Türkiye’nin 2000’lerden Bugüne Bilim Performansı

Türkiye’nin bilim performansında yükselen doğrusal bir gelişmeden bahsetmek mümkün değildir. İstenilenden yavaş ilerlememizin en önemli nedenlerinden birisi yeteri kadar yenilik yaratılmaması ve teknoloji üretilmemesidir. Sonuçta yeteri kadar artı değer üretilmemektedir. Bilim, inovasyon ve teknoloji politikalarını değiştirip daha yüksek performans gösterilmediği takdirde ülkenin orta gelir tuzağından çıkması ve dünya ile rekabet etme şansı zayıf görünmektedir. 

Türkiye'nin Bilim Performansı

Dünya ülkeleri, hayatın hemen her alanında acımasız bir rekabet sergiliyorlar. Bu rekabette hangi ülkenin başarılı olacağını tayin eden en önemli faktör bilgidir ve cevaplanması gereken ilk soru da bir ülkede ne kadar bilgi üretildiğidir. Bilgi büyük ölçüde üniversitelerde üretilmektedir. Ülkeler arasında var olduğu gözlenen rekabet aslında büyük ölçüde bilgi üreten kurumlar olarak üniversiteler arasında cereyan etmektedir. Üniversiteler ne kadar bilgi üretir ve o bilgiyi ne kadar teknolojiye dönüştürebilirlerse, o ülkelerin dünyada önde giden ülkeler arasında olması o kadar muhtemeldir.

 

Vurgulanması gereken husus, sadece bilgi üretmenin dünya ülkeleri arasında iyi bir konum kazanmak için yeterli olmadığıdır. Üretilen bilginin bir şekilde insan hayatına olumlu bir katkısı olmalıdır. Bunun olabilmesi için bilginin insan yaşamına dokunan bir formata girmesi gerekmektedir. Bunun en bilinen yolu o bilgiyi kullanılır hale getirmek, yani bir teknolojiye dönüştürmektir. Genellikle bu süreç ya yeni bir ürünün üretilmesi ya da mevcut bir ürünün değişik bir şekilde üretilmesi sonucunu doğurur. Her iki halde de söz konusu süreçlerde bir yenilikçiliğe (inovasyona) gerek vardır.

 

Yeniliğin teknolojiye dönüşmesi, yani insanlığın yararına sunulması başlı başına bir süreçtir. Eğer yenilikçi fikirler patentle koruma altına alınıp raflarda bekletilirse bunun kimseye bir faydası olmayacaktır. Beklenen sonraki adım patentlenmiş yenilikçi fikirlerin üretim aşamasına gelmesidir. Bunu sağlayacak olan da öngörülen üretimin yapılacağı teknolojiyi hazır etmektir. Teknoloji bir taraftan yeni ürünün üretilmesini veya eski ürünün üretim şeklini değiştirirken bir yandan da yeni fikirlerin doğmasına yol açar. Yani yenilikçilik ile teknoloji arasında iki yönlü bir ilişki bulunmaktadır.

 

Yeni bir ürün veya eski bir ürünün yeni bir teknoloji ile üretilmesi ekonomiler için son derece hayatidir. İhtiyaca daha iyi ve ucuz şekilde cevap veren ürünler, üretici ülkeleri rekabette avantajlı konuma getirir, ülkeleri ve dolayısıyla insanlarını zenginleştirirler. (Çınar ve Has 2022, İnal ve diğ., 2017) Dünya ülkelerine bakıldığında bilimde ve teknolojide ileri olan ülkelerin GSYH’sı diğerlerinden çok fazladır.

 

Bir ülkenin bilimde performansının ölçülmesi için kullanılan geleneksel parametreler vardır. Bu parametreler sayesinde hem ülke içi hem de ülkelerarası değerlendirmeler yapmak mümkündür. Bu çalışmada indekslenen dergilerde ülke adresli makale sayısı; akademik dergilerin etkilerinin dünya sıralamasındaki yeri; patent sayısı; Ar-Ge harcamaları ve gayri safi milli hasıla (GSMH) içindeki payı ve yenilikçilikte dünyadaki konumu esas alınarak Türkiye’nin son yıllardaki performansı değerlendirilecektir.

