Biden, İran Nükleer Anlaşması Muhaliflerinin Kurduğu Tuzaktan Nasıl Uzak Durabilir?
İran yönetimi ile nükleer sorun dışındaki diğer konularda ilişki kurulmasına kapı aralamak için Biden’in Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı yeniden yürürlüğe koyması, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu terör örgütleri listesinden çıkarması ve İran dini lideri de dahil olmak üzere İran’ın üst düzey yetkililerine yönelik yaptırımları sona erdirmesi gerekmektedir.
Biden’in İran Devrim Muhafızları’nı ABD’nin terör listesinden çıkararak ve İran’ın üst düzey yetkililerine yönelik yaptırımları kaldırarak Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (İran Nükleer Anlaşması olarak da bilinir) yeniden yürürlüğe koyması gerekiyor.
İran’ın önemli nükleer araştırmacısı Muhsin Fahrizade geçtiğimiz haftalarda suikasta uğradı. Kimliği açıklanmayan üç Amerikalı yetkili New York Times’a Fahrizade’nin İran’ın başkenti Tahran yakınlarında pusu kurularak öldürülmesinin arkasında İsrail olduğunu söyledi.
İsrailli kaynaklar, Başkan Donald Trump’ın görevdeki son ayında gizli operasyonların yürütülmesi ve ekonomik yaptırımların sıkılaştırılması için, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun suikasttan sadece birkaç gün önce Arabistan çölünün ortasında, gece yarısı gizli bir görüşmede bir araya geldiğini açıkladı.
Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) imzalanmadan önceki yıllarda İsrail, artık İran’ın saygıdeğer şehitleri olarak anılan beş nükleer araştırmacısına suikast düzenleyerek korkunç terör eylemlerine karışmıştı. Erşid Hüseyinpur, Mesud Ali Muhammedi, Mecid Şehriyari, Daryuş Rızayinejad ve Mustafa Ahmedi Ruşen suikastleri bunlar arasında yer alıyordu. İsrail, İran Atom Ajansı Başkanı Feridun Abbasi’ye karşı da suikast girişiminde bulunmuş ancak suikast girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Geçtiğimiz ocak ayında gerçekleşen Tümgeneral Kasım Süleymani suikastiyle birlikte bu son cinayet, KOEP sonrası dönemde İranlı yetkililere yönelik en acayip ve en gayriinsani şiddet eylemidir. Fahrizade sadece önemli bir nükleer bilimci değildi, ülkenin salgınla başa çıkmasına yardımcı olacak yerli Covid-19 test kitleri ve aşılarının geliştirilmesinde de önemli bir rol oynuyordu.
Gerçekçi Bir Bakış Açısı
Bu suikastın zamanlaması tesadüfi değil. Seçilmiş ABD Başkanı Joe Biden, yönetiminin KOEP’e döneceğini duyurmuştu. “Tahran’a diplomasiye dönmesi için güvenilir bir yol sunacağım. Eğer İran nükleer anlaşmaya harfi harfine uyarsa, Amerika Birleşik Devletleri devam müzakerelerine başlangıç olarak anlaşmaya yeniden katılacak” demişti. Bu saldırının hedefi bu politikanın önüne engel koymaktı.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de aynı derecede önemli bir biçimde, Biden yönetiminin Trump’ın ABD’nin yeni başkanı olarak görevi devraldığı 20 Ocak 2017 tarihinden önceki duruma dönmek için çaba göstermesi halinde İran ve ABD arasındaki sorunları çözmenin “oldukça kolay olacağını” söylemişti. Ruhani şunu da eklemişti: “İran’ın politikası yükümlülükler karşısında yükümlülükleri yerine getirmek, eylemler karşısında eylemleri gerçekleştirmek ve çatışmasızlıkla gerilimi düşürmek olmuştur.”
İran Dini Lideri Ayetullah Hamaney ise farklı bir görüşteydi: “Birkaç yıl müzakerelerde bulunduk ve denedik, ama faydası olmadı.” Bu ifade dini liderin müzakerelerin bir biçimde İran’ın hayrına olacağından kuşku duyduğunu açıkça gösteriyor. Trump yönetiminin KOEP’ten çekilmesi ve Süleymani ve Fahrizade’ye suikast gibi suçlara iştiraki, dini liderin bu konuya bakış açısının Ruhani’ninkinden daha gerçekçi olduğunun destekleyici kanıtıdır.
Hem ABD hem de İran KOEP’i yeniden hayata geçirmek konusunda muazzam iç engellerle karşı karşıyayken, Biden’in önerdiği “İran Anlaşması’na dönüş” politikası Netanyahu ve Muhammed bin Salman’ı, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, Suudi Arabistan’da bir toplantıda bir araya getirecek kadar korkutmuştur.
Fahrizade suikastı, Biden’in açıkladığı, Birleşik Devletler’in nükleer anlaşmaya yeniden dahil olmasına yönelik bir adım olarak İran’a “diplomasiye dönüş için güvenli bir yol sunma” planını engellemeyi amaçlıyordu.
İran’ın Siyasal Manzarası
Görünen o ki Biden, KOEP’e dönüşü balistik füze kapasitesi ve bölgedeki rolü gibi diğer konularda İran’la daha kapsamlı müzakere sürecine bir giriş olarak görmektedir. Ancak Biden İran’ın siyasal atmosferinin gerçeklerini de dikkate almak zorunda.
