Mezhepsel Gerilimden Ekonomik İşbirliğine: Suudi Arabistan’ın Irak Açılımı
Suudi Arabistan’ın Irak’a yönelik açılımı, özellikle Kerbela’daki yatırımları ve diplomatik angajmanları, Veliaht Prens Muhammed bin Selman liderliğindeki dış politika değişiminin önemli bir yansımasıdır. Bu strateji, 2030 Vizyonu çerçevesinde, ekonomik işbirliği ve yumuşak güce vurgu yaparak bölgesel istikrarı artırmayı ve İran’ın etkisini dengelemeyi amaçlamaktadır.

Son yıllarda Suudi Arabistan, dış politikada ekonomik işbirliği ve bölgesel istikrara vurgu yapan önemli bir değişim gerçekleştiriyor. Bu stratejik dönüşüm, özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman (MbS) tarafından yönlendirilmekle birlikte Kral Abdullah dönemi başlatılan dış politikada stratejik otonomi misyonunun devamı niteliğindedir. Bununla birlikte Suudi Arabistan dış politikasında birçok yeni açılımın da icra edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu anlamda Veliaht Prens MbS’nin yükselişinden bu yana, Suudi ekonomisini çeşitlendirmeyi ve petrol gelirlerine olan bağımlılığı azaltmayı amaçlayan 2030 Vizyonu girişimi altında birçok reform başlatılmıştır. Bu vizyonun en kritik unsurlarından birisi, komşu ülkelerle ilişkilerin yeniden kalibre edilmesi olmalıdır. Bu anlamda Suudi Arabistan gerek coğrafi gerekse siyasi anlamda yakın olduğu aktörlerle ilişkileri yeniden gözden geçirmiştir.
Bu süreçte ABD’nin Körfez ve İran politikası, COVID-19 pandemisinin ortaya çıkardığı ekonomik meydan okumalardan doğrudan etkilenmiştir. Bu anlamda 2021’de el-Ula zirvesinde Katar’a yönelik ambargoyu sonlandırarak Körfez içindeki politik krizi; 2022 Nisan ayında ateşkesi uzatma ve Başkanlık Konseyi kurma kararları ve Husilerle doğrudan temasa geçerek Yemen’deki insani ve askeri krizi; ayrıca 2021-2022 sonrası Türkiye ile yaşanan gerilim ve diplomatik açmazı nihayete erdirerek dış politikada birçok yeni açılımlar icra etmiştir. Söz konusu dış politik açılımların bir diğeri de İran ile yaşanmış, iki ülke Çin’in arabuluculuğunda diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmiştir. İran ile normalleşme sonrası Suudi Arabistan’ın ilişkileri yeniden düzenlediği ve yeni bir açılımla yakınlaştığı bir diğer ülke de Irak olmuştur. Bu anlamda Riyad yönetiminin komşusu Irak’a yönelik stratejik açılımı, özellikle Kerbela’ya odaklanması ve politika değişiminin altında yatan motivasyonlar ile bunların sonuçları merak konusu haline gelmiştir.
Dönüşen Suudi Arabistan-Irak İlişkileri
2016 yılında başlatılan 2030 Vizyonu, Suudi Arabistan’ın ekonomik dönüşümü için kapsamlı bir çerçeve çizmektedir. Bu çerçevenin önemli bileşenlerinden biri, ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla uluslararası ortaklıkların teşvik edilmesidir. Vizyon doğrultusunda Suudi Arabistan, mezhepsel farklılıklar ve jeopolitik rekabetler nedeniyle tarihsel olarak gergin olan Irak ile ilişkilerini geliştirmeye aktif olarak çalışmaktadır. Bu yakınlaşma, 2015’te Suudi Arabistan’ın Bağdat’taki büyükelçiliğini yeniden açması ile başlamıştır. 2017 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr’in Bağdat’ı ziyareti ile daha da hızlanmıştır. Bu ziyaret, Suudi Arabistan’dan Irak’a yaklaşık 30 yıl sonra yapılan ilk üst düzey ziyareti temsil etmekte ve yenilenen diplomatik angajmanın temelini atmaktadır. Ayrıca el-Cübeyr’in bu ziyareti, Riyad- Bağdat arasındaki ilişkilerin yumuşatılmasını simgelemiştir. Bununla birlikte ziyaret sembolik bir alanla sınırlı kalmamıştır. Ziyaretin akabinde Suudi Arabistan-Irak Koordinasyon Konseyi’nin kurulması gibi çeşitli sektörlerde ikili işbirliğini artırmayı amaçlayan bir dizi üst düzey angajman hayata geçirilmiştir. Dolayısıyla el-Cübeyr’in ziyareti sonrası ikili ilişkilerde önemli gelişmeler yaşanmış, diplomatik angajmanlar artmış ve özellikle Suudi Arabistan’ın Irak’taki yatırımlarının artması bağlamında adımlar atılmıştır.