 

İndekslenen Dergilerdeki Makale Sayıları

 

Nature, şüphesiz dünyanın en prestijli dergilerinden biridir. Bu derginin bir de diğer bilimsel dergileri tarayan Nature Index adında bir indeksi bulunmaktadır. Nature Index, 2019 yılında 82 bilim dergisinde yayınlanan 59.278 araştırma raporu ve makaleyi indekslemiştir. Bu makaleler arasında Türkiye adresli olan makale sayısı sadece 70’tir. Yani bütün yayınların 1.000’de biridir. Bu performansımızla Avrupa’da 19’uncu, dünyada da 39’uncu sıradayız. Komşumuz İran’ın bu indekste taranan makale sayısı Türkiye’nin iki katıdır.

 

Nature Index’in taradığı dergiler sınırlı olduğu için dünyada en yaygın olarak kullanılan ve daha çok dergiyi tarayan indekslerde Türkiye’nin yerine bakmak yerinde olacaktır. Bunların başında Scopus gelmektedir. Aşağıda Scopus tarafından taranan dergilerdeki makale sayılarımız verilmektedir.

 

Tablo 1. Scopus verilerine göre Türkiye adresli uluslararası yayın sayıları (2012-2021)

 

Yıl

Doküman sayısı

Atıf sayısı

Öz atıf

Doküman başına atıf

Uluslararası işbirliği payı (%)

Dünya payı (%)

2012

36.941

544.642

108.915

13,30

19,04

1,34

2013

40.481

531.495

110.619

11,61

19,25

1,41

2014

41.330

519.592

102.700

10,91

19,36

1,42

2015

45.086

544.665

99.925

10,18

20,20

1,54

2016

48.077

525.597

97.661

8,80

21,43

1,59

2017

45.462

427.867

83.701

6,94

23,88

1,46

2018

46.706

373.780

76.607

5,19

23,96

1,44

2019

50.830

294.241

67.472

2,90

24,42

1,49

2020

56.487

226.017

51.554

0,88

27,00

1,59

2021

67.150

62.890

16.963

0,94

27,81

1,77

Kaynak: Yurdakul ve Şahin (2022)

 

Scopus verilerine göre 2012 yılı ile 2021 yılı arasında yayın sayısı 1,7 katına çıkarken uluslararası işbirliği payı yüzde 19’dan yüzde 28’e çıkmıştır. İndekslerde taranan dergilerdeki makale payımız da yüzde 1,3’ten yüzde 1,8’e yükselmiştir.

 

Mevcut makale sayısı ile Türkiye’nin dünya ülkeleri arasında nerede konumlandığını görmek için aşağıdaki tablo verilmiştir. Bu sıralamaya göre Türkiye 17’nci konumdadır. 2020 yılında 18’inci sırada bulunmaktaydı. Bu arada her zaman karşılaştırıldığı için iki ülke Türkiye açısından dikkate değerdir: Güney Kore ve İran. 1950’li yıllarda savaş sonrası yardım alma konumunda olan G. Kore Türkiye’den 34.542 fazla yayına sahiptir. Son 10 yıla kadar Türkiye’nin gerisinde olan İran, Türkiye’yi 10.196 fazla yayınla geçerek dünyada 15’inci sıraya oturmuştur.

