HÂLE SERT

Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisansını yine aynı üniversitenin Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde tamamladı. Serbest çalışma hayatında geçirdiği bir dönemden sonra Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde başladığı doktora programını 2016 yılında “Dil Devrimi’nin Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Şiir ve Çeviri Bağlamında Türk Edebiyatı’na Etkisi (1932-1950)” adlı teziyle bitirdi. 2016-2020 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. 2019 Yılında “Çocukça Bir Direniş” isimli öykü kitabı yayımlandı. Öyküleri, öykü eleştirileri, denemeleri ve edebiyat odaklı düşünce yazıları farklı mecralarda yayınlanmaya devam ediyor.

HÂLE SERT

Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisansını yine aynı üniversitenin Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde tamamladı. Serbest çalışma hayatında geçirdiği bir dönemden sonra Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde başladığı doktora programını 2016 yılında “Dil Devrimi’nin Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Şiir ve Çeviri Bağlamında Türk Edebiyatı’na Etkisi (1932-1950)” adlı teziyle bitirdi. 2016-2020 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. 2019 Yılında “Çocukça Bir Direniş” isimli öykü kitabı yayımlandı. Öyküleri, öykü eleştirileri, denemeleri ve edebiyat odaklı düşünce yazıları farklı mecralarda yayınlanmaya devam ediyor.

TÜM YAZILARI

Polonyalı yazar Olga Tokarczuk’un Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde isimli romanı, insan ve hayvanlar arasındaki orantısız güç ilişkisini sorguluyor. Romanın okura geçirdiği en kritik his, bir şeylerin değişme vaktinin geldiği. Hayvanların insanlardan intikam alma vakti geldi de geçiyor ya da daha genel çerçevede insan, doğa, evren, uzay, varoluşla ilgili bilgilerimiz tersyüz edilmeli. İnsan ve hayvan/lar […]

Profesyonel ormancı, yaban hayatı ekoloğu, eğitimci, doğa koruma avukatı ve yazar Aldo Leopold, Bir Kum Yöresi Almanağı isimli kitabında doğa gözlemlerini, doğa ve çevredeki insanlar arası ilişkiyi, kaybolmakta olan türleri ve keşfetmekten büyük mutluluk duyduğu eşsiz deneyimlerini edebi ve şiirsel üslubuyla aktarıyor.  Yaşadığımız 21’inci yüzyıl “insan çağı”, diğer bir deyişle Antroposen olarak adlandırılıyor. Bu kavram […]

Clotilde, Eligia, Belgin, Bergen… Sonunun elbet geleceği erkek şiddetine karşı simge isimler olarak varlıklarını sürdürmeye devam edecekler. Hem ‘yüz yalnızca sevgi uğruna gösterir kendisini’. “Yüz kutsaldır”, Çöl ve Tohumu isimli romanda böyle geçiyor. Romanda yüzüne asit atılmış Eligia’nın hikâyesine oğlu Mario’nun dilinden ve bakış açısıyla şahitlik ediyoruz. Yüzün önemine ilişkin şu cümle, neden başka bir […]

Clotilde, Eligia, Belgin, Bergen… Sonunun elbet geleceği erkek şiddetine karşı simge isimler olarak varlıklarını sürdürmeye devam edecekler. Hem ‘yüz yalnızca sevgi uğruna gösterir kendisini’. “Yüz kutsaldır”, Çöl ve Tohumu isimli romanda böyle geçiyor. Romanda yüzüne asit atılmış Eligia’nın hikâyesine oğlu Mario’nun dilinden ve bakış açısıyla şahitlik ediyoruz. Yüzün önemine ilişkin şu cümle, neden başka bir […]

Attila İlhan, farkında olarak ya da olmayarak Cumhuriyet aydınlarından miras aldığı sancıları taşır. O da Yahya Kemal gibi, Tanpınar gibi tarihsel ve millî benlik düşüncesini, millî terkip ve devam fikrini kendi cümleleriyle yeniden harmanlayıp kurmaya çalışır. Yanlışı yapılan devrimlerde değil, aydınların devrimleri yanlış yorumlamalarında görür. Attila İlhan’ın “Hangi Edebiyat” adı altında derlenmiş edebiyat yazılarında bir […]

Dil yetmeyince, göz görmeyince, gönül hissetmeyince o zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz diyen Sezen Aksu bana kurt kemiklerini toplayan La Loba’yı anımsatıyor. Bu toprakların türkülerindeki, şarkılarındaki, şiirlerindeki kelimeleri yıllardır kazıyor, topluyor, biriktiriyor. En çok da kadınların kurumuş acılarını, yaslarını, sevinçlerini, aşklarını dinliyor. Kadınların yitik kelimelerini derliyor. Kelimeleri birbirlerine ekliyor, üzerine şarkısını söylüyor. O zaman […]

Bugünden bakıldığında dil devrimi, kelimeler etrafında yapılan bitimsiz tartışmaların, köken bulma telaşının, kökler üzerinden verilen savaşların etrafında oynanmış büyük bir oyun gibi görünüyor. Aydınların, yazarların, kimi zaman memurların, öğretmenlerin kendi aralarında oynadığı toplumsal bir oyun. Peki, Türkçenin asıl tadı nereden gelirdi, biz neyi unutmuştuk, neyi yanlış yapmıştık ve düzgün bir kullanıma nasıl ulaşabilirdik? 1940’lı yıllar […]

Sus Barbatus! kekiği, balı, insan terini, rüzgârı, karı, belki karın altından yeniden yeşerecek çiçekleri, balığı, kurdu, köpeği, geyiği, domuzu, kartalı, polisi, savcıyı, öğretmeni, anarşisti, devleti destan diliyle birbirine uluyor. Türkiye’de 80 öncesi yaşanan toplumsal gerilimleri, şiddeti bir buzul çağına taşıyor. İçinden geçtiğimiz zorlu kış günlerinde soğuğun içime iyice işlemesine müsaade ettim. Faruk Duman’ın Sus Barbatus! […]

Bizler toprak anaya, yeryüzüne, doğaya göbeğimizden bağlıyız. Bir annenin çocuğuyla arasında ölüme dek bağlı o ip gibi. Biz istesek de ondan ayrılamayız, gidebileceğimiz başka bir yer yok. Mutfakta yemek yaparken, özellikle sebze yemeğiyse, sebzelerin kabuklarını soyduktan sonra çöpe atarken her seferinde neden bunları biriktirip gübreye dönüştürmüyorum diye hayıflanırım. Apartmanın bahçesinde büyük bir çukur kazıp oraya […]

Hasan Âli Yücel; Nurullah Ataç, Peyami Safa belki biraz da Tanpınar gibi geçiş dönemi aydınlarından. İcracı bir bakan olması ise onu diğerlerinden ayırıyor. Biyografi okumanın en güzel yanı, gerçek kişiyle algısı arasındaki gel-gitli hikâyenin eşliğinde kişinin imgesini yeniden kurmayı denemek.  Tanıl Bora’nın hazırladığı Hasan Âli Yücel biyografisini[1] okurken de Yücel’in kişiliğinin boyutlu, katmanlı, renkli yapısının […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.