Ücretsiz Okul Yemeklerinin “İklim” Yönü
Bugün ücretsiz okul yemekleri, sosyoekonomik eşitsizlikleri okul ortamında yönetmenin en etkili sosyal politika araçlarından biri olmanın yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadelede de en akıllı yatırımlardan biri haline geliyor. Bu, daha kısa tedarik zincirlerinin, daha sağlıklı çocukların, daha dirençli toplumların ve daha kapsayıcı ekonomilerin anahtarı.
Bugün ücretsiz okul yemekleri, sosyoekonomik eşitsizlikleri okul ortamında yönetmenin en etkili sosyal politika araçlarından biri olmanın yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadelede de en akıllı yatırımlardan biri haline geliyor.
Bu dönüşüm öyle sessiz sedasız da değil. 112 üye devlet, 6 bölgesel oluşum ve en yeni ortak ICRISAT’in (Yarı Kurak Tropikler için Uluslararası Tahıl Araştırma Enstitüsü) katılımıyla 150 partneri aşan Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu, 2030 yılına kadar hiçbir çocuğun aç kalmaması yönündeki hedefini büyütürken, küresel iklim ajandasını da giderek daha fazla şekillendiriyor.
Toprak, okul, yerel emek, iklim ve çocukların ücretsiz ve sağlıklı şekilde beslenmesi… Aslında hepsi aynı hikâyenin farklı aktörleri. Bu hem gıda zincirinin kısaldığı, lojistiğin doğurduğu karbon ayak izinin azaldığı, hem kadınların sosyoekonomik açıdan güçlendiği, hem de çocukların sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde ücretsiz beslendiği döngüsel bir ekonomi…
Brezilya’nın Liderliği
10-21 Kasım arasında Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenen ve hükûmet liderleri, bilim insanları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, uluslararası finans kurumları ve gençleri bir araya getirerek iklim değişikliği konusunda küresel eyleme hız kazandırmayı hedefleyen 30’uncu Birleşmiş Milletler İklim Konferansı (COP30), okul yemeklerini iklim gündeminin merkezine taşıyor.
Brezilya bu alanda bir süredir dikkat çekici bir siyasi irade ortaya koymuş durumda. Ülkenin şimdi COP30’a, geçtiğimiz aylarda da Fortaleza’daki Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu Küresel Zirvesi’ne ev sahipliği yapması, okul yemeklerini iklim politikasının stratejik alanlarından biri hâline getirdi. Dahası, okul yemeklerinin Açlık ve Yoksullukla Mücadele Küresel İttifakı’nın politika kategorisine Brezilya’nın girişimiyle eklenmesi, düşük ve orta gelirli ülkelerde 2030 yılına kadar 150 milyon çocuğa daha ücretsiz okul yemeği ulaştırılması hedefi için ne kadar yoğun bir mesai harcandığını gösteriyor. Tüm bu hamleler, okul yemeklerinin artık sosyal bir harcama değil, iklim dayanıklılığı ve eşitlik için stratejik bir uluslararası yatırım olarak konumlandığının açık işareti.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Amina J. Mohammed de, Temmuz ayında düzenlenen İkinci Birleşmiş Milletler Gıda Sistemleri Zirvesi’nde güçlü bir çağrı yapmış ve “okul yemeklerini iklim kör noktasından iklim çözümüne dönüştürmenin zamanı geldi” demişti.
Hemen ardından Brezilya, Fransa ve Somali hükümetleri ile Dünya Gıda Programı (WFP) bir araya geldi ve ortak bir açıklamada bulunarak ülkeleri ulusal iklim planlarına, biyolojik çeşitlilik stratejilerine ve ilgili finans planlarına yerli okul yemeği programlarını dahil etmeye davet etti. Bu çağrı, okul yemeklerinin iklim değişikliğiyle mücadele boyutunun artık tartışma konusu değil gerçek bir “uluslararası politika gündemi” haline geldiğini gösteriyor.
Dünya genelinde 466 milyon çocuk, ücretsiz okul yemeklerine erişiyor. 2020 yılına kıyasla en az 80 milyon yeni çocuğun programa dahil olması, bu alanda tarihin en hızlı ilerlemelerinden birinin yaşandığını gösteriyor. Finansmanın %99’u ulusal bütçelerden geliyor; yani programlar güçlü bir yerel sahipliğe sahip.
Okul yemekleri, kamu tarafından yönetilen gıda sistemlerinin %70’ini oluşturuyor ve hanelerden sonra biyokütle enerjisinin en büyük ikinci tüketicisi konumunda. Bu büyüklükte bir altyapı, doğal olarak yalnızca beslenme ya da eğitim meselesi olmaktan çıkıyor; aynı zamanda ülkelerin iklim, gıda sistemi ve kalkınma hedefleri için en pratik ve etkili araçlardan biri hâline geliyor.
