Pandemilerle Mücadelede Otoriter Ülkeler mi Yoksa Demokrasiler mi Daha Başarılı?

Politikacıların kendi favori siyasi modellerinin simsarlığı için krizi kullanma girişimlerine rağmen şimdiye kadarki veriler, başarı ile rejim tipi arasında güçlü bir korelasyon göstermiyor.

Pandemilerle Mücadelede Otoriter Ülkeler mi Yoksa Demokrasiler mi Daha Başarılı?

Çin, yeni korona virüsüne karşı zafer ilan ederek geçici hastanelerini kapatmaya başladı. Singapur korona ile mücadele ekibi başkanı sağlık çalışanlarına çabaları için teşekkür ederken gözyaşlarını tutamadı. O sırada İspanyol yetkililer bir buz patenini geçici morga dönüştürürken, ABD’de hemşireler el yapımı maskeler için yalvarıyor. Bu bariz karşıtlık yönetişime dair bir soruya işaret ediyor: Otoriter ülkeler korona virüsünü kontrol altına almada demokratik ülkelerden daha mı başarılı?

Çin açıkça kendi mücadelesini, virüsü hızla kontrol altına alarak dünyaya zaman kazandıran ileri teknoloji otoriteryenizminin etkili kullanımı olarak resmeden İngilizce bir propaganda kampanyası yürütüyor. Mesajını desteklemek için diğer ülkelere tıbbi ekipman ve uzman gönderip, hastalığın ABD ordusunun biyoloji terörizminden kaynaklandığı şeklinde yalan bir hikâyeyi yayıyor. Kendi propagandasını yürüten Başkan Donald Trump ise pandemiye “Made in China” etiketiyle darbe vurup, Çin otoriteryenizmi ile sansürünü, kontrol altına alınabilecek bir virüsün dünyaya bulaşmasına izin veren ilk gecikmeler için suçlamak için bir talimat metni yayımladı.

Politikacıların kendi favori siyasi modellerinin simsarlığı için krizi kullanma girişimlerine rağmen şimdiye kadarki veriler, başarı ile rejim tipi arasında güçlü bir korelasyon göstermiyor. Singapur gibi bazı otokrasiler iyi bir performans sergilerken, İran gibi diğerleri ise oldukça kötü iş çıkardı. Benzer şekilde İtalya ve ABD gibi kimi demokrasiler tökezlerken, Güney Kore ve Tayvan gibi diğerleri ise takdire şayan bir performans gösterdi. Hastalık henüz gelişmekte olan ülkeleri mahvetmiş değil. Bu yüzden de daha yoksul otokrasi ve demokrasileri kıyaslamaya dahil etmek imkânsız.

Mevcut Kanıtlar

Bir ülkenin başarısına rejim tipinden daha büyük etki yapan üç faktör olduğu söylenebilir:

SARS Salgınından Alınan Dersler

Tayvan, Güney Kore, Hong Kong ve Singapur hükümet sistemleri farklı olmasına rağmen SARS’tan kilit dersler çıkardılar: Koronavirüsü yayılmaya başlar başlamaz hızla testler geliştirerek virüsün bir adım önüne geçmek için yaygın test yapmaya başladılar. Hepsinin korona virüsünü kapmış bireylerin konumunu olağanüstü bir şekilde izlemeye izin veren, acil durumlarda yürürlüğe konabilecek yasaları vardı ve bu bilgileri paylaşıp, insanların teste girmesini sağlamak için gizliliği koruma yasalarını gevşettiler. Salgını kuşatmak için sert uygulanan karantinalara dayandılar. Kanada, Asya dışında olup büyük bir SARS salgını yaşayan bir ülke olarak, benzer bir korona virüsüne hazırlık ve yaygın test politikası uyguladı.

Meşru Siyasi Sistemler

Hong Kong baş idarecisi bölgenin bazı komşularının benimsediği stratejiyi uygulamaya çalıştığında hemşirelerin grev yapması ve karantinaya karşı şiddetli muhalefetle karşılaştı. Hong Kong’u diğer SARS gazilerinden ayıran neydi? Nüfusun yaklaşık yüzde 60’ı hükümete güvenmiyor.

Hükümetin toplumu kontrol etmedeki başarısı hükümetin zorlamasından çok gönüllü itaate bağlı. Soğuk Savaş döneminde totaliter sistemler mahalle casusları, gulaglar, aparatçik bürokratlar ve vatandaşların hükümetlerine ve birbirlerine güvenmediği oldukça ideolojik merkezileşmiş devlet yapılarıyla biliniyordu. Ama bugün güven endeksi artık hükümet tipine göre net çizgilerle ayrılmıyor.

