Kara Pazartesi: Yeniden Tekrar Edecek Finansal Şok mu, Ekonomide Şok Sonucu mu?
Finans piyasalarını vuran “Kara Pazartesi”, ekonomide bir şoka verilen tepkiden ziyade temelde bir piyasa pozisyonu değişimi görüntülü. Buna karşılık Fed’in acil faiz indireceği söylentileri gerçekçi değil.
Ağustos ayının ilk pazartesi günü, finans kitaplarında yer alacak şekilde bir satış dalgasının küresel piyasaları vurmasına sahne oldu. Tokyo’dan başlayan hareket güneşin doğuşunu izlercesine Batı’da hemen her ülkeye doğru hızlı ve sert bir şekilde yayıldı.
Satış dalgasının odağında son dönemlerde yatırımcıların gözbebeği olan teknoloji hisseleri vardı. Büyük hasar yarattı. Bir günde küresel piyasalardan 2 trilyon dolardan fazla değer havaya karıştı. Yapay zeka için büyük kazançlar vaat ederek S&P piyasa değerinin neredeyse üçte birine ulaşan ve “Muhteşem Yedili” olarak isimlendirilmiş Amazon.com, Apple, Meta, Microsoft, Nvidia, Tesla ve Google’ın ana şirketi Alphabet büyük değer kaybının merkeziydi.
Şimdi akıllarda iki önemli soru var.
İlki domino etkisiyle ülkeden ülkeye yayılan bu satışın neden başladığı. Diğeri de olayın nedenini tespit ettikten sonra bir tekrarının olup olmayacağı.
Bugünden 1930’lara kadar geriye bakınca yaşanmış “Kara Pazartesi” şoklarının altında hep ekonomik bir neden var. Tetikleyici ise genelde beklenmedik bir haber.
Buffet Tetikledi…
Bir önceki hafta Alphabet, Amazon ve Microsoft’un hisseleri, şirketlerin teknoloji için artan harcamalarına ticari olarak çok az karşılık yaratabildiklerini açıklamalarıyla düşmüştü. Bu hafta başında yaşanan finansal piyasa şokunun da olası tetikleyicisi hemen önceki hafta sonu 75,5 milyar dolarlık bir hisse boşaltma işlemiyle Apple Inc. varlığını neredeyse yarıya indiren Buffett’ın Berkshire Hathaway’i oldu. Bu muazzam satışın arkasında vergi açısından ince hesaplar olduğu söylense de finansal piyasa yatırımcıları için Guru kabul edilen tecrübeli bir fon yöneticisinin neden “şimdi”, ne kadar bu kadar “yüklü” ve neden teknoloji yatırımcılarının sevdiği Apple’da bu satışın gerçekleştiği spekülasyon konusuydu.
Apple’a gelen satış Apple ile sınırlı kalmadı. Şirketin tedarik zincirinde yer alan diğer tüm şirketlerin hisse senetlerini de aşağıya çekti. Başlıca tedarikçilerin en yoğun olduğu Tayvan piyasası Bloomberg’e göre 1967’den bu yana en kötü gününü yaşadı.
Kısaca Buffet’ın Apple hissesinde yüklü satış adımı, yaşadığımız bu yeni Kara Pazartesi’nin tetikleyicisiydi.
Faiz Farkları, Resesyon Endişeleri, Ekonomik Nedenler…
Merkez bankalarının 2008 Küresel Finansal Krizi ve 2019 Pandemi Krizleriyle mücadele yöntemleri faizleri hızla sıfıra indirmek, bilançoyu hızla büyüterek anormal ölçekte bir likiditeyi dünya piyasalarına salmak oldu. Her iki krizde de izleyen dönemde başta hisse senetleri olmak üzere varlık balonları oluştu.
İki krizle de benzer yöntemlerle mücadele eden merkez bankaları için önemli fark ikinci kriz sonrasında oluşan yüksek ve hızlı enflasyon dalgasıydı.
Enflasyon, pandemi sonrası dönemde tedarik zincirlerindeki uzun soluklu aksamalar ve Ukrayna işgalinin yarattığı enerji fiyatı şokuna bağlı olarak Batı ülkelerinde son 40 yıldır görülmemiş seviyelere yükseldi. Pandemi döneminde vatandaşlarının ceplerine iş kaybını telafi etmek için koydukları paraya olan talep faiz artışlarına rağmen yavaşlamakta zorlandı. Tasarrufların ancak kademeli olarak tükenmesiyle birlikte ABD ekonomisinde sıfırdan %5,5’e kadar çıkan faize rağmen yumuşak iniş gerçekleşti.