 

Tablo 2. Scopus verilerine göre ülkelerin toplam uluslararası yayın sayılarına göre sıralamaları (2021)

 

Sıra

Ülke

Doküman sayısı

1

Çin

860.012

2

ABD

726.552

3

Birleşik Krallık

243.792

4

Hindistan

237.429

5

Almanya

208.210

6

İtalya

154.304

7

Japonya

144.778

8

Kanada

130.786

9

Fransa

128.210

10

Avustralya

125.211

11

Rusya

123.849

12

İspanya

122.688

13

Güney Kore

101.692

14

Brezilya

100.085

15

İran

77.346

16

Hollanda

74.317

17

Türkiye

67.150

18

Polonya

60.788

19

İsviçre

57.331

20

İsveç

50.270

21

Endonezya

49.350

22

Suudi Arabistan

48.307

23

Tayvan

46.201

24

Malezya

41.938

25

Belçika

41.378

26

Mısır

38.651

27

Pakistan

36.661

28

Portekiz

35.544

29

Danimarka

34.960

30

Meksika

33.664

Kaynak: SCIMAGO (2022)

 

Türkiye Adresli Akademik Dergiler

 

Türkler ve yabancılar tarafından üretilen makalelerin bir bölümü Türkiye’deki dergilerde basıldığı için Türkiye adresli dergilerin de dünya sıralamalarındaki yerleri önemlidir. Yayın ve atıf sayıları ile etki değeri ortalamasına göre Clarivate Analytics Web of Science atıf veri tabanlarında (SCI, SSCI, AHCI) indekslenmekte olan Türkiye adresli bilimsel dergi sayısı 61’dir. Aşağıdaki tabloda dergiler, yayın başına düşen ortalama atıf sayısını ifade eden ortalama etki değerlerine göre sıralanmıştır. Bunlardan dördünün etki değeri ortalaması 10’un üzerindedir. 13 derginin etki değeri ortalaması beş ile 10 arasındadır. Geriye kalan 44 derginin etki değeri ortalaması beşin altındadır.

 

Tablo 3. Türkiye adresli dergilerin yayın sayıları, atıf sayıları ve etki değer ortalamaları

 

Sıra

Dergi adı

Yayın sayısı

Atıf sayısı

Etki değeri ortalaması

1

Journal of Sports Science and Medicine

1.727

30.635

17,74

2

Turkish Journal of Earth Sciences

649

8.513

13,12

3

Atmospheric Pollution Research

1.577

18.903

11,99

4

Diagnostic and Interventional Radiology

1.183

12.243

10,35

5

Turkish Journal of Agriculture and Forestry

1.042

10.143

9,73

6

Turkish Journal of Chemistry

2.338

21.305

9,11

7

Journal of Clinical Research in Pediatric Endocrinology

701

6.381

9,10

8

Turkish Journal of Botany

976

8.108

8,31

9

Turkish Journal of Biology

1.052

8.689

8,26

10

Records of Natural Products

867

7.052

8,13

11

Türk Psikoloji Dergisi

345

2.678

7,76

12

Türk Psikiyatri Dergisi

701

5.396

7,70

13

Turkish Journal of Fisheries and Aquatic Sciences

1.378

8.614

6,25

14

Turkish Journal of Field Crops

445

2.503

5,62

15

Acta Orthopaedica et Traumatologica Turcica

1.425

7.708

5,41

16

Turkish Journal of Veterinary & Animal Sciences

3.070

16.120

5,25

17

Turkish Neurosurgery

2.042

10.611

5,20

Kaynak: Yurdakul ve Şahin–Demir (2022)

 

Scopus’ta Türkiye adresli bilimsel dergilere ait veriler ve dünya sıralamalarına bakıldığında en erken listeye giren derginin 4.406’ncı sıradaki Journal of Sports Science and Medicine olduğu görülür. Listeye en son giren Türkiye adresli dergi ise 14.777’nci sıradaki Turkish Journal of Physical Medicine and Rehabilitation’dır. Yıllar içerisinde dergilerin sıralamasında değişiklikler olmuştur. 2019 yılında 3.881’inci sırada olan bir dergi varken, 2020 yılında 5.901’inci sıraya gerilemiş bir dergi ve 2021 yılında 4.406’ncı sıraya çıkan bir dergi görünmektedir. Türkiye adresli iki dergi ise ilk 5.000’in içerisinde yer almaktadır.