Beslenmeden İklime: Çarpan Etkisi Büyük
Ücretsiz okul yemekleri, çocukların sadece midesini değil, öğrenme, gelişme, hayal kurma kapasitesini de besliyor. Yoksul ülkelerde kızların okula devamlılığını artıyor; açlık ve yetersiz beslenmeye bağlı sağlık sorunları azalıyor. Ama belki de en önemlisi; çocuğun dış dünyayla kurduğu ilişkide adaleti hissetmesini sağlıyor. Devletin masasına ulaştırdığı yemeği görünce, “Ben de bu toplumun bir parçasıyım” diyor. Bu duygunun, hiçbir karbon metrik tablosunda karşılığı yok; ama gezegeni korumak için en güçlü başlangıç orada yatıyor. Dolayısıyla, okul yemeği programları, en temelde çocuğun sağlığını ve eğitim başarısını iyileştirmeyi hedefliyor.
Ancak bunlar yalnızca görünen faydaları.
Daha yakından bakınca güçlü, çok katmanlı bir etki ortaya çıkıyor: Yerel ekonomiler güçleniyor. Küçük çiftçiler için sürdürülebilir ve güvenli pazarlar doğuyor. Örneğin Brezilya’da her okulda ücretsiz yemeklerin % 30’unun yerel çiftçilerden sağlanması gibi yasal bir zorunluluk var. Ayrıca okul yemekleri sayesinde kadınlar ve gençler için istihdam imkânları artıyor. Sürdürülebilir tarım ve tedarik zincirleri teşvik ediliyor.
İşin görünmez bir boyutu daha var. Böylelikle, toplumun aşırı hava olaylarına karşı direnci artıyor. Eğer bu programlar yerel üreticilerle entegre edilirse, yani yerelden temin edilen okul yemeği modeli benimsenirse, okul yemekleri doğrudan iklim değişikliğiyle mücadele eyleminin bir parçası hâline geliyor. Yani bir tabak yemek, aslında çok daha büyük bir hikâye anlatmaya başlıyor.
Nasıl mı? Yerel tedarik zincirleri daha kısa olduğu için karbon ayak izi düşüyor; üretim agro-ekolojik ve yenileyici yöntemlere yönlendirilebiliyor; çiftçiler ve aileler güçleniyor.
Küresel gıda sistemleri, tüm sera gazı emisyonlarının üçte birinden sorumlu olup aşırı hava olaylarına, biyolojik çeşitlilik kaybına ve gıda güvencesizliğine katkıda bulunuyor. Okul yemekleri, yerel gıda sistemlerini güçlendiren, iklim dostu bir yatırım. Gıdanın yerelden tedarik edilmesi ve tedarik zincirlerinin kısaltılması sayesinde okul yemeği programları, taşımacılık ve depolamadan kaynaklanan karbon ayak izini azaltıyor; küçük ölçekli yerel çiftçileri güçlendiriyor. Böylece, daha kapsayıcı ve uyumlu gıda sistemlerinin oluşmasına katkı sağlıyor.
Yerelden tedarik edilen okul beslenmesi programları doğru tasarlandığında, okul yemekleri yerel çiftçiler için öngörülebilir bir talep yaratıyor ve bu talep; toprak sağlığını iyileştiren, biyolojik çeşitliliği koruyan ve emisyonları azaltan üretim yöntemlerine yönlendirilebiliyor. Böylece çocuklara sunulan her öğün, aynı zamanda çiftçi topluluklarında uzun vadeli dayanıklılığı güçlendiriyor.
İklim Dostu Mutfağın Yeni Dili: Temiz Enerji
Okul mutfakları, özellikle düşük gelirli ülkelerde, çoğunlukla odun ya da kömürle çalışıyor. Bu, yalnızca büyük karbon emisyonu anlamına gelmiyor; ormansızlaşmadan iç mekân hava kirliliğine kadar zincirleme bir krize yol açıyor.
Okul mutfakları aynı zamanda temiz, verimli ve çevre-dostu pişirme teknolojilerinin yaygınlaştırılması için ideal bir giriş noktası. Kenya ve Ruanda’daki pilot uygulamalar, elektrikli pişirme yöntemlerinin maliyeti %60–90 düşürdüğünü, pişirme süresini yarıya indirdiğini, çalışanların güvenliğini artırdığını gösteriyor.