Son iki, üç ayda gelen veriler, başta işsizlik oranının Fed’in tahammül sınırı olan %4,3’e çıktığını göstermesi, yumuşak inişten bir anda ekonomik durgunluğa geçilebileceği endişelerini yarattı. Bir dizi zayıf ekonomik veriye tepki olarak aniden paniğe kapılan yatırımcılar, ekonomik durgunluk korkusuyla portföylerinin riskini agresif bir şekilde azaltmaya çalıştı. Gayrimenkul, kamu hizmetleri ve temel tüketici malları sektörleri ise panik satışlardan aynı oranda etkilenmedi. Yatırımcılar savunmaya geçip risksiz alana yöneldikçe ABD Hazine tahvillerinin getirileri yılın en düşük seviyelerine indi.
Daha geçen haftaki faiz kararı toplantısında, faizleri 17-18 Eylül toplantısında indireceğini açıklayan Fed’in acil bir toplantı yaparak hemen faizleri indireceği söylentileri yayıldı. Böylesi plansız bir hareketin olasılığının korkusuna kapılan piyasada panik havası iyice derinleşti.
Satış dalgasının Tokyo’dan başlamasının ise ABD ekonomisi ile doğrudan ilişkisi yok. Apple satış haberi Tayvan piyasasını altüst ederek Asya piyasalarını etkisine almış olsa da asıl ekonomik neden olarak Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) faiz kararı var.
1990’larda varlık balonu patlamasıyla 30 yıldan fazla bir süreyi ekonomik durgunlukla mücadele ederek geçiren Japonya ekonomisinde şaşırtıcı olmayacak şekilde reel faiz getirisi eksi seviyelerde. Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’in ardından dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olan Japonya’nın 20 trilyon dolara yakın yurtdışı yatırımları var. Japon Maliye Bakanlığı verilerine göre, Aralık 2023 sonunda ülkenin toplam yabancı portföy yatırımları 4,2 trilyon dolar.
Japon ekonomisinde 30 yılın ardından büyüme işaretlerine eşlik eden enflasyonla mücadele için BoJ oldukça yavaş ilerledi. 2023 başından bu yana faiz artışına işaret etmesine rağmen ancak enflasyonun kalıcı olduğundan emin olduktan sonra çok yavaş faiz artışına başladı. Fed faiz indirimi adımını piyasa beklentilerinin ötesine geciktirip, BoJ faiz artış adımını öteledikçe Japon yeni 1985’ten bu yana görülmedik hızda değer kaybetti. BoJ’un kura müdahaleleri yetmedikçe, banka geçen hafta 10 baz puan beklenirken politika faizini 15 baz puan artırdı. Bu adım bir yandan yendeki enflasyonist hareketi kesmeyi hedeflerken, enflasyonla mücadelede aciliyet mesajı da vermiş oldu. Faiz artırımları ve enflasyonun düşünülenden daha büyük bir düşman olması nedeniyle BoJ’un beklenen sonraki faiz artırımlarında daha agresif olabileceği endişeleriyle Kara Pazartesi satışları Tokyo’dan başlamış oldu. 4 trilyon dolar üzerindeki Japon portföy yatırımlarının bir kısmında pozisyon kapatıldı ve carry trade işlemleri ters yöne doğru çevrilmeye başlandı.
Ortadoğu’da Ateşi Söndürecek İrade Var mı?
Ortadoğu’daki gelişmeleri de resme eklemeden bütünü görmek mümkün olmaz. Dünya haklı olarak bu ateş çemberinden ve Netanyahu’nun savaşı tırmandırarak gücü elinde tutma ısrarından endişe duyuyor. 7 Ekim Hamas saldırılarına cevap olarak Gazze’de üçte ikisi kadın-çocuk olan 40 bine yakın sivili öldürmesi sürecinde Biden ve ABD’nin tam desteğini alan Netanyahu’yu ABD başkanlık seçimlerinde sonra dizginlemek için yeni bir irade oluşur mu? İnsani nedenlerin yanı sıra Orta Doğu’da sonu belli olmayacak şekilde genişleyecek bir savaşı jeo-politik nedenlerle ABD’nin yeni başkanı, her kim olacaksa, durdurmak ister mi? Silah ve nakit yardımını kesmek gerçekçi görünmediğinden Netanyahu yönetiminin tansiyonu yükseltmeyi tercih edeceğini varsaymak mümkün.
Fed’in “Acil” Faiz İndirimi Gerekli mi?