 

Üniversiteler

 

Üniversiteler bilgi ve dolayısıyla bilimin üretilmesinde ana unsurlardır. Üniversitelerin dünya üniversiteleri arasındaki konumu bilgi üretme kabiliyetlerini göstermesi bakımından önemlidir. Dünyada üniversiteleri değişik parametreler bazında sıralayan farklı sıralamalar vardır. Times Higher Education (THE), Shanghai Sıralama Danışmanlığı tarafından yapılan Dünya Üniversiteleri Akademik Sıralaması (Academic Ranking of World Universities, ARWU), QS Dünya Üniversiteleri Sıralaması ve ODTÜ Enformatik Enstitüsü University Ranking by Academic Performance (URAP) Laboratuvarı bunların başlıcalarıdır.

 

THE sıralamasında Türkiye’den toplamda 66 üniversite bulunmakta ve bunlar, 400 ila 1.000’inci sıra arasında yer almaktadırlar. Listenin başındaki üniversiteler ile Türkiye’deki üniversiteler karşılaştırıldığında Türkiye’deki üniversitelerin öğrenci-öğretim elemanı oranlarının nispeten yüksek, uluslararası öğrenci oranının daha düşük, atıf performansı -Çankaya Üniversitesi hariç-, araştırma ve uluslararası görünümünün nispeten daha düşük ve bazı üniversiteler hariç sanayi gelirlerinin nispeten iyi olduğu anlaşılmaktadır. (Yurdakul ve Şahin-Demir (2022))

 

Ar-Ge

 

Ar-Ge çalışmaları bir ülkenin ekonomisi ve rekabet gücü için son derece önemlidir. Ar-Ge faaliyetleri sayesinde yeni ürünler veya mevcut ürünlerin üretiminde yenilikler yaratılmaktadır. Ülkeler bu sayede dünya pazarlarında rekabetçi bir konuma gelmektedir. Bu nedenle bakılacak ilk husus Ar-Ge çalışmalarının seviyesidir. Bu seviyeyi belirleyen unsurlardan biri Ar-Ge alanında çalışan personel sayısıdır. Aşağıdaki tablo 2017-2021 yılları arasında Ar-Ge personeli sayılarını ve değişmeleri özetlemektedir.

 

Tablo 4. Türkiye’de sektöre göre Ar-Ge personeli sayılarında yaşanan değişim (2017-2021)

 

Türkiye'nin Bilim Performansı Tablo 4

Kaynak: Yurdakul ve Şahin–Demir (2022)

 

2017 yılında toplam 153.500 olan Ar-Ge personeli sayısı 2021 yılında 221.800’e yükselmiştir. Bu, yüzde 44,5’lik bir artışa tekabül eder. Ticari (yüzde 70,1) ve yükseköğretim (yüzde 15,2) sektörlerinde Ar-Ge personeli sayısında artış olmasına rağmen kamuda (-14,9) azalmıştır. En fazla artış ticari sektörde görülmektedir. Toplam Ar-Ge personel sayısı 2005 yılında 49.251’dir. 2005 yılından 2021 yılına kadar Ar-Ge personeli sayısında 4,5 kat bir artış olmuştur.

 

Uluslararası karşılaştırma yapmak için milyon nüfusa düşen Ar-Ge personeli sayısına bakıldığında, Türkiye’nin 2017-2021 yılları arasındaki artışa rağmen istenilen konumda olmadığı görülür. Aşağıdaki tablo ülkeler için 1 milyon kişiye düşen Ar-Ge personel sayılarını vermektedir.