İkinci olarak el-Cübeyr’in ziyareti sonrası iki ülke arasındaki sınır kapısı yeniden açılmıştır. Körfez Savaşı sırasında kapatılan Arar Sınır Kapısı’nın yeniden açılması gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda ikili ilişkiler bağlamında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu adım, sembolik olmasının yanı sıra ticaretin ve hacıların hareketinin kolaylaştırılması açısından da pragmatik olup, iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel bağları güçlendirmiştir. Üçüncü olarak Suudi Arabistan Irak’taki yatırımlarını artırmaya başlamıştır. Bu anlamda 2021 yılında Suudi Arabistan, Irak ile ekonomik kalkınma projelerini desteklemek amacıyla 3 milyar dolarlık ortak yatırım fonu duyurmuştur. Bu girişim, Suudi Arabistan’ın Irak’ta ekonomik işbirliği ve kalkınma taahhüdünü vurgulamakta olup, iş yaratmayı ve çeşitli sektörlerde büyümeyi teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
Kerbela Ziyareti
Dördüncü olarak Suudi Arabistan Irak’ta tarihsel bir adım atmış, Krallığın Irak Büyükelçisi Abdulaziz el-Şemmari, 13 Mayıs 2024 tarihinde Kerbela’yı ziyaret etmiştir. Bu ziyaretin birkaç açıdan önemli olduğu ifade edilebilir. İlk olarak ziyaretin sembolik bir jest olduğu söylenebilir. Şii Müslümanlar için dinî önemi büyük olan Kerbela, geçmişte mezhepsel gerilimler nedeniyle Suudi yetkililerin yüksek düzeyde ziyaretlerine tanık olmamış bir Irak şehridir. El-Şemmari’nin Kerbela Valisi Nasif el-Hattabi tarafından sıcak bir şekilde karşılandığı bu ziyaret, geçmiş mezhepsel ayrışmalardan bir kopuşu simgelemiştir. İkinci olarak ziyaretle Suudi Arabistan ekonomik işbirliğini öne çıkarmıştır. Nitekim ziyaret sırasında Suudi Arabistan, Kerbela ve Irak’n diğer ağırlıklı Şii bölgelerine yatırım yapma planlarını açıklamıştır. Bu yatırımlar, altyapıyı geliştirmeyi, iş yaratmayı ve ekonomik istikrarı teşvik etmeyi amaçlayarak, iyi niyet oluşturmayı ve mezhepsel gerilimleri azaltmayı hedeflemektedir. Üçüncü olarak Suudi Arabistan’ın Irak ve daha özelde Kerbela açılımı, Riyad’ın geleneksel rakibi Tahran ile ilişkiler bağlamında önemli bir noktaya tekabül etmektedir. Her ne kadar Riyad-Tahran hattında normalleşme süreci tatbik edilmiş olsa da iki ülke arasındaki rekabetin devam ettiği rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın Kerbela ile angajmanının arkasındaki stratejik niyet, İran’ın Irak’taki etkisini dengelemeyi de içermektedir. Suudi Arabistan, ekonomik teşvikler sunarak ve Şii ağırlıklı bölgelerle angaje olarak İran’ın nüfuzunu zayıflatmayı ve daha dengeli bir bölgesel güç dinamiği teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
Suudi Arabistan’ın Yeni Irak Stratejisi
