Mutlu Çocukluk Sahneleri Hayal Edebiliyor muyuz?
Yakın tarihimizde ilk kez bir komite veya komisyon çatısı olmaksızın farklı partilerden milletvekilleri, siyaset üstü bir mekanizma ile bir araya gelerek çocukların farklı alanlarda yaşadığı sorunlara çözüm önerisi getirmek için bir masa etrafına toplandı ve “Çocuk Hareketi” TBMM’de ilk tanıtım toplantısını gerçekleştirdi.
Kulağımda Arjantinli muhteşem piyano virtüözü Martha Argerich’in sihirli piyanosundan yükselen Robert Schumann’ın “Kinderszenen, Op.15” adlı eseri… Yani Çocukluk Sahneleri…
Dünyanın karanlığa gömüldüğü anlarda çocukluğun neşeli anılarını devşirmek ve günümüzde çocuklara nasıl umut aşılanabileceği konusunda fikir üretmek için sık sık dinlerim bu eseri… Hep ve daima Argerich’in yorumuyla…
Bir yandan da gözümün önünden türlü çocukluk sahneleri geçiyor.
Çocukların beslenme çantasını dolduramamasıyla dalga geçen siyasetçilerin olduğu bir ülkede “Beslenmek bir çocuk hakkıdır” diye çığlık atıyoruz, avaz avaz…
Fabrikalarda iş kazaları ve ihmaller yüzünden ölen veya yaralanan çocukların, yenidoğan çetelerinin doymak bilmeyen para iştahı yüzünden yoğun bakım ünitelerinde fişleri çekilen bebeklerin manşetlerden eksilmediği bir ülkede “Çocukların yaşam hakkı vardır” diye yazıyoruz sağır duvarlara…
Mevsimlik tarım işçisi aileleriyle birlikte tarlaların ortasında eğitimden kopan çocukların sesi olup “Eğitime erişim bir çocuk hakkıdır” diyoruz, ama nafile…
Üzerlerine soba devrilmesiyle en trajik şekilde can veren, yeterli beslenemeyen, okula aç giden, okulda açlık ve susuzluğun en yıpratıcı sahnelerini yaşayan, bu yüzden bodur kalan, dersi dinleyemeyen, dinlese de anlayamayan, arkadaşlarıyla harçlıklarını birleştirip bir somun ekmek alarak paylaşan, omuzları bu kadar hüznü sırtlamaktan çökmüş çocuklar sarıyor evreni…
Narin’in acısının üzerine eklenen Sıla, Şirin, Damla Nur, Şeyma, İkbal ve Ayşenur’u da içine çekip alan ve günbegün büyüyen cinayet sarmalına karşı öfkemizi dile getirecek ne bir nota kaldı ne bir söz…
Çocuk Hareketi Start Aldı
Türkiye’de çocukların adil, güvenli, eşit, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sürmeleri, hak ve özgürlüklere eşit biçimde erişmeleri, yeniden hak sahibi özneler olarak görülmeleri için çağdaş yasalar, çocukları önceleyen bütçelendirme, yasaları uygulayacak toplumsal ve siyasi irade, toplumsal farkındalık ve yasaların uygulanmasını izleyecek bir sosyal ve teknik altyapı geliştirilmesi gereği günbegün kendini gösteriyor.
Geçtiğimiz günlerde, benim de en başından beri büyük bir mutlulukla takip edip desteklediğim Çocuk Hareketi, TBMM’de ilk tanıtım toplantısını gerçekleştirdi.
