1982 Anayasası Hâlen Bir Darbe Anayasası mıdır?

1982 Anayasası, yürürlüğe girdiği tarihte hem bir “darbe anayasası” hem de bir “vesayet anayasası” idi. Rengi hâkî idi ve temel hak ve hürriyetleri önce “bahşeden”, hemen arkasından da kullanılmasını aşırı derecede sınırlayan bir anayasaydı. İlerleyen yıllarda hâkî rengin gölgesi zayıfladıkça, demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımını engelleyen, tarafı olarak yükümlülük altına girdiğimiz uluslararası insan hakları belgelerine de uymayan sınırlandırmaların kaldırılması talepleri arttıkça, Anayasa’da bu yönde değişiklikler yapılmaya başlandı.

1982 anayasası

Hemen başta belirteyim ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekten yürürlükteki anayasa tüm hükümleriyle yok farz edilerek hazırlanmış ve referanduma da sunularak kabul görmesi hâlinde yürürlüğe konulmuş yeni bir anayasaya ihtiyacı uzun zamandır bulunmaktadır ve bu ihtiyaç giderek daha da acil hâle gelmektedir. Bu konudaki düşüncelerimi daha önce yayımlanmış yazılarımda ifade ettiğim gibi[1] Başbakanlık Müsteşar Vekili olarak görev yaptığım 2007 yılında dönemin AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talebi üzerine hocam merhum Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığında hazırlanan “Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Taslağı”nın hazırlanması sürecinin başlatılmasında ve devamında da sürecin hem koordinasyonunda hem de içeriğin hazırlanmasında yer alarak bu konudaki düşüncemi kuvveden fiile geçirmiş bulunmaktayım.[2] Ayrıca bu taslağın kanunlaştırılmamış olmasına yönelik üzüntüm ve tasam hâlen devam etmektedir. Bu taslak 2008 yılında kanunlaştırılmış olsaydı hem TBMM temsil oranı olarak hem de farklı siyasi düşüncelerin temsili konusunda uygun bir durumdaydı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “anayasa sorunu” normal bir zamanda, sivil siyaset tarafından yapılmış ve halkoylaması ile kabul edilmiş bir anayasa ile ortadan kalkmış olacaktı.

 

Neredeyse tüm siyasi partiler programlarında ve açıklamalarında “yeni anayasa” talep etmekte ve seçim dönemlerinde partilerinin iktidara gelmesi hâlinde bir vaat olarak bu hususu seçim beyannamelerinde yazmaktadırlar. Özellikle 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi’nden sonra yürürlüğe konulan 1961 Anayasası döneminde ve 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’nden sonra yürürlüğe konulan ve hâlen yürürlükte bulunan 1982 Anayasası döneminde darbe yönetiminin etkisinin ortadan kalkmasından sonra bu husus siyasetin gündeminde sürekli yer edinmiştir.

 

12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’nden sonra askerî yönetim işbaşında iken hazırlanan, emir-komuta zinciri içinde darbeyi gerçekleştiren dönemin Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) onayını aldıktan sonra Danışma Meclisi (Kurucu Meclis) tarafından 18/10/1982 tarihinde halkoylamasına sunulmak üzere kabul edilen ve 7/11/1982 tarihinde halkoylamasına sunulup yüzde 91,37 evet oyuyla kabul edildikten sonra 9/11/1982 tarihli ve 17863 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın komple yürürlükten kaldırılarak yeni bir anayasanın yürürlüğe konulması ihtiyacı, üzerinden 43 yıldan fazla zaman geçmiş ve sayısız değişiklikler yapılmış olmasına rağmen henüz karşılanamamıştır.

 

Neden hâlen yeni bir anayasaya ihtiyaç bulunmaktadır? Konuyla ilgili daha önce yazdığım bir yazımda da ifade ettiğim üzere[3] içeriği konusunda dile getirilebilecek çok sayıda eleştiri ve öneri dışında en azından;

 

  • Bugüne kadar olağan dönemde bir anayasa yapılamamış olması,
  • 43 yıl içinde Başlangıç bölümü de dâhil 19 kez değişiklik yapılmış olması,
  • Bu değişiklikler sonucunda özgün hâlinin ancak yüzde 37’sinin kalmış olması,
  • Yapılan değişiklikler sonucunda iç tutarlığın kalmaması ve eklektik bir metne dönüşmesi,
  • Mevcut anayasanın özgün hâlinde iken bile tartışmalı olan parlamenter hükümet sisteminden önce yarı başkanlık hükümet sistemine, buradan da Türkiye’ye özgü başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) hükümet sistemine geçirdiği evrim,
  • Nihayet yürürlükteki anayasanın, özgün hâli de dâhil olmak üzere Türkçeyi katleden ve yazım (imla) kurallarıyla hiç ilgisi olmayan bir dile sahip olması bile yeni bir anayasa yapılması için yeterli neden oluşturur.

