Mahremiyetin Dönüşümü ve Kadının Yeni Kamusallığı

Annelik, fıtrat üzerinden okunursa, emek, doğallık, bereket; hedonizm üzerinden okunursa, tüketim ve influencer ekonomisi şeklinde ifade edilebilir. Bu melezleşme, neoliberal bireysellik ve muhafazakâr aile ideolojisi kesişiminde şekillenen yeni kadın modeli sunuyor.

influencer ev hanımı

Kadın, tarihsel olarak hem doğanın devamlılığını sağlayan bir varlık hem de toplumsal düzenin ahlaki taşıyıcısı olarak konumlandırılmıştır. Birçok kültürde doğurganlık, besleyicilik ve koruyuculuk kadınla özdeşleştirilmiş, bu nedenle kadınlık, hem biyolojik hem de toplumsal anlamda “kaynak” olarak görülmüştür. Ancak kadınlık rolleri statik olmayıp her dönemin siyasal, ekonomik ve kültürel iklimine göre yeniden şekillenmiştir.

 

21. yüzyıl, kadın kimliğinin en hızlı dönüşümlerinden birine sahne oluyor. Seçme ve seçilme hakkı gibi temel yurttaşlık haklarının dahi yakın tarihe ait olduğu düşünülürse, bugün kadınların küresel ölçekte kamusal görünürlük kazanması modernleşme tarihinin önemli kırılmalarından birini oluşturuyor.

 

Dijital iletişim teknolojileri, bu dönüşümü daha da hızlandırdı. Özellikle sosyal medya, kadınlığın temsil edildiği yeni bir kamusal alan yarattı. Bu alan, modern ile mahrem arasındaki sınırları silikleştiren, hem teşhir hem de “idealizasyon” barındıran melez bir sahne olarak dikkat çekiyor.

 

Mahremiyet, birçok toplumda kadının kimliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Sosyolog Nilüfer Göle’ye göre kadın bedeni, “modernleşmenin hem taşıyıcısı hem de tartışma alanı”dır. Bugün ise sosyal medya, mahrem alanı kamusallaştırma işlevi gören bir “estetik vitrin” hâline geldi. Eskiden yabancıdan sakınılan ev ve aile hayatı, artık milyonlarca takipçiyle paylaşılan tüketilebilir bir içerik kategorisi oldu. Profesör Crystal Abidin’in de işaret ettiiği üzere bu durum, geleneksel mahremiyet anlayışını kökten değiştirerek kadınlığı görsel bir performansa dönüştürdü.

 

Sosyal Medya Ev Hanımlığı : Melez Bir Kimliğin Yükselişi

 

Sosyal medya, geleneksel olarak değeri düşük görülen ev içi emeği görünür kılarak prestijli bir faaliyet haline getirdi. Ev hanımlığını çoğu zaman geri kalmışlıkla ilişkilendiren modernist bakış, bugün Instagram ve TikTok gibi platformlarda estetik olarak idealize edilen, “mutlu, üretken, minimal, doğal, geleneksel ancak modern görünümlü” bir figüre evrildi. 

 

Bu figür, iki dünyayı aynı anda taşıyor:

 

Annelik, fıtrat üzerinden okunursa, ev içi emek, doğallık, bereket; hedonizm üzerinden okunursa, güzellik, tüketim kültürü, marka işbirlikleri, influencer ekonomisi şeklinde ifade edilebilir. Bu melezleşme, hem neoliberal bireyselliğin hem de muhafazakâr aile ideolojisinin kesişiminde şekillenen yeni bir kadın modeli sunuyor. 

 

Örneğin çok çocuklu yaşam estetik bir içerik biçimi hâline getirildi. Geçmişte mütevazı ve kutsal annelik deneyimi, Instagram’ın görsel güç dünyasında yeniden üretildi. Bu bağlamda “Instamom”, bugünün kültürel ikonu hâline geldi. 

 

Modern kadın kimliğinin en belirgin gerilimlerinden biri, kariyer ile annelik arasında kurulan ikilemdir. Araştırmalar, neoliberal dönemin “her şeye yetişen kadın” idealinin sürdürülebilir olmadığını söylerken diğer yandan da Arlie Russell Hochschild’in ifadesi ile duyguların gerekirse rol yapılarak olumlu iletilmesi gereken hizmetlerde, duygusal emeğin daha çok olduğu ve buradan bakıldığından her alanda eşit sayılan kadın rolünün tükenmişlik hissini artırdığını gösterir. Sosyal medya ise bu çelişkiye yeni bir çözüm sunuyor:  Hem evde olup hem de kariyer sahibi olmak. Hem annelik yapmak hem de görünür olmak. Hem mahremi korumak hem de teşhir olmak. Bu nedenle influencer-ev hanımı figürü, yalnızca estetik bir tercih değil, modern kadınlık gerilimlerine verilen pratik bir yanıttır.

 

Muhafazakâr Estetik ve Dijital Kapitalizm

 

Türkiye’de sosyal medya ev hanımları, Batı’daki örneklerden farklı olarak muhafazakâr estetik ile daha sık ilişkileniyor. Başörtülü annelerin yüksek takipçili hesaplarının artması, kamusal alanda Müslüman kadın görünürlüğünün yeni bir evresini temsil ediyor. Bu durum, Göle’nin tanımladığı modernleşme–İslamilik gerilimini dijital çağın yeni mecrasında yeniden üretiyor.

 

Genele dair bir okuma yapmak istediğimizde ise muhafazakarlık kalıbını sadece dine özgü değil insani asli değerler üzerinden incelemek gerekir. Sadece Müslüman ülkelerinde değil dünyada kadın-anne ve aile kutsaldır ve muhafazası gerekir. Fakat dijital dünyanın kapitalizme yeniden verdiği şekille birlikte tüm bu genel geçer algılar değişime ve dönüşüme uğradı. 