Fikrin annesi, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Elif Esen… Kendisi 20 yılı aşkın süredir siyaset ve sivil toplum çalışmalarını sürdüren bir aktivist… Meclis’e adım attığı ilk günden itibaren çocuk ve kadın hakları konusunda yasal girişimlerini sürdüren, sahayı sürekli takip eden, kâh cezaevlerinde anneleriyle kalan çocukların durumunu yerinden gözlemleyen, kâh Narin davasını sistematik şekilde takip eden, derinleşmek istediği her konuyu da uzmanına sormaktan çekinmeyen bir siyasetçi…
Çocuk hakları konusunda farkındalığı güçlü ve başarı odaklı bir kadro ve her alanda isim yapmış bir uzman kadrosuyla temelleri atılan ve devam ettirilen bu projenin Türkiye siyasi tarihi açısından anlamı büyük… Yakın tarihimizde ilk kez bir komite veya komisyon çatısı olmaksızın farklı partilerden milletvekilleri, siyaset üstü bir mekanizma ile bir araya gelerek çocukların farklı alanlarda yaşadığı sorunlara çözüm önerisi getirmek için bir masa etrafına toplandı.
Dolayısıyla bu hareket aslında toplumsal sorunlarda ortaklaşma ve çözüm önerileri geliştirme konusunda ihtiyaç duyduğumuz, kutuplaştırıcı dinamiklerden uzak bir hareket… Amaç, toplumun farklı kesimleriyle işbirliği yapabilmek, çocukların farklı alanlardaki sorunlarına ortak çözümler üretmek, bu çözümleri de ya sahada aktivizmle ya da Meclis’te soru önergeleri, kanun teklifleri ve lobi faaliyetleriyle somut zemine taşımak…
Kısacası, çocukların haklarının mücadelecisi ve takipçisi olmak… Çünkü Nelson Mandela’nın ifadesiyle, “Bir toplumun ruhunun, çocuklarına davranış biçiminden daha keskin bir ifşası olamaz”.
Uzun Zamandır Hazırlanıyor
Çocuk Hareketi’nin benim de yer aldığım ilk Danışma Kurulu Toplantısı, 19 Kasım günü, yani bir kez daha derin eşitsizliklerin gölgesinde geçen Dünya Çocuk Hakları Günü’nden bir gün önce TBMM’de yapıldı. Ama hareketin fikri zemini, bir yılı aşkın süredir Esen ve ekibi öncülüğünde gerçekleştirilen ortak akıl toplantılarıyla atıldı ve çocuk hareketinin içinde teknik komiteler kuruldu.
Aramızda milletvekilleri, avukatlar, akademisyenler, sağlık çalışanları, sivil toplum temsilcileri, medya mensupları ve çocuklar vardı. Herkesin katkısı ve katılımı önemliydi, herkes varlığıyla “değerli hissettirildi”. Çünkü birbirlerine karşı değil, çocuklarla birlikte çocuklar için bir hareket içinde yer almak bunu gerektiriyordu. Bu yüzden de Çocuk Hareketi, katılımcılara umut verdi.
Hareket, çocuk katılımını önemseyerek, çocukları konferans salonunda masanın baş köşesine buyur etti, onların eğitimden sağlığa sorunlarını kendi ağızlarından dinledi, not etti, çözümler önerdi. Başlangıcından itibaren çocuklar Hareket’in içinde yer aldı; basın toplantılarına katıldılar, okulda ve sosyal yaşantılarında karşılaştıkları sorunları en duru ve net ifadelerle katılımcılara aktardılar. “Okul bahçelerimize beton dökülüyor, oynayacak yeşil alanımız yok. Okul binası gri ve iç karartıcı” dediler. “Arkadaşım bana zorbalık yaptı. Müdür benim anlattıklarımı dikkate almadı. Öğretmenlerimiz de bu konuda önlem alacak deneyime sahip değil” diye dert yandılar.
Çocukların Meclisi
Çünkü milletvekili Esen’in de hep vurguladığı gibi, “Burası artık çocukların da Meclisi” ve yine kendisinin ifadesiyle “Siyaset, doğru yapıldığında bir yol ve yöntemdir. Ancak o zaman çözüm ve fayda üretebilir. Çocuklar için çalışan bir siyaset ise en kıymetli mücadeledir”.
