Teşekkürler Senatör Sanders!
Sistem temelde iki adaylı bir yapı üstüne kurulmuşken üçüncü bir ismin seçim sürecinde dikkat çekmesi ABD’de alışıldık bir durum değil. Bernie Sanders bu bakımdan gerçek bir istisna. Peki onu yeterince tanıyor muyuz?
Kasım yaklaşıyor, seçim yarışı kızışıyor, Beyaz Saray yeni ev sahibini ağırlamaya hazırlanıyor. Sistem temelde iki adaylı bir yapı üstüne kurulmuşken üçüncü bir ismin seçim sürecinde dikkat çekmesi ABD’de alışıldık bir durum değil. Bernie Sanders bu bakımdan gerçek bir istisna. Şimdi yeniden sahnede. Aslında hep sahnedeydi ama onu yeterince tanıyor muyuz?
Bernie Sanders, yaşlılığı iyiden iyiye en zayıf tarafı hâline gelen Biden’dan bile bir yaş büyük, 1941 doğumlu. Polonya göçmeni, ailesini ve yakınlarını Nazi kamplarında yitirmiş bir babanın iki oğlundan biri olarak New York City’nin Brooklyn semtinde dünyaya geldi. Soykırım hikâyeleri onun çok erken yaşlarda politikleşmesini sağladı. İşçi sınıfından, yoksul bir aileden olması da onun sınıf meselesini ciddiye almasına vesile oldu.
Daha 20’lerinde, Chicago Üniversitesi’nde okurken anne-babasını kaybetti. Chicago’daki yıllarını “Hayatımdaki entelektüel heyecanın en önemli dönemi” olarak tanımlayacaktı. Amerika Sosyalist Partisi’nin gençlik kollarına katıldı. Oturma eylemlerinde yer aldı. Onu o yıllardan tanıyan bir arkadaşı şöyle diyecekti: “Karizmatikti ama güçlü yönlerinden biri, geniş bir insan grubuyla, hatta aynı fikirde olmadığı kişilerle bile çalışma yeteneğiydi.”
Martin Luther King Jr.’ın “Bir Hayalim Var” konuşmasını yaptığı meşhur eylemde bile vardı. Devlet okullarında yapılan ayrımcılığa direndiği için para cezasına çarptırıldı. Savaş karşıtı eylemlerde de hazır bulundu. Vietnam Savaşı sırasında vicdani retçi olmak için başvuru bile yaptı, askere alınma yaşını geçmiş olduğundan askere alınacağı yoktu gerçi. Mamafih savaşa karşı olsa da savaşanlarla bir sıkıntısı yoktu, gazilere yapılan yardımlara da hiçbir zaman karşı çıkmadı.
Mezuniyetinden sonra New York’a döndü, öğretmenlik, psikiyatri asistanlığı yaptı, fakat “kırsal yaşamın büyüsüne kapılmıştı”, 1968’de aldı başını Vermont’a taşındı. Oradaki küçücük bir kasabada marangozluk, yazarlık ve belgeselcilik yaptı. 1981’de ise bağımsız aday olarak girdiği seçimleri kazandı ve Vermont’un en büyük şehri Burlington’ın belediye başkanı oluverdi. Aynı başarıyı üç kez daha tekrar edecekti.
Kendisini medya önünde sosyalist olarak tanımlayan biri olarak birçok icraata imza attı. Kurduğu gençlik merkezleri bedava hizmetler sundu. Kadınlara yönelik faaliyetleri önemsedi. Yeni parklar yaptı ve doğanın korunması için titizlendi. Buna mukabil 1991 yılında yine bağımsız sıfatıyla girdiği seçimde Vermont Kongre Üyesi seçildi ve 2007 yılına dek görevde kaldı. 2012 ve 2018 seçimlerinde ise oyların yaklaşık yüzde 70’ini alarak senatör oldu.
Demokrat Parti’nin üyesi olmasa da 60 senedir onlarla daima işbirliği içindeydi. 2016’da Demokratların başkan adayı olma şansını kıl payı kaçırdı. Kampanyasında milyonerlerden ve lobi şirketlerinden bağış kabul etmese de 1 milyondan fazla kişiden 73 milyon dolar topladı. Kampanyasını bilhassa sosyal medya üzerinden yürüttü ve kitlesini genişletti. Kullandığı araçlar onun bilhassa gençlere hitap etmesini sağladı. Okul harçları altında ezilen gençlerde bir heyecan dalgası oluşturmasını bildi. Sistemden ümidini kesmiş yığınlar da onda bir ümit buldular. Sosyal güvencesi olmayan Latin Amerika kökenli alt sınıflar, gittikçe yoksullaşan işçi ve memurlar, ötekileştirilmiş Müslümanlar da bu ümidi paylaştı. Kaliforniya gibi eyaletlerdeki zaferi bu yüzden şaşırtmadı.
