Biden Yönetimi Hindistan’ın Hak İhlallerine Müsaade Ediyor
Biden Modi’den hesap sormayarak, Hindistan’ın azınlıklarına yönelik din temelli zulmünün derinleşmesini sağlıyor.
- S. VISWANATH & P. COOK & R. AHMED
- 12 Aralık 2021

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 17 Kasım’da, ABD hükûmetinin dünyanın inanç özgürlüğünü ihlal eden ülkeleri listesinde yer alan on ülkeyi sıraladı. Bu listede dikkate değer bir biçimde Hindistan’a yer verilmiyordu.
Liste, iki taraflı özerk bir federal kurul olan Birleşik Devletler Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (USCIRF) tavsiyelerine cevaben hazırlanıyor ve ilan ediliyor. USCIRF iki yıldır, on üç diğer ülkenin yanında Hindistan’ın da Endişe Uyandıran Ülke (CPC) listesine dâhil edilmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, geçtiğimiz sene Hindistan’ın da listeye alınması önerisine karşı çıkmıştı. Bu sene de Blinken, USCIRF’nin Hindistan’a yer verilmesi yönündeki tavsiyesini onaylamadı.
Birleşik Devletler’in Hindistan’ı oldukça önemli bir müttefiği olarak gördüğü ortada. ABD Dışişleri Bakanlığı, ilgili web sayfasında “Birleşik Devletler ve Hindistan, ticaret, yatırım ve bağ kurma yoluyla, küresel güvenlik, istikrar ve ekonomik refahın teşviki konusunda ortak çıkarlara sahiptir.” diyor. Hindistan’ın Amerika’nın “önemli bir savunma ortağı” olduğunu ve iki ülkenin “deniz güvenliği, iş birlikteliği ve bilgi paylaşımı konusundaki işbirliği”nin arttığını da ekliyor.
Oldukça önemli bir müttefik olmak, Suudi Arabistan’ın yıllarca Endişe Uyandıran Ülkeler listesinde yer almasına engel olmadı. Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Krallık ile “uzun süredir devam eden bir güvenlik ilişkisi” içinde olduğunu ve Krallık’ın “100 milyar doları aşan aktif yabancı askeri satış ile en çok satış yaptığı müşteri”si olduğunu söylüyor. Peki, neden Hindistan Endişe Uyandıran Ülke olarak görülmüyor ve Komisyon’un tavsiye ettiği gibi, insan hakları ve dini özgürlükler konusunda önemli ihlallerde bulunması nedeniyle kurumlarını ve yetkililerini bağlayacak yaptırımların hedefi olamıyor?
Blinken’ın Hindistan’ı Endişe Uyandıran Ülke olarak görmeyi reddetmesi, kendisinin Hindistan’a ilişkin tutumuna da ters düşüyor. Daha yedi ay önce, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Hindistan’ı ağır dini zulümde bulunmakla suçlayan küresel dini özgürlük raporunu yayınladı. Bu rapor, Marenda Modi başbakanlığındaki hükûmetin üyelerinin ve 96 yıldır faaliyette olan Hindu milliyetçisi bir kuruluşun, Rashtriya Swayamsevak Sanghtan’ın (RSS) iştirakçilerinin başta Müslümanlar ve Hristiyanlar olmak üzere dini azınlıklara yönelik zulme ortak olduğunu ima eden, mahkum edici ifadelere yer veriyordu.
İşin aslı, Dışişleri Bakanlığı yıllardır Hindistan hakkındaki raporlarından taviz vermiyordu. Blinken Mart ayında, Hindistan’da polisin yargısız infazları, işkence, keyfi gözaltı ve tutuklamalar, azınlıklara yönelik şiddet, gazetecilerin haksız bir biçimde tutuklanması ve yargılanması, sansür ve web sayfalarının engellenmesi gibi “önemli insan hakları meseleleri”ni kayıt altına aldığı bir küresel insan hakları raporu yayınlamıştı.
Hal böyleyken, Başkan Joe Biden göreve geldikten sadece haftalar sonra, dünyanın görüşülecek ilk liderlerinden biri olarak Modi’yi seçti. İroniktir, Biden ile Modi’nin sanal olarak bir araya gelmesinden birkaç gün önce, araştırma kuruluşu Freedom House Hindistan’da demokrasini “özgür”den “kısmen özgür”e gerilediğini açıklayan bir rapor yayınladı.