 

AK Parti’nin gerek Parti Programı’nda gerekse hazırlanmasında bu satırların yazarının da katkısı bulunan 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamesi ve Acil Eylem Planı’ndan itibaren yeni anayasa talebi/vaadi hep olagelmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tek başına iktidara geldiği 2002 yılından bu yana çok kez tekrar ettiği gibi son günlerde yeniden “darbe anayasası” ve “vesayet anayasası” gerekçelerini sıralayarak yeni bir anayasa talebini dile getirmeye başladı. Hatta bu konu için partisinde 11 kişilik bir komisyon kurduğunu belirterek hemen her zaman ve her konuda en ağır eleştirilerinin ve ithamlarının odağından hiç düşürmediği ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ne de desteklerini beklediğini ifade etti.

 

Gerçekten yürürlükteki 1982 Anayasası bir “darbe anayasası” mıdır, bir “vesayet anayasası” mıdır? Evet, yürürlüğe girdiği 9 Kasım 1982 tarihinde bu anayasa hem bir “darbe anayasası” hem de bir “vesayet anayasası” idi. Rengi hâkî idi ve temel hak ve hürriyetleri önce “bahşeden”, hemen arkasından da kullanılmasını aşırı derecede sınırlayan bir anayasaydı. İlerleyen yıllarda hâkî rengin gölgesi zayıfladıkça, demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımını engelleyen, tarafı olarak yükümlülük altına girdiğimiz uluslararası insan hakları belgelerine de uymayan sınırlandırmaların kaldırılması talepleri arttıkça, Anayasa’da bu yönde değişiklikler de yapılmaya başlandı.

 

Anayasada ilki 1987 yılında, sonuncusu 2017 yılında olmak üzere bu güne kadar toplam 19 kez değişiklik gerçekleştirildi.

 

Özgün hâli ile Başlangıç bölümü, 177 esas madde, 16 geçici maddesi bulunan 1982 Anayasası, aşağıda detaylı bir şekilde belirtilen tüm değişikliklerden sonra 23 esas maddesi ile iki geçici maddesi yürürlükten kaldırılarak[4] Başlangıç bölümü, 154 esas maddesi ve sonradan eklenenlerle birlikte 21 (esasen 23 olması gerekiyor) geçici maddesi bulunan bir anayasa hâline gelmiştir. Ayrıca çok sayıda maddenin ya fıkraları ya da komple cümleleri yürürlükten kaldırılmıştır. Diğer taraftan Anayasa’nın 75 maddesinde herhangi bir değişiklik yapılmamış;[5] altı maddesinde üç kez,[6] 19 maddesinde iki kez,[7] 54 maddesinde bir kez[8] değişiklik yapılmış; sekiz maddesinde ise önce değişiklik yapılmış, daha sonra ise bu maddeler yürürlükten kaldırılmıştır.[9]

 

Sonuç itibarıyla, aşağıda detaylı bir şekilde verilen tüm değişiklikler değerlendirildiğinde, bazılarının iddia ettiği gibi yapılan değişikliklerin büyük bölümünün revizyon değişiklikleri olup olmadığının ve yapılan değişiklikler sonucunda özgün hâliyle kabul tarihi ve sayısı (18/10/1982-2709) dışında benzeşme oranı çok düşük kalan (yüzde 37 civarı) yürürlükteki 1982 Anayasası’nın darbecilerin yürürlüğe koyduğu ve sivil siyaset üzerinde vesayet kurduğu bir anayasa olduğu iddiası ne kadar gerçekçidir, takdir okuyucularındır.

 

Bugüne Kadar Yapılan Değişiklikler

 

Yazının bundan sonraki kısmı tamamen yapılan tüm değişikliklere ilişkin olacaktır. Şimdi bu değişikliklere tek tek kısaca bir bakalım.

