İstanbul’un deprem riski, yalnızca fiziksel altyapının zayıflığıyla sınırlı değil; sosyal eşitsizlikler, mekânsal adaletsizlikler ve yönetsel yetersizliklerle derinleşen, çok katmanlı bir kırılganlık alanıdır. Nüfus yoğunluğu, açık ve kamusal alanların yetersizliği, altyapı sistemlerindeki baskı ve kontrolsüz yapılaşma, afetlere müdahale kapasitesini zayıflatmakta ve afet yönetimini daha karmaşık hale getirmektedir.