Trump yönetiminin modern tarihte olabilecek en sert ekonomik yaptırımların uygulanmasını içeren ihtiyatsız azami baskı politikası İran halkını 1979 Devrimi’nden bu yana karşılağı en kötü ekonomik koşullara mahkûm etmiş durumda. Yaşanlar ülkedeki ılımlı güçlerde Amerika Birleşik Devletleri ile müzakerelere ilişkin olarak peşinen bir hayal kırıklığı yarattı.
2020 meclis seçimlerinde muhafazakâr grup İran Parlamentosu’nda 291 koltuğun 221’ini alarak eşi benzeri görülmemiş bir zafer kazandı. Reformcu adayların pek çoğu ise Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından seçim dışında bırakılmıştı.
Dolayısıyla, 2021 seçiminde bir sonraki İran cumhurbaşkanının muhafazakar gruptan çıkması muhtemeldir.
Tahran’da bulunduğum sırada ABD seçimleri hakkında bazı muhafazakar siyasetçilerle konuşma şansım oldu. İran’da her kesim Cumhuriyetçiler’in de Demokratlar’ın da İran’da rejim değişikliği peşinde olduğuna inanıyor. Onlara göre Demokrat bir yönetim daha karmaşık ve aynı zamanda daha tehlikeli, çünkü Trump’tan farklı olarak Demokratlar İran’a baskı uygulama konusunda çok yönlü bir yaklaşıma sahipler.
Bu durum böyle bir yönetimle çalışmayı daha da zorlaştırıyor. Sonuç olarak İran’ın Biden yönetimi ile KOEP, balistik füzeler, bölgesel sorunlar ve dahası da dahil olmak üzere bir çok konuda müzakereden kaçınması gerektiğine inanıyorlar.
Yeni ABD başkanının resmen görevi devralması, Haziran ayında yapılacak İran seçimleri için adayların cumhurbaşkanlığı kampanyalarına başlamasıyla aynı zamana denk gelecek. Biden başkanlık yemini ettiğinde, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin görevindeki son ayları olacak. Biden yönetiminin KOEP’i yeniden canlandırmak üzere harekete geçmeyi bir kenara bırakırsak ABD-İran ilişkileriyle ilgili olarak büyük bir anlaşma yapabileceğini ummak gerçekçi değil.
KOEP’i canlandırmak Ruhani yönetimi için de Biden ve ekibi için olduğu kadar önemli. Biden gibi, müstakbel Dışişleri Bakanı Tony Blinken ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın KOEP’i desteklemiş ve desteklemekte olduğunu, hatta bu planın oluşumunda yer aldıklarını unutmayalım.
Burada Biden’in üç temel noktayı gözden kaçırmaması gerekiyor.
Yaptırımları Askıya Almak
İlk olarak, ABD Ruhani yönetiminin iktidarda kalacağı süre içinde KOEP’e dönüş konusunda ön koşullar sunmamalı ve KOEP’e dönüş, İran’ın nükleer sorunun ötesindeki konulara genişletilmesine bağlı olmamalıdır. Böyle bir yaklaşım KOEP’i canlandırmaya yönelik müzakere sürecini geriye götürecektir, zira Süleymani ve Fahrizade suikastlarının ardından İranlılar arasındaki Amerikan karşıtlığını kontrol altına almak hiç de kolay bir iş değil.
İkinci olarak, KOEP kapsamlı bir biçimde hayata geçirilmelidir. KOEP imzalandığında ABD’nin öncelikli yaptırımları planın düzgün bir biçimde uygulanmasını engellemiş ve ekonomik faydaların İran’a tam olarak yansımasının önüne geçmiştir.
Bültenimize Üye Olabilirsiniz
Bu nedenle, İran’ın faydası için, ABD ve diğer dünya güçlerinin KOEP’in hüküm ve koşullarına tam olarak uymasını sağlamak üzere ABD’nin öncelikli yaptırımları askıya alınmalıdır.
Üçüncü olarak, konvansiyonel ve gayri nizami silahlar konusu gibi meseleler çok yönlü bir yaklaşımla, kolektif olarak bölgesel düzeyde ele alınmalıdır. Suudi Arabistan’ın 5000 kilometre menzile varan Çin yapımı füzeleri ve buna ek olarak gizli bir nükleer planı bulunuyor. İsrail 5000 kilometre menzilli, bir tonluk nükleer başlık ve yüzlerce nükleer silah taşıyabilen Jericho füzesine sahip. Batının feryadı ise maksimum 2000 kilometre menzile varan İran füzeleri ve hiç nükleer bombası bulunmayan bir nükleer program üzerine.
Biden Ne Yapmalı?
İran’da bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimini muhafazakar gruptan birinin alması çok muhtemel ve Parlamento’da da muhafazakarların baskın olduğu göz önünde bulundurulursa, İran birleşik bir hükumet kurulması şansına sahip olacak.
Muhafazakarlar liderliğindeki bu birleşik hükumet İran dini lideri açısından daha güvenilir olacağı için, kesinlikle daha fazla karar alma özerkliğine de sahip olacak. Buna ek olarak dini lider dış politika konusunda nihai karar mercidir ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı gibi Devrim Muhafızları da bölgesel konularda önemli bir rol oynamaktadır.
Bir sonraki İran yönetimi ile nükleer sorun dışındaki diğer konularda ilişki kurulmasına kapı aralamak için Biden’in KOEP’i canlandırması, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu terör örgütleri listesinden çıkarması ve İran dini lideri de dahil olmak üzere İran’ın üst düzey yetkililerine yönelik yaptırımları sona erdirmesi gerekmektedir.
Bu yazı, 30 Kasım 2020 tarihinde Middle East Eye sitesinde yayımlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.