 

İlk olarak 17/05/1987 tarihli ve 3361 sayılı Kanun’la (RG: 18/05/1987-19464 M.) 1982 Anayasası’nın 67, 75, 175’inci maddelerinde değişiklik yapılmış ve Geçici 4’üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklikle 21 olan seçme hakkı yaşı 20’ye indirilmiş; 400olan TBMM üye sayısı 450’ye çıkarılmış; Anayasa’nın değiştirilme usulünü düzenleyen 175’inci madde hâlen yürürlükte bulunan hâline dönüştürülmüştür. Ayrıca Askerî Darbe sonrası kapatılan siyasi partilerin genel başkan, genel başkan yardımcıları veya vekilleri, genel sekreterleri, bunların yardımcıları ve merkez yönetim kurulu veya benzeri organlarının üyelerine 10 yıl süreyle; milletvekilleri ve senatörlere 5 yıl süreyle siyasi faaliyette bulunma yasağı getiren Geçici 4’üncü madde yürürlükten kaldırılmıştır.

 

İkinci değişiklik 8/07/1993 tarihli ve 3913 sayılı Kanun’la (RG: 10/07/1993-21633) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 133’üncü maddesinde değişiklik yapılmış ve sadece Devlet eliyle kurulması mümkün olan radyo ve televizyon istasyonlarının artık kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbestçe kurulabileceği ve işletilebileceği hükme bağlanmıştır. Diğer bir deyişle fiili durum hukukileştirilmiş ve radyo ve televizyon kurma ve işletmedeki Devlet tekeli kaldırılarak özel radyo ve televizyon istasyonu kurmanın önü açılmıştır.

 

Üçüncü değişiklik 23/07/1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanun’la (RG: 26/07/1995-22355) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’daki ilk kapsamlı değişiklik yapılmıştır. Bu kapsamda Anayasa’nın Başlangıç metni komple değiştirilmiş; 33, 53, 67, 68, 69, 75, 84, 85, 93, 127, 135, 149 ve 171’inci maddelerinde değişiklikler yapılmış; 52’nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklikler Avrupa Birliği’ne tam üyelik müracaatını sağlayabilmek ve uyum amaçlı demokratikleşme yönünde yapılan değişikliklerdir.[10] Genel hatlarıyla ifade edilecek olursa sendikal faaliyet alanındaki sınırlamalar daraltılmış, kamu görevlilerine sendika ve üst kuruluş kurma hakkı ile toplu görüşme yapabilme hakkı tanınmış, oy kullanma hakkı genişletilmiş, siyasi parti kurma ve üye olma hakkına getirilen sınırlandırmalar kaldırılmış, siyasi partilerin kapatılması bir miktar zorlaştırılmış, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kuruluş ve faaliyetlerindeki bazı sınırlamalar kaldırılmıştır.

 

Dördüncü değişiklik 18/06/1999 tarihli ve 4388 sayılı Kanun’la (RG: 18/06/1999-23792 M.) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın Devlet Güvenlik Mahkemelerini düzenleyen 143’üncü maddesinde değişiklikler yapılmıştır. (Bu madde daha sonra 7/05/2004 tarihli ve 5170 sayılı kanunla ilga edilerek Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne son verilmiştir.) Bu değişiklik ile Devlet Güvenlik Mahkemelerinde bulunan askerî hâkimler bu mahkemelerden çıkarılmış; ayrıca Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin yargı çevresine giren bölgelerde sıkıyönetim ilan edilmesi hâlinde bu mahkemenin Sıkıyönetim Askerî Mahkemesi’ne dönüşmesi engellenmiştir.

 

Beşinci değişiklik 13/08/1999 tarihli ve 4446 sayılı Kanun’la (RG: 14/08/1999-23786) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 47, 125 ve 155’inci maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler kapsamında Anayasa’nın 47’nci maddesinin “Devletleştirme” olan kenar başlığı “E. Devletleştirme ve özelleştirme” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkralarla Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine anayasal dayanak oluşturulmuş, ayrıca Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceğinin veya devredilebileceğinin önü açılmış; 125’inci maddesinde yapılan değişiklikle kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesinin önü açılmış; Danıştay’ın görev alanını düzenleyen 155’inci maddenin ikinci fıkrasına “kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri” hakkında görüş bildirme yetkisi eklenmiş ve görüş bildirme süresi iki ayla sınırlandırılmıştır.

