Koronavirüs Salgını ve Bayrak Etrafında Toplanma Etkisi

Kriz ve sonrasında yükselen lider görev onayını açıklamak için bayrak etrafında toplanma etkisi kavramına başvuruluyor. Hükümetin krizle mücadele başarısı, kriz öncesi ekonomik performansı ve ülkedeki kutuplaşmanın derecesi iktidara yönelik güven onayının artış oranını şekillendiren faktörler arasında sayılabilir.

Koronavirüs Salgını ve Bayrak Etrafında Toplanma Etkisi

Koronavirüs’ün Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel pandemi ilan edildiği 11 Mart sonrasında hükümetler acil durum sinyali verdi ve ulusal çapta seferberlikler oluşturuldu. Bu salgında “bayrak etrafında toplanma etkisi” kendini gösterdi. Hükümet-vatandaş ilişkisinin yakından tecrübe edildiği bu dönemde liderlerin görev onayı arttı. Görev onayı artışının derecesi çeşitli koşullara göre değişse de ülkelerin çoğunda bu artış görüldü. Bu koşulları kriz yönetimine yönelik değerlendirmeler, kriz öncesi kutuplaşma seviyesi ve siyasal-ekonomik istikrar algısı olarak saymak mümkün.

 

Araştırmacılar, kriz ve sonrasında yükselen lider görev onayını açıklamak için bayrak etrafında toplanma etkisi kavramına başvuruyor (rally round the flag). Ulusal krizlerde vatandaşlar belirsizliğe karşı hükümetlerine güven duyma eğiliminde.[1] Doğal afet ve hastalık durumlarında endişe hissi hükümetlerin alacağı korumacı tedbirlere yönelik desteğe onayı artırırken, terörle mücadele ve savaş durumlarında tehdit algısı ve tehdit eden aktöre yönelik öfke hükümete olan desteğin artışını beraberinde getirebiliyor.[2]

 

Tablo 1: Bayrak Etrafında Toplanma Etkisi Örnekleri

 

Mueller’e göre bu etkinin ortaya çıkması için üç şart gerekiyor. Birincisi, ülke liderinin ve/veya ülkenin olaydan doğrudan etkilenmesi. İkincisi, krizin uluslararası düzeyde gerçekleşmesi ve ulusal sınırların dışında bulunan aktörlerin bu krizde sorumlu görülmesi. Üçüncüsü, olayın spesifik, dramatik ve tüm ilgiyi üzerinde toplayan cinsten olması.[3] Ostrom ve Smith iç siyasette yaşanan gelişmelerin de bu etkiyi beraberinde getirdiğini ekliyor. Ulusal skandallar, siyasal krizler ve liderin sağlığıyla ilgili haberler söz konusu olaylar arasında değerlendiriliyor.[4]

 

Krizin yaşandığı anda hükümetin mevcut krizle mücadelede başarısı, hükümetin kriz öncesi ekonomik performansı ve ülkedeki kutuplaşmanın derecesi de muhalif seçmenlerin iktidara yönelik güven onayının ne derece artabileceğini şekillendiren faktörler arasında sayılabilir. Dolayısıyla bayrak etrafında toplanma etkisi her durumda tekrarlanmıyor.

 

Özellikle liderlerin yaşanan krizle mücadele biçimi tepki topladığında liderin beğenilme oranı azalıyor. Örneğin, ABD eski Başkanı George W. Bush’un 2005 yılında Katrina Kasırgası’na yönelik sönük müdahelesi sonrasında görev onayı %44’ten %41’e düşmüştü. Nitekim koronavirüs krizini ciddiye almayan ABD Başkanı Trump ve Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro’nun görev onayı da geriledi.

 

Bununla birlikte başkanlar bu krizleri başarılı bir şekilde yönetebilse dahi bu etki kalıcı değil. Tarihten örneklere bakıldığında ABD’de ve Avrupa ülkelerinde krizlerde görev onayı artmasına rağmen kriz geçtikten sonra ortalama 2 ay, en geç 5 ay sonra görev onayı azalmış. Nitekim kriz durumlarında ilk tepki bayrağın altında toplanma ve milli beraberlik olsa da bunun kriz sonrasında devam etmesi zor. Diğer sorunlar bir süre sonra tekrar gündeme gelip muhalifleri hükümete karşı eskisi kadar eleştirel olmaya itebiliyor. Ayrıca buna krizin yarattığı yorgunluk havasını da eklemek gerekiyor.