Hareket, belirli bir metodoloji dahilinde aşama aşama, odaklanarak ve konu bazlı derinleşerek ilerleyecek. Multi-disipliner bir şekilde, farklı uzmanlık alanlarının görüşlerini birbiri üzerine eklemleyerek çalışmalarını sürdürecek. Ama tüm komitelerin çalışmalarına sosyal politika konularındaki hassasiyet dahil edilecek.
Gündeminde çocuk adalet sisteminden yoksulluğa, ücretsiz okul beslenmesinden madde bağımlılığına, akran zorbalığından eğitimde fırsat eşitliğine, sosyal hizmetlerin kalitesine, aşılamaya dek birçok madde var. Şu anda beş komite üzerinden çalışmalar yürütülecek: Eğitim, sağlık, hukuk, dijital risk ve fırsatlar, çocuk yoksulluğu ile mücadele.
Bu komiteler, söz konusu alanlardaki yasal boşlukları tespit edecek, bütçe odaklı öneriler getirecek veya örneğin aşılanma hakları üzerine yasa teklifi çalışmaları yürütecek. Hem var olan yasalardaki boşluklara yönelik çalışmalar yapılacak hem de mevcut yasaların işlerlik kazanmasına dair lobi çalışması yürütülecek. Birçok açıdan çocuk hakları ihlallerine dair toplumsal öfkenin, toplumsal bir umuda dönüştürülmesi ve bu yöndeki hedeflerin önündeki taşların temizlenmesi amaçlanıyor.
Hareket’e şu anda, Gelecek Partisi Antalya Milletvekili, Anayasa Profesörü Serap Yazıcı Özbudun’dan Bağımsız Milletvekili Ümit Özlale’ye, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen ve TBMM Başkanvekili ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’dan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a dek birçok milletvekili de destek veriyor.
İktidar partisi de Çocuk Hareketi’ne katılmaları için davet edildi, ancak Hareket içindeki bazı isimlere dair “hassasiyetleri” sebebiyle şu an için partiler-üstü olan bu girişimde yer almıyorlar.
Parti rozetlerini kapının dışında bırakan siyasetçiler, adeta Çocukluk Sahneleri’ni yeniden ele alıp hep birlikte, farklı siyasi partilerin güç birliğiyle çocukların karşılaştıkları hak ihlallerine etkili, sürdürülebilir ve koruyucu politikalar eşliğinde çözüm üretmeyi hedefliyor.
Başka Siyaset Mümkün
Çocuk Hareketi, bir anlamda fırtınanın ortasında güvenli bir limana ulaşmak isteyen çocuklar için bir pusula…
Siyaset yapma biçimlerini de dönüştürmeye yönelik çoklu bir yuvarlak masa girişimi…
Bir anlamda da çocuklara ve yetişkinlere “Başka bir siyaset var” demenin bir yolu, yöntemi, soluğu…
Çocuk Hareketi, ama neden?
Çünkü Gelecek Partisi Antalya Milletvekili, Anayasa Profesörü Serap Yazıcı Özbudun’un söylediği gibi, “Anayasal çürümenin sonuçlarından biri de çocukların maruz kaldıkları sorunlar”. Ve yine Yazıcı Özbudun’un vurguladığı gibi, “2011 yılında ilga edilen Devlet Planlama Teşkilatı’nın yeniden kurulup hayata geçirilmesi sağlanırsa, Türkiye’nin gelecek beş yıllar için ekonomik sosyal, kültürel kalkınmasını planlaması mümkün olabilir.”
Çocuk Hareketi, ama neden?
Çünkü bağımsız milletvekili Ümit Özlale’nin belirttiği gibi, 7 milyon yoksul çocuğun olduğu bir ülkede, “Çocuklara kocaman bir özür borçluyuz. Bugün çocuklarımız, devletin bütün kurumlarıyla çökmesinin, iflas etmesinin en derin sonucunu en derinden yaşayanlar. Gıda güvenlikleri yok. Sosyal güvenlikleri yok. Neredeyse hiçbir güvenlikleri yok.”