 

Tablo 5. 1 Milyon Kişi Başına Düşen Ar-Ge Personel Sayısı

 

Sıra

Ülke

1 milyon kişi başına düşen Ar-Ge personeli sayısı

 

Sıra

Ülke

1 milyon kişi başına düşen Ar-Ge personeli sayısı

1

Güney Kore

8.714

 

25

Estonya

3.846

2

İsveç

7.930

 

26

Litvanya

3.728

3

Danimarka

7.692

 

27

Polonya

3.288

4

Finlandiya

7.527

 

28

Slovakya

3.164

5

Singapur

7.287

 

29

İspanya

3.109

6

Norveç

6.699

 

30

Rusya

2.722

7

İzlanda

6.088

 

31

İtalya

2.672

8

Hollanda

5.912

 

32

BAE

2.443

9

Yeni Zelanda

5.854

 

33

Bulgaristan

2.402

10

Avusturya

5.751

 

34

Malta

2.296

11

Belçika

5.750

 

35

Hırvatistan

2.220

12

Japonya

5.455

 

36

Malezya

2.185

13

Almanya

5.393

 

37

Sırbistan

2.167

14

Portekiz

5.215

 

38

Letonya

2.159

15

Slovenya

4.932

 

39

Türkiye

1.775

16

Fransa

4.926

 

40

Azerbaycan

1.735

17

Lüksemburg

4.920

 

41

Gürcistan

1.712

18

ABD

4.821

 

42

Güney Kıbrıs

1.691

19

İrlanda

4.769

 

43

Tunus

1.660

20

Birleşik Krallık

4.684

 

44

İran

1.659

21

Kanada

4.516

 

45

Çin

1.585

22

Macaristan

4.358

 

46

Belarus

1.466

23

Çekya

4.128

 

47

Arjantin

1.231

24

Yunanistan

4.010

    

Kaynak: Yurdakul ve Şahin–Demir (2022)

 

Türkiye, 1 milyon kişiye düşen 1.775 Ar-Ge personeli ile 39’uncu sırada yer almaktadır. G. Kore 8.714 Ar-Ge personeli ile dünya birincisidir ve İran 1.659 Ar-Ge personeli ile 44’üncü sıradadır. G. Kore’nin Ar-Ge personeli sayısı, Türkiye’nin Ar-Ge personeli sayısının yaklaşık beş katıdır.

 

Aşağıdaki tablo, Ar-Ge personelinin 2021 yılında sektöre ve cinsiyete göre dağılımını vermektedir. Burada en fazla Ar-Ge personelinin ticari sektörde çalıştığı, onu yükseköğretim ve kamunun takip ettiği görülmektedir.

 

Tablo 6. Sektöre ve cinsiyete göre Ar-Ge personeli sayıları (2021)

 

Türkiye'nin Bilim Performansı Tablo 6

Kaynak: Yurdakul ve Şahin–Demir (2022)

 

Her üç sektörde de erkeklerin sayısının kadınlardan fazla olduğu görülmektedir. Ticari sektörde erkek-kadın oranı 2,7 iken kamuda 2,3 ve yükseköğretimde 1,2’dir. Ar-Ge personeli açısından kadın-erkek eşitliğine en yakın olan sektör sırasıyla yükseköğretim, kamu ve ticari sektördür. Toplamda ise bu oran 2,1 olmaktadır.

 

Burada ülke açısından ümit var olan durum, Ar-Ge faaliyetlerinin ticari sektörde daha yoğun olması ve kamu sektöründeki faaliyetlerin önüne geçmesidir. Toplam Ar-Ge personelinin yüzde 67,4’ü ticari sektöre bulunmaktadır.

 

Ülkenin bilim performansını değerlendirmek için bakılması gereken en önemli hususlardan birisi Ar-Ge faaliyetleri için yapılan harcamalardır. Aşağıdaki tablo, 2000-2021 yılları arasında cari fiyatlarla toplam ve üç sektör tarafından yapılan harcamaları göstermektedir.

 

Tablo 7. 2000-2021 yılları arasında sektörlere göre yapılan harcamalar ve yüzdeleri (TL)

 

 

Kaynak: TÜİK

 

Tabloda Ar-Ge harcamaları cari fiyatlarla verilmektedir. Ar-Ge harcamalarının cari fiyatlarla daima artığını söylemek mümkündür. 2003 ve 2020 yılları arasında cari fiyatlarla Ar-Ge harcamaları 37 kat artmıştır. Sabit fiyatlarla bakıldığında 2003 yılında 21.970.717 TL olan değer, 2021 yılında 145.868.843 TL’ye çıkmış ve sabit fiyatlarla artış 6,6 kat olmuştur. Bu da Ar-Ge’ye yeteri kadar yatırım yapılmadığına işaret etmektedir.