 

Amerika’da “inek sağarken dünyaca ünlü markalara işbirliği yapan anne” imgesinin temsilcisi Hannah Neelman isimli kullanıcı 10 milyondan fazla takipçiye sahip. 8 çocuğu var. Yaşadıkları çiftlikte bir yandan hayvanlarlarıyla ilglenip yanı sıra ekmek pişiriyor, peynir yapıyor ve çocuklarının bakımlarını sağlıyor. Ancak kendini de ihmal etmeden dünyaca ünlü Time dergisinin en iyi 100 “yaratıcısından” biri seçiliyor.  

 

Türkiye özelinde ise sosyal medyada yaklaşık 2 milyon takipçili bir hesaba sahip Özden Özdağan’ı örnek gösterebiliriz. 6 çocuk annesi olan Özdağan çocukarının bakımı ve evdeki rutin işlerinin yanı sıra kendi ismi ile kurduğu bir kozmetik markasıyla ev hanımı algısına yeni bir bakış açısı getiriyor. 

 

Sadece kültürel değil bedensel algıları da tamamen değiştiren bu örnekler muhafazakârlık ile neoliberal tüketim kültürünün eşzamanlı olarak nasıl çalıştığını açıkça gösteriyor.

 

Estetik Rejimi ve “Mükemmel Beden-Mükemmel Annelik” Çelişkisi

 

Dijital çağ kadınların bedeni üzerindeki tarihsel baskıları yalnızca dönüştürmekle kalmadı, aynı zamanda bunlara yeni biçimler ekledi. Neoliberal kültür, bireyi sürekli kendine yatırım yapan bir girişimci olarak tanımladı. Kadın bedeni de bu girişimciliğin en görünür alanlarından biri olarak kullanıma sundu. Sosyal medya, özellikle Instagram merkezli estetik kültür, kadınların bedenlerini hem “yönetilebilir bir proje” hem de “pazarlanabilir bir varlık” olarak konumlandırdı. Böylece hamilelik, doğum ve annelik gibi biyolojik ve duygusal süreçler bile artık kusursuz bir beden performansıyla uyumlu olmak zorunda.

 

Bu bağlamda ortaya çıkan çelişki şudur: Kadınlardan hem doğurganlık, bakım verme ve duygusal emek gibi geleneksel annelik rollerini en üst düzeyde yerine getirmeleri bekleniyor hem de aynı zamanda bir manken estetiğini sürdürecek kadar formda, kusursuz ve “yenilenmiş” kalmaları isteniyor. Bu ikili talep, bireyselliğin ötesine geçen, açık biçimde neoliberal ve kapitalist bir beden politikası üretiyor. Burada beden, hem aile kurumunun ihtiyaçlarını hem de görünürlük ekonomisinin taleplerini karşılayan ikili bir sermayeye dönüşüyor: “Annelik sermayesi” ve “görünürlük sermayesi.”

 

Özellikle sosyal medya ev hanımları üzerinden yaygınlaşan temsil, bu baskıyı daha da görünmez kılıyor. Pastoral bir çiftlik hayatının içinde dahi ince bir bel, pürüzsüz cilt, kusursuz saç ve estetik uyum içinde ev işi yapan kadın figürü, kadınların bedensel gerçekliklerini piyasanın güzellik standartlarına tabi kılarak normalleştiriyor. Burada sorun yalnızca güzellik baskısı değil; asıl mesele, anneliğin fiziksel izlerinin “düzeltilmesi”, emeğin görünmez kılınması ve kusursuz bedenin kadının “başarılı yaşam tarzının” maddi bir kanıtı olarak sunulması.

 

Kadınlar kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olduğunu düşünse de aslında bu söz hakkı piyasa tarafından biçimlendirilmiş bir özgürlük alanı içinde gerçekleşir. Kendi bedenine yatırım yapmak, egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek ya da estetik operasyonlara yönelmek kişisel bir tercih gibi görünse de, sistem bu tercihleri sürekli teşvik ederek bir zorunluluğa dönüştürüyor. Bu nedenle anne olmak ile kusursuz beden arasında kurulan gerilim, modern kadının kendisiyle mücadelesini temsil ediyor. Kadınlar hem anneliğin fiziksel ve duygusal yükünü taşıyor hem de bu yükün görünür olmasına izin vermeyecek bir estetik çalışma rejimi içinde yaşıyorlar. Tam da bu noktada dijital görünürlük, bireysel estetik yatırımı, kişisel markalaşma kadınların üzerindeki performans baskısını daha da artıran yapılar hâline geliyor.

 

Dijital çağda ev hanımlığı, ne tamamen geleneksel bir rol ne de tamamen modern bir kimlik. Aksine ikisinin kesişiminde yer alan hibrit bir varoluş biçimi. Kadınlar bir yandan fıtrat, annelik, mahremiyet gibi geleneksel söylemlere tutunurken diğer yandan hedonist tüketim pratiklerini, markalı yaşam tarzlarını ve bireysel görünürlüğü içselleştiriyor. Bu yeni figür, toplumsal cinsiyet çalışmalarına göre kadının temsili açısından önemli bir eşik. Kadınlık artık hem içeride hem dışarıda, hem mahrem hem kamusal, hem doğal hem kurgusal. 

 

Dolayısıyla “dijital çağın ev hanımı”, yalnızca bir sosyal medya trendi değil, modern toplumun kadınlık algısını yeniden şekillendiren güçlü bir kültürel aktördür.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.