Bundan bir hafta sonra da Savunma Bakanı Lloyd Austin, Modi ile “ortak hedefleri”ni görüşmek üzere ülke dışına ilk ziyaretini gerçekleştirmek için Yeni Delhi’ye uçtu; ama Hindistan’ın hak ihlallerinden bahsetmedi. Blinken Temmuz ayında “ABD ve Hindistan demokratik değerlere bağlılık konusunda ortaklaşıyor; bu ilişkimizin temellerinden biri ve Hindistan’ın çoğulcu toplum ve uyumluluk geçmişini yansıtıyor” diyerek Hindistan’a gitti. Ama yine Hindistan’ın insan hakları konusundaki dehşet verici tutumundan bahsetmedi.
Hindistan asıllı Amerikalı bir diplomat ve zamanın ABD maslahatgüzarı Atul Keshap Eylül ayında, hükûmette görev almıyor olmasına rağmen, Rashtriya Swayamsevak Sanghtan’ın başkanı olan ve Hindistan’ın dinsel azınlıklara karşı zulmünün üst kademelerine başkanlık ederek, Hindistan’ı bir Hindu devletine dönüştürme çağrısında bulunan Mohan Bhagwat ile görüştü. Birlikte “Hindistan’ın çeşitlilik, demokrasi, kapsayıcılık ve çoğulculuk geleneği”ni tartıştılar.
Taliban’ın beklenmedik bir biçimde Afganistan’ı ele geçirmesinden haftalar sonra, Ekim ayında, Blinken’ın ortağı, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman Yeni Delhi’ye indi ve hiç zaman kaybetmeden Hindistan ve ABD’yi “müreffeh” demokrasiler olarak selamladı.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ABD’nin insan hakları konusunu Hindistan’la “özel olarak” görüştüğünü iddia ediyorlar. Biden’ın Eylül ayında Beyaz Saray’da Modi ile görüşmesinde Mahatma Gandi’nin “pasif direniş, saygı ve tolerans mesajı”na atıfta bulunduğuna ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in Modi’ye ABD ve Hindistan’ın “demokrasileri koruması” gerektiğini söylediğine işaret ediyorlar.
Ama Biden, Harris, Austin, Blinken, Sherman ve Keshap, Modi ile Modi’nin dışişleri ve savunma bakanları, ulusal güvenlik danışmanları ve üst düzey diplomatları ve Bhagwat ile yaptıkları görüşmelerde Hindistan’ın demokrasiye yönelik saldırıları konusunda anlamlı bir diyalogda bulunmadılar.
Modi’nin, Biden yönetiminin 9-10 Aralık’ta gerçekleştireceği “Demokrasi Zirvesi”ne katılması bekleniyor. Bu zirvede Modi’nin dinsel azınlıklara, insan hakları savunucularına, muhaliflere, hukukçulara, gazetecilere, öğrencilere ve siyasetçilere yönelik zulmün kaydını tahrif edeceğine şüphe yok.
Dışişleri Bakanlığı’nın kendi raporları Hindistan’ın demokratik gerileyişinin Zirve’nin“otoriterizme karşı savunu; suistameller konusuna eğilme ve bunla mücadele etme; insan haklarına saygıyı ileri götürme” gündemlerine ters düştüğünü gösteriyor.
Bu zirvenin insan hakları vurgusu, Biden yönetiminin Hindistan’daki kabul edilemez zulme itirazını açık, aleni ve çok net bir şekilde ifade etmesi ve böylece Hindistan hükûmetinin de meseleyi kavraması için iyi bir fırsat olabilir. Başkan’ın bu konferansın açıklanan amacını dikkate alarak, eleştirilerinde daha güçlü ve daha net olmasını umuyoruz.
Amerika’nın Hindistan’ın baskısını artırdığını açık bir biçimde söylemeyi reddetmek uzun süredir devam eden hak, özgürlük ve hürriyet ideallerine bağlılık ile çelişir ve buna bir son verilmelidir. Dünyanın en büyük demokrasisinin, Bilinken’in yeniden “Endişe Uyandıran Ülke” olarak adlandırdığı, Çin’den sonra dünyanın ikinci ve en otokratik toplumu haline gelmesine yardım yataklık edersek, bir demokrasi olarak kendi güvenilirliğimize zarar veririz.
Bu yazı Al Jazeera sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.