Ukrayna, Gazze ve Kimlik Jeopolitiğinin Yükselişi

Bazı trajedilerin ve çatışmaların dünyanın dikkatini çekmesine ve diğerlerinin neredeyse fark edilmeden geçip gitmesine neden olan şey nedir?

ukrayna gazze

Gazze çatışmasının başladığı ilk günlerde John Kirby’nin bir TikTok videosu viral oldu. Videonun ilk karelerinde, Beyaz Saray sözcüsü Gazze’deki sivil kayıpları savaşın “vahşi, çirkin” gerçekliğinin bir parçası olarak nitelendirirken soğukkanlılığını koruyor, ikinci bölümde Ukrayna’daki sivil ölümleriyle dehşete düştüğünü anlatırken ise boğazı düğümleniyordu.

 

Biden yönetimini eleştirenler açısından söz konusu video Amerika’nın çifte standardını özetlemekteydi. Ancak Ukrayna ve Gazze’ye yönelik göreceli tutuma ilişkin tüm bu tartışma, merhametin seçiciliği konusunda kapsamlı bir meseleyi gözden kaçırıyor: Ukrayna, Gazze ve İsrail’de yaşanan trajediler, dünyanın başka yerlerindeki savaşlar ve insani felaketlerden çok daha fazla ilgi görüyor.

 

Gazze’deki kıtlık tehdidi son zamanlarda dünyanın her yerinde her gün manşetlere taşınıyor. Öte yandan Birleşmiş Milletler, “Sudan’ın yakında dünyanın en kötü açlık krizine sahne olacağı” ve 18 milyon insanın akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. Bölgede süregiden bir çatışmanın, “toplu mezarlar, toplu tecavüzler, nüfusun yoğun olduğu bölgelere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar”ın ve 6,5 milyondan fazla insanın yerinden edildiğinin altını çizdi. Darfur’daki mülteci kamplarından gelen raporlarda çocukların iki saatte bir yetersiz beslenmeden öldüğü belirtiliyor.

 

Gazze gibi Sudan da Mısır’la sınır komşusu. Ancak Sudan’daki çatışma (ve geçen hafta BM’den gelen uyarı) dünya kamuoyu tarafından büyük ölçüde görmezden gelindi. BM’nin Sudan için geçen ay başlattığı 2,7 milyar dolarlık insani yardım çağrısı için şu ana kadar 131 milyon dolar toplanabildi.

 

Gazze’de tutulan İsrailli rehinelerin serbest bırakılması çabaları uluslararası diplomasinin en önemli öğesi haline geldi. Geçen hafta CIA Başkanı Bill Burns doğrudan devreye girdi. Buna karşın Nijerya’da 287 çocuğun kaçırılması (çocukların çoğu hafta sonu serbest bırakıldı) çok az uluslararası ilgi gördü.

 

Biraz daha geriye gittiğinizde, dünyanın, özellikle de Afrika’dakiler olmak üzere, kitlesel katliamları ve acıları görmezden gelme kapasitesi açıkça ortada. Etiyopya ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) arasında Kasım 2020’de başlayan savaş, taraflar arasında bir barış anlaşmasının müzakere edilmesi için girişimlerde bulunan eski Nijerya Cumhurbaşkanı Olusegun Obasanjo’ya göre, yaklaşık 600 bin kişinin hayatına mal oldu. Savaşın kurbanlarının yarısından fazlası sivildi ve çoğu da açlıktan öldü.

 

ABD’de başlayan “Siyahların Hayatı Önemlidir” (Black Lives Matter) sloganı 2020’de küresel çapta yankı buldu. Ancak Afrika Birliği de dahil olmak üzere dünyanın geneli, Etiyopya-Tigray savaşında yüz binlerce siyahın hayatını kaybettiğini neredeyse hiç fark etmemiş görünüyordu.

 

Bazı trajedilerin ve çatışmaların dünyanın dikkatini çekmesine ve diğerlerinin neredeyse fark edilmeden geçip gitmesine neden olan şey nedir?