 

Ar-Ge harcamalarını Ar-Ge faaliyeti yürüten üç merkezce nasıl paylaşıldığını bilmek de önemlidir. Son üç sütundaki yüzdeler 2011 yılına kadar daha fazla yükseköğretim tarafından yapılan harcamaların (2008 yılı hariç), 2012 yılından itibaren ağırlıklı olarak ticari sektör tarafından yapıldığını göstermektedir. 2011 öncesi ağırlıklı olarak devlet tarafından yapılan harcamalara özel şirketlerin ortak olduğunu ve artan oranda Ar-Ge harcamalarında sorumluluk aldıklarını göstermektedir.

 

Ar-Ge harcamalarını değerlendirmek için en anlamlı yaklaşım, GSYH içindeki paylarına bakmaktır. Bu yaklaşım, ülkelerin karşılaştırılması için de en sağlıklı yoldur. 2000’li yılların başında Türkiye’nin Ar-Ge harcamasının GSYH içindeki payı 0,47 iken 2020 yılı itibarıyla bu oran yüzde 1’i geçmiştir. Yukarıdaki tablo kısmen bu artışa işaret etmektedir. Son 20 yılda sağlanan yüzde113’lük artışa rağmen halen OECD ülkelerinin yaklaşık yüzde 2,3’lük ortalamasının gerisinde kalmaktadır.

 

Ar-Ge harcamaları konusunda en büyük artış G. Kore tarafından yapılmıştır. 2000’li yılların başında Ar-Ge payı yüzde 2,2 iken 2017’de bu rakam yüzde 4,6’ya ulaşmıştır. Gözden kaçırılmaması gereken bir husus da aynı zaman dilimi içinde G. Kore’nin GSYH’sının 562 milyar dolardan toplam 1,53 trilyon dolara çıkmış olmasıdır.

 

Patent Performansı

 

Bilim performansının en temel özelliklerinden birisi de teknolojiye dönüşme potansiyeli olan patentlerin sayısıdır. Aşağıda, 2000 yılından 2021 yılına kadar yerli patent sayıları ve yıldan yıla artış yüzdeleri verilmektedir. Toplam sayı Türk Patent korumasının yanında uluslararası (PCT) ve Avrupa ülkelerinde (EPC) koruma isteyen patentleri içine almaktadır.

 

Tablo 8. 2000-2021 yılları arası patent sayıları

 

Yıl

Yerli

 

TÜRKPATENT

PCT

EPC

Toplam

Artış Oranı

2000

17

6

0

23

-17.86%

2001

41

17

0

58

152.17%

2002

44

28

1

73

25.86%

2003

74

18

1

93

27.40%

2004

52

16

0

68

-26.88%

2005

59

29

7

95

39.71%

2006

89

18

15

122

28.42%

2007

183

114

21

318

160.66%

2008

253

48

37

338

6.29%

2009

341

68

47

456

34.91%

2010

507

66

69

642

40.79%

2011

714

59

74

847

31.93%

2012

879

44

102

1025

21.02%

2013

1068

33

143

1244

21.37%

2014

1141

34

76

1251

0.56%

2015

1471

96

163

1730

38.29%

2016

1563

48

183

1794

3.70%

2017

1713

44

207

1964

9.48%

2018

2558

39

208

2805

42.82%

2019

1740

16

247

2003

-28.59%

2020

1903

26

285

2214

10.53%

2021

3063

62

217

3342

50.95%

Kaynak: Türk Patent

* PCT Patent Cooperation Treaty (Patent İşbirliği Anlaşması), EPC European Patent Cooperation (Avrupa Patent İşbirliği)

 

Üç yıl hariç (2000, 2004 ve 2019) patent sayılarının bir önceki yıla göre artığı görülmektedir. 2000 yılında 23 olan patent sayısı 2021 yılında 3.342 olmuştur. 2000 yılından 2021 yılının sonuna kadar 145 kat artış söz konusudur. Bu performansın daha iyi değerlendirilmesi için Türkiye ve diğer ülkelerdeki patent başvurularına bakılabilir.

