TUNAY ŞENDAL

1987 Adana doğumlu olan Tunay Şendal, çeşitli eğitim kurumlarında üst düzey yöneticilik yaparken eğitimine de Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Ana Bilim Dalı Doktora programında devam etmektedir. Bugüne kadar çeşitli uluslararası dergi ve yayınlarda makaleleri ve kitap bölümleri yayınlanan Şendal’ın ‘’İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Sultan II. Abdülhamit’e Karşı Muhalefette Azınlıklarla Olan İlişkileri: ‘’İttihat Terakki, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler’’ başlıklı makale çalışması uluslararası akademik bir ağ olan SSRN(Social Science Research Network) platformunda 2020 yılı Ağustos ayı içerisinde en fazla indirilen Türkiye’de 1. Dünya’daki 2. Makale çalışması olurken 2020 yılı boyunca SSRN’de Dünyada en fazla indirilen ilk 10 makale listesine girmiştir. Çeşitli haber ve blog sitelerinde tarih ve güncel siyaset konularını da kaleme alarak değerlendiren Şendal, evli ve bir kız çocuğu babasıdır.

TUNAY ŞENDAL

1987 Adana doğumlu olan Tunay Şendal, çeşitli eğitim kurumlarında üst düzey yöneticilik yaparken eğitimine de Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Ana Bilim Dalı Doktora programında devam etmektedir. Bugüne kadar çeşitli uluslararası dergi ve yayınlarda makaleleri ve kitap bölümleri yayınlanan Şendal’ın ‘’İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Sultan II. Abdülhamit’e Karşı Muhalefette Azınlıklarla Olan İlişkileri: ‘’İttihat Terakki, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler’’ başlıklı makale çalışması uluslararası akademik bir ağ olan SSRN(Social Science Research Network) platformunda 2020 yılı Ağustos ayı içerisinde en fazla indirilen Türkiye’de 1. Dünya’daki 2. Makale çalışması olurken 2020 yılı boyunca SSRN’de Dünyada en fazla indirilen ilk 10 makale listesine girmiştir. Çeşitli haber ve blog sitelerinde tarih ve güncel siyaset konularını da kaleme alarak değerlendiren Şendal, evli ve bir kız çocuğu babasıdır.

TÜM YAZILARI

Demokratik kurumların zayıflaması, ekonomik istikrarı bozmuş ve yoksullaşma eğilimlerini artırmıştır. Türkiye’nin demokrasi performansı, uluslararası endekslerde belirgin bir gerileme sergilemiş; seçimsel çoğulculuk ve sivil özgürlükler alanındaki kayıplar, ekonomik göstergelerdeki bozulmalarla eşleşmiştir. Enflasyon oranları, ekonomik bozulmanın en çarpıcı göstergesidir ve bu yüksek enflasyon, yoksullaşmayı hızlandırmış ve özellikle orta sınıfı eritmiştir. Demokratik kurumlar geriledikçe, ekonomik kaynaklar verimsiz dağılmakta ve yoksulluk döngüsü oluşmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde toplumsal kimliklendirme sorunu, ulus kimlik inşasının etnik kimlikler üzerindeki egemenliğiyle şekillenmiştir. Ulus kimlik, Osmanlı’nın çok etnikli mirasından modern ulus-devlete geçişte, farklı grupları birleştiren bir üst kimlik olarak tercih edilirken, bu tercih hem siyasi bütünleşmeyi sağlamak hem de modern ulus-devlet normlarına uyum sağlamak amacıyla kompoze bir yaklaşımla inşa edilmiştir.

Demokrasi, sadece seçimlerden ibaret değildir; aynı zamanda halkın devletle ilişkisini, bireysel özgürlükleri ve kamusal katılımı içeren bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçiminin rekabetçi otoriteryanizm gibi rejimler aracılığıyla yok edilmesi, halkın tüm toplumsal katmanlarını derinden etkilemekte ve insan hakları ile özgürlüklerin yok olmasına yol açmaktadır.

Tekno-monarşiler, geleneksel otoriterlikten farklı olarak dijital araçları kullanarak bireylerin özgürlüklerini sınırlandıran ve güçlerini uzun vadede koruyabilen sistemlerdir. Çin ve Kuzey Kore gibi devletler bu modeli benimserken, ABD ve Avrupa gibi ülkelerde de dijital gözetim ve teknoloji elitlerinin yükselişi, modern monarşik yapıların demokratik toplumlarda bile güç kazanabileceğini göstermektedir.

Esad rejiminin çöküşü, Ortadoğu’daki güç dengelerinde önemli bir dönüşümü beraberinde getirmiş ve bu süreç, Türkiye’nin Suriye politikalarını yeniden tanımlamasını gerektirirken, iç siyasetindeki ideolojik uçurumları derinleştirmiştir. Özellikle muhafazakâr milliyetçi ve seküler milliyetçi kamplar arasındaki bu fikrî ayrım, Türkiye’nin bölgeye yönelik stratejik vizyonunu belirlemede çeşitli çelişkiler yaratmaktadır.

Sebepsiz yere hayvanları öldürmek doğru bir yöntem değildir. Devletlerin asli görevi, çatısı altında bulunan her canlıyı korumak ve yaşatmaktır. Sokak hayvanlarının popülasyon kontrolü ve bakımı konusunda bilimsel ve teknik destek sağlanmalıdır. Toplumsal infiallerin çözümü, hukukun etkin bir şekilde uygulanmasıyla mümkündür. Toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve işbirliği ile sokak hayvanlarının refahı ve insan-hayvan ilişkilerinin iyileştirilmesi imkânsız değildir.

Tarihsel örnekler, pogromların yalnızca hedef alınan gruplara değil, tüm topluma büyük zararlar verdiğini göstermektedir. Özellikle mülteci karşıtı pogromlar, günümüz dünyasında acil çözüm bekleyen ciddi bir sorundur. Bu şiddet olaylarının önlenmesi için uluslararası toplumun, devletlerin ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği içinde hareket etmesi gerekmektedir.

Anayasaların ruhu, metnin bütünüyle özdeştir. Sadece çoğulcu bir özellik taşıdığı için ya da dönemin salt konjonktürel yapısı örnek alınarak çizilen bir anayasa çerçevesi, ikinci yüzyılını karşılayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasal ve toplumsal beklentilerini karşılamakta eksik kalacaktır.

Geleneksel sağ ve sol siyaset arasında sıkışıp kalmadan, farklı görüşler arasında bir sentez bulunması ve ortak zeminlerde buluşulması gerektiğini iddia eden Üçüncü Yol tartışmaları, temelde ideolojik sınırların ötesine geçerek seçmene daha geniş bir perspektif sunmayı hedeflemektedir.

20’nci yüzyılın ikinci yarısında bir siyasi oluşum olarak ortaya çıkan Anadoluculuk hareketi, Anadolu’nun zengin tarihine, kültürel mirasına ve yerel kimliğine vurgu yaparak, bölgesel özelliklerin korunması ve geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.