Kudüs’te Mücadele Sürüyor
Dokunulmazlık ve savaş suçları; kınama açıklamalarıyla, kaş kaldırmakla durdurulamayacak. Biz Filistinliler ne türden dönüştürücü siyasal önlemlerin – sivil toplum boykotları ve devlet düzeyinde yaptırımlar gibi – alınmasının zorunlu olduğunu defalarca açık bir biçimde ifade ettik. Sorun bilgi eksikliği değil, sorun eylemsizlik.
Birkaç ay önce dünyanın dikkati Şeyh Cerrah’ta, işgal altındaki Kudüs’teki semtindeydi. Arkalarına devletlerini alan İsrailli yerleşimciler onlarca yıldır bizi evlerimizden çıkarmaya ve semtimizi kolonileştirmeye çalışıyor. Birleşmiş Milletler bu zorla çıkarmaları savaş suçu olarak adlandırıyor. Ben hırsızlık diyorum – çünkü hırsızlık.
Ele geçirmeye karşı direnişimiz, Mayıs ayında Kudüs’ün çeşitli yerlerinde ve daha uzaklarda bulunan Filistinlilerin aniden yükselen desteğiyle, “Birlikte İsyan” olarak anılmaya başlanan bir dayanışmayla karşılandı. Filistinliler Kudüs’ün doğu kesiminde İsrail şiddetine maruz kalıyorlar– sadece Şeyh Cerrah’ta da değil, (kendisi de protestoların odağı olan) Şam Kapısı dışında da, kuşatma altındaki Gazze’ye yönelik saldırılara dönüşen Mescid-i Aksa’da ve çevresinde de. Filistinliler seferber oldular ve direndiler. Dünyanın her yerinden insanlar Filistinlilerin özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşma hakkına destek verdiklerini gösterdiler. Ateşkesten sonra dünyanın dikkati buradan uzaklaştıysa da Filistinlilerin gerçekliği değişmedi.
Şeyh Cerrah’ta bizi yerimizden etme girişimleri hız kesmedi. Semtimiz İsrail güçlerince sürdürülen ve burada yaşayan yüzlerce Filistinli’nin hayatını söndürmeyi amaçlayan süregelen kısıtlamalarla üç aydır kuşatma altında. Bu arada da evlerimizden bazılarını çoktan işgal etmiş olan silahlı Yahudi işgalciler sokaklarda serbestçe dolaşıyor. Bir düzine silahlı fanatik her gece sokağımda dokunulmazlığın kibriyle devriye geziyor. Etrafımızı saran askerlerce korunuyorlar – hatta destekleniyorlar.
Şeyh Cerrah’ta yaşayan bizlere göre, işgalciler ve devlet arasındaki işbirliğine kanıtlar bol ve güçlü. Geçtiğimiz ay, iki gün içinde yaşanan olaylara bir bakın. 21 Haziran’da bir yerleşimci sokakta dört kız öğrenciye biber gazı ile saldırmış, ardından İsrail polisi semte gelmişti. Yetkililer semte geldiklerinde kız çocukların söylediklerine aldırmadan Filistinli iki erkek çocuğu gözaltına aldı. Tabi ki İsrailli yerleşimciyi gözaltına almadılar ama erkek kardeşimi bu iki çocuğun gözaltına alınmasını kaydettiği için alıkoymakla tehdit ettiler.
Aynı günün ilerleyen saatlerinde, düzinelerce silahlı yerleşimci 2009’da Ghawi ailesinden alınarak el konan bir evde bir araya gelerek bir kez daha militarize olan polisin Şeyh Cerrah’ın Filistinli sakinlerine yönelik saldırılara katıldığı şiddet dolu bir geceyi tetikledi. Osman Bin Affan caddesinin bir ucunda İsrail işgal güçleri Filistinlileri copluyor; diğer ucundaysa yerleşimciler protesto eden gençlere taş atıyor, protestocuları biber gazı ile kovalıyordu. Olay yerine gelen gazeteciler de hedef alınıyordu. Genç Filistinlilerin bazıları yerleşimcilere havai fişeklerle karşılık vererek bu baskıyı engellemeye çalıştılar. Gece sona ermeden Filistinlilerin evlerinden bir çoğu – bizimki de dâhil – İsrail güçlerince basıldı.