Edelman anketlerine göre, Çin açık ara halkının en çok güvendiği hükümete sahipken, Singapur altıncı sırada, Güney Kore ise mevcut yönetimi altında onuncu sıraya yükseldi. Yüksek güven duyulan hükümetler etkili bir şekilde meşakkatli tecritler uygulayabilir. Aynı derecede önemli diğer bir husus ise güven, bazı ülkelere virüsün etkileri henüz yaygın olarak görülmemişken yaygın test ve karantina için vatandaşlarını ikna etmelerini sağlayarak, yayılmayı erkenden durdurma imkânı sundu.

Aksine İran hükümeti uzun süredir meşruiyet krizleri yaşıyordu. Bu da Kum’daki dini liderlerin türbe ziyaretlerini kapatmayı reddetmesinin ve birçok İranlının evde kalma uyarılarını gözardı ederek hastalığı yaymaya devam etmesinin nedenlerinden biriydi.

Ancak birçok demokrasi de kutuplaşma, eşitsizlik ve tutulmamış vaatlerle boğuştuğu için vatandaşın düşük güveniyle karşı karşıya. İtalyanların hükümetlerine güveni Hong Kong’a yakın. Bu yüzden polis on binlerce insana tecridi ihlal ettikleri için ceza yazarsa bile Lombardiya’daki hareketlilik cep telefonu verilerine göre normal seviyelerin yüzde 40’ı civarında seyretmeye devam etti. Birçok Avrupa demokrasisi 2008 mali krizinden bu yana düşen güven seviyeleriyle karşı karşıya; Gallup çalışmasına göre, İspanya, Fransa ve İngiltere’nin oranları özellikle düşük. ABD’de Pew anketi hükümete güven duyanların oranının 1960’larda yüzde 75 iken, bugün yüzde 17 ile tarihin en düşük seviyesine düşmüş olduğunu gösteriyor. Hükümetin tıbbî tavsiyelerine daha çok insan güvenirken, Gallup araştırması İtalyanların üçte birinden fazlasının, Amerikalıların ise yüzde 30’unun güvenmediğini gösteriyor.

ABD’de kutuplaşma meşruiyet görüşlerini etkiliyor. Trump virüsü hafife alıp tıp uzmanlarının tavsiyeleriyle çelişen ifadelerde bulunduğu için, el yıkama gibi tedbirlere uyma oranları açıkça partilere göre dağılıyor. Daha yüksek güven oranına sahip eyalet hükümetleri devreye girdiğinde yaygın olarak kırmızı-mavi [Cumhuriyetçi-Demokrat, ç.n.] seçim haritasını yansıtan farklı halk sağlığı yaklaşımlarını uygulayıp ABD’yi elli vakalı yönetişim çalışmasına dönüştürüyor.

Meşruiyetin bir diğer yönü de hükümetlerin kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için pandemiyle ne derece siyaset oyunu oynadığıdır. Tipik otoriter tarzda İran ve Çin krizin boyutlarını dünyadan ve kendi halklarından saklıyor. Çin salgını erkenden dünyaya duyuran doktoru sözlerini geri almaya zorlayıp Dünya Sağlık Örgütü’nün yardım teklifini reddetti; İran yurt içinde gizlice toplu mezarlar kazmadan sadece birkaç hafta önce Vuhan’a maske göndererek gövde gösterisi yaptı. Ancak otoriter Singapur’da başbakanın mükemmel risk iletişimi ve şeffaflığı, halka ne bekleyeceklerini erkenden söyleyerek insanların hızla malzeme stoklamasını durdurduğu için takdir gördü. O esnada ABD hükümeti krizi siyasileştirip ciddiyetini hafife alarak muhtemelen seçim senesinde siyaseten zararlı olabilecek rakamlardan kaçınmak için yetersiz sayıda test yaptı.

Devlet Kapasitesi

Bir hükümetin kapasitesi, iletişim ve sağlık hizmetinden karantina uygulaması ve ekipman imalatına kadar her alanda yetkinlikle müdahale becerisi, GSYH veya genel siyasi rejim tipiyle ancak çok düşük derecede ilişkili. Bazı yoksul ülkeler oldukça eğitimli nüfuslara ve ortalama sistemlerin üstünde sağlık ve yürütme kapasitelerine sahip. Örneğin; otoriter, alt-orta seviye gelire sahip Vietnam daha zengin ve demokratik Güney Kore’ye benzer stratejileri benzer bir başarıyla uygulayabildi.