 

Öte yandan kriz öncesinde popülaritesi düşüş eğiliminde olan liderler için bu etkinin süresi daha da kısalıyor. Irak müdahalesi sonrasında yönetim performansı oldukça eleştirilen İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in Haziran 2005’te %39 olan görev onayı 7 Temmuz 2005 Londra saldırıları ertesinde Temmuz’un sonunda %44’e çıksa da Ağustos’ta yeniden %39’a gerilemişti.

 

Benzer şekilde yönetim performansı beğenilmeyen Fransa eski Cumhurbaşkan François Hollande’ın Ocak 2015 Charlie Hebdo saldırısından önce %18 olan görev onayı %38’e yükselse de bir ay sonra %29’a düşmüş ve 6 ay içinde %20’ye gerilemişti. Hollande’ın Kasım 2016’da gerçekleşen Paris saldırıları öncesi %25 olan görev onayı %41’e yükselmişti. Fakat bir ay sonra %25’e, üç ay sonra %15’e düşmüştü. Saldırılar öncesinde siyasal ve ekonomik nedenlerden dolayı popülaritesi düşük olan bu iki liderin beğenisinde bir aylık sıçrama yaşanmasına rağmen sonrasında görev onayı tekrar gerilemişti.

 

Son olarak bayrak etrafında toplanma etkisinin seçim kazandırma konusunda garanti sunmadığını hatırlatmak gerekiyor. 1979 İran rehine krizinde görev onayı %31’den %58’e yükselen Carter 1980’de Reagan’a karşı seçimleri kaybetti. 1991 Körfez Savaşı’nda ABD eski başkanı H.W. Bush’un görev onayı 30 puan artmıştı (%59’dan %89’a). Fakat 1992’de seçimleri Clinton kazandı.

 

Koronavirüs Salgını ve Lider Görev Onayı

 

Görev onayı artışı konusunda ülkeleri dört kategoride incelemek mümkün. Birincisi krizi iyi yöneten istikrarlı demokrasiler. İkincisi otoriterleşen fakat ekonomik istikrarını koruyan ve krizde otoriter yöntemlerle başarıya ulaşan Hindistan, Polonya ve Macaristan gibi ülkeler. Üçüncüsü kutuplaşmış, çoğunlukçu sistemlerin hakim olduğu, tartışmalı kriz yönetimiyle birlikte görev onayı artışının kısa sürdüğü Fransa, İngiltere, Türkiye ve ABD gibi ülkeler. Dördüncü kategoride yer alan Brezilya ve Japonya’da kriz öncesinde de lider popülaritesinin düşüktü, koronavirüs krizini iyi yönetilmedi ve lider görev onayı düştü.

 

Tablo 2: Demokratik Ülkelerde Koronavirüs Salgınında Lider Görev Onayı Artışları

 

Birinci kategoride bulunan ülkelerde lider görev onayları 10 puanın üzerinde artış göstererek %60 seviyesini aştı. Krizin iyi yönetildiği Almanya, Avusturya ve Yunanistan’da hükümette bulunan partiler oylarını artırdı. Almanya’da CDU’nu oyu %25’ten %39’a yükseldi. Avusturya’da Nisan’da hükümette olan ÖVP 6, Yeşiller 2 puan artış gösterdi. Yunanistan’da Yeni Demokrasi %39’dan %49’a yükseldi. Danimarka’da iktidardaki Sosyal Demokratların oyu %28’den %35’e yükseldi. Hollanda ve Kanada’da iktidar partilerinin oyu 3’er puan arttı. Ayrıca bu ülkelerin neredeyse tamamında sağ popülist partiler oy kaybetti. Kriz yönetiminde devlet kapasitesini, özel sektörle ve vatandaşlarla işbirliğini etkin bir şekilde sağlayan Güney Kore Devlet Başkanı Moon’un partisi meclis seçimlerinde çoğunluğu elde etti.