 

Tablo 9. Toplam patent başvuru sayısına göre ülke sıralamaları (2020)

 

Sıra

Ülke

Patent başvurusu (doğrudan) 2020

1

Çin

1.409.205

2

ABD

435.607

3

Japonya

220.838

4

Güney Kore

188.681

5

Almanya

54.580

6

Hindistan

29.815

7

Rusya

25.905

8

Birleşik Krallık

18.320

9

Fransa

14.313

10

İran

12.030

11

İtalya

11.008

12

Avustralya

8.169

13

Türkiye

7.893

14

Kanada

6.985

15

Kuzey Kore

6.937

16

Brezilya

6.359

17

Singapur

4.102

18

Polonya

4.058

19

Arjantin

3.492

20

Hollanda

3.023

Kaynak: WIPO (2022) ve Yurdakul ve Şahin-Demir (2022)

 

2020 yılındaki patent başvurularına bakıldığında Türkiye’nin 13’üncü sırada yer aldığı görülür. G. Kore 4’üncü, İran 10’uncu sıradadır. G. Kore’nin 188.681 olan başvuru sayısına karşılık Türkiye’nin sadece 7.893 başvurusu vardır. ABD ambargosu altındaki İran’ın başvuru sayısı 12.030’dur. Patent başvuruları esas alındığında Türkiye’nin çok iyi bir yerde olduğunu söylemek zordur.  

 

Yenilikçilik

 

Son 10 yıla kadar ülkelerin bilim performansını değerlendirmek için burada kullanılan indeksli dergilerde basılan makale sayısı, Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı ve patent sayıları gibi değişkenler kullanılırdı. Şimdilerde bu parametrelere ülkelerin yenilik yaratma boyutunu merkeze alan yeni bir indeks de ilave edilmiştir. Bu indeks Küresel Yenilikçilik İndeksi’dir (Global Innovation Index- GII)

 

GII, ülkelerde inovasyonun güçlü ve zayıf yönlerini vurgulayarak, yaklaşık 132 ekonominin inovasyon performansını sıralar ve dünyadaki en yenilikçi ekonomileri ortaya koymayı hedefler. İnovasyonun mümkün olduğu kadar tam bir resmini çizmeyi öngören indeks, bu amaçla her bir ekonominin siyasi ortamı, eğitimi, altyapısı ve bilgi üretimine ilişkin ölçütleri de içeren yaklaşık 80 gösterge kullanır. İndeks, hem inovasyon girdilerini hem de çıktılarını değerlendirmektedir.

 

GII’ın sunduğu farklı ölçümler, ülke performanslarının izlenmesini ve aynı bölge veya gelir grubundaki ekonomilerin karşılaştırılmasını mümkün kılar.

 

2007’deki başlangıcından bu yana GII, yenilik ölçümüne getirdiği farklı yaklaşım nedeniyle artan sayıda hükümetin yıllık GII sonuçlarını sistematik olarak analiz etmesine ve performanslarını iyileştirmek için politikalar tasarlamalarına ve böylece ekonomik politikalar oluşturmalarında önemli bir unsur olmuştur.

 

Türkiye, GII’da 37’nci sırada bulunmaktadır. Bir önceki yıl 65’inci sıradadır. 2022 yılında önemli bir husus, Türkiye’nin inovasyon çıktılarında inovasyon girdilerinden daha iyi performans göstermiş olmasıdır ki bu, yenilik yatırımlarının yenilik çıktılarına etkili bir şekilde dönüştüğünü gösterir. Bu durum Türkiye’nin inovasyon yatırımlarına göre daha fazla inovasyon çıktısı ürettiği anlamına gelmektedir.