Ertesi sabah sokağımdan 10 kadar ses bombası kapsülü toplarken beni durduran komşum bana düzinelerce kullanılmış mühimmat daha gösterdi. Çocukları bunları tıpkı ölümü anımsatan hatıra eşyalarından bir koleksiyonmuşçasına, dışarıda duran masanın üzerinde sergilemişti. Aynı gün İsrail devleti yasama organı Knesset’in bir üyesi Bezalel Smotrich yanına – ABD’de kayıtlı özel bir şirket olan ve semtimize el koymak ve buraları Filistinlilerden arındırmak için çalışan Nahalat Shimon International’ın müdürü Tzahi Mamo’yu alarak ailemle yaşadığım eve daldı. Nahalat Shimon International, Filistinlileri evlerinden atmak ve mülklerini yerleşimcilere vermek için ırkçı İsrail mevzuatına, uydurma belgelere ve yerleşimcilerin kanaatlerine dayanarak davalar açıyor. Kanun koyucular benden evimi boşaltmamı istemek üzere kapımda belirdiklerinde, Filistinlilerin onlarca yıldır söylemekte olduğu şey doğrulanmış oldu: Yerleşimciler ve devlet birbirlerini yansıtıyor.
Her gün aynı gaddarlığı anlatmaktan, ayan beyan ortada olanı izah etmek için yeni yollar düşünmekten yoruldum. Şeyh Cerrah’taki durumu anlamak zor değil: Yerleşmeci koloniyalizmin kusursuz bir örneği, 73 yıllık Siyonist yönetim boyunca Filistinlilerin yaşadığı gerçekliğin bir küçük evreni. Bunun sözcük dağarcığı kuramsal da değil. Yerleşimciler işgal edebilsin diye (güçleri ve politikaları, bir nüfusun yerinden ederek yerine bir başka nüfusu yerleştirmeye şiddetle destek veren rejimi arkalarına alarak) bizi evlerimizden atma teşebbüsleri de gün gibi ortada.
Bu terminolojinin kimleri rahatsız edeceği umurumda değil. Güçleri yerleşimci şiddetine göz yuman, hükümeti yerleşimci organizasyonlarla birlikte çalışan, yargı sistemi evlerimiz üzerinde hak talep etmek için yayılmacı hukuka başvuran, ulus devlet kanunu “Yahudi yerleşimciliğini” “teşvik edilecek ve özendirilecek… bir ulusal değer” olarak yücelten bir devlete atıfta bulunmak için doğru terminoloji sömürgecidir. (Filistinlilerin olmadığı) Filistin topraklarına duyulan açlık yetmiş yılı aşkın bir süredir azalmadı. Azalmadığını biliyorum çünkü bunu yaşıyorum.
Kudüs’ün doğu kesimindeki yargı yetkisi uluslararası hukuku aşan İsrail Yüksek Mahkemesi 2 Ağustos’ta, ailemin ve üç ailenin daha temyize gitmesine izin verip vermemeye karar verecek– Bizi dışarı atabilmenin önündeki son hukuki pürüz. Daha önce ertelemeler olmuştu. Filistinliler bu gibi oyalamalara alışkın; bu dayanıklılığımızı sınıyor. Ama biz de evlerini- yaşamlarını, anılarını- kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kalan herhangi biri kadar, güce, göz dağı vermeye ve yanlı mevzuata başvuranlara karşı dirençliyiz.
Bu zalimliğe karşı, göz yaşartıcı gaza ve tazyikli suya rağmen direniyoruz. Evlerimizi bir kez daha elimizden almalarına izin veremeyiz. Koloniciler bizim evlerimizde yaşarken, mülteci kamplarında yaşamaya devam etmeyi reddediyoruz. Aramızdan daha fazla kişiyi sokağa atmalarına izin veremeyiz. Semtten semte, bir evden diğerine bir mülteci durumuna düşmekten usandık.
İsrail’in yargı sistemine inancım yok; bu sistem yerleşimciler tarafından yerleşimciler için kurulmuş yerleşmeci koloniyal devletin bir parçası. İsrail’in sömürgeci girişimlerine derinden destek veren uluslararası yönetimlerden herhangi birinin bizim adımıza müdahalede bulunmasını da beklemiyorum. Ama dünyanın dört bir yerinde İsrail’in politikalarına koşulsuz destek sağlayan ne varsa protesto eden ve hükümetlerine bu desteğe son vermesi konusunda baskı yapan insanlara inanıyorum.
Dokunulmazlık ve savaş suçları, kınama açıklamalarıyla, kaş kaldırmakla durdurulamayacak. Biz Filistinliler ne türden dönüştürücü siyasal önlemlerin – sivil toplum boykotları ve devlet düzeyinde yaptırımlar gibi – alınmasının zorunlu olduğunu defalarca açık bir biçimde ifade ettik. Sorun bilgi eksikliği değil, sorun eylemsizlik.
Bu yazı The Guardian sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.