Malavi, bu yılın başından beri 13 okulda temiz ve yenilenebilir pişirme çözümlerine öncülük ediyor. Organik atıklardan elde edilen biyogaz ve güneş enerjisiyle çalışan pişirme sistemlerini okul yemeklerinde kullanan bu okullar, hava kirliliğini azaltırken aynı zamanda gelir yaratıyor ve karbon kredisi olanaklarını araştırıyor. Bu yaklaşım, Malavi’nin ücretsiz okul yemeği üzerinden temiz enerjiye geçiş sürecini destekliyor.
Tanzanya, 2033 yılına kadar nüfusunun %80’ini temiz pişirme çözümlerine geçirmeyi taahhüt ediyor; bu geçiş, 100’den fazla kişiye hizmet veren kamu kurumlarında daha hızlı olacak. Ülke, COP28’de Cumhurbaşkanı Samia Suluhu Hassan’ın açıkladığı “Temiz Pişirmede Afrikalı Kadınlar Destek Programı” ile toplumsal cinsiyete duyarlı enerji çözümlerine bağlılığını güçlendirdi. Bu ulusal hedefleri desteklemek amacıyla, WFP ve Sustainable Energy for All, dört bölgede 50 devlet okulunda elektrikli düdüklü tencere pilot uygulamaları yürüttü ve temiz pişirme teknolojilerinin yaygınlaştırılmasında karbon gelirlerinin eş-finansman mekanizması olarak kullanılmasını araştırdı.
Ruanda ise temiz pişirmeyi ulusal okul beslenmesi stratejisinin merkezine yerleştirdi. Programını hızla genişleterek 4,4 milyondan fazla çocuğa ulaşmasının ardından ülke 2024’te, okul yemeklerini iklim uyumu, maliyet etkinliği ve öğrenme çıktılarıyla ilişkilendiren özel bir strateji açıkladı. Bu yaklaşım, bütünleşik politikaların büyük ölçekte etkili sonuçlar üretebileceğini gösteriyor.
Yerelden Tedarik Süreci
Dünya genelinde çok sayıda ülke okul yemeklerini iklim ve kalkınma politikalarının merkezine yerleştiriyor. Bunu da yerelden tedarik üzerinden ilerletiyorlar.
2017 yılından beri Guatemala’da ücretsiz okul yemeklerinin %70’i aile çiftliklerinden tedarik ediliyor. Eğitim Bakanlığı ile WFP ortaklığında geliştirilen bir mobil uygulama sayesinde 500 çiftçi ile 840 okul birbirine bağlanmış durumda. Böylelikle tedarik süreci standartlaştırılıyor, saydamlık artırılıyor ve taze ürünler öğrencilere en etkin ve en hızlı şekilde ulaştırılıyor.
Kenya, kuraklığa dayanıklı yerel ürünlere ve temiz pişirmeye geçiyor. Kamboçya, yerel küçük ölçekli çiftçilerden tedariki önceliklendiriyor ve gıdanın %70’ini yerelden temin etmeyi hedefliyor. Bu yaklaşım; istikrarlı pazarlar yaratmayı, kırsal geliri artırmayı ve toplulukların dayanıklılığını güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu çabaların merkezinde ise kadınlar bulunuyor: küçük ölçekli çiftçilerin %75’ini, tedarikçilerin %74’ünü ve program kapsamında görev alan aşçıların %66’sını kadınlar oluşturuyor.
Peru, ulusal okul beslenmesi politikasının iklimle bağlantılı riskleri azaltma ve afet hazırlığını güçlendirme amacıyla nasıl kullanılabileceğine dair güçlü bir örnek sunuyor. Hükümet; yüksek riskli bölgeleri hedef alarak okul yöneticilerini eğiten, acil durumlarda okul yemeklerinin devamlılığını güvence altına alan protokoller geliştirdi. Ayrıca okul yemeklerinin dağıtımını belirli bir plana bağlayarak daha geniş kapsamlı dayanıklılık ve acil durum müdahale çalışmalarının yemekler üzerinden nasıl desteklenebileceğini de göstermiş oldu.
Tüm bu örnekler, okul yemeklerinin hem iklim direnci hem de ekonomik yerelleşme için güçlü bir kaldıraç olduğunu kanıtlıyor.
