bulunmasına rağmen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden hiçbir hükümet temsilcisi ya da bağımsız katılımcının yer almaması çarpıcıdır. Aynı tarihlerde Antalya’da gerçekleştirilen İİT-Arap Ligi Gazze Temas Grubu toplantısında bu iki ülkeden temsilci yer almasına rağmen ADF’de temsil edilmediler. Türkiye – Suud & BAE ilişkileri 2021 öncesinde rekabet, güvensizlik ve bölgesel krizlerde zıt pozisyon almaya dayanıyordu. 2021 sonrası normalleşme sürecine girilmiş ve ideolojik rekabetten arındırılmış iş birliğine dayalı bir forma dönüşmüş olmasına rağmen, ADF 2025’te bu iki ülkenin herhangi bir düzeyde temsil edilmemesi, ilişkilerin henüz tam anlamıyla Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı çok taraflı diplomatik bir platforma yansıyacak düzeye ulaşmadığını düşündürmektedir.

 

Diğer Stratejik Gözlemler

 

Diğer stratejik konularda ise öne birkaç farklı husus çıkıyor. ADF 2025’in stratejik açıdan öne çıkan başlıklarından biri, Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının ikisinin de forumda yer alabilmiş olmasıdır. Bu durum, Türkiye’nin iki ülke arasında diyalog zemini kurabilen nadir aktörlerden biri olma özelliğini sürdürdüğünü gösteriyor. Nisan 2022’de İstanbul’da gerçekleştirilen Rusya-Ukrayna görüşmelerine ev sahipliği yapan Türkiye’nin arabuluculuk kapasitesi, forum düzeyinde bir denge politikası refleksiyle yeniden teyit edilmiştir. Ayrıca dış ülkelerden yalnızca devlet başkanlarına ayrılan “TALKS” panel formatında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a özel bir oturum düzenlenmiş olması, Moskova’yla siyasi diyaloğun önemsendiğini gösteriyor.

 

Rusya dışındaki Batı dışı küresel güçler değerlendirildiğinde, BRICS+ kurucu üyelerinden hiçbirinin ADF 2025’e devlet başkanı ya da bakan düzeyinde bir yetkiliyle katılım sağlamamıştır. Çin Hükümeti yalnızca Orta Doğu özel temsilcisi düzeyinde temsil edilirken, Brezilya ve Hindistan’dan herhangi bir hükümet yetkilisinin foruma katılmadığı görülüyor. Oysa son dönemde Türkiye’nin BRICS+ yapısıyla yakın temas arayışı ve olası üyelik tartışmaları gündeme gelmişken, bu durum ilişkilerin henüz üst düzeyde pekişmediğini gösteriyor.

 

Ek olarak, Ermenistan’ın dışişleri bakanı düzeyinde katılım göstermesi, Ankara-Erivan hattında son yıllarda ivme kazanan normalleşme sürecinin kurumsal bir adımı olarak değerlendirilmelidir. 2023’de Başbakan Paşinyan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göreve başlama törenine katılmıştı. ADF’ye katılan Ermenistan Dışişleri Bakanı’nın “ilişkilerin tamamen normalleştirilmesi” anlayışına sahip oldukları yönündeki açıklamaları, bu sürecin siyasi kararlılıkla desteklendiğine işaret etmekte. Gürcistan ve Azerbaycan’dan da en siyasi yüksek düzeyde katılım sağlanmış olmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye’nin Güney Kafkasya’da üç ülkeyle birden diplomatik temaslarını eşzamanlı olarak sürdürebilmesi, bölgesel istikrar arayışı açısından önemlidir. 

 

Öte yandan forumda yalnızca tanınmış devletlerden değil, kültürel ve tarihsel bağ taşıyan topluluklardan da yüksek düzeyde temsil gözlemleniyor. Kırım Tatarları milli lideri ve Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı’nın katılımı ve Batı Trakya Türklerinden gelen altı temsilci Türkiye’nin kimlik temelli dış politika araçlarını ADF gibi platformlara nasıl yansıttığını ortaya koyuyor. KKTC’den de cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanının bir arada katılımı, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a yönelik siyasi desteğini uluslararası platformlarda görünür kılma politikasının devam ettiğini gösteriyor.

 

Sonuç

 

Antalya Diplomasi Forumu 2025’in katılımcı profili, Türkiye’nin dış politika önceliklerini, bölgesel angajmanlarını ve uluslararası düzlemdeki pozisyonunu çok yönlü biçimde analiz etmeye imkân tanımaktadır. Katılımcı sayısı, temsil düzeyi ve ülke çeşitliliği Türkiye’nin diplomatik ilişkiler ağındaki yönelimlerini de açık biçimde yansıtmaktadır. Balkanlar, Orta Doğu, Kafkasya ve Afrika gibi Türkiye’nin stratejik hinterlandında güçlü temsiliyet öne çıkarken, Batı dünyasıyla olan sınırlı katılım ilişkilerin hâlen mesafeli bir düzlemde sürdüğünü düşündürmektedir. Önümüzdeki yıllarda forumun katılımcı tabanı, gündem başlıkları ve diplomatik temas düzeyi üzerinden yeniden değerlendirilmesi, Türkiye’nin dış politikada izlediği yönelimin sürekliliğini ya da dönüşümünü takip etmek açısından önemli bir gösterge sunmaya devam edecektir.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.