Tarihte geçerli olan bütün epistemoloji ve metodoloji askerî tarih içinde de geçerlidir. Ancak askerî tarihin diğer tarih alt disiplinlerinden en önemli farkı, işin içinde coğrafya ve topografyanın olmasıdır. Askerî tarihçi haritadan istifade etmek zorunda. Hatta askerî tarihçinin, bizzat muharebelerin cereyan ettiği yerlere gidip alan incelemesi yapması gerekiyor.

Feroz Ahmad’ın akademik çalışmaları, 1908’den 2000’li yıllara kadar Türkiye tarihine dair hem ayrıntılı hem de genel bir bakış sunarak geniş bir okuma imkânı sağlamaktadır. 1960’lı yıllarda yayımladığı çalışmalar daha dar bir çerçevede yoğun meselelere odaklanırken, ilerleyen yıllarda Türkiye tarihine yönelik daha geniş bir perspektif sunduğu görülmektedir.

Bizde devlet her şeye rağmen belli bir zümrenin değil, her zaman kamusallığın kendisi olmuş. Hiç kimse temellük edememiş onu. Herkeste bir gün mühür bize de geçer ümidi hâlâ canlı. Mayamız bununla yoğurulmuş. Fakat en çok istismar edilen de o. Her günah bu kutsalın arkasına saklanarak işleniyor. Ve iş noktaya geliyor ki, kamusal güç kullanılarak kamusallığın kendisi yok ediliyor. Bu da anayasal kurumların yok edilmesiyle yapılıyor.

En eski modernleşme teşebbüslerimizden bu yana devlet erkânı ve geniş halk kitleleri devletin sahadan çekilmesi şeklindeki bir değişim talebini bir türlü anlayabilmiş değildir. O aradan çekilir veya zayıflarsa yerine neyin konulacağına dair hiçbir deneyimi olmamıştır da ondan böyledir bu.

Sanat tabiattan herhangi bir şeyi alır ve ona sonsuz bir hayat sunar. Fani alemde yok olan tüm yaşamın tek ölümsüz tarafıdır o. Tıpkı Van Gogh’un, 25 Mayıs 1889 tarihine denk geldiği düşünülen o gece baktığı gökyüzü, onun Yıldızlı Gece’si gibi. Zengin ve soylu ailelerin finansörlük yaptığı sanatçılar, sarayların süslemeleri için ödenen yüksek ücretler, seneler süren […]

Türkiye’de siyasal düşüncenin Jön Türkler ile başladığına dair yaygın bir kanat varsa da, bu kanaatin baştan aşağıya yanlış olduğunu savunur Yahya Kemal. Jön Türklerden önce, III. Selim zamanında ve Tanzimat Devri’nde yoğun ve çetin bir siyasi mücadelenin olduğunu, muayyen siyasi fikirlerin bu dönemlerde oluştuğunu belirtir. Jön Türkler, bu siyasi ve kültürel birikimin üzerine otururlar. Yahya […]

Yahya Kemal’in el yazısıyla kâğıtlara döktüğü hatıraları, ölümünden 14 yıl sonra “Çocukluğum, Gençliğim, Siyâsî ve Edebî Hatıralarım” adıyla yayınlanır. Kapsamlı bir başlık taşıyan bu kitapta Kemal, hem özel hayatının kapılarını açarak bizi çocukluk ve gençlik yıllarına götürür hem de edebiyata ve siyasete dair fikirlerini bizimle paylaşır.    Yahya Kemal, hatırat yazmanın, edebi eserlerin en şahsi […]

Ayasofya, mimarlık tarihinde politik önemi, el değiştirip durması, sembol haline gelmesiyle; problematik kubbe tasarımı, Mimar Sinan’a ilham verdiği iddiasıyla hâlâ tartışılan yarım kubbeleri ve eklektik yapısıyla; Bizans’ın, İkonoklasmus’un, Latin İstilası’nın, Osmanlı’nın, Cumhuriyet’in tanığı. Sayısız imparator, padişah, devlet başkanı, mimar, sanatçı, turist, hırsız görmüş; ikinci bin yılına göz dikmiş bir efsane. Nika Ayaklanması, Ayasofya tarihinin en […]

Sivil toplum geleneği toplumsal doğamızın bir süreği olarak, bilinci belirleyen bir altyapı olarak değil; tam tersine yukarıdan dayatılan sentetik bir müdahale olarak hayatımıza sokulmuştur. Hiçbir geleneği olmayan bu girişim de tıpkı benzerleri gibi sahipsiz alanlarda sahipsiz kurumlar üretmenin diğer bir şekli olarak karşımıza çıkar. Oysa söz konusu yapıların Batı’da çok ciddi bir tarihi, kanla yazılmış […]

Ukrayna’daki savaş son hızıyla devam ederken, milyonlarca insan bir anda mülteci olup yuvalarından koparılırken, Eurovision’a hiç olmadığı kadar büyük bir simgesel anlam yüklendi. İzlanda adına yarışan Systur’un “Ukrayna’ya barış! Sizi seviyoruz!” dediği, Estonyalı şarkıcı Stefan’ın “Daha iyi bir yarın için umudunuzu yitirmeyin” çağrısında bulunduğu Eurovision, bu yıl olduğu gibi bundan sonraki yıllarda da siyasileşmeye devam […]

  • 1
  • 2
Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.