Karbon Ayak İzini Azaltıyor
Ayrıca, Uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu verilerine göre, besin değeri yüksek, çevre dostu ve düşük çevresel etkiye sahip gıdalara geçiş, okul yemeği kaynaklı karbon emisyonlarını da %26–43 oranında azaltabilir. Örneğin Kenya, emisyonları düşürmek ve yerel gıda sistemlerini güçlendirmek için yerel ve kuraklığa dayanıklı ürünlerin kullanımı, temiz pişirme çözümleri ve küçük ölçekli çiftçilerden tedarik gibi gezegen dostu uygulamaları okul yemeği programlarına entegre ediyor. Ülkenin okul yemeği programlarını genişletme stratejisi; karbon yoğun ithal gıdalar yerine yerelde yetiştirilen kuraklığa dayanıklı ürünlere ve sebzelere yönelmeyi, ayrıca daha temiz pişirme yöntemlerinin kullanımını içeriyor. Bu yaklaşımla, Kenya, gıda sistemlerini dönüştürmeyi, karbon ayak izini azaltmayı ve temiz enerji geçişini desteklemeyi hedefliyor.
Benzer şekilde, Finlandiya’da evrensel okul beslenmesi kapsamında haftada en az bir gün vejetaryen menü uygulanıyor; ayrıca organik süt ve yerel balık ürünleri sunuluyor.
Öte yandan, iklim değişikliğinden kaynaklanan aşırı hava olayları, çatışmalar ve ekonomik şoklarla birleşerek gıda güvencesizliğini artırıyor ve insani krizleri derinleştiriyor. Okul yemekleri ise özellikle iklim dostu sistemlerle entegre edildiğinde, kriz dönemlerinde beslenme ve istikrar sağlayan ileriye dönük bir çözüm sunuyor.
Örneğin Bangladeş’te sel riski yüksek bölgelerde erken uyarı sistemleri aracılığıyla okul yemeğinin sürekliliğini sağlamak için gıda stokları ve nakit transferleri önceden devreye alınıyor. Böylece çocukların beslenmesi ve eğitime erişimi korunuyor.
Nijer’de ise kuraklıktan kaynaklanan gıda güvencesizliğiyle mücadelede mevsimsel tahminler ve hassasiyet haritaları kullanılarak okul temelli beslenme ve destek hizmetleri erken dönemde sağlanıyor; hanelerin gıda erişimi istikrara kavuşuyor.
Etiyopya’da hükümet, okul yemeklerini kuraklık gibi iklim şoklarına karşı dayanıklılığı artırmak amacıyla Güçlendirilmiş Sosyal Koruma Programı’na entegre etti. Bu ülkede okul yemekleri, özellikle kurak dönemlerde çocukların okula devamlılığını ve gıdaya erişimini güvence altına alarak hem insani müdahaleyi hem uzun vadeli dayanıklılığı destekliyor.
Geri Dönüşü En Yüksek Kamu Politikalarından
Ücretsiz okul yemeği programlarına yapılan 1 dolarlık yatırımın 7 ila 35 dolar arasında sosyal, ekonomik ve çevresel geri dönüş ürettiği başka kaç kamu politikası biliyoruz? Okul yemekleri bu açıdan benzersiz. Ulusal sahipliği güçlü. Geniş ölçeklere hızla yayılma kapasitesi var. Çok sektörlü fayda üretiyor. Düşük maliyetle yüksek etki yaratıyor. Ve en önemlisi de çoklu krizlere karşı çoklu direnç inşa ediyor.
Dolayısıyla, ücretsiz okul yemekleri yalnızca bir sosyal politika değil; aynı zamanda daha yeşil üretimin, daha kısa tedarik zincirlerinin, daha sağlıklı çocukların, daha dirençli toplumların ve daha kapsayıcı ekonomilerin anahtarı.
Buna rağmen 2018–2021 yılları arasında küresel iklim finansmanının yalnızca binde 5’i -yani yıllık 5,5 milyon dolar- okul yemeklerine yöneldi. Yani devasa bir potansiyel hâlâ kullanılmayı bekliyor.
İklim değişikliğini ve halk sağlığı gündemini ortak kalkınma vizyonu içinde ele almasıyla tanınan Norveç’in ilk kadın başbakanı ve Dünya Sağlık Örgütü eski genel direktörü Gro Harlem Brundtland ne güzel demişti: “Sağlık ve beslenme gibi temel meseleleri ele almadan, çevresel güvenliği ve insan kalkınmasını sağlamak mümkün değildir.”
Bugün okul yemekleri hakkında konuşmak; çocuk yoksulluğundan tarım politikalarına, gıda güvenliğinden iklim dayanıklılığına kadar geniş bir kalkınma alanını kapsıyor. Bu nedenle, COP30 sırasında dünyanın gözünü okul mutfaklarına ve bunun iklim boyutuna çevirmesi boşuna değil. Çocuklar için attığımız her adım, aslında dünya için. Bir tencerenin kaynadığı okul mutfağı, aynı zamanda gezegenin geleceğini de zincirleme etkilerle belirliyor.
MENEKŞE TOKYAY