 

Liderlerin görev onayının arttığı ve %60’ı aştığı ülkelerin ortak yönleri değerlendirildiğinde, bu ülkelerde salgın öncesinde ekonomik kriz yaşanmadığı, kutuplaşmanın halkı ortadan ikiye bölmediği ya da kutuplaşmaya rağmen İtalya örneğinde olduğu gibi koalisyonların işlediği, demokratik kurumların çalışmaya devam ettiği ve koronavirüs kriz yönetiminde uzmanlara yönelik güvenin korunduğu gözlemleniyor.

 

İkinci kategoride bulunan Polonya, Macaristan ve Hindistan’da kriz öncesi dönemde iktidarlar otoriterleşmeye rağmen ekonomik istikrarı sürdürebiliyor ve halkın çoğunluğunun desteğini elinde tutabiliyordu. Koronavirüs krizini de otoriter yöntemlerle yöneterek halkın endişesini giderme yoluna gittiler. Polonya’da Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi muhalefet susturulurken, Macaristan’da meclis yetkileri Başbakan Orban’ın kararnamelerine devredildi. Hindistan’da azınlıklara yönelik baskı arttı ve sokağa çıkma yasakları oldukça sert uygulandı. Polonya’da iktidardaki PiS’in (Hukuk ve Adalet Partisi) adayı olan mevcut Cumhurbaşkanı Duda’nın oy oranı %47’den %56’ya yükseldi. Hindistan Başbakanı Modi’nin görev onayı 40 puan artışla %39’dan %79’a çıktı. Ayrıca koronavirüs sürecinin iyi yönetildiğini düşünenler %87’yi buldu. Macaristan’da Orban’ın partisi Fidesz %48’den %53’e yükseldi.

 

Üçüncü kategoride koronavirüs sürecinin yarattığı “bayrak etrafında toplanma” etkisinin kısa süreli olduğu Fransa, İngiltere, ABD ve Türkiye yer alıyor. Bu ülkelerde liderlerin performansının kriz öncesine tartışma konusu olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Nitekim bu ülkelerde koronavirüs kriz yönetimi sırasında dahi kriz yönetimi hakkında büyük tartışmalar yaşandı. Çoğunlukçu sistemin uygulandığı ve kazanan tarafın yürütme gücünü tamamen elde ettiği bu ülkelerde hem siyasilerde hem de seçmenlerde partizan kimlikler kriz anında dahi hükümete yönelik desteğin önüne geçebiliyor.

 

Fransa’nın koronavirüs salgınının merkez ülkelerinden biri olmasına rağmen sıkı karantina uygulamalarıyla beraber Macron’un görev onayı Mart ayında %35’ten %51’e yükselmişti. Fakat hissedilen ekonomik sıkıntılar ve maske dağıtımında yaşanan sorunlarla beraber bu oran Mayıs ayında %39’a geriledi. Koronavirüsün şiddeti azalırken “Sarı Yelekliler” eylemlerinden bu yana eleştiri altında olan Macron ekonomik reformların yetersiz görülmesiyle beraber yeniden tartışılan bir figür olmaya geri dönüyor.

 

İngiltere’de koronavirüs salgınının ülke geneline yayılmasından kısa bir süre sonra sürü bağışıklığı stratejisinden vazgeçildi ve sıkı tedbirler uygulanmaya başlandı. Bu süreçte hükümetin koronavirüs tedbirlerine yönelik onay %44’ten %65’e yükseldi. Fakat Mart ayında koronavirüs krizi Brexit süreciye beraber artan kutuplaşmayı bir süreliğine dindirmiş gözükse de Nisan ve Mayıs ayında koronavirüsüne yönelik tedbirlere dair tartışmalar kutuplaşmayı tekrar alevlendirdi.