Bernie Sanders, It’s OK to Be Angry About Capitalism (Kapitalizme Kızgın Olmakta Beis Yok) adında bir kitap yazdı, orada küresel oligarşiden söz etti ve sadece Rusya’nın değil ABD’nin de oligarklar tarafından idare edildiğini savundu. “Onlar için her şey paradır. Ve yalanlar, yalanlar, yalanlar… Ve yolsuzluk, yolsuzluk ve yolsuzluk…”
Zengin azınlığa karşı bu öfkeli söylemler, “Herkes İçin Sağlık”, “Herkes İçin Bedava Eğitim” sloganları Demokratların tabanında da ciddi bir karşılık buldu. Sanders çalışma süresinin ücretlerde kesinti yapılmaksızın beş günden dörde indirilmesi gerektiğini de savunarak bu etkiyi artırmayı denese de doğal sınırlarına dayandı ve orada durdu. Siyahilerden, kadınlardan ve orta-üst sınıflardan oy alamadı mesela. Orta yaş üstü nüfustan da ciddi bir teveccüh bulamadı, 65 yaş üstü seçmen nezdinde yüzde10’u aşamadı. Geçirdiği kalp krizi dolayısıyla kampanyasına ara vermiş olması da oylarındaki düşüşün sebeplerinden biri oldu.
Şimdi 83 yaşında ve Biden’ı yaşı sebebiyle adaylıktan çekecek bir irade çıkacak olsa bile onu tercih etmeleri mümkün değil. Şüphe yok ki Sanders bir kez daha çalışıp didinecek ve finalde Demokratlar lehine çekilecek. Bu seferki himmeti Trump’ın püskürtülmesine yeter mi, orası şimdilik meçhul. Yine de Amerikan sisteminde halkın parasıyla kampanya yürütebilmesi bile esasında başlı başına bir devrim sayılabilir. Öte yandan kapitalizmin merkezinde radikal sayılsa da sosyal demokrat fikirleri kitlelere belli ölçüde benimsetebilmesi de yabana atılamaz.
Yahudi Kimliği
Onun Yahudi kimliği ve İsrail’le ilişkisine kısaca bir göz atacak olursak, bahsi geçen pek çok şeyi daha farklı bir zaviyeden değerlendirme imkânı edinebiliriz. Anne-babası sadece en önemli bayramları olan Yom Kippur’da sinagoga giderdi. Kardeşi Lary, ebeveynleri hakkında şöyle diyordu: “Yahudi olmaktan çok memnunlardı ama Tanrı’ya güçlü bir inançları yoktu.” Bu aslında Amerikan Yahudilerinin ortalamasına dair fikir verici bir beyandı. Bernie’nin ilk eşi Deborah bir Yahudi’ydi ve onunla birlikte 1963 yılında İsrail’deki bir kibbutz olan Sha’ar HaAmakim’de gönüllü olarak birkaç ay çalışmıştı. Bu onun sosyalist kimliği kadar Siyonist tarafını da işaretleyen bir durumdu.
Sanders’ın din hakkında konuşması çok sık rastlanan bir durum değil, fakat kendisini “din ile aktif olarak ilgili olmayan” biri şeklinde tanımladığı biliniyor. Resmî olarak ise hareketinin sitesinde dininin Yahudi olduğu belirtiliyor. Tanrı’ya inanma hususunda ise şöyle diyor: “Sanırım herkes Tanrı’ya kendi yöntemleriyle inanıyor. Bana göre bu, hepimizin bağlantılı olduğu, tüm yaşamın bağlantılı olduğu ve hepimizin birbirine bağlı olduğu anlamına geliyor.”
Sanders da anne babası gibi sinagogun müdavimleri arasında değil, fakat o da Yahudi bayramlarından bazılarında törenlere katılmaktan geri kalmıyor. Belediye başkanıyken de bu tür merasimlerde boy göstermiş, halka açık biçimde Hanuka mumlarını kutsamıştı. “Yahudi olmaktan gurur duyuy0rum” dese de Yahudilik onda dinden ziyade millî bir kimlik işlevi görüyor.
İsrail’le, Siyonizm’le temelde hiçbir problemi yok. “Çok fazla kişi bugünkü İsrail’in 20-30 yıl önceki İsrail olmadığını anlamıyor” türünden eleştirel söylemlere başvursa da iyi bakıldığında bu söylemin İsrail’in kuruluşuna ve yapısına karşı olmak şurada dursun meşruiyet atfettiğini çoğu kişi fark edecektir. “Burası sağcı bir ülke, giderek de köktendinci bir ülke haline geliyor. Yönetimde olan adamlardan bazıları Tanrı’nın kendilerine tüm bölgeyi kontrol etme hakkına sahip olduklarını söylediğine inanıyor.” Sağcı olmadıkça İsrail’le ve Siyonizm’le bir sorunu yok Sanders’ın.
Daha önceki mülakatlarında Netanyahu’nun savaş finansmanını kesmek istediğini söylese de 7 Ekim sonrası Gazze’deki soykırıma karşı Hamas’la ateşkes kavramını dahi dillendirmekten sakınması ise bazı takipçileri arasında derin bir hayal kırıklığına sebep oldu. “Hamas gibi, çalkantı, kaos ve İsrail devletinin yok edilmesine adanmış bir örgütle nasıl kalıcı bir ateşkese varılabileceğini bilmiyorum. Arap ülkelerinin de Hamas’ın gitmesi gerektiğini anladığını düşünüyorum.” Bu tavrı üzerine 2020 seçimlerinde Sanders kampanyasının sözcülüğünü yapan Briahna Joy Gray, onun için “neslimizin en büyük siyasi hayal kırıklığı” ifadesini kullandı.
Yahudi lobisinin koçbaşı olan AIPAC’den gelen kutlama mesajı ise her şeyi özetliyordu: “Hamas’la ateşkese net ve prensipli yaklaşımınızdan dolayı teşekkürler Senatör Sanders!..”