Şirin Ebu Akile, tam üç yıl önce bugün öldürüldü. Parlak stüdyo ışıkları yerine enkazların, gözyaşlarının, yıkık duvarların gölgesinde durdu hep. Gözlerinin içine bakan herkes onun sadece bir haberci değil, bir hafıza olduğunu anlardı. Bugün hâlâ Şirin’in sesi yankılanıyor Gazze sokaklarında, Batı Şeria’nın suskun taşlarında ve her cesur gazetecinin vicdanında…

İsrail’in 1948’den bu yana genişleyen haritası nasıl kötülüğün mevzi kazanımı olarak gözlerimizin önünde ise buna karşı set oluşturabilecek bir varlığın, iradenin, gücün olmayışı da ayrı bir trajedi olarak yanı başımızdadır. Gündelik çekişmelerin, ideolojik çarpıtmaların görünmez kıldığı bu vahim durum, her yönüyle içinde bulunduğumuz netameli koşulların nasıl ölçü tanımaz boyutlarda olduğunun göstergesidir.

Her fırsatta insan hakları ve hukukun üstünlüğünden bahseden AB, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü soykırım savaşı karşısında her iki ilkeye de sahip çıkmayarak güvenilirliğini ve meşruiyetini paramparça etti.

Aradan 30 yıl geçmiş olmasına rağmen uluslararası adli sistemin krizlerin çözümünde etkin bir enstrüman olamayışına maalesef yeniden şahit olmaktayız. Yine beklenti, Güney Afrika tarafından yapılan başvurunun nihai karara varmasının Bosna Hersek başvurusunun neticelenmesi gibi çok uzun yıllar alacağı yönündedir.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.