 

Sorunun yanıtı kimlik jeopolitiği olarak adlandırılabilecek bir şeymiş gibi görünüyor. Çok sayıda insanın kendini savaşan ya da acı çekenlerle özdeşleştirmesi durumunda bir çatışmanın uluslararası ilgiye ve öfkeye yol açma olasılığı çok daha yüksek oluyor. Avrupalılar, kaçan Ukraynalılara bakıp kendi şehirlerinin bombardıman altında olması halinde neler olabileceğini düşünüyorlar. Pek çok Müslüman ve Yahudi de kendilerini Gazze’de savaşan taraflarla özdeşleştiriyor.

 

Tahminimce Etiyopya-Tigray savaşında beyazlar siyahları katletseydi ya da tam tersi olsaydı bu savaş küresel bir infiale neden olurdu. Ancak ırksal veya grupsal düşmanlık unsuru olmadan, dışarıdan bakanların taraflarla özdeşlik kurma ihtimali çok daha düşüktü.

 

Kitlesel zulümler bireysel hikâyelere ayrıştığında, duygusal ve siyasi etkisi çok daha güçlü oluyor. Küresel izleyiciler 7 Ekim’de kaçırılan ve akıbetleri bilinmeyen İsrailli küçük çocukların ve İsrail’in Gazze saldırısında öldürülen Filistinli çocukların ve ailelerin yüzlerini ve isimlerini biliyor. Milyonlarca kişi Rusya’nın Ukrayna’nın bir kentine yönelik acımasız saldırısını konu alan Oscar ödüllü film Mariupol’da 20 Gün’ü izleyecek.

 

Bireysel acıların hikâyelerini anlatan filmler ve haberciliği izlemek fazlasıyla acı verici olabilir. Ancak öldürülen ya da açlıktan ölen Tigraylı ya da Sudanlı çocukların isimleri ve kaderleri hiçbir zaman aynı ilgiyi görmeyecek, dolayısıyla asla aynı türden bir küresel infiale yol açmayacak.

 

Tigray veya Sudan gibi yerlerdeki trajedilere dikkat edilmemesinin döngüsel bir süreci var. Uluslararası haber kuruluşları izleyicilerinin bu hikâyelerle ilgilenmediğini biliyor, bu hikâyeleri haberleştirmek de masraflı ve tehlikeli. Dolayısıyla uluslararası kaygıları gerçekten tetikleyebilecek olayları ayrıntılı olarak belgelemiyorlar.

 

Filistin davasının destekçileri, Gazze konusunda bu kadar öfkeliyken Sudan ya da Haiti için yürümüyor olmalarının Batı siyasetinin oradaki olaylara doğrudan karışmamasından kaynaklandığını söyler kimi zaman. ABD İsrail’e silah sağlıyor ama Sudan’daki iki tarafa da sağlamıyor.

 

Bu argüman güçlü bir argüman olsa da yeterli değil. Suudi Arabistan öteden beri hem Amerikan hem de İngiliz silahlarının en önemli alıcılarındandı. Suudiler bu silahları Yemen’de, BM’ye göre 2021 yılı sonu itibarıyla 377 bin kişinin hayatına mal olan bir çatışmada kullandılar. İsrailliler gibi Suudiler de ayrım gözetmeksizin bombalamakla ve kıtlığa yol açmakla suçlandı. Ancak Batı’da bu konuda çok az kamuoyu tepkisi vardı.

 

ABD-Suudi ilişkilerinde gerçek bir krize neden olan konu, tanınmış bir gazetecinin, Cemal Kaşıkçı’nın, öldürülmesiydi. Anonim kalmaya mahkûm binlerce ölümün aksine, Kaşıkçı’nın korkunç hikâyesi duyguları harekete geçirme ve uluslararası politikayı değiştirme gücüne sahipti.

 

Dünya siyaseti hâlâ Stalin’e atfedilen şu utanç verici sözle devam ediyor gibi görünüyor: “Tek bir ölüm trajedidir, 1 milyon kişinin ölümü ise istatistik.”

 

Bu yazı Financial Times sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.