 

Altıncı değişiklik 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’la (RG: 17/10/2001-24556 M.) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın Başlangıç hükmünde, 13, 14, 19, 20, 21, 22, 23, 26, 28, 31, 33, 34, 36, 38, 40, 41, 46, 49, 51, 55, 65, 66, 67, 69, 74, 87, 89, 94, 100, 118, 149 ve Geçici 15’inci maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler yine Avrupa Birliği’ne uyum amacıyla ve demokratikleşmeyi sağlamak için 1995 yılında yapılan değişikliklerden sonra ve ondan daha kapsamlı değişiklikler olmuştur.[11] Genel hatlarıyla ifade edecek olursak Anayasa’daki demokratikleşme, hukuk devleti ve temel hak ve hürriyetler rejiminin serbestleştirilmesi konusundaki en kapsamlı değişiklikler bu değişikliklerle hayata geçirilmiştir. Ağırlıklı olarak Anayasa’nın temel hak ve hürriyetleri düzenleyen bölümlerindeki maddelerde değişiklikler yapılarak temel hak ve hürriyetlerin sınırsız bir şekilde sınırlanmasına imkân veren hükümler değiştirilerek sınırlamaya sınır getirilmiş, tek tek temel hak ve hürriyetleri düzenleyen maddelerdeki sınırsız sınırlama yetkileri kaldırılarak temel hak ve hürriyetlerin hangi gerekçelerle sınırlanabileceği maddelere derç edilmiş, Millî Güvenlik Kurulu’nun (MGK) asker ağırlıklı yapısına başbakan yardımcıları ve Adalet Bakanı ilave edilerek dengeleme getirilmiş, ayrıca kararlarının tavsiye kararı niteliğinde olacağı açıkça hükme bağlanmış ve 12 Eylül Askerî Darbe döneminin düzenlemelerine getirilen koruma kaldırılarak bunlar aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne müracaat yolu açılmıştır.

 

Yedinci değişiklik 21/11/2001 tarihli ve 4720 sayılı Kanun’la (RG: 1/12/2001-24600) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 86’ncı maddesinde değişiklikler yapılarak milletvekillerinin ödenek, yolluk ve emeklilik işlemlerine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre 86’ncı maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek, yolluk ve emeklilik işlemleri kanunla düzenlenir” şeklinde değiştirilmiş; fıkranın sonuna “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile bunların emeklileri T.C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilirler ve üyeliği sona erenlerin istekleri halinde ilgileri devam eder” ibaresi eklenmiş ve aynı maddenin ikinci fıkrasında geçen “sosyal güvenlik kuruluşları” ibaresi “T.C. Emekli Sandığı” olarak değiştirilmiştir.

 

Buraya kadar verilen yedi değişiklik AK Parti’nin tek başına iktidara geldiği ve TBMM çoğunluğunu oluşturduğu 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimlerinden önce gerçekleştirilen değişikliklerdir. Bundan sonra yapılan 12 değişiklik ise AK Parti’nin tek başına iktidarda olduğu, bazılarında Meclis çoğunluğu Anayasa’da tek başına değişiklik yapmaya yeterli olduğu, bazılarında ise diğer siyasi partilerle kurulan ittifaklarla sağlanan çoğunluklarla gerçekleştirilen değişiklikler olmuştur. Anayasa Mahkemesi bu 12 değişiklikten ikisini ise iptal etmiştir.[12]

 

Sekizinci değişiklik 27/12/2002 tarihli ve 4777 sayılı Kanun’la (RG: 31/12/2002-24980 M3) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 76 ve 78’inci maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimine almış olduğu bir hapis cezası ve ayrıca bu nedenle getirilmiş olan siyasi faaliyet yasağı nedeniyle katılamayan AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olabilmesini sağlamak üzere dönemin ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, tek başına iktidar olmuş bir siyasi parti genel başkanının siyasi yasaklı olması nedeniyle milletvekili ve başbakan olamamasının kabul edilemeyeceği şeklindeki olumlu yaklaşımıyla gerçekleştirilmiştir. Anayasa’ya konulan bir geçici madde ile Anayasa’nın 67’nci maddesine 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’la son fıkra olarak eklenen “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” hükmünün TBMM’nin 22’nci dönemi içinde yapılacak ilk ara seçiminde uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. Milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76’ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan “ideolojik veya anarşik eylemlere” ibaresi “terör eylemlerine” şeklinde değiştirilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin geriye bırakılması ve ara seçimleri düzenleyen 78’inci maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere “Yukarıda yazılı hallerden ayrı olarak, bir ilin veya seçim çevresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde üyesinin kalmaması halinde, boşalmayı takip eden doksan günden sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılır. Bu fıkra gereği yapılacak seçimlerde Anayasanın 127’nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uygulanmaz” hükmü eklenmiştir. Nitekim bu değişiklikten sonra partisi tek başına iktidarda ama kendisi milletvekili bile olmayan AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağı kalkmış ve 9 Mart 2003 tarihinde Siirt ilinde yapılan ara seçimlerde milletvekili adayı olmuş ve seçilerek TBMM üyesi olmuştur. Bunun üzerine 58’inci T. C. Hükümeti Başbakanı Abdullah Gül istifa etmiş ve hükümeti kurma görevi Recep Tayyip Eedoğan’a verilmiştir.