ABD ise zenginliğine oranla düşük performans gösteriyor. Ulusal memur kadrolarında alışılmadık oranlarda siyasi atamalar bulunması, en zengin ve en iyi kaynaklara sahip hükümet olmasına rağmen krize müdahalesi siyaset, ideoloji ve bürokratik hantallık ve katılık nedeniyle akamete uğradı. Bunun bir sonucu olarak ABD’de koronavirüsü test sonucunu almak bir hafta sürerken, Japonya on beş dakikada Singapur ise üç saatte test sonuçlarını çıkarabiliyor. Aynı zamanda ülkelerin genel karantinadan kaçınmasına izin veren hayatî adımlar olan kimin test edileceği, bu testlerin ne kadar hızlı işleneceği ve temasların ne kadar özenle izlenip izole edileceği yerel sağlık birimlerince belirlenip uygulanıyor. Yerel kaynaklar ve eğitim çok değişkenlik gösteriyor ve bazı bölgeler çok daha yoksul ve az kapasiteli ülkeleri andırıyor. Mesela, Mart ayının başında Vietnam hem kişi başına hem de sayı olarak ABD’den çok daha fazla test yapıyordu.

Bilim İdeolojilere Değil Cevaplara Bakar

Hangi özelliklerin pandemiye müdahaleyi etkili yaptığını belirlemek görece kolay olsa da, herhangi bir stratejinin daha otoriter veya demokratik olduğunu kestirmek zor. Mesela Güney Kore’nin virüs kapmış insanların kredi kartı, MOBESE görüntüleri ve GPS izleme verilerini birleştirip bu sonuçları daha sonra muhtemel temasları izlemek için halka açmasına imkân tanıyan gevşek gizlilik kuralları Batılılar için Orwellci görünebilir. Ama yaygın izleme, test yapma ve karantinaya alma; bazı ülkelerin demokratik İtalya, İspanya ve Fransa’nın sıkı yönetim altındaymış hissi veren uzun vadeli zorunlu tecrit ve askeri devriye uygulamalarından kaçınmasını sağladı.

Çin, 800.000 insanı karantinaya aldı ve stadyumları genel tecrit bölgeleri olarak kullanması ürpertici bir şekilde eski başkan Augusto Pinochet dönemindeki Şili toplama kamplarını andırıyordu. Ama Çin bu geçici sağlık tesislerinin yakından izlenip hızlı yardım aldığını, böylece ülkenin OHAL tedbirlerini haftalar içinde bitirmesini sağladığını iddia etti. Bu politikalar, evlerinde ölümü bekleyen birçok İtalyan veya uzun vadeli kapanmayla karşı karşıya olan Amerikalı işletmeler için muhtemelen bir rahatlama olacaktı.

Bilimin yasalarının ideolojiyle çelişen bir mantığı var. Çin’in iş yeri ve okulları kapanmaya zorlayan sert tedbirleri, Hubei Eyaleti’ni kapatması ve 50 milyon vatandaşını zorla evde tutması Washington Post tarafından “Çin’in koronavirüsü tecridi—otoriteryenizm sunar” başlığıyla haberleştirildi. Ama daha sonra İtalya benzer kuralları 60 milyon İtalyan’a uyguladı, 100 milyon Amerikalı’ya sığınaklarda kalması söylendi ve Hindistan 1,3 milyar vatandaşı için tarihin en büyük kapanmasını hayata geçirdi. Singapur’un karantinayı ihlal edenlere cezai yaptırımları ve Çin’in sıcaklık ölçen uygulamaları ile telefonları okuyan drone’ları yüksek kapasiteli otoriteryenizmlerinden kaynaklanmış görünüyordu. Ama bu adımlar Güney Kore’nin dijital izleme uygulamalarından farklı değilken, karantinayı ihlal edenlere verilen cezalar İtalya ve ABD dahil birçok demokratik ülkede de uygulanıyor.

Otoriter ve demokratik hükümetlerin pandemiyle mücadeleleri bakımından sicilleri karışık. Ancak Çin’in âfete karşı erken savaşması, ekonomik kaynakları ve küresel anlamda yükselme isteği pandeminin boşa gitmesine izin vermeyeceğini gösteriyor. Otoriter rejimler hiç kuşkusuz krizi yönetişimin diğer alanında otokrasiyi katlamak için kullanmada öncülük ediyor. Bakınız; Rusya Başkanı Vladimir Putin’in virüsü daha fazla yetki için kullanması, Başbakan Viktor Orban’ın Macaristan’da KHK ile yönetme girişimleri ve Çin’in zaten kitlesel baskı ile karşı karşıya olan Uygurların gıdaya erişimini engellemesi… Gelişmiş demokrasiler virüsün yayılmasını önlemek için birlikte hareket edemez, dünyanın bu krizle mücadelede ihtiyaç duyduğu malzemeleri üretemez ve küresel ekonomiyi yeniden başlatma planları yapamazsa Çin yapar. Bu krizin öbür ucunda sonuç, Çin’in otoriter modeline keskin bir küresel geçiş olabilir.

Bu yazı 31 Mart 2020 tarihinde Carnegie sitesinde yayımlanmış olup, Mustafa Kaymaz tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.