Hindistan için ucuz Rus petrolünün faturası ağır oldu ve ABD, Hindistan’a yüzde 50 oranında en yüksek tarifeyi uygulamayı kararlaştırdı. Tarım ve süt ürünlerinin ekonomi için hayati önemi, Hindistan’ın bu alanları dış pazarlara açmasını imkânsız kılıyor bu da ABD’nin planlarını bozuyor. Modi’nin Pekin’deki ŞİÖ zirvesinde Çin ve Rusya ile yan yana durması, ABD-Batı kampına karşı dengeleyici bir eğilim olarak değerlendiriliyor. Yeni Delhi’nin seçenekleri sınırlı ve ABD-Batı dışı bir dünya düzeni istemiyor.

22 Nisan’da Hindistan yönetimindeki Keşmir’de 26 kişinin ölümüne yol açan Pahalgam terör saldırısı, Hindistan ve Pakistan’ı yeniden uçurumun eşiğine getirdi. Keşmir şimdi bir kez daha dünyanın en riskli çatışma noktalarından biri. Öte yandan dünya artık Hindistan ve Pakistan arasındaki çekişmelerden bıkmış gözüküyor ve Güney Asya’ya müdahale etme isteği düşük. Yani iki ülke açısından bu kez gerçekten iş başa düşmüş durumda.

Hindistan’ın Filistin-İsrail meselesine yaklaşımındaki dönüşüm bir gecede, yani 7 Ekim 2023’te gerçekleşmedi. İsrail ile yakınlaşmanın her alanda işbirliğine dönüşmesi, mevcut Hindistan Başbakanı Narendra Modi liderliğindeki Hindu milliyetçisi BJP’nin 2014 yılında iktidara gelmesi ile ivme kazandı.

Hindistan’ın BRICS’e yeni üye kabul sürecinin yavaşlatılmasını istemesi anlaşılabilir bir durum. Bunun başlıca nedeni, üye sayısının artması ile blok içindeki güç yapısının Çin lehine gelişmesinden kaygı duyuyor olması.

Küresel düzen bir değişim sürecinden geçiyor ve geleneksel ittifaklar yeniden tanımlanıyor. Bu bağlamda, Hindistan ve Türkiye arasındaki ortaklık bir seçenek değil, stratejik bir zorunluluktur. Böyle bir ortaklığın faydaları, yalnızca ekonomik ve diplomatik kazanımlarla sınırlı kalmayacak; aynı zamanda bölgesel istikrar, küresel barış ve daha adil bir uluslararası sistemin oluşumuna da katkıda bulunacaktır.

Modi hükümeti 10 yıl boyunca sivil özgürlükleri ve azınlık haklarını aşındırdı, muhalefeti kısıtladı, demokratik kurumları baltaladı ve bir kişi kültü inşa etti. Batılı hükümetler Hindistan’ı dünyanın en büyük demokrasisiymiş gibi göstermeye devam ederken aslında ülke bir Orta Asya diktatörlüğüne benzemeye başlıyordu.

Son yıllarda Hint medyası Narendra Modi’yi bir tür manevi figür, eski Hindu imparatorlarının geleneğinde dindarlığı ve iyi yönetimi birleştiren bir filozof kral olarak dahi sundu. Modi’nin dinî mekânlarda halka açık gösterileri her yerde yayınlanıyor. Bu tür propagandanın amacı yalnızca Modi’nin imajını cilalamak değil, aynı zamanda dikkati daha önemli konulardan uzaklaştırmak.

Günümüz dünyasının yaşadığı iklim ve göç krizi gibi çeşitli krizler göz önüne alındığında, dünya jeopolitiğinin sadece ülkeler ve yükselen güçler üzerinden düşünülmesi sınırlayıcıdır. Bu krizlere bulduğumuz çözüm yolları sadece devletleri değil insanları ve doğayı da öncelediği sürece Küresel Güney’in dünya düzenini olumlu yönde dönüştürme potansiyeli vardır.

Bir süre önce Ayodhya’da büyük bir Hindu tapınağının kutsanmasıyla Hindistan Başbakanı Narendra Modi “Hinduizmin baş rahibi” olarak görülür oldu. Bu da Modi’nin seküler devleti zayıflatma arzusunu perçinledi. ABD eski Başkanı Donald Trump’ın da aralarında bulunduğu, gözünü iktidar hırsı bürümüş pek çok demagog da din temelli bir milliyetçiliği benimsemiş durumda.

Zirve, Hindistan açısından etkileyici başarılarla geçen bir yılın devamı gibi olsa da ‘stratejik otonomiyi’ korumanın zorluğunu da gözler önüne serecek. Hindistan’ın G20 dönem başkanlığı, kilometre taşlarıyla dolu bir yılın doruk noktası. Hindistan aya ayak basan dördüncü ülke oldu, dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’i geride bıraktı ve dünyanın en büyük beşinci ekonomisi unvanını İngiltere’nin elinden […]

  • 1
  • 2
Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.