Suudi Arabistan’ın yeni Irak stratejisinin birkaç ayağının olduğu söylenebilir. İlk olarak, Suudi Arabistan’ın Irak’a yönelik açılımı, ekonomisini çeşitlendirme ve yumuşak gücü kullanma stratejisinin bir tezahürüdür. Bu anlamda Suudi Arabistan, Irak’ın ekonomik kalkınmasına yatırım yaparak sadece kendi işletmeleri için yeni pazarlar yaratmakla kalmayıp, aynı zamanda ekonomik bağımlılık ağları kurarak bölgesel nüfuzunu artırmaktadır. Bu yaklaşım, 2030 Vizyonu’nun çeşitli ve sürdürülebilir bir ekonomi yaratma hedefleriyle uyumludur. İkinci olarak, Suudi Arabistan bölgedeki mezhepsel bölünmeleri azaltmayı öncelemiştir. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın Irak ve bölgenin geneline yansıyan mevcut stratejisinin en dikkat çekici yönlerinden biri, daha önce mezhepsel güdülerle yönlendirilen dış politikasından uzaklaşmasıdır. Şii ağırlıklı bölgelerdeki ekonomik işbirliği ve kalkınma odaklı yaklaşım, birlik ve istikrarı teşvik etmeyi amaçlayan pragmatik bir yaklaşımı göstermektedir. Bu değişim, Suudi Arabistan’ın uzun vadeli bölgesel stratejisi için kritik öneme sahiptir. Nitekim Krallığın fiili lideri MbS bölgesel istikrar, barış ve ekonomik refahı teşvik eden bir lider olarak konumunu güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Üçüncü olarak Suudi Arabistan dış politikasının temel parametrelerinden biri olan İran’ın dengelenmesi yeni Irak siyasetinde de bir örüntü halinde devam etmektedir. Suudi Arabistan’ın Irak’ta artan ekonomik, siyasi ve kültürel yoğunluğu ve İran’ın nüfuzunu dengelemeyi amaçlayan bu angajman siyaseti, Suudi Arabistan’ın Irak’taki Şii ağırlıklı bölgelere yönelik stratejik bir hamlesidir. İran, uzun süredir Irak’ın Şii nüfusu ile güçlü bağlar kurarak, dinî ve kültürel yakınlıkları kullanarak etkisini sürdürmektedir. Suudi Arabistan’ın ekonomik yatırımları ve diplomatik girişimleri, İran’ın himayesine alternatif sunmayı amaçlayarak Tahran’ın Irak üzerindeki etkisini azaltmayı hedeflemektedir.
Sonuç
Suudi Arabistan’ın Irak’a yönelik açılımı, özellikle Kerbela’daki yatırımları ve diplomatik angajmanları, Veliaht Prens MbS liderliğindeki dış politika değişiminin önemli bir yansımasıdır. Bu strateji, 2030 Vizyonu çerçevesinde, ekonomik işbirliği ve yumuşak güce vurgu yaparak, bölgesel istikrarı artırmayı ve İran’ın etkisini dengelemeyi amaçlamaktadır. Ekonomik bağları güçlendirerek ve mezhepsel bölünmeleri azaltarak Suudi Arabistan, bölgesel refah ve uyum vizyonunu teşvik eden önemli bir aktör olarak konumunu pekiştirmeyi hedeflemektedir. Bu stratejik yeniden kalibrasyon, Suudi Arabistan’ın uzun vadeli ekonomik hedefleriyle uyumlu olmanın yanı sıra bölgesel meydan okumalarla başa çıkmada proaktif bir lider olarak konumunu sağlamlaştırmaktadır. Bu stratejinin başarısı, ekonomik yatırımların sürdürülebilirliği ve Ortadoğu’nun karmaşık jeopolitik yapısının etkin bir şekilde yönetilmesine bağlı olabilir. Bununla birlikte, Suudi Arabistan’ın Irak’a yönelik açılımında atılan ilk adımlar, daha geniş bölgesel hedeflere ulaşma yolunda umut verici bir başlangıç işaret etmektedir.

MEHMET RAKIPOĞLU