 

Dokuzuncu değişiklik 7/05/2004 tarihli ve 5170 sayılı Kanun’la (RG: 22/05/2004-25496) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 10, 15, 17, 30, 38, 87, 90, 131, 143 ve 160’ıncı maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler yine Avrupa Birliği’ne uyum süreci için yapılan değişikliklerden oluşmaktadır. Bu değişiklikler ile kadınlar ile erkeklerin eşit haklara sahip olduğu ve Devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu kabul edilmiş (m. 10); ölüm cezaları ile ilgili hükümler Anayasa’dan ayıklanmış (m. 15, 17, 38, 87); basın araçlarının zapt ve müsaderesi ile işletilmekten alıkonulması yasaklanmış (m. 30); usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı kabul edilmiş (m. 90); Yükseköğretim Kurulu’nun oluşmasında Genelkurmay Başkanlığı’nın üye önermesi kaldırılmış (m. 131); daha önce askerî hâkimlerin içinden çıkarıldığı Devlet Güvenlik Mahkemesi komple kaldırılmış (m. 143); silahlı kuvvetlerin elinde bulunan Devlet mallarının TBMM adına Sayıştay tarafından denetlenmesindeki gizlilik kaldırılmıştır (m. 160).

 

10’uncu değişiklik 21/06/2005 tarihli ve 5370 sayılı Kanun’la (RG: 23/06/2005-25854) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 133’üncü maddesi değiştirilerek üyeleri siyasi partiler tarafından önerilen adaylar arasından TBMM tarafından seçilen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kurulmuştur.

 

11’inci değişiklik 29/10/2005 tarihli ve 5428 sayılı Kanun’la (RG: 9/11/2005-25988) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 130, 160, 161, 162 ve 163’üncü maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile gerçekleştirilen mali reformla getirilen sistemin işleyişini kolaylaştırmak amacıyla yapılan değişikliklerdir. Anayasa’da yer alan “genel ve katma bütçe” ibareleri “merkezi yönetim bütçesi” şeklinde değiştirilmiştir.

 

12’nci değişiklik 13/10/2006 tarihli ve 5551 sayılı Kanun’la (RG: 1710/2006-26322) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 76’ncı maddesi değiştirilerek milletvekili seçilme yaşı 30’dan 25’e indirilmiştir.

 

13’üncü değişiklik 10/05/2007 tarihli ve 5659 sayılı Kanun’la (RG: 18/05/2007-26526) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’ya Geçici 17’nci madde eklenerek bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk genel milletvekili seçiminde Anayasa’nın 67’nci maddesinin son fıkrasına 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’la son fıkra olarak eklenen “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” hükmünün 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almasına ilişkin hükümleri bakımından uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.

 

14’üncü değişiklik 31/05/2007 tarihli ve 5678 sayılı Kanun’la (RG: 16/06/2007-26554) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 77, 79, 96, 101 ve 102’nci maddelerinde değişiklikler yapılmış, Anayasa’ya Geçici 18 ve 19’uncu maddeler eklenmiştir.[13] Bu değişiklikler, AK Parti tarafından Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi üzerine gelişen olaylardan sonra mevcut hükümetin geçmiş dönemlerde olduğu gibi pusmayarak antidemokratik gelişmelere karşı bir meydan okumasının sonucu olarak gerçekleşmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 367 rezaleti, 27 Nisan e-Muhtırası, 28 Nisan hükümetin karşı cevabı ve erken seçim kararı alması üzerine cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören ve bunun uygulanabilmesi için yapılan değişikliklerdir. Bu değişiklikler ile beş yılda bir yapılması öngörülen TBMM seçimlerinin dört yılda bir yapılması hükme bağlanmış (m. 77); cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul edildiğinden seçim süreçlerine buna ilişkin hükümler eklenmiş (m. 79); Anayasa Mahkemesi’nin 367 rezaletine yol açan TBMM toplantı yeter sayısına ilişkin husus netleştirilmiş (m. 96); cumhurbaşkanının niteliklerini ve tarafsızlığını düzenleyen 101’inci madde cumhurbaşkanının artık halk tarafından seçilmesini sağlayacak şekilde düzenlenmiş, bir defa ve yedi yıl için TBMM tarafından seçilen cumhurbaşkanının beş yıl için seçileceği ve bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükme bağlanmış ve aday gösterilmeye ilişkin usul düzenlenmiş (m. 101); cumhurbaşkanı seçimi usulünü düzenleyen 102’nci madde, cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçimi esasına göre yeniden düzenlenmiş (m. 102); Anayasa’ya eklenen Geçici 18 ve 19’uncu maddeler ile de halk tarafından seçilmeye yönelik geçiş hükümleri düzenlenmiştir. Bu değişiklikler sonucunda 1982 Anayasası’nın Parlamenter Hükümet Sistemi’ni mi, Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi’ni mi benimsediği konusundaki tereddütler artık Anayasa ile Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi’nin benimsendiği yönünde giderilmiştir. Ayrıca bu değişikliklerle 2017 yılında Cumhurbaşkanlığı (Başkanlık) Hükümet Sistemi’ne geçişin temeli de atılmıştır.

