“Araplar Osmanlı’yı arkadan vurdu” diskuru, bazı doğruları barındırsa da, yanlış ve manipülatif yanlarıyla büyük oranda ezbere ve seçmece tarihsel gelişmelere dayanıyor ve o dönem Arapların tamamının tutumunu da bugünkü dengeleri de açıklamaktan uzak. Ancak çatışmacı sosyal medya ortamlarında konuşula konuşula hakikat olduğu zannedildi ve Gazze’de parçalanmış çocuk cesetleri karşısında bile Türkiye’deki belli kesimler “oh olsun, […]

İsrail’in Birleşmiş Milletler’den (BM) çıkarılması ya da en azından ilk aşamada Genel Kurul’a katılımının askıya alınması hem İsrail halkına hem de dünyaya güçlü bir mesaj verecektir. BM’nin otoritesi hâlâ önemlidir. BM personelinin ve barış gücü askerlerinin hayatları da önemlidir. Ve haydut bir ülke, BM’nin kendisine savaş ilan edip bundan paçayı sıyıramaz.

Medya, İsrail ile düşmanları arasında tırmanan çatışmadaki her yeni ve şaşırtıcı gelişmeyi haberleştirirken, hakikatte her şey daima olduğu gibi olmaya devam ediyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bölge siyasetini şekillendiren ihtimaller gerçekleşiyor.

Tarihçiler gelecek hakkında makul bir senaryo ortaya koyabilir. Bu anlamda, Filistinlilere yönelik zulmün “bitip bitmeyeceği” sorusunun yerini artık “ne zaman biteceği” sorusunun alabileceğini söylemenin makul olduğunu düşünüyorum. “Ne zaman” olacağını bilemeyiz, ancak hepimiz bunun çok geç olmadan sona ermesi için çaba sarf edebiliriz.

İsrail üzerine toplanan sömürge karşıtı tepkinin kültürel, ekonomik, siyasal ve sosyal arka planı inşa edilebilirse İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyayı kasıp kavuran kriz de aşılabilir. Bu potansiyel, sendikal örgütlenmelerin veya devletlerin belirlediği korunaklı alanların dışında hareket kabiliyeti olan sivil toplum yapılanmalarının nasıl bir strateji ile konuya yaklaşacağına bağlı.

Princeton Üniversitesi’nden Uluslararası Hukuk profesörü Richard Falk, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden sosyolog Prof. Dr. Sari Hanafi ve Katar Üniversitesi’nden Uluslararası İlişkiler profesörü, siyaset bilimci Muhammed Muhtar Şankıtî, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunun Filistin davasına yansımasını, Hamas ve İsrail’in siyasi-askerî kazanım ve hedeflerini, saldırının bölgesel ve küresel düzene etkileri ile medyada yer alış biçimini Perspektif için değerlendirdi.

Modern dönem savaşları çoğunlukla asimetrik güç dengeleri içinde ve sofistike tekniklerin kullanılması şeklinde cereyan ediyor bir süredir. Son olarak İsrail’in Eylül 2024’te çağrı cihazlarını infilak ettirmek suretiyle binlerce aktif Hizbullah üyesini yaralama eyleminde görüldüğü üzere, daha önce tanık olunmamış saldırı usulleri denenebiliyor. Uluslararası ilişkiler ve Ortadoğu jeopolitiğinde, göğüs göğse savaşlar ve konvansiyonel ordularla yüz binlerce […]

Saldırıların sadece Nasrallah’ın değil tüm Hizbullah’ın yok edilmesini amaçlayan geniş kapsamlı hedefi, Ortadoğu’daki dengelerin yeniden dizayn edilmesi ile sonuçlanacak. Rusya ve Çin’in bilinçli sessizliğinin yanında İran’ın kendi vekil güçlerini yalnız bırakması, ittifak değil bağımlılık ilişkisinin kötü sonuçlarından biri.

Ekim ayında Gazze’de topyekûn soykırımın başlamasından bu yana, Temmuz ayında Beyrut’ta Hizbullah komutanı Fuad Şükür’e suikast düzenleyen İsrail’in yürüttüğü savaşta Lübnan’da yaklaşık 600 kişi öldürüldü. Ancak patlayan çağrı cihazlarının yol açtığı kitlesel katliam, provokasyonu yeni bir boyuta taşıdı.

Mahmud Abbas’ın Filistin’in devletleşmesine ve İsrail işgalinin sonlandırılmasına dair somut bir strateji geliştirememesi, iç bölünmelere karşı kapsayıcı çözümler üretememesi ve İsrail’in 2008 başta olmak üzere farklı zamanlarda Gazze’de icra ettiği soykırım ve etnik temizliğe karşı net bir duruş sergileyememesi, iç meşruiyet kaybına yol açmıştır. Bu durum, Abbas’ın giderek daha otoriter bir yönetim anlayışı benimsemesi ile sonuçlanmıştır.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.