 

Başta Brexit olmak üzere hükümetin birçok politikasının mimarlarından biri olarak gösterilen Cummings, son dönemde sokağa çıkma kısıtlamalarını ihlal ettiği iddiaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde yer aldı. Başbakan Johhson’ın danışmanını görevden almamasıyla birlikte koronavirüs mücadelesine yönelik onay %39’a kadar düştü. Muhafazakar Parti’nin oyu 4 puan azaldı.

 

Trump’ın görev onayı koronayı hafife aldığı Mart başında %47’den %44’e gerilemişti. Trump koronavirüsün küresel pandemi ilan edilmesinden sonra ulusal sağlık kurumu CDC ve Dr. Fauci gibi uzmanlarla birlikte tedbirler almaya başladıktan sonra onayı %49’a yükselmişti. Fakat 2020 seçimleri yaklaşırken ekonomik faaliyetleri bir an önce başlatmayı isteyen ve korona önlemleri konusunu kutuplaşmaya çeviren Trump’ın görev onayı %43’e geriledi. Mayıs’ta da bu oran sabit kaldı. ABD’nin koronavirüs salgınının merkezine dönüşmesi Çin-ABD karşıtlığı üzerinden siyaset yaparak çoğunluğa ulaşmayı hedefleyen Trump’ın işini zorlaştırıyor.

 

Öte yandan ABD’de koronavirüs sürecinde popülist söylemler yerine uzmanlığı ön plana çıkaran ve daha rasyonel bir profil çizen aktörler ön plana çıktı. CDC ve Dr. Fauci’nin görev onayı %78’e yükseldi. Ayrıca New York ve Kaliforniya’da virüsle mücadele kampanyası yürüten Demokrat valiler 41 ve 32 puan artışla %83 ve %79’a ulaştı. Buna karşılık Trump Nisan ayında koronavirüse karşı vücüda dezenfektan enjekte edilmesini önererek popülizmde zirve yaptı. Mart’ta koronavirüsle mücadelede Trump’ı onaylayanlar 2 puan öndeydi. Bu ay onaylamayanlar %54’e yükseldi ve 12 puan öne geçti.

 

Türkiye’de Erdoğan’ın görev onayı Mart’ta %43’ten %53’e yükselse de Nisan’da %56’dan %52’ye düştü. Ayrıca iktidardaki Cumhur İttifakı partilerinin oy oranı Mart ve Nisan ayında azaldı. AKP kararsızlar dağıtılmadan %33’ten %32’ye, MHP de %9’dan %7.5’a geriledi. Erdoğan’ın görev onayının Nisan’da azalmasına rağmen diğer sağ parti liderleri Davutoğlu (%8.3’ten %25.3’e, 17 puan artış), Babacan (%8.3’ten %24.5’e, 16.2 puan artış) ve Akşener’in (%26.3’ten %40.8’e, 14.5 puan artış) onayının Şubat’tan Nisan’a düşüş göstermeden 15 puanın üzerinde artması da Erdoğan’ın “bayrak etrafında toplanma” etkisini sürdüremediğini gösteriyor.

 

Erdoğan’ın görev onayının düşüşünde muhtemel nedenler arasında sokağa çıkma yasağında yaşanan aksaklık ve İçişleri Bakanı Soylu’nun istifası, koronavirüs verileri üzerinde şüphe oluşması, belediye yardımlarının engellenmesi ve ekonomik sıkıntılar sayılabilir. 10 Nisan Cuma gecesi sokağa çıkma yasağının yasaktan sadece üç saat önce ilan edilmesi ve kitlelerin market ve fırınlara akın etmesiyle beraber 250 bin kişinin virüs kapma riski yaşadığı belirtildi. Erdoğan’ın İstanbul ve Ankara’da belediye yardımlarını engellemesini onaylayanlar %25’te kalırken, onaylamayanlar %63’ü buldu. Nisan ayında ailesinde iş veya gelir kaybı yaşayanlar %86’ya, geçinmekte zorlananlar %72’ye ulaştı.