Çocuk Hareketi, ama neden?
Çünkü CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen’in söylediği gibi, “Çocuk konusu, siyasi bir mesele”. Çünkü, diyor Gökçen, “Çocuk haklarının ihlal ediliyor olması, istismara uğruyor olması, çocukların karnının tok olmaması, eğitimden geri kalması ve iş kazalarında hayatını kaybetmesi bizim için politik mesele. Burada her birimiz farklı siyasi partilerden birer temsilci olarak bulunuyoruz ve bunun özel bir anlamı var bizim için. Verdiğimiz bazı cevaplarda da farklı siyasi partilerin ortaklaşması gibi bir sorumluluğu Türkiye’de bugün güncel durumda hepimiz çok hissediyoruz. Bu soruları sorup doğru cevapları ararsa ve o doğru cevaplar üzerinden bir siyaset ortaya koyarsa, bu, Türkiye’nin geleceği için umut verici bir gelişme haline gelir”.
Çocuk Hareketi, çünkü, TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca’nın da söylediği gibi, “Çocukları açlığa, çalıştırmaya, şiddete terk eden her düzen, adaletsizliği derinleştiriyor”.
Çocuk Hareketi, çünkü, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın belirttiği gibi, “Bu çalışmaların hepsi binayı inşa eden tuğlalardır. Ama denetimi, şeffaflığı, açıklığı ve hesap verebilirliği tesis etmedikçe nitelikli eğitimden bahsedemeyiz. Çocukların kolları ve kafalarını ideolojilere kaptırmazsak, yurttaş olmalarını sağlarsak, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesillerle Türkiye zirveye doğru çıkar. Çocukları sömürünün, yoksulluğun ve şiddetin girdabından kurtarmak, yalnızca vicdani değil, politik bir sorumluluktur”.
Mutlu Çocukluk, Ama Nasıl?
Büyük besteci Schumann’ın piyano repertuarında çocukluğa dair en rafine örneklerden biri olarak kabul edilen ve sevgili eşi Clara Wieck’in henüz nişanlılık dönemlerinde kendisine yazdığı mektupta “hiçbir anlatıma sığmayacak kadar güzel” bulduğunu söylediği Çocukluk Sahneleri, 13 küçük bölümün birleşimiyle oluşur.
Bu bölümler arasında “kovalamaca”, “rüya”, “sevinç”, “yalvaran çocuk”, “önemli bir olay”, “korkutma”, “uyuyan çocuk”, “hayallere dalış” gibi temalar yer alır. Schumann, mutlu bir çocukluk geçirmiş ve bunu eserlerinde hissetmek de mümkün.
Çocuk Hareketi toplantısındayken bir yandan da kulağımda bu temalar uçuşuyordu. Ve Türkiye’de çocuklar adeta minnacık ellerini birbirine kavuşturarak, bize yalvarıyorlar. “Bizi görün; sorunlarımızı siyasete kurban etmeyin” dercesine…
Bize de Çocuk Hareketi gibi partiler-üstü ve uzman katkılarını önemseyen dayanışmacı bir anlayışla, çocukların hak ihlallerinin aslında siyasi bir mesele olduğunu anımsamak ve her türlü sivil toplum ve siyaset adımında çocukların iyi olma halinin önemsendiği adımlar atmak düşüyor. Çünkü, Esen’in de belirttiği gibi, “Ancak mutlu bir çocuk, geleceğe dair güzel hayaller kurabilir”.
Onların hayal kurmaları için çabalamaya ve bu yönde çabalar gösterenleri yüreğinizle, vicdanınızla takip etmeye ne dersiniz?
Çocuk hareketiyle ilgili gelişmelere, sosyal medya hesaplarından ve www.cocukhareketi.org üzerinden erişebilirsiniz.
MENEKŞE TOKYAY