 

2022 yılındaki yenilikçilik performansı ile Türkiye, Kuzey Afrika ve Batı Asya olarak belirlenen bölgede İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte en iyi üç yenilikçi ülkeden biri olarak gösterilmiştir. GII 2022 raporunda Çin, Türkiye ve Hindistan’ın yenilikçilik açısından merkezi konumlarını muhafaza ettikleri ve Türkiye ve Hindistan’ın ilk defa ilk 40 ekonomi arasına girdiği vurgulanmaktadır. Ayrıca raporda, Türkiye’nin Çin dışında büyüme kaydeden tek orta gelirli ekonomi olduğu ve 2020’de toplam Ar-Ge’nin yüzde 4,2 ve ticari Ar-Ge’nin yüzde 5,2 arttığı belirtilmektedir.

 

Bitirirken…

 

Yukarıda verilen bilgiler, Türkiye’nin bilimsel üretimde tutarlı bir şekilde yükselmesinde sorunlar olduğunu göstermektedir. İndeksli dergilerde yayınlanan makale sayısı yeterli hızda artmıyor ve son yıllarda komşumuz İran’ın bile gerisinde yer alıyoruz. Türkiye’de basılan akademik dergiler dünya sıralamalarında istenilen konuma gelmiyor. Patent sayıları ve patent müracaatları hâlâ çok düşük. Ar-Ge harcamaları artmakta ama hâlâ OECD ortalamasının altında. Ar-Ge personeli ve özellikle doktoralı personel sayısı yeterli değil. GII’da bir yıl sıralamada tırmanıyor, sonraki yıl iniyoruz veya tersi gerçekleşiyor. Buna karşılık bütün ülkeler COVID-19 salgınından etkilenmişken Türkiye’nin Ar-Ge yatırımları artma eğilimi gösteriyor. GII’da ilk defa ilk 40 ülke arasına girilebiliyor.

 

Bu iniş çıkışlar nedeniyle Türkiye’nin bilim performansında yükselen doğrusal bir gelişmeden bahsetmek mümkün görünmüyor. Ar-Ge faaliyetlerinde kamunun payı azalıyor. Ar-Ge çalışmaları daha çok üniversiteler ve ticari sektör tarafından yürütülüyor. Ancak bugüne kadar gösterilen performans ülkenin orta gelir tuzağından çıkmasını sağlamıyor. İstenilenden yavaş ilerlememizin en önemli nedenlerinden birisi yeteri kadar yenilik yaratılmaması ve teknoloji üretilmemesidir. Sonuçta yeteri kadar artı değer üretilmemektedir. Bilim, inovasyon ve teknoloji politikalarını değiştirip daha yüksek performans gösterilmediği takdirde ülkenin orta gelir tuzağından çıkması ve dünya ile rekabet etme şansı zayıf görünmektedir.

 

Kaynakça:

 

Çınar, Sinan ve Has, Banu (2022). Türkiye ve Seçili Asya Ülkelerinde 2000 Sonrası Ar-Ge Yoğunluğu ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Nedensellik Analizi, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD), Cilt 9, Sayı 3, Yıl 2022, s: 1-16

 

İnal, V. , Altıntaş, N. ve Çalışkan, M. (2017). Ar‐Ge Harcamalarının Ekonomik Büyümeye Etkisi: Türkiye Özelinde Nedensellik Analizi, Sakarya İktisat Dergisi.

 

Yurdakul, S. ve Şahin–Demir, S. A. (2022). Yükseköǧretime Bakış 2022: İzleme ve Değerlendirme Raporu. Ankara: Eğitim–Bir–Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi.

 

World Intellectual Property Organization (WIPO). (2022). Intellectual property statistics.

https://www.wipo.int/ipstats/en/index.html

 

World Intellectual Property Organization (WIPOa) (2022). Global Innovation Index 2022: What is the future of innovation-driven growth? Geneva: WIPO. DOI 10.34667/tind.46596

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.