 

15’inci değişiklik 9/02/2008 tarihli ve 5735 sayılı Kanun’la (RG: 23/02/2008-26796) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu değişiklik ile Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesinin “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” şeklinde yer alan dördüncü fıkrasına “bütün işlemlerinde” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibareleri eklenmiş; “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42’nci maddesine ise altıncı fıkradan sonra gelmek üzere “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” fıkrası eklenmiştir. 28 Şubat’taki (1997) post-modern darbeden sonra katı bir şekilde uygulamaya konulan kamuda ve yükseköğretim kurumlarındaki başörtüsü yasağını kaldırmak amacıyla dönemin iktidar partisi AK Parti ile değişikliğe destek veren MHP tarafından bu değişiklikler 411 oyla gerçekleştirilmiş ve basında “411 el kaosa kalktı” şeklinde haberlere konu edilmiştir. Ne var ki bu değişiklikler dönemin ana muhalefet partisi CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne müracaatı üzerine Anayasa Mahkemesi’nin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116 sayılı Karar’ı ile iptal edilmiştir.[14]

 

16’ncı değişiklik 7/05/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanun’la (RG: 13/05/2010-27580) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 10, 20, 23, 41, 51, 53, 54, 74, 84, 94, 125, 128, 129, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 156, 157, 159 ve 166’ncı maddelerinde değişiklikler yapılmış; Geçici Madde 15 yürürlükten kaldırılmış; ayrıca Anayasa’ya Geçici Madde 18 ve Geçici Madde 19 eklenmiştir.[15] Bu değişiklikler 1995 ve 2001 yıllarında yapılanlardan sonra üçüncü en kapsamlı değişiklik olmuş ve özellikle yargıya yönelik değişiklikler başta olmak üzere demokratikleşme paketi olarak takdim edilmiştir.[16] Genel hatlarıyla ifade edecek olursak, bazı temel hak ve hürriyetlerde yapılan genişletmeler ve Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kurulması yanında bu değişikliklerin baskın yönü Anayasa’nın yargı alanını düzenleyen hükümlerinde olmuştur. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının da getirildiği bu değişikliklerle yüksek mahkemelerin yaş haddine kadar olan görev süreleri 12 yılla sınırlandırılmış, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı değiştirilerek üyelerinin bir kısmının doğrudan hâkim ve savcılar tarafından seçildiği bir yapı oluşturulmuş, 12 Eylül Askerî Darbesi’ni yapanları koruma altına alan geçici madde kaldırılmıştır. Bu değişiklikler de dönemin ana muhalefet partisi CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış ve Anayasa Mahkemesi 7/7/2010 tarihli ve E.: 2010/49, K.: 2010/87 sayılı Karar’ı ile Anayasa’nın 146, 159, Geçici Madde 18 ve Geçici Madde 19’da yer alan bazı ibareleri iptal etmiştir.[17] Özellikle 146, 159, geçici 18 ve 19’uncu maddelerde yer alan “bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir”, “her bir baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir” ifadelerinde “ancak bir aday için”, “sadece bir aday için” ibarelerinin iptalinden sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay ve Danıştay üyeliği için yapılan seçimlerde FETÖ’ye mensup hâkim ve savcılar önemli oranda üyelik elde etmişlerdir. Diğer taraftan 12 Eylül Askerî Darbesi’ni gerçekleştiren generaller de bu değişikliklerden sonra yargılanabilmişlerdir.

 

17’nci değişiklik 17/03/2011 tarihli ve 6214 sayılı Kanun’la (RG: 29/03/2011-27889) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 59’uncu maddesinin kenar başlığı değiştirilmiş ve maddeye “Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabilir. Tahkim Kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz” şeklinde bir fıkra eklenmiştir.