Kara Pazartesi’nin arkasında hemen ilk bakışta görünen nedenler bunlarken, piyasada bir anda Fed’in bu derin endişeyi yatıştırmak için acil toplanarak faiz indirimi yapma ihtimali konuşulmaya başlandı.
Bu beklenti gerçekçi değil. Temmuz faiz toplantısında net şekilde eylül ayında faiz indireceğini açıklamış bir Fed’in, toplantıya bir ay kala acil bir toplantı düzenleyerek faiz indirmesi piyasadaki panik havasını sadece büyütür. Keza Fed faizi Ortadoğu kaynaklı risklere zaten çare olmaz.
Acil faiz indirimleri, Fed’in genelde çok nadir ve sadece ekonomi ani bir krizle karşı karşıya kaldığında başvurduğu durumlar: Mart 2020’de pandemi, 2008 küresel mali kriz, 2001 teknoloji balonunun patlaması sonrası ve 11 Eylül 2001 ardından gelen acil indirim.
Üstelik hisse senedi piyasalarına “Kara Pazartesi 2024” olarak geçen düşüş, ekonomide bir şoka verilen bir tepkiden ziyade temelde bir piyasa pozisyonu değişimi görüntülü. Düşük faizli Japon yeniyle ucuza borçlanan yatırımcı bu olanağını kaybetmekte olduğunu kavradı. Ucuz fonlama ile aşırı yatırım yaptıkları özellikle de yapay zekâ ile ilgili teknoloji hisselerinde kaldıraçlı işlemlerin riskini azalttı. Pozisyonunu değişen ekonomik gerçeklere göre uyarladı.
Her şeyden önce ABD ekonomisi istenen yavaşlama döngüsüne girdi. Birkaç çeyrekle sınırlı ekonomik durgunluk riskleri artmış olmakla birlikte ABD ekonomisi için temel beklenti halen bir daralma olmaktan uzak. 2Ç24 büyüme beklentisi %2’nin biraz üzerinde olan bir ekonomiden bahsediyoruz. Geçen hafta zayıf gelen Temmuz ayı istihdam raporu kasırga etkileri taşıyor. Şirket kârları genel olarak oldukça iyi durumda.
ABD ekonomisinde ani bir şok yok. Şok finans piyasalarında ve aşırı şişmiş değerlemelerde. Fed’in devreye girmesiyle hisse senedi sahiplerinin zararlarının hafiflemesi için gerekçe yok. Keza Fed’in bir sonraki toplantısı 18 Eylül’de 50 baz puanlık indirim vadeli işlemler piyasası tarafından neredeyse tamamen fiyatlanmış durumda.
“Kara Pazartesi”nin Tekrarı Gelir mi?
Şu aşamada cevabı zor bir soru. ABD, ekonomisinin orta ve uzun vadeli sorunu yüksek borç. Bütçe açıklarının gerektirdiği vergi artışları/harcama kesintilerini politik olarak geciktirildikçe ufukta piyasaların keyfinin sıklaşan ve sertleşen oranlarda kaçacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Ancak Fed’den 50 baz puan indirim yerine 25 baz puan indirim gelmesi, Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesiyle enflasyon riskinin artması ve doların gücünü koruması, BoJ’un beklenenden hızlı adımlarla parasal sıkılaştırmada ilerlemesi ve tabi Ortadoğu’da Netanyahu’nun savaşı genişletmesi yeni “Kara Pazartesiler”in yaşanmasına neden olabilir.
Asya-Rusya Krizleri, Küresel Finansal Kriz ve önceki varlık balonları patlamalarında olduğu gibi bir sert satış dalgası, arkasından belli bir vade ile gelecek satış dalgasının öncüsü niteliğinde olabilir. Bunu izleyerek ayrıştırabileceğiz.
Borsa, özellikle gelişmiş ekonomilerde bireylerin birikimlerini önemli ölçüde etkilese de aslında “reel” ekonomi değil. Herhangi bir ülkede reel ekonomide dengeleri, o ülkenin ortalama çalışan insanları belirler. Dolayısıyla bu son “Kara Pazartesi” tecrübesinin aslında finans piyasalarına ait bir şok olduğunu ayrıştırmak önemli.
Fed’in faiz indirmeyi geciktirmesinin ya da Trump nedeniyle belki de beklendiği kadar faiz indiremeyecek olmasının ise sonuçta reel ekonomideki sıkıntıları yansıtacak şekilde benzer satış dalgalarını tetikleme riski olduğunu ise eklemek gerekli.