 

Ayrıca Türkiye, Karşılaştırmalı Seçim Sistemleri Çalışması (Comparative Study of Electoral Systems – CSES) verilerine göre %77 partizan seçmen oranıyla 46 ülke arasında en yüksek partizanlık oranına sahip üçüncü ülke.[5] Bu derece yüksek kutuplaşmış ve partizanlaşmış siyasi koşullarda kriz yönetiminde yaşanan aksaklıklar ve belediyelerin faaliyetlerinin engellenmesi muhalif seçmenlerin bir kısmında görülen Erdoğan görev onayı artışının kısa sürede azalmasına yol açmış görünüyor.

 

Son kategoride yer alan Brezilya’da koronayı hafife alan ve kamusal alanlarda serbest dolaşan otoriter-popülist lider Bolsonaro’nun kriz yönetimini onaylayanlar sadece %39. Onaylamayanların oranı ise %56’yı buluyor. Maço tavırlarıyla bilinen Bolsonaro’nun kriz yönetimini onaylamayanlar erkeklerde %53’e gerilerken, kadınlarda %59’a yükseliyor. IPSOS araştırmasına göre Brezilya’da kriz yönetimini onaylayanlar %50’de kalıyor. Japonya’da kriz öncesinde de eleştiri oklarının hedefi olan Abe’nin salgını hafife alan açıklamalarıyla birlikte görev onayında düşüş yaşandı. Şubat’ta %33 olan görev onayı 5 puan düşüşle %28’e geriledi. Bu iki ülkede liderlerin krizden önce de eleştiri altında olduğunu eklemek gerekiyor.

 

Toplananlar ve Dağılanlar

 

Kriz öncesinde siyasal ve ekonomik kriz yaşamayan ve koalisyon politikalarının hakim olduğu demokratik ülkelerde lider görev onayları %60’ı aştı ve halen bu oran korunuyor. Otoriterleşen fakat siyasal ve ekonomik istikrarını koruyan Hindistan, Polonya ve Macaristan’da liderler halkın çoğunluğunun desteğini alıyor. Kriz öncesinde siyasal tartışmalara ve derin kutuplaşmaya sahne olan, halkın en az yarısına yakınının lidere karşı negatif tutum sergilediği ve çoğunlukçuluğun hakim olduğu Fransa, İngiltere, Türkiye ve ABD’de bu etki kısa sürdü ve yerini tartışmalara bıraktı. Koronavirüs krizini iyi yönetemeyen ve kriz öncesinde de lider popülaritesinin düşük olduğu Brezilya ve Japonya’da “bayrak etrafında toplanma etkisi” neredeyse hiç yaşanmadı.

 

Sonuç olarak demokratik kültürün ve yönetişimin güçlü olduğu ülkelerde hükümetler kriz anında halkın desteğini alarak salgınla ilgili sert tedbirlerle birlikte genişlemeci mali politikaları hayata geçirebildi. Otoriterleşen ülkelerde ise liderler geniş kamuoyu desteğini demokrasiyi askıya alma yönünde kullandı. Kutuplaşmış ülkelerde kriz sırasında söz konusu kutuplaşmanın yeniden üretilmesiyle hükümete yönelik kamuoyu desteği kitlelere yayılmadı ve politikaların kapsayıcılığı ve etkisi sınırlı oldu. Kriz öncesinde liderlerin sorgulandığı ülkeler koronavirüs krizinde ulusal birliğini sağlama konusunda başarısız oldu.

 

_____

[1] Hetherington, M. J., & Nelson, M. (2003). Anatomy of a rally effect: George W. Bush and the war on terrorism. PS: Political Science & Politics36 (1), 37-42.

[2] Redlawsk, D. P. (Ed.). (2015). The American governor: Power, constraint, and leadership in the states. Springer.

[3] Mueller, John (1970). “Presidential Popularity from Truman to Johnson”. American Political Science Review. 64 (1): 18–34

[4] Ostrom, C. W., & Smith, R. M. (1992). Error correction, attitude persistence, and executive rewards and punishments: A behavioral theory of presidential approval. Political Analysis4, 127-183.

[5] Çakır, S. (2019). Polarized partisanship, over-stability and partisan bias in Turkey.Turkish Studies, 1-27.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.