 

18’inci değişiklik 20/05/2016 tarihli ve 6718 sayılı Kanun’la (RG: 8/06/2016-29736) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’ya Geçici 20’nci madde eklenerek bu maddenin kabulüne kadar mevcut milletvekillerinden dokunulmazlıklarının kaldırılarak haklarında soruşturma ya da kovuşturma izni verilmesi talep edilen tüm milletvekillerinin dokunulmazlıkları doğrudan Anayasa ile otomatik olarak kaldırılmış ve başta dönemin HDP milletvekilleri (Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ vd.) olmak üzere çok sayıda milletvekili hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmıştır.

 

19’uncu ve son değişiklik 21/01/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun’la (RG: 11/02/2017-29976) gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla Anayasa’nın 8, 9, 15, 17, 19, 73, 75, 76, 77, 78, 82, 87, 88, 89, 93, 96, 98, 101, 104, 105, 106, 108, 116, 117, 118, 119, 123, 124, 125, 127 131, 134, 137, 142, 146, 148 149,150, 151, 152, 153, 154, 155, 158, 159, 161, 166 ve 167’nci maddelerinde değişiklikler yapılmış; 91, 99, 100, 102, 107, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 120, 121, 122, 145, 156, 157, 162, 163 ve 164’üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmış ve Anayasa’ya Geçici 21 inci madde eklenmiştir.[18] 1982 Anayasası yürürlüğe girdiği tarihten bu yana nicelik ve nitelik olarak en fazla değişiklik söz konusu kanunla olmuştur. Anayasa’nın toplam 48 maddesinde bazılarında ilk kez, bazılarında ikinci kez, bazılarında ise üçüncü kez olmak üzere değişiklik yapılmış; 21 maddesi yürürlükten kaldırılmış; 2007 yılında 5678 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten sonra Yarı Başkanlık Sistemi’ne geçiş yapan Anayasa, bu değişikliklerle birlikte Türkiye’ye özgü Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükümet Sistemi’ne geçmiştir. Böylece 1982 Anayasası tartışmalı olmakla birlikte Parlamenter Hükümet Sistemi ile başlamış, 2007 yılında Yarı Başkanlık Hükümet Sistemi’ne, 2017 yılında ise Türkiye’ye özgü Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükümet Sistemi’ne geçmiştir.

 

  1. Zararsız, M. Emin; “Yine de ‘Yeni Bir Anayasa’ İhtiyacı Devam Etmektedir”, https://www.sosyalbilimlervakfi.org/tr/2022/01/m-emin-zararsiz-yine-de-yeni-bir-anayasa-ihtiyaci-devam-etmektedir/

    Zararsız, M. Emin; “‘Yeni Bir Anayasa’ İhtiyacının Karşılanması Mümkün mü?”, https://www.sosyalbilimlervakfi.org/tr/2022/02/emin-zararsiz-yeni-bir-anayasa-ihtiyacinin-karsilanmasi-mumkun-mu/

  2. Süreci anlatan yazılarım için bkz. Zararsız, M. Emin; “Hocam Prof. Dr. Ergun Özbudun ve 2007 Özbudun Anayasa Taslağı Süreci – 1”, https://www.perspektif.online/hocam-prof-dr-ergun-ozbudun-ve-2007-ozbudun-anayasa-taslagi-sureci-1/

    Zararsız, M. Emin; “Hocam Prof. Dr. Ergun Özbudun ve 2007 Özbudun Anayasa Taslağı Süreci – 2”, https://www.perspektif.online/hocam-prof-dr-ergun-ozbudun-ve-2007-ozbudun-anayasa-taslagi-sureci-2/

  3. Zararsız, M. Emin; “Yine de ‘Yeni Bir Anayasa’ İhtiyacı Devam Etmektedir”, https://www.sosyalbilimlervakfi.org/tr/2022/01/m-emin-zararsiz-yine-de-yeni-bir-anayasa-ihtiyaci-devam-etmektedir/

  4. Yürürlükten kaldırılan maddeler: 52, 91, 99, 100, 102, 107, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 120, 121, 122, 143, 145, 156, 157, 162, 163, 164, Geçici Madde 4, Geçici Madde 15.

  5. Değişiklik yapılmayan maddeler: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 11, 12, 16, 18, 24, 25, 27, 29, 32, 35, 37, 39, 43, 44, 45, 48, 50, 56, 57, 58, 60, 61, 62, 63, 64, 70, 71, 72, 73, 80, 81, 82, 83, 88, 92, 95, 97, 103, 108, 117, 123, 124, 126, 132, 134, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 150, 151, 152, 153, 154, 158, 165, 167, 168, 169, 170, 172, 173, 174, 176 ve 177. Ancak bu maddelerden 8, 73, 82, 88, 108, 117, 123, 124, 134, 137, 150, 151, 152, 153, 154, 158 ve 167’nci maddelerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin yapıldığı 21/1/2017-6771 (RG: 11/2/2017-29976) tarihli-sayılı Kanun’la yeni sisteme uyum bakımından bazı ibare ekleme, değiştirme, yürürlükten kaldırma şeklinde küçük değişiklikler yapılmıştır.

  6. Üç kez değişiklik yapılan maddeler: 10, 67, 75, 76, 87 ve 149. Bu maddelerden bazılarında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin yapıldığı 21/1/2017-6771 (RG: 11/2/2017-29976) tarihli-sayılı Kanun’la yeni sisteme uyum bakımından bazı ibare ekleme, değiştirme, yürürlükten kaldırma şeklinde küçük değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler sayıya dâhil edilmemiştir.

  7. İki kez değişiklik yapılan maddeler: 20, 23, 33, 38, 41, 51, 53, 69, 74, 77, 84, 94, 101, 125, 133, 146, 159, 160 ve 161. Bu maddelerden bazılarında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin yapıldığı 21/1/2017-6771 (RG: 11/2/2017-29976) tarihli-sayılı Kanun’la yeni sisteme uyum bakımından bazı ibare ekleme, değiştirme, yürürlükten kaldırma şeklinde küçük değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler sayıya dâhil edilmemiştir.

  8. Bir kez değişiklik yapılan maddeler: 9, 13, 14, 15, 17, 19, 21, 22, 26, 28, 30, 31, 34, 36, 40, 42, 46, 47, 49, 54, 55, 59, 65, 66, 68, 78, 79, 85, 86, 89, 90, 93, 96, 98, 104, 105, 106, 116, 118, 119, 127, 128, 129, 130, 131, 135, 142, 144, 147, 148, 155, 166, 171 ve 175. Bu maddelerden bazılarında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin yapıldığı 21/1/2017-6771 (RG: 11/2/2017-29976) tarihli-sayılı sayılı Kanun’la yeni sisteme uyum bakımından bazı ibare ekleme, değiştirme, yürürlükten kaldırma şeklinde küçük değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler sayıya dâhil edilmemiştir.

  9. Önce değişiklik yapılan daha sonra yürürlükten kaldırılan maddeler: 100, 102, 143, 145, 156, 157, 162 ve 163.

  10. Bu değişikliklerde çok sayıda maddede değişiklik yapıldığından, bunları tek tek belirtmek yazının hacmini hayli genişleteceğinden genel bir belirleme ve değerlendirme yapılmıştır.

  11. Bu değişikliklerde çok sayıda maddede değişiklik yapıldığından, bunları tek tek belirtmek yazının hacmini hayli genişleteceğinden genel bir belirleme ve değerlendirme yapılmıştır.

  12. Anayasa Mahkemesi 5735 sayılı Kanun’la yapılan değişikliğin tamamı ile 5982 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerden bazılarını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 5/6/2008 tarihli ve E.: 2008/16, K.: 2008/116 sayılı Kararı; Anayasa Mahkemesi’nin 7/7/2010 tarihli ve E.: 2010/49, K.: 2010/87 sayılı Kararı.

  13. Ne var ki, bu kanunla Anayasa’ya eklenen Geçici Madde 18 ve Geçici Madde 19 kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, yönetmeliklerin, Cumhurbaşkanı kararlarının, Cumhurbaşkanlığı genelgelerinin, kanun hükmünde kararnamelerin, tüzüklerin ve tebliğlerin son hâlini gösteren www.mevzuat.gov.tr adresinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na işlenmemiştir.

  14. Karar için bkz. https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2008/116

  15. Geçici Madde 18 ve Geçici Madde 19 için 13 numaralı dipnottaki açıklamaya bkz.

  16. Bu değişikliklerde çok sayıda maddede değişiklik yapıldığından, bunları tek tek belirtmek yazının hacmini hayli genişleteceğinden genel bir belirleme ve değerlendirme yapılmıştır.

  17. Karar için bkz. https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2010/87

  18. Söz konusu değişiklikler ile Anayasa’nın son hâli oluşmuş ve Türkiye’ye özgü Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükümet Sistemi’ne geçilmiş olduğundan, ayrıca çok sayıda maddede değişiklik yapıldığından bu değişikliklerin teker teker neler olduğuna değinilmemiştir.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.