Geçen yıl Gazze’de 625 bin çocuk okula gidemedi. Çocukların eğitim hakkı, büyükler tarafından haşince, acımasızca, fütursuzca ellerinden alınıyor. Nitekim savaş, umutları yerle bir eden en güçlü silah. Barış ise bombardımanlar altında çocuklukları ellerinden alınan bir nesle verilecek en güçlü umut. Çocuğumuzu, yeğenimizi, torunumuzu bu yıl okullarına bırakırken bu satırları düşünerek, Gazzeli çocuklar için umuda sarılalım. […]

Küreselleşme ve neoliberal akılla karakterize edilen politik ekonominin geri çekilmekte olduğunu iddia etmek ile bunun bildiğimiz dünyanın sonu olduğunu öne sürmek farklı. Daha kesin olansa Tel Aviv tarafından başlatılan soykırımcı vahşetin, kendisini insan haklarının ve medeniyetin koruyucusu olarak sunan uluslararası liberal düzenin paramparça olduğunu açığa çıkarmış olması.

Küreselleşme ve neoliberal akılla karakterize edilen politik ekonominin geri çekilmekte olduğunu iddia etmek ile bunun bildiğimiz dünyanın sonu olduğunu öne sürmek farklı. Daha kesin olansa Tel Aviv tarafından başlatılan soykırımcı vahşetin, kendisini insan haklarının ve medeniyetin koruyucusu olarak sunan uluslararası liberal düzenin paramparça olduğunu açığa çıkarmış olması.

Onlarca yıllık Filistin davasını, ideolojisi kendisine yakın diye belli örgüt ve oluşumlara indirgeyenlerin “Filistin” gibi bir derdi yoktur. Hakikate giden yollar türlü türlüdür. Kendi yolunun en güzel yol olduğunu söylemekte bir beis yok; ama herkesin yolunun yanlış ve sadece kendininkinin doğru olduğunu söylemek hakikate karşı hürmetsizlik, aşikâr bir hadsizliktir.

Siyasal İslamcı siyaset, bugün İslam dünyasında bir düzen kuruculuk rolünü üstlenmek istiyorsa önce kendi ülkesinde rızaya dahil, adil, demokratik ve hukuka dayalı bir düzeni tesis edebilmelidir.

Şimdi sorulması gereken soru, bugün Gazze’de gördüklerimizin çok yakın bir gelecekte yeni normal haline gelmesi gibi çok sahici bir olasılık karşısında nasıl bir seçim yapacağımız. Görmezden gelip mavi hapı yutacak mıyız? Yoksa kırmızı hapı tercih edip uyanacak mıyız?

İsrail, Haniye suikastıyla sadece İran güvenlik mimarisine nüfuz edebildiğini göstermedi ya da “stratejik sabır” içindeki İran’ı vekil güçlerinin gözünde biraz daha zor duruma düşürmedi. Aynı zamanda Hamas siyasi bürosu içinde uzun süredir derin dondurucuda bekletilen bir ihtilafı da güneşe çıkarmak istedi.

7 Ekim’den bu yana kendisinden beklentileri karşılamadığı düşünülen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın, Fuad Şükr ve İsmail Haniye suikastlarının ardından İsrail’e nasıl bir yanıt vereceği merak ediliyor. Hizbullah’ın vereceği “yanıtın” sertliğini belirleyecek iki faktör var.

İran bu saldırıya bir cevap verecektir. Ancak gerek doğrudan bir saldırı almadıkça savaştan kaçınma stratejisi, gerekse nükleer kapasiteye ulaşana kadar sabretmesi gerektiğini düşünmesi sebebiyle İran’ın beklentileri yükselttiği kadar sert bir cevap vermemesi